Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Dış Türklerin bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (29 Ekim 1933) |
Bilindiği gibi 4 Aralık 2005 tarihinde Kazakistan Cumhuriyetinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Küresel mimarların dünyayı şekillendirdiği bir dönemde Kazakistan gibi Asya'nın ortasında çok önemli bir konumu olan Türk devletinin geleceği bizim için olduğu kadar bölge ve dünya ülkeleri açısından önemli idi. Son 15 yıldır dünyanın jandarmalığı görevini üstlenen ve kendini en büyük güç olarak görüp, dünyayı kendi milli menfaatleri doğrultusunda yeniden yapılandırmaya çalışan ABD'ne rakip olabilecek Rusya, Çin ve Hindistan'ın tam ortasında yer alan Kazakistan, ABD ve Avrupa Birliği kadar Türkiye için de çok önemli bir ülkedir. Kazakistan, halen 17 Milyon toplam nüfusundan 7 milyonu Rus kökenli olan ve Rusya'nın Uzay çalışmalarının tamamını sürdürdüğü Baykonur Uzay Üssünü topraklarında barındıran stratejik bir devlettir ve bu devleti yakından tanımak ve gelişmeleri takip etmek Türkiye için kaçınılmazdır. 1998'de Cumhuriyetimizin kuruluşunun 75 inci yıldönümü kutlaması münasebetiyle Kazakistan Devlet Üniversitesi tarafından yapılacak etkinliklere katılmak ve bir seri panelde bildiri sunmak üzere eski başkent Alma-Atada bir hafta süre ile kaldım. Birlikte davet edildiğimiz Sayın Prof. Dr. Ümit Meriç Hanımefendi ile çeşitli kuruluşları ziyaret ettik. Ülkenin o günkü gelişmişlik durumunu yakından tespit etme, Kazak toplumunun yaşantısını yakından inceleme ve kalkınma gayretlerini yerinde izleme imkânı buldum. Bu ziyarette Kazakistan Cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazarbayev'i; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü iyi tetkik etmiş ve ilkelerini aynen ülkesinde tatbik etmek isteyen dinamik bir devlet adamı görmüş ve ülkesini kısa sürede ulaştırdığı seviyeyi takdirle karşılamıştım. Kazakistan zengin doğal kaynakları, geniş yüzölçümü ve barındırdığı yoğun Rus nüfusunun da etkisi ile SSCB merkezi yönetiminin en fazla ilgi gösterdiği bölgelerden biri olarak diğer cumhuriyetlerden her alanda daha gelişmiş ve kalkınma çabalarına bir adım önde başlamıştır. Aslında Kazaklar bütün tarihleri boyunca Rusların, Ruslaştırma ve Hıristiyanlaştırma politikalarına şiddetle karşı koymuşlardır. Büyük Türkçü İsmail Gaspıralı'nın Kazakistan'daki kültürel çalışmalara büyük katkısı olduğu bilinmektedir. Günümüzde de Kazakistan aydınları, özellikle Türk-İslam devleti kurarak Turan'ı gerçekleştirme idealini taşıyan genç Kazak Türkleri, Bozkurdu, Hilali ve Yıldızı kendilerine amblem seçmişlerdir. "Kazakistan'da Rusları istemiyoruz." Sloganı ile muhalefet görevini sürdürmektedirler. Kazakistan'da Türk Dünyasının büyük düşünürü Ahmet Yesevi' nin türbesi bulunmaktadır. Ahmet Yesevi'nin adının yaşatılması amacıyla Türkiye Cumhuriyeti tarafından kurulan Ahmet Yesevi Üniversitesi yanında Alma-Ata'da Türk Özel Sektörü tarafından kurulan Süleyman Demirel Üniversitesi bulunmaktadır. Ayrıca ülkenin çeşitli kentlerinde Türk özel sektörü tarafından kurulan lise seviyesinde otuz kadar okul hizmet vermektedir. Bunlar Türk-Kazak dayanışmasının gücünü gösteren eserlerdir. Bu dost ve kardeş ülkede 4 Aralık 2005 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanı seçimlerine dünyadan büyük bir ilgi olmuştur. Kendisiyle röportaj yaptığım Sayın Orhan Kiverlioğlu'nun da yer aldığı Türkiye Cumhuriyeti heyeti yanında pek çok ülke temsilcisi seçimleri takip etmiştir. Sayın Orhan Kiverlioğlu'nun seçim gözlemcisi olarak bulunduğu Kazakistan ile ilgili izlenimlerini kendisi ile yaptığım röportajları içine alacak şekilde 31 Aralık 2005- 6 Ocak 2006 arasında yayınladığım KAZAKİSTAN DOSYASI başlıklı yedi yazı ile okuyucularımla paylaşmıştım. Bu yazı dizisinin bitmeyeceğini, Türkiye'nin Orta Asya'daki milli menfaatleri devam ettiği sürece Kazakistan başta olmak üzere Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini takip edeceğimi ve gelişmeleri sizlerle paylaşacağımı bu yazı dizisi sonunda bildirmiştim. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile ilgili olarak KAZAKİSTAN ile başladığım dosyalara diğer Türk Cumhuriyetlerini yakından tanıtan yazılarla devam ederek bu kardeş ülkeleri okuyucularıma tanıtacak bir seri yazı dizisi üzerinde çalışıyorum. Ve yakında dosyalarımı okuyucularla paylaşmayı ümit ediyorum. Kazakistan Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden iki ay geçmiştir. Bu iki aylık süre içinde seçimlerin rakipsiz galibi Nur Sultan Nazarbeyev'in ülkesinde neler olduğunu değerli yazar ve düşünür dostum Sayın Orhan Kiverlioğlu ile birlikte yeniden masaya yatırdık. Sayın Kiverlioğlu Avrasya Bir Vakfı Genel Müdürlüğü görevi nedeniyle Türk Cumhuriyetleri yakın ilişki içinde olmuştur. Türk Dünyası ile ilgili fikir ve düşüncelerini takdirle karşıladığım bir fikir adamıdır. Dolayısıyla tartıştığımız konuların halkımızla paylaşılmasının ciddi bir hizmet olduğunu görüyorum.. Kazakistan Cumhuriyeti, jeopolitik bakımdan Merkezi Asya bölgesinde tabiî merkez veya "orta yer" pozisyonunda bulunan bir devlettir. Bir bakıma Kara Hakimiyet Teorisinde "DÜNYA'NIN KALPGAHI" olarak nitelendirilen bölge KAZAKİSTAN' dır. Dolayısıyla da, bölgesel istikrar açısından 21 inci y.y başlarına küresel tehlike endişelerinin hızla arttığı ortamda özellikle Kazakistan'ın, Merkezi Asya'da ivedilikle halli gereken ve onun sınırlarından uzakta sert bir şekilde sıçramaya hazır bir dizi yıkıcı operasyon sürecinin önlenmesinde kilit rol oynaması gerektiği açıkça belli olmaktadır.. Kazakistan'da rejim muhalifleri dünyadaki örneklerini yansıtacak şekilde "turuncu" olarak adlandırılmaktadır. Daha 1999 yılında Kazakistan Cumhuriyeti Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev Kazakistan halkına yaptığı konuşmada; bulunduğu jeopolitik durumundan dolayı ülkenin ve genel olarak Merkez Asya bölgesinin karşı karşıya kaldığı jeopolitik endişeleri ana hatları tespit etmiş ve halkını bilgilendirme ihtiyacı duymuştur. Başkan Nazarbayev öncelikli olarak; Postsovyet bölgesinde yaşanan bilinen olayların çok öncesinde, esasında Anayasa dışı devrim niteliği taşıyan, dış güçlerin komutasıyla gerçekleştirilen, "turuncu" olarak adlandırılan ve bölge için tehlike oluşturan devrim tehlikesine kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Devlet Başkanı "iktidarı, anayasa dışı yöntemlerle ele geçirmeye davet eden güçlerden" sakınılması gerektiği konusunda yetkileri ve halkını uyarmıştır.. Zihniyet, siyasi gelenekler ve bunlarla birlikte genel anlamda biriken sosyal zıtlıkların tümü göz önünde tutulduğunda, Merkez Asya'daki yeni "devrim" dalgasının organizatörleri de, potansiyel "kurbanları" da, bu bölgedeki devrim girişimlerinin, tanım bakımından kansız olmayacağını çok iyi bilmektedirler. Bundan yedi yıl önce ülkesinde meydana gelebilecek yıkıcı ve bölücü olayları önceden tahmin eden Devlet Başkanı Nazarbayev, Kazakistan'da devlet iktidarını yasa dışı ele geçirmeye yönelik "turuncuları" doğrudan hedef alarak; "Kendi devletine sahip olan bir halk üzerinde yapılacak olan bu tür deneyler, her ne slogan altında olursa olsun, asla gerçekleşmeyecektir" diyerek kendine ve halkına olan güvenini ortaya koymuştur. Son yıllarda Kazakistan'da, Cumhuriyetin temel kurallarının yerleştiğinin göstergesi olacak pek çok seçim son derece demokratik bir ortamda gerçekleştirilmiştir. Örneğin, Nazarbayev'in tekrar seçildiği son Devlet Başkanlığı seçimlerinin, "Adaletli Kazakistan" bloğunun yerli "turuncularının" protestolarına rağmen, uluslar arası gözlemcilerin çoğunluğu tarafından tamamen yasal ve demokratik olarak yapıldığı kabul edilmiştir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 11 Mart 2006 Cumartesi |
|
|