21 OCAK 2025 SALI

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Bayram değil, tatil
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz. Yalnız bir tek şeye çok ihtiyacımız vardır: Çalışkan olmak. Milleti çalışkan yapmaktır. Servet ve onun tabii neticesi olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışanların hakkıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923)

 7 Ocak 2006 Cumartesi 

BAYRAM değil TATİL…
Nihayet yeni bir kavrama kavuştuk. Bir buçuk asra yaklaşan Kurban Bayramı kavramı Milli Görüş tabanından gelen AK Parti döneminde de Kurban Tatili şekline dönüştü ve kurumsallaştı.
Ecevit Hükümetinin Kemal Derviş yanlışını aynen devam ettirerek ekonomik yapımızı düzeltiyoruz diyerek felç eden zihniyet, bu defa Ecevit’lerin uzun süreli tatil anlayışını da benimseyerek kendi kalesine gol attı.
Yurtdışı seyahat çantalarını çoktan hazır eden tatilciler bekledikleri tatil müjdesini basından şöyle öğrendiler;

“Hükümet, kamu çalışanlarının, pazartesiye denk gelen arife günü idari izinli sayılmasını kararlaştırdı. Böylece memur ve işçiler için bayram tatili 9 güne çıkmış oldu.
Ayrıca otoyol, köprüler ve belediyeye ait ulaşım araçları, bayramın birinci günü olan salıdan cumartesiye kadar 5 gün boyunca ücretsiz hizmet verecek.“

Oysa geçen üç yıllık AKP döneminde bayramları sadece bayram günlerinde tatil yaptıran AKP zihniyetini alkışlamış ve sosyal yaşantımız açısından bunun bir kazanç olduğunu yazılarımda vurgulamıştım. Bu defa alınan karar beni yeniden karamsarlığa itti. Değişen bir şey olmamıştı. AKP’de toplumu yozlaştırma modasını benimsemişti..
Bayramlar milletimizin birlik, beraberlik ve bütünlüğünün pekiştirildiği, dostlukların sağlamlaştırıldığı, gelenek ve göreneklerimizin en üst düzeyde yaşandığı, millet olma vasıflarımızın yeniden hatırlandığı, bizi biz yapan çok özel ve güzel günlerdir. Bayramlar kesinlikle tatil ve dinlenme günleri değildir. Aksine kurban telaşı ve geleneksel bayram ziyaretler dolayısıyla son derece yorucu geçen günlerdir. Ama getirdiği büyük hâz bütün yorgunluğumuzun bedelidir.
Ben Bayram tatilinin uzatılmasını şahsen kabul etmiyorum. Her ne sebeple olursa olsun Atatürk’ün yukarıda yer alan sözlerinde olduğu gibi, Türk Milleti’nin tatile değil, çalışmaya, ama çok çalışmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Her köşesi cennet olan Türkiyem aslında gerçek bir tatil cennetidir. Bu alanda dünyada bir eşi ve benzeri daha yoktur.
Bu sözlerimle ülkemin coğrafi, tarihi ve tabii güzelliklerinden ve Türk insanının misafirperverliğinden dolayı tatillerini Türkiye'de geçirmek için turistlerin birbirleriyle yarıştığı bir tatil cenneti olma durumunu kastetmiyorum. Dünyada az çalışıp, çalışmadığı için daha çok yorularak devamlı tatile ihtiyacı olan, bu yüzden yöneticilerince kendilerine her vesile ile tatil imkanı sağlanan güzel insanların yaşadığı ülkemden bahsediyorum.
Ak Parti Hükümetini aldığı tatil kararından dolayı kınıyorum.
Ekonomik darboğazda inim inim inleyen ve kendisine düşen fedakârlığı son kertesine kadar yapan vatandaşlarımız bu zorunlu tatile ne diyor acaba ? Sorun bakalım insanlarımıza tatil yapmayı mı yoksa çalışıp para kazanmayı mı istiyor ?
Şimdi ben yetkililere sayın devlet büyüklerimize Peki, biz ne zaman çalışacağız. ? Biz ne zaman üretip para kazanacağız.?
Yıllardır süregelen bu bıktırıcı tatil uygulamaları sonucunda milletimiz adeta tatile adapte olmuştur. İnsanlarımızın psikolojisi olaylara bakış açıları değişmiştir.
Çünkü artık hiç kimse çalışmayı düşünmüyor ve oturduğu yerden hiç yorulmadan para kazanmak istiyor. Yeni işe giren bir kimsenin önünü gördüğü yok. Gençlerimiz 30 yılda Genel Müdürlüğe ulaşabilenlerin kazanacakları hayat standardını daha işe başlarken kazanmak istiyor. Evlâtlarımız bir ömür boyu çalışarak kendilerine sağladığımız yaşam standardını kendi kazanımları olarak görüyor ve işe buradan başlamak istiyor. İstediğini bulamayınca da bunalıma giriyor. Peki gelecek yıllarda ne kazanacak bunu düşünmek dahi istemiyor ?
Tatil Sendromu toplumsal çöküşümüzü hazırlayan şartlardan sadece biri. Birbiri ardı sıra gelen zoraki tatillerin milli geleneklerimizi ve milli karakterimizi değiştirdiği de kesin olarak biliniyor. Bayramda akraba, dost ve komşularla kaynaşılması, büyüklerin ziyareti, yardımlaşma ve komşular arası dayanışma kalktı.
Önce büyüklerimiz tatil yörelerine ve yazlıklarına kaçarak töreyi bozdular..
Bunu gören küçükler de aynen taklit ettiler. Şimdi bayram denilince tatil ve evden uzaklaşmak akla geliyor. Acı ama gerçek. Binlerce yıllık geleneklerimiz gözlerimizin önünde teker teker yok oluyor.
Deniz ve göl kıyılarımız, kıyılara bakan bütün tepelerimiz, orman içlerimiz; kibrit kutusu gibi birbiri üstüne binmiş sayısız tatil evi ile doldu. Yazlık almak, hatta mümkünse birkaç tane almak moda oldu.
Biraz sesli düşünelim ve gerçekleri görelim. Yılda ortalama en fazla 2 ay kalınabilen bu evlerde her türlü konfor ve medeni gereç mevcut. Bu şekilde sadece dinlenmek için gerçekleştirilen çarpık yapılaşmaya milli geliri bizimkinin on katı olan ülkelerde dahi rastlamak mümkün değil. % 90 'ı deprem kuşağında yer alan ülkemizde; bu üçüncü sınıf malzeme ile inşa edilerek, boya ile süslenen yapıların insanlarımıza mezar olduğunu 17 Ağustos 1999 depreminde gördük.
Buna rağmen hükümetlerimiz ; yerli yersiz tatillerle, yerleşik düzendeki insanlarımızı adeta evlerinden çıkartıp tatil beldelerine gitmeye zorluyor ve milletçe karşılaştığımız maddi ve manevi yıkımın gerçek mimarları oluyorlar.
Oysa bu tatil beldelerine yatırılan paralarla üretime yönelik işyerleri kurulabilirdi.
Keşke, bu turizm açısından eşsiz değerdeki bölgelerimizdeki tatil evlerini yapmak veya almak için yapılan küçük, fakat toplandığında çok büyük meblağlara ulaşan halk tasarrufları daha yararlı yatırımlara yöneltilebilse, insanlarımız dinlenmeye ve yatmaya değil de, çalışmaya ve tasarrufa teşvik edilebilse. İşte o zaman milli gelirden aldığımız pay da bugünkünün birkaç kat üzerinde olurdu.
Allah insanımıza akıl ve fikir versin diyorum.
Sonuç olarak;
Bugünkü ekonomik gelişmişlik düzeyimiz ile bizim artık bu çağda dinlenmeye ve tatile değil çalışmaya, çok çalışmaya ve daha çok çalışmaya ihtiyacımız olduğunu açıkça görmekteyiz.
Türk Milleti; kendisini tatile değil, çalışmaya ve daha çok çalışmaya, daha çok üretmeye ve daha zengin olmaya zorlayan yönetim istiyor. Bizim hiçbir şekilde yatmaya ve dinlenmeye ihtiyacımız yoktur.
Hükümetin görevi milletimize tatil sağlamak değil, çalışma ve üretme imkanları yaratmaktır. İnşalllah bu idrak içinde olan yönetimleri görmeğe ömrümüz yeter..


Dr. Tahir Tamer Kumkale
7 Ocak 2006 Cumartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale