Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Psikolojik Harekat hakkında neler biliyoruz? 21. asrın en yaygın savaş metodu (29) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
İnsanları mesut edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak insanlıktan uzak ve son derece üzünülecek bir sistemdir. İnsanları mesut edecek yegane vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1931) |
11 TÜRK ASKERİNİN KAFASINA ÇUVAL GEÇİRİLMESİ: Askeri bir olay gibi görülmesine rağmen ÇUVAL HADİSESİ yarattığı sonuçlar itibarıyla tipik bir Psikolojik Harekât Operasyonudur. Bu harekâtı planlayanlar elde edeceği sonucun bu kadar büyük, etkisinin bu kadar kalıcı ve yıkıcı olabileceğini tahmin dahi etmemişlerdir. Ama olayın milletimiz üzerindeki etkisi ağırlaşarak devam etmektedir. Bu operasyon ile Türk halkının gururu kırılmış, direnme azim ve iradesi ciddi şekilde zedelenmiştir. Beyinlerde yarattığı tahribatın tamiri ise hiç kolay değildir. İntikam hırsı ile benzeri bir operasyonun muhataplarımıza uygulanması dahi meydana gelen hıncı azaltamayacaktır. Bu bakımdan yöneticilerimizin giderek ağırlaşacağı belli olan ÇUVAL SENDROMU için planlı olarak bir Psikolojik Harekât iyileştirme Programı hazırlayıp bıkmadan tatbik etmeleri gerekmektedir. Kurtlar Vadisi-Irak filmi olayın halkımız üzerindeki onarılmaz etkisini ortaya koymuş, kalkan örtülerin altından bitti sanılan bir operasyonun sonuçlarının giderek derinleştiğini göstermiştir.. Evet; 4-6 Temmuz 2003te Kuzey Irak Süleymaniye kentinde ABD Ordusu ve Peşmerge güçleri tarafından Türk Milletinin gururu, ordumuzun gözbebeği Bordo Bereli 11 askerimize karşı yapılan çirkin saldırı Türk Milletini derinden yaralamış ve devletimiz onarılamaz bir yara almıştır. Türkiyeyi yönetenlerin ellerindeki gücü kullanamayan basiretsiz ve cesaretsiz tutum ve davranışları ABD' nin yaptığından çok daha fazla milleti yaralamıştır. Cumhuriyet tarihimizde 4-6 Temmuz tarihinde yaşanan ESİR ALMA olayı KARA LEKE olarak daima hatırlanacaktır. Bu lekenin çıkarılması ise bu olayların yaratılmasında basiretsiz tutumuyla etkili olan bugünkü teslimiyetçi yönetimle mümkün görülmemektedir. Bu olay Psikolojik Harekat kurslarında ders olarak okutulacak kadar önemlidir. Çünkü her safhası ibret alınacak şekilde korkunç derslerle doludur. İftihar kaynağımız dünyanın en iyi eğitimini almış, yakın muharebe tecrübesine sahip, her biri defalarca ölümün kenarından dönmüş 11 rütbeli askerimiz hiç bir direniş göstermeden, elli yıllık müttefikimiz olan ABD tarafından önceden hiçbir resmi girişimde bulunulmadan düşman askeri gibi esir alınıyor. Şerefimizi ayaklar altına alacak şekilde elleri bağlanıyor, kafasına çuval geçiriliyor ve aynen Taliban mensuplarına yapıldığı gibi tartaklanarak alınıp götürülüyor. Resmi Çalışma Büroları talan ediliyor. Aradan geçen Üç gün içinde Türk yönetimince ABDli muhataplarına ve yetkililerine ulaşılmaya çalışılıyor. Ama görüşecek kimse bulunamıyor. Sonunda efendiler bu kadar aşağılama yeter diyerek lütfediyorlar ve askerlerimizi serbest bırakıyorlar. Türkiyeye teslim edilen 11 askerimizin bu teslimden sevinç duymadıkları kesindir. Onların bu duruma düşmektense ölmeyi tercih ettiklerini bu millet çok iyi biliyor. Bu olayda Silahlı Kuvvetlerimiz pasif davranarak karşı tarafa almak istediğini altın tepside teslim etmiştir. Bu tutum karşı tarafın Psikolojik Harp uzmanları için büyük bir başarıyı kaydetmektedir. Burada Türk askerinin direnme gücü, azim ve iradesi kırılmıştır. Artık bu tarihten itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Silahlı Kuvvetlerine güvenerek Kırmızı Çizgilerden bahsetmesi hayal olmuştur. Bu olay bir kırılma noktasıdır. Bu noktadan itibaren Türkiye beklenildiği şekilde Irak politikalarının tamamen dışında kalmıştır. Aslında burada zafiyet Silahlı Kuvvetlerinin tamamına mal edilmesi çok yanlıştır. Ordu her zaman güçlüdür. Eğitimi ve performansında her hangi bir azalma meydana gelmemiştir. Sadece o anki komuta kademesinin olayları doğru değerlendirip anında karşı tedbirleri alamaması bu v ahim durumu yaratmıştır. Bu durumda tecrübeli bir sivil yönetime düşecek görev; derhal bu olayda hatalı görülen birkaç kişinin emekli edilerek Silahlı Kuvvetlerin bütün güç ve kudreti ile ayakta olduğunu halkımıza göstermekti. Ve bu şekilde yaralanan milli maneviyatı takviye etmekti. Bu da yapılmamıştır ve sonunda geçen üç yıla rağmen 11 kişiden çıkan çuvalın içine tüm milletimiz sokulmuştur. Milletçe gözbebeğimiz gibi baktığımız ordumuz bu günlerde devreye giremiyorsa ne zaman girecektir. Hadisenin neresinden bakarsanız bakın yaşananlar bir faciadır. Türk askerine karşı plânlı, programlı ve bilinçli bir şekilde gerçekleştirilen bu saldırı aslında devletimize ve Ordu-Millet kökenli halkımıza yapılmıştır. Çuval saldırısının yapılmasında ABD'nin pek çok haklı sebebi bulunabilir. Zaten kendilerini haklı gösterecek bir sebepleri olmasa iki müttefik Ülke arasında bu şekilde akıldışı bir saldırıya cesaret edemezlerdi. Burada milletin üzüntüsü ABDnin yaptıklarına değildir. Üzüntünün kaynağı bizim yapmamız gerekip de yapmadıklarımız içindir. Gücümüz olduğu halde, güçsüz ve çaresiz bir teslimiyet anlamına gelen davranışımız içindir. Ömrünün 36 yılında Üniforma taşıyan bir kişi olarak 4-5-6 Temmuz 2003te yaşanan olaylardan sonara kendimi halkın içinde hep suçlu ve başım öne eğik hissettim. Bu yüzden ben başımızı eğik tutanları affetmiyorum. Çünkü Türk halkı böyle bir davranışı hiç hak etmemiştir. Nitekim geçen üç yıl içinde halkımızın olayın şokunu atlatamadığını Kurtlar Vadisi-Irak filmi ile bir kere daha şahit olduk.. Şimdi yetkililere soruyorum; - 11 kişilik özel tim mensupları neden kendilerine emanet edilen silâhları kullanmamış ve savaşmadan teslim olmuşlardır? - Bunun hesabı kendilerinden sorulmuş mudur ve eğer bu şekilde emir verildi ise, bu emri verenden bunun hesabı sorulmuş mudur? Bilindiği gibi, ABD savaş içinde esir düşen Amerikalı kadın Asker için Bağdat içinde kurtarma operasyonu yaptı ve başarılı bir operasyon ile kurtardığı kadın askerini milli kahraman ilan etti. Hemen devreye Hollywood yapımcıları girdi ve bu operasyonu dev bir sinema yapımı ile ölümsüzleştirdiler. Bizde yapılan Kurtlar Vadisi filmi ile konu gündeme getirilmiş ama etkisi çok menfi olmuş. Hıncımızı ve öç alma duygumuzu arttırmıştır. Biz biliyoruz ki Türk Silâhlı Kuvvetleri esir edilen askerlerini en geç bir saat içinde ABD'nin elinden alabilecek güce sahiptir. Ama bu gücünü kullanmamıştır. Askerlikte hiç değişmeyen ve daima başarı vadeden bir kural vardır. Silaha karşı kullanılacak en etkili silah ayni silâhtır. Tanka- tankla, topa- topla, gerillaya- gerilla ile karşı koyacaksın. Bizim askerlerimiz bunu bilmelerine rağmen kullanmadılar. Binlerce yıllık Ordu-Milletin tecrübeli Silâhlı Kuvvetlerinin esir edilen askerlerinin kurtarılması için toplantıdan başka yapacakları şeyler vardı ve bunun için Hükümet talimatına da gerek yoktu. Mesela;
- Toplantılara devam edilirken; Batıda konuşlanan Hava Filolarımız Diyarbakır dahil bütün doğu hava alanlarına kaydırılabilir, 24 saat süre ile IRAK sınırında uçaklarımız havada hazır tutulabilirdi.
- Terhisler ve izinler durdurulur, birliklerimiz Irak sınırı boyunca dizilebilirdi.
- Kuzey Iraktaki birliklerimizi takviye olarak ilk altı saat içinde Uçar birliklerle en az 20 Tabur bölgeye indirilebilirdi.
- Devletler hukukuna göre çok meşru bir davranış olarak derhal Türkiyedeki ABD' li askerlerden 11 tanesi enterne edilebilir ve takas için elde tutulabilirdi. Bütün bu tedbirlerin alınamamasından karşı tarafın ülkemize yönelttiği yoğun Psikolojik Harekat saldırısının etkili olduğunu değerlendiriyorum. Peki bunlara karşı koyacak kendi Psikolojik Harekat Teşkilatımız ne yaptı? İşte bunun cevabı yok. Cevabı bilinen bir konu var.O da bizim Psikolojik Harekat operasyonlarını planlayıp yönetecek Toplumla İlişkiler Başkanlığı o tarihlerde iktidarın kendisini lağv etme ( Ortadan Kaldırma) kararı aldığını bildiğinden kendi kendini tasfiyeye hazırlanıyordu ..
Dr. Tahir Tamer Kumkale 18 Şubat 2006 Cumartesi |
|
|