Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Kuzey Irak politikamız değişiyor mu? (2) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1924) |
Türkiye'nin değişen Kuzey Irak politikası hakkında basına yansıyan haberleri yorumlamaya devam ve konunun olumlu-olumsuz yanlarını irdelemeye devam ediyorum.. Bilindiği gibi ABD'nin destek ve himayesinde Kuzey Irak'ta toparlanarak yeniden kendini güçlü hisseden PKK örgütü; 1 Haziran 2005'den itibaren Abdullah Öcalan'ın talimatları doğrultusunda terör saldırılarına başlamıştır. Bu saldırılarda hedef olarak devletin güvenlik güçleri alınmıştır. Dolayısıyla saldırıların ana hedefi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Devletin toprak bütünlüğüdür. Türkiye bu tehdit karşısında kendisini savunmak zorundadır. Bunu yapacak gücü, kabiliyeti ve geçmişten gelen engin tecrübesi vardır. Ama ne yazık ki bugün devlet güvenlik güçlerinin AB uyum yasaları ile eli kolu bağlanmıştır. Ayrıca devlet güvenlik güçlerinin bu operasyonları yapabilmesi için siyasi otoritenin kararlı desteğine ihtiyacı vardır. Oysa günümüz AKP yönetiminde bu kararlı tutum görülmemektedir. PKK saldırılarının artması üzerine Türkiye, PKK'nın konuşlandığı Kuzey Irak'ta egemen güç olan ABD'den hemen yardım ve destek istemiş, fakat ABD'den açıkça HAYIR cevabı almıştır. Aslında ABD buna hayır demekte haklıdır. Çünkü ABD'nin Kuzey Irak'ta bulunan askeri güçlerinin PKK gibi bir terör örgütü ile mücadele edecek yeterlilikte askeri kuvveti bulunmamaktadır. Havadan yapılacak bombardımanlarla terörle mücadele edilemeyeceği bilinmektedir. Bu tecrübeli terör örgütü ancak kendisi gibi dağda yaşama yeteneğine sahip profesyonel muharip unsurlarla göğüs gögüse savaşarak ortadan kaldırılabilir. Nitekim Türkiye topraklarının her köşesi dağ- tepe demeden karış karış askeri birliklerimizce denetim altına alındıktan sonra PKK Türkiye topraklarından temizlenmişti. Sonunda kalan unsurlar Kuzey Irak'a geçerek son derece sarp ve savunmaya elverişli Kandil Dağlarına sığınmışlar ve burada dış güçlerin desteği ile yeniden toparlanmışlardır. ABD'nin Bağdat'ta büro açarak bayrak asan PKK'ya karşı harekete geçememesi veya görmezlikten gelmesi dahi Irak'ta askerlerinin düştüğü aciz durum yüzündendir. Yani fiilen PKK ile çatışmayı göze alamamaktadır. Dolayısıyla Türkiye-ABD arasında yapılan terörün önlenmesine ilişkin üst düzey toplantılar tamamen göstermeliktir. Bu görüşmelerin sorunun çözümüne asla yardımı olmayacağı bilinmektedir. Bu örgüt yine bu savaşın anladığı dille, yani birebir göğüs göğüse muharebe metodu öngören bir mücadele ile ortadan kaldırılacaktır. Buna bilhassa bu örgütten en büyük baskıyı ve zararı gören Güneydoğu Bölgesi halkımızın şiddetle ihtiyacı bulunmaktadır. Çünkü bölge halkı devlet ve PKK arasında sıkışmış durumdadır. Bu durumda Türkiye'nin PKK terörüne karşı başkalarından yardım ve destek almaya ve bu işi bilhassa ABD ile birlikte çözme lüksü bulunmamaktadır. Saldırı hedefi Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğundan devletimiz kendini korumak zorundadır. ABD, Saddam kendisini tehdit ediyor diye 20.000 km. öteden gelmiş ve kendi halkının güvenliğini koruyorum diye Irak'ı işgal etmiştir. Bu geliş ve işgal olayı Devletler Hukukuna ve BM kurallarına göre ne kadar meşru ve yasal ise, Türkiye'nin kendi topraklarını ve insanlarının güvenliğini korumak da o kadar yasal ve meşrudur. Şimdi Türk Ordusu tamamen kendi inisiyatifi ile PKK'nın kökünü kurutmak üzere bütün güçleri ile Kuzey Irak'a girmeli ve PKK yerleşim merkezlerinin tamamını ortadan kaldırmalıdır. Bunun için artık kimseden izin almaya gerek yoktur. Çünkü bu bizim meşru müdafaa hakkımızdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu maksatla bir ön hazırlık zamanına da ihtiyacı yoktur. Burada sadece sivil iradenin oluruna ve desteğine ihtyiyaç vardır. Sivil irade EVET dediği anda, birkaç saat içinde geniş çaplı bir müşterek harekata başlanabilir. Türkiye'nin Kuzey Irak Operasyonu ile; PKK'ya karşı açıkça duyarsız kalan ve Irak'ta içinde bulunduğu güç durum yüzünden Kuzey Irak'ta olanları seyretmekle yetinen ABD'nin üzerindeki yük de büyük ölçüde kaldırılmış olacaktır. Türkiye'nin Kuzey Irak Operasyonu ile; ABD himayesi ile kendilerini dev aynasında gören Barzani ve Talabani aşiretlerine Türkiye'nin gücü bir kere daha gösterilerek sesleri kısılacaktır. Bağımsız Kürdistan kurma isteklerinin bir hayâl olduğu bir kere daha vurgulanacaktır. Türkiye'nin Kuzey Irak Operasyonu ile; kendi güvenlikleri için Okyanus ötesinden gelerek Irak'ı işgâl eden ABD ve İngiltere'ye " bu bölgeyi bizim güvenliğimiz için kontrol etmemizin zorunlu olduğu ve bunun gereğini yaptığımız" anlatılmış olacaktır. Türkiye'nin Kuzey Irak Operasyonu ile; ülkemizin güvenliği açısından bölgede konuşlandıracağımız birliklerimiz ile bölgede bizimde var olduğumuzu, kırmızı hatlarımızın aynen devam ettiğini anlatacağız. Türkiye'nin Kuzey Irak Operasyonu ile; bin yıllık Türk Yurdu olan Musul ve Kerkük'ten atılmaya çalışılan Irak Türkleri için büyük moral gücü teşkil edilecektir. Yeniden yapılandırılacak Irak'ta Türk unsurlarına da haklarının verilmesi garanti altına alınacaktır. İşte bunun için Türkiye; yurt çapında başlatacağı PKK operasyonlarını süratle ve büyük kuvvetlerle Kuzey Irak sınırına kaydırmalı ve yapılacak sıcak takip ile bölgeye girilip terör merkezleri tamamen ortadan kaldırılmalıdır. PKK terör örgütünün ülkemiz içinde devlete yönelik olarak gelişen saldırıları bize bu operasyonları yapıp gücümüzü göstermemiz için imkan tanımaktadır. Dolayısıyla PKK'nın saldırıları Türkiye'nin Ortadoğu'da kendini gösterebilmesi ve içine girdiği teslimiyetçi ve tavizkar tutumdan kurtulabilmesi için önündeki en büyük fırsattır. Bu şekilde Türkiye bilinçli olarak uzakta tutulduğu Irak'taki yeniden yapılanma çalışmalarına doğrudan katılmış olacaktır. Bu asla bir işgâl değildir. Durumdan vazife çıkarmaktır. Bölgede yok sayılmaya çalışılan Türk varlığının böyle bir operasyona şiddetle ihtiyacı vardır. Başka hâl tarzımız bulunmamaktadır. AKP Hükümeti bunu yapabildiği takdirde, PKK saldırıları ve DEP'lilerin tahliyesi, Şemdinli olayları ile gururları incinen Şehit ve Gazi aileleri ile birlikte tüm Türk Milletinin haklı desteğini de almış olacaktır. Bunlar benim görüş ve düşüncelerim. Bununla aklıselim ve sahibi sağduyulu vatandaşlarımızın çoğunun arzularını yansıttığımı değerlendiriyorum. Ve bugün Türkiye'nin değişen Kuzey Irak politikasının bu görüş ve düşüncelerime tamamen ters olduğunu, ABD ve AB'nin dayatmalarıyla oluşturulduğunu değerlendiriyorum. ABD'nin anavatanı Amerika kıtasıdır. Bu topraklarda sonsuza kadar kalarak bize komşu olarak kalacağını düşünmek safdilliktir. Dolayısıyla bu toprakların savunması ABD'ye değil bin yıldır toprakların sahibi olan bizlere düşmektedir..
Dr. Tahir Tamer Kumkale 18 Aralık 2005 Pazar |
|
|