Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri olarak sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1924) |
Öğretmenlik, bir insanın ulaşabileceği en yüksek makamdır.. Öğretmen, herkesin önünde saygı ile eğilebileceği en yüce insandır.. Okul, ülkenin geleceğini şekillendiren en kutsal mekandır.. Öğrenciler ülkemizin bugünü ve yarınının teminatıdır.. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyetin ilk yılında öğretmenlerin Türk toplumu içindeki önemini şöyle vurgulamıştır; " Memleketi ilim, kültür, iktisat ve bayındırlık sahasında da yükseltmek, milletimizin her hususta pek verimli olan kabiliyetlerini geliştirmek, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek lazımdır. Bu kutsal amaçları elde etmek için savaşan aydın kuvvetlerin arasında öğretmenlerimiz en mühim ve nazik yeri almaktadırlar" Gazi bu söyleminde çok haklıdır. Çünkü iyi öğretmen, iyi yetişecek öğrenci demektir. İyi yetişmiş öğrenciler ise ülkenin bugünü ve yarınlarının teminatıdır. İşte bu yüzden öğretmene, öğrenciye ve öğretim sistemine yapılacak yatırımın sınırı olmamalıdır. Çünkü iyi yetişmiş öğretmenlerimiz ülkemizi 21 inci Yüzyılda bir dünya gücü haline dönüştürecek yegâne dayanak noktamızdır. Peki bugün okullarımız ve öğretmenlerimizin durumu nedir ? Bu sorunun cevabını bir öğretmenimizin aşağıdaki mektubundan öğreniyoruz. Bu mektup internet kanalı ile elime geçti. Mektubu büyük bir cesaretle kaleme alan öğretmenin yaptığı tespitlerin acil tedbir gerektirecek kadar önemli olduğunu değerlendiriyor ve belki bir ilgilinin gözüne ilişir ve sorunu sahiplenir ümidi ile aynen yayınlıyorum.. " BUNLARIN HEPSI GERÇEK...
** Biliyor musunuz, bu yıl lise birde okuma yazma bilmeyen bir öğrenci var. ** Biliyor musunuz, bir öğrenci okula "satır" getirmekten uzaklaştırma cezası aldı. ** Biliyor musunuz, iki hafta önce okulun önünde çıkan bir kavgada bir öğrencimin boynu döner bıçağı ile kesildi, şah damarına gelmedi ve 28 dikiş atıldı. ** Biliyor musunuz, çevrede kimse kışın aksam beşten sonra sokakta yalnız yürümüyor. ** Biliyor musunuz, geçtiğimiz hafta, bebek bekleyen müdür yardımcımız bir öğrenci tarafından karnı tekmelenmekle tehdit edildi. ** Biliyor musunuz, dışarıdan elini kolunu sallayarak okula giren bir adam, kendisini dışarı çıkarmaya çalışan kat nöbetçisi bayan öğretmeni bıçakla tehdit etti. ** Biliyor musunuz, derste sıkıntı yarattığı için öğretmeni tarafından cezalandırılan bir öğrencinin aşiret olan ailesi okulu bastı. ** Biliyor musunuz, bir öğretmenimiz sınıfta bıraktığı öğrenciden tehdit telefonları aldı. ** Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %86'si sigara içiyor. ** Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %42'si hap kullanıyor. ** Biliyor musunuz, okulun etrafında hap satanları ve kullanan öğrencileri polis biliyor. ** Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %23'ü ensest ilişki mağduru. ** Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl bir kız öğrencimizin babası çocuğundan(öğrencimiz) dayak yediği için okula sığındı. ** Biliyor musunuz, yalnızca koridorda birbirlerine çarptıkları için kavga eden iki kız öğrencinin aileleri okulun önünde birbirlerine yumruk yumruğa saldırdılar. ** Biliyor musunuz, bazı kız öğrenciler 100 kontör karşılığında minibüs şoförlerine, halı saha sahiplerine kendilerini kullandırtıyorlar.( cinsel anlamda) ** Biliyor musunuz, bu yıl bir erkek öğrenci, bir kız öğrencinin kendisine cinsel tacizde bulunduğunu söyleyerek şikayette bulundu. ** Biliyor musunuz, bir anne, kızının saçının boyalı olması üzerine okula çağırıldığında, kızını okula koca bulmak için gönderdiğini bu yüzden süslenmesi gerektiğini söyledi. ** Biliyor musunuz, velilerin %42'si kayıttan sonra bir daha okula uğramıyor. ** Biliyor musunuz, maddi yetersizlikten dolayı üç, dört aile bir oda-bir salon bir evi paylaşıyorlar. (Sayıları da azımsanamayacak ölçüde.) ** Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl cuma okul kapanışı töreninde baygınlık geçiren bir öğrencinin iki gündür hiçbir şey yemediğini öğreniyoruz. ** Biliyor musunuz, öğrencilerin çoğunun hayatında ailelerinin yaşadığı kan davası, intihar, boşanma, dayak, kaçma, kaçırılma, hapis gibi hikayeler var. ** Biliyor musunuz, iki gün boyunca evine gitmeyen bir öğrenciyi velisi gelip okulda arıyor. (Daha sonra kızın biriyle kaçtığı anlaşılıyor ) ** Biliyor musunuz, annesi babası ayrı olan öğrencilerin çoğu uzak akrabaların yanında kalıyor. Anne ya da baba almak istemiyorlar veya üvey anne babalar istemiyor. ** Biliyor musunuz, sorun çıkardığı için müdür tarafından cezalandırılan bir öğrenci mahalleden topladığı tanıdıklarıyla müdürün odasını basıp tehditler savurdu. ** Biliyor musunuz, veliler toplantılara, ocakta yemeklerini bırakarak, mantolarını omuzlarına atarak geliyorlar. Bu velilerin büyük bir çoğunluğu öğretmene nasıl hitap edileceğini bilmiyor. (Güzelim, hanim kızım, sen, hocaaaaa, ablası!?) ** Biliyor musunuz, sakallı, şalvarlı, cüppeli bir veli toplantılara gelip yalnızca erkek öğretmenlerle görüşüyor! ** Biliyor musunuz, 1000 öğrenci kapasitesi olan okulda kütüphane üye sayısı 7 kişidir. ** Biliyor musunuz, lise bir öğrencileri "Soru işareti nerede kullanılır?" sorusuna cevap veremediler. ** Biliyor musunuz, Lise öğrencileri çarpım tablosunu bilmiyorlar; 10 ve katları ile çarpma ya da bölme işlemi yaparken bile hesap makinesi kullanıyorlar. (Matematik öğretmeni öğrencilere bir ders boyunca 300'ü 2'ye böldüremediğini anlattı.) ** Biliyor musunuz, maddi durumu iyi olan öğrencilerden birinin velisi, akan damımızı onardı. ( Notlarının hemen hepsi zayıf olan öğrencinin sınıf geçmesi şartıyla!) Ben bu okulda 3 yıldır öğretmenlik yapmaya çalışıyorum. Bu olaylara alışmamak için, artık alışıp bunları doğal karşılayan yılların öğretmenleri gibi olmamak için gayret gösteriyorum. Biliyorum ki eğer alışırsam geleceğe dair hiçbir umudum kalmayacak. Her gün büyük bir çaresizlik ve endişeyle "Acaba bugün ne olacak?" diye başlıyorum işime. Olaysız geçen günler Allah'ın nimeti! Biliyor musunuz, sınıfta gezinerek ders anlatırken Atatürk'ün gözleriyle karşılaşmamaya çalışıyorum, kafamı kaldırıp resmine bakamıyorum. Başımın üzerinden "Ey Türk Gençliği!" diye bağırdıkça utancımdan omuzlarıma gömülüyorum. Biliyor musunuz, 10 Kasım'larda, 29 Ekim'lerde şiirler okunurken, marşımızı dinlerken ağladığımda herkes günün anlamına ağladığımı sanıyor; oysa çaresizliğe ağlıyorum. Muhtaç olduğu kudretin dolaştığı asil kanı uyuşturucuyla zehirleyen öğrencilerimi kurtaramıyorum. Öğrenmeye direnen, kendini kapatan öğrencilerime İstiklal Marşı'nın anlamını bile öğretemiyorum. Daha da yazacaktım ancak yazdıkça yüreğim ağırlaşıyor"
Dr. Tahir Tamer Kumkale 27 Aralık 2005 Salı |
|