13 ŞUBAT 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Ağca olayı Türk adalet sisteminin yeniden yapılandırılması gereğini zorunlu kılmıştır
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Çok söz, uzun söz bir şey için söylenir; Gerçeği anlamayanları gerçeğe getirmek için. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1928)

 23 Ocak 2006 Pazartesi 

Hangisi daha doğru?
Mehmet Ali Ağca’nın tahliyesi ve milli kahraman gibi karşılanması mı?
Tahliyesinden sekiz gün sonra “Kusura bakma biz yanlış yapmışız. Daha dokuz yıl hapis yatacaksın. Gel tekrar hapishaneye” demek mi?
Bu olayın benzerini Haluk Kırcı olayında da aynen yaşamış ve bu davranışların adalet sistemimizin ciddiyetini zedelediğini ve güvenirliğini azalttığını vurgulamıştım..
Sistemde değişen bir şey olmadığına ve aksaklıkların aynen devam ettiğine bu vesile ile bire kere daha şahit olduk.
Mehmet Ali Ağca,Türk kamuoyu kadar dış dünyanın da tanıdığı önemli isimlerden biridir. Bundan 26 sene önce Türkiye'nin saygın ve etkili gazetecisi Abdi İpekçi'nin öldürülmesi ile ülkemizin gündemine oturdu. Kısa sürede yakalandı. Fakat ne yazık ki bu eli kanlı terörist birtakım karanlık güçler tarafından askeri cezaevinden kaçırıldı.
Gazetelerde AĞCA haberleri hiç bitmedi. Bu isim etrafında dönen olaylar haberciler tarafından her zaman önemsendi ve gündemdeki yerini korudu. Sonunda sansasyonel bir şekilde bütün Müslüman ve Hıristiyan alemini adeta karşı karşıya getirecek şekilde Papa 6 ncı Jean Paul'e yaptığı suikast girişimiyle Vatikan'da ortaya çıktı. Papa suikastı ile AĞCA adı “Türkiye ve Terörizm” ile birlikte anılarak dünyanın gündemine taşındı.
Mehmet Ali Ağca, Papa’ya suikast girişiminden demir kafesler içinde getirildiği mahkemede yargılandı ve ömür boyu hapse mahkûm olarak sırları ile birlikte 20 sene dış dünyadan uzakta kaldı.
Uluslararası Terörizmin bilinen en meşhur isimlerinden olan Mehmet Ali Ağca ve o'nun gibi pek çok insanın yaptıkları Türkiye gündeminden çıkalı çok olmuştu. Milletimiz Abdi İpekçi’nin, Başbakan Nihat Erim’in Bakan Gün Sazak’ın ve emekli orgenerallerin hunharca katledildiği kargaşa dolu günleri unutmuştu. Tam her şeyi unutmuşken her şeyi ile bir sır küpü olan Mehmet Ali Ağca, yani yıllarca hiç kimse ile görüştürülmeden bir hücrede tutulan asrın en meşhur mahkumu birdenbire affedildi ve bir gece yarısı uçağa bindirilip Türk makamlarına teslim edildi..
Türkiye’ye yönelik anarşi ve terör hareketlerine verdiği desteği Abdullah Öcalan davasından çok iyi bildiğimiz İtalya'nın bu politika değişikliği ve neden Ağca’nın cezasını tamamlamadan teslim edildiği hususu bir türlü anlaşılamadı. Basın dahil ilgili ve yetkililer de bunun sebeplerini araştırma ve üzerine gitme lüzumu duymadılar.. Aslında çözüm bekleyen pek çok sorun içinde olan ülkemize AĞCA’ nın gönderilerek gündemimizin tepesine oturtulmasına makul ve inandırıcı bir sebep bulmak ta çok zordu..
Kendini “Mesih ilan eden ve Hıristiyanlar için yeni bir İncil yazdığını” bildiren Ağca’nın ani gelişinde ve geldikten sonra gelişen olayların incelenmesinde Ağca isminin perdesi ardında ülkemiz aleyhindeki küresel oyunların örtülmek istendiğini düşünüyorum. Ağca ve çevresinde dönen olayların düşünen beyinler tarafından çok iyi analiz edilmesi gerektiğini değerlendiriyorum.
Ağca Türkiye’ye geldiğinden itibaren gündemden düşmemiştir. Nitekim son olarak hapisten yanlışlıkla tahliyesi, bilahare yeniden tutuklanması ile ilgili girişimler süreci ve nihayet tutuklanarak yeniden hapse gönderilmesi safhasında Türk basını ve dünya basını gündemini sadece AĞCA üzerine kilitlemiştir. Bunun ülkemiz ve milletimiz açısından iyi bir şey olmadığı açıktır. Dünya medyası günlerdir Türkiye ve Ağca’yı manşetten vermektedir.
Bu manşete yerleşmemiz; ülkemizin tarihi ve kültürel değerlerinin tanıtılması maksadıyla değildir. Burada sadece ANARŞİ VE TERÖR konusu işlenmekte yani ülkemiz Anarşi ve terör ile birlikte anılmakta ve anarşi ve terör merkezi gibi gösterilmektedir. Bilinçaltına yerleştirilen TERÖR imajının her geçen gün artmakta olan turizm değerlerimize yaptığı menfi etkinin hesabını yapabilmek çok zordur.
25 sene hapiste dış dünya ile bütün irtibatları kopartılmış olarak yalnız başına hücrede tutulan bir eski cani'nin vereceği bilgilerin günümüz Türkiye’si için hiç bir değeri olmadığını değerlendiriyorum. Çünkü Ağca’nın sırları olarak belirtilen Abdi İpekçi’ nin katli dönemindeki bilgilerin ortaya çıkmasının da terörizm ile mücadelede bugün hiçbir yararı yoktur. Bu bilgiler tarihi süreci içinde istihbarat değerini kaybetmiştir. Sadece meraklıları için roman ve hikâye gibi edebi eserlere konu teşkil edebilir.
Şimdi burada yapılacak iş; AĞCA'yı cezaevinde kaderi ile baş başa bırakıp adaletin normal yolla seyrini sağlayarak gündemden çıkartmaktır.
Ağca, artık bizim değil başta İtalyanlar olmak üzere Hıristiyan âleminin sorunudur. Çünkü Ağca kendini İsa Mesih olarak ilan etmiş ve Hıristiyan cemaatinin kafalarını karmakarış etmiştir.
Bilindiği gibi 13 Mayıs 1981'de Papa'ya suikast düzenleyen Ağca 22 Mart 1986'da ömür boyu hapse mahkûm edildi. İtalyan hapishanesinde Papa ile başa baş görüşen ve kendini affettiren Ağca, Mesihliğini ilan yanında çok ciddi iddialarda bulunmuştur.
Ağca 3 Mayıs 2000'de Papaya, Portekiz'in Fatima kentinde, Meryem Ana'nın yaklaşık bir asırdır saklanan üçüncü sırrını çözdüğünü açıkladı. Papa, 83 yıl önce üç çocuğa görünerek üç sır veren Meryem Ana'nın Ağca suikastını o zamandan bildiğini ve kendisini ölümden kurtardığını söyledi. Papa'ya suikast girişiminin anahtarının Fatima kentinin üçüncü sırrında olduğunu iddia eden Mehmet Ali Ağca, bu sırrın açıklanmasını istemişti.
Tarihlerin de bunu doğruladığını savunan Ağca, serbest kaldıktan sonra Fatima kentini ziyaret etmek istediğini dile getirmiş, bu kente yerleşmek istediğini de söylemiştir. Papa'nın Fatima'nın üçüncü sırrını açıklamasının ardından Ağca, "O gün bin kere de ateş edilseydi Papa yine kurtulurdu" diyerek Mesihliğinin gereklerini yapmaya başlamıştır.
Ağca; Türkiye'ye iade edildikten sonra çıkarıldığı mahkemede de hep Mesihliğini vurgulayan davranışlar sergiledi. Bu arada basın mensuplarına mektup dağıtarak Vatikan'a tehditler savurdu. Vatikan'dan hesap soracağını ileri süren Ağca, "Katolik olmam için Vatikan bana 50 milyon dolar, özgürlük ve kardinallik önerdi. Vatikan'da kral olmaktansa, Afrika'da maymun olmayı tercih ederim" dedi.
Ağca’nın bu ve benzeri açıklamaklarının Vatikan başta olmak üzere Hıristiyan âlemini rahatsız etmesi çok doğaldır. Hele son yakalanışından sonra yine ısrarla İngilizce ve İtalyanca olarak Mesih olduğunu vurgulaması çok dikkat çekicidir.

Sonuç olarak;
Ağca olayında adalet sistemimizin bütün müesseseleriyle acilen yeniden yapılandırılmasının zorunlu hale geldiği iyice ortaya çıkmıştır. Adalet sisteminin gözden geçirilme ve yeniden yapılandırma işlemleri devam ederken Türk kamuoyu olarak Mehmet Ali Ağca adını hafızalardan silmemiz ve gündemden ebediyen düşürmemiz gerekmektedir.
Çünkü bu tartışmaların Türk toplumuna vereceği artı bir değer kalmamıştır. Ağca artık bizim değil, Mesihleri olduğunu iddia ettiği Hıristiyan âleminin ilgi sahasındadır.
Buyursunlar alsınlar yeni Mesihlerini ne gerekiyorsa öyle hareket etsinler. Bizi kendi problemlerine alet etmesinler yeter..


Dr. Tahir Tamer Kumkale
23 Ocak 2006 Pazartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale