12 ARALIK 2024 ÇARŞAMBA

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Atatürk'ün Ekonomi Mucizesi - Borç batağındaki Türk ekonomisine şok tedavi (9)
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya değer bir vatandır… Bu geniş memleketi bayındır bir hale çevirmek lazımdır. Bu halk zengin olmaya mecburdur. Memleket bayındır olmazsa, bu halk zengin olmazsa, size hala yaşama imkânından bahsederlerse inanmayınız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1930)

 6 Şubat 2006 Pazartesi 

Günümüzde artan borç yükü altında giderek iflasa sürüklenen Türk Ekonomisinin ayağa kaldırılması ve kısa sürede dünyanın güçlü ekonomilerinden biri haline gelmesi için derhal Atatürk'ün Ekonomik Görüş ve Uygulamalarına dönülmesini öneriyorum.
Gazi yönetimindeki 1923-1938 yılları arasındaki başarılı dönemin günümüze de ışık tutacağına inanıyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Ekonomik Görüşlerinin ekonomik yaşamımıza "Şok Tedavi" sağlayacağını ve bizi çöküşten çıkartacağını iddia ediyorum.
Bilindiği gibi Gazi; Ekonomi yönetiminde kendisinden önce mevcut olan bütün sistemleri Türk Toplumunun şartlarına ve Türk insanının kabiliyetlerine uygun bulmamış kendimize has milli bir sistem oluşturmuş ve bu sistemi başarı ile uygulamıştır.
Şimdi Türk toplumunun ekonomik bünyesi ve şartlarını göz önünde bulundurarak Gazi'nin yaptığı uygulamalardan birkaç örnek vermek istiyorum..

MİLLİ İKTİSAT VE TASARRUF CEMİYETİ:
1929 Dünya ekonomik Buhranının devam ettiği günlerde 13 Aralık 1929 da kurulan ve kısa sürede yurdun dört bir yanında açılan 270 şubesi ile çok başarılı hizmetler üreten devletin yönlendirdiği bir sivil toplum kuruluşudur. Bu kuruluşun amaçları;
- Tüketimin yerli mallara yöneltilmesi

- İthalatın azaltılması,

- Dış Ticaret açığının azaltılması,

- Türk lirasının dış değerinin düşmesinin önlenmesi,

- Yerli üretimin canlandırılması,

- İhraç edilecek mal fazlalarının yaratılması,

- Kalkınmanın hızlandırılması ve yurda eşit olarak yayılması,

- Küçük tasarrufların yatırım sermayesine dönüştürülebilmesi için bir finansal alt yapı oluşturulması, olarak belirlenmiştir.

Şimdi 2006 Şubat ayına gelelim. İthalat ve İhracat arasındaki ticaret açığının 43 Milyar Doları geçtiği bir dönemde böyle bir kuruluşa ihtiyacımız olup olmadığının takdirini okuyucularıma bırakalım.

ÂLİ İKTİSAT MECLİSİ:
25 Haziran 1927'de 1170 Sayılı Kanun ile kurulan ÂLİ İKTİSAT MECLİSİ'NİN amacı; Araştırmalar yaparak ve programlar hazırlayarak iktisadi gelişmeyi hızlandıracak kararların alınmasına yardımcı olmaktır.
Bu meclisin Fahri Başkanı Başbakan'dır. 24 üyesi vardır. Üyeler, biri Silahlı Kuvvetler mensubu olmak üzere, on bir tanesi iktisatçı ve on ikisi de çeşitli kurumlardan seçilen uzmanlardan oluşmaktadır.
Bu meclis altı ayda bir on beş gün süre ile başbakanlık tarafından hazırlanan gündemine ve programına uygun olarak çalışmak üzere toplanmıştır. Alınan kararların yaptırım gücü olmamasına rağmen ekonomideki gücü daima belirleyici ve yol gösterici olmuştur. Bu meclise kanun ile verilen görevler özetle şöyledir;

- Hükümet tarafından hazırlanacak iktisadi kanun ve tüzük tasarıları hakkında görüşlerini bildirmek,

- İktisadi mevzuatta gerekli görülen değişiklikleri gerekçeli teklifler halinde hükümete sunmak,

- İktisadi ihtiyaçlar hakkında araştırmalar yapmak,

- Çeşitli iktisat akımlarını inceleyerek bunların Türk ekonomisi ile ilgilerini ve Türkiye'ye etki derecelerini araştırmaktır.

1935 yılı Bütçe Kanununun 25 inci maddesi ile kaldırılan "Âli İktisat Meclisi"nin rapor ve toplantı tutanakları Atatürk döneminin ekonomisinin problemler sahaları ile çözüm yollarını ortaya koyması açısından bugün dahi başarı ile uygulayabileceğimiz belgesel nitelikte başvuru dokümanı olarak değerlendirilmektedir..
Hükümet 1929'da toplanan Âli İktisat Meclisinden "Dış ödemeler dengesi açığının kapatılması için ithal ikamesi imkânlarını araştırmak ve sanayileşmenin hızlandırılmasına yönelik yeni teklifler getirmek üzere Türkiye'nin Ekonomik Programını" hazırlamasını istemiştir. Meclis'in hazırladığı bu rapor 1929 Ekonomik Krizinin atlatılmasında çok yararlı olmuştur.
Gönlüm Ak Parti yönetiminin günümüz ekonomisini getirdiği IMF ve Dünya Bankasına tam teslimiyet durumunda bu çok özel raporu bir kere daha incelemesini arzu ediyor. Ama bugünkü yöneticilerimizin çözüm için milli akla ve milli çözüm metotlarına ihtiyacı olmadığı kesin olarak görülüyor. Çünkü ekonomimizi bugün biz değil, aynen Osmanlı'nın yıkılış dönemlerinde olduğu gibi alacaklı şirketlerin oluşturduğu Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu yönetip yönlendiriyor.
Benim amacım; manzarayı abartarak ülkemizin çok kötü bir durumda olduğunu sergilemek ve milletimin moralini bozmak değildir. Bilakis az bir çaba ile çok daha iyiye ve güzele sahip olmaları gerektiğini vurgulamaktır. Bugün imkanlarımız eskiye göre çok daha iyidir. 2006 Şubat ayında;

- Türkiye artık Cumhuriyetin kurulduğu yıllardaki gibi yokların olduğu bir ülke değildir. Ülkemizde ekonomiyi yönetip yönlendirmemize yetecek her şeyimiz vardır.

- Türkiye artık kredi alan değil, veren bir ülke seviyesine erişmiştir.

- Avrupa başta olmak üzere bütün dünya ile ilişkilerimiz gelişmektedir.

- İnsanımızın refah seviyesi giderek gelişmiş ülkeler seviyesine yaklaşmaktadır.

Fakat bütün bunlar bizim gibi çok önemli bir coğrafyada bulunan ve gelişmek için son derece yeterli potansiyele sahip bir ülke için yetmez. Yetmemelidir.

- Çünkü, insanımız kabiliyetlidir.

- Çünkü, insanlarımız Ekonomik faaliyetlere dünyanın diğer insanlarına göre çok daha fazla yatkındır.

- Çünkü Türk insanı müteşebbistir. Daha iyisini başaracak güce, yeteneğe ve tecrübeye sahiptir.

O halde daha iyisini yapmak varken ve önünde Atatürk gibi bir önderin çok başarılı uygulama örnekleri dururken neden bu durumdayız. Daha iyisini ve fazlasını istemek bizim hakkımızdır. Türk Devleti ve Türk insanı beceriksiz ve yeteneksiz yöneticiler tarafından içine düşürüldüğü bugünkü korkunç manzarayı hiçbir zaman hak etmemiştir.
Diğer ekonomik görüşler yanında çok daha tutarlı ve tamamen Türk insanının kabiliyetlerine göre hazırlanmış ATATÜRKÇÜ EKONOMİ' nin uygulanması ile bugün çok daha ileri bir seviye ulaşmamız mümkündür. Çünkü Atatürk zamanında olduğu gibi artık bir ön hazırlık devresine ihtiyaç yoktur. Atatürk'e inanmış kadroların bilinçli ve planlı çalışmalarıyla çok kısa bir sürede başarılı neticeler alınabilecektir.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
6 Şubat 2006 Pazartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale