Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Kuzey Irak politikamız değişiyor mu? (1) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1924) |
Komşumuz Irak'ta ABD işgalinin 1000 inci günü dolarken 15 Aralık 2005 tarihinde Genel Seçimler yapıldı. Irak seçimleri hakkında Müzakere Basınında çok olumlu yazılar çıkıyor. Irak'a gerçek demokrasi geldiği, ve bu seçim sonuçlarının Irakla birlikte bölgede de huzur ve güven dolu bir ortam yaratacağından bahseden kalemşörlerin ya akli sorunları vardır yada huzur ve güvenin anlamını algılamaktan aciz olduklarını değerlendiriyorum.. Irak,sıcak savaş ile orduları ve yönetim sistemi tamamen dağıtılarak fiilen işgal edilmiş bir ülke. ABD'ne biat edip kul köle olan kişilerin, yani işgal güçleri tarafından atanan yöneticilerin hazırladığı seçimlerin demokratik olması mümkün mü? Topraklarının tamamı 190.000 silahlı işgal askerinin kontrol ve denetiminde bulunan bir ülkede barış ve özgürlük olabilir mi ? Huzur ve güvenlikten bahs olunabilir mi? Her iki sorunun cevabı da hayırdır. Irakta işgalin başladığı günden itibaren direniş artarak devam ederken ve ABD ordusu büyük bir moral bozuluğu içinde bocalayarak israrla bölgede kalmayı sürdürürken, işgalin ilk günlerine göre Irak'ta herhangi bir iyileşme görülmezken Türkiye'nin Irak politikalarında çok ciddi değişiklikler olduğuna dair haberler kamuoyunda çok sık tartışılır hale geldi. Hele tarihimizde ilk defa CIA ve FBI Başkanlarının ikişer gün ara ile Türkiye'yi ziyaret etmeleri kafaları iyice karıştırdı. Şimdi Türkiye'deki genel duruma göz atalım; Son otuz yılını terörle mücadele ile geçirerek maddi ve manevi büyük kayıplar veren Türk halkı bugün yine bölücü terör örgütü PKK'nın yarattığı silahlı terör olayları ile karşı karşıya bulunuyor. Ortadoğu'da huzurlu, sakin, ekonomik yönden güçlü ve istikrarlı bir Türkiye'yi milli çıkarları için tehdit olarak gören küresel odaklar, her fırsatı değerlendirerek ülkemizi kana bulayan terörü desteklemeye devam ediyorlar. PKK bu defa saldırılarla yetinmiyor. Şemdinli ve Hakkari'den başlayarak bölge halkını devlete karşı isyana sürükleyen bir seri hareketlerin denemesine girişiyor. Terörle mücadelede sık sık sıcak takiple Irak içlerine girerek teröristlere aman verdirmeyen Silahlı Kuvvetlerimizin operasyonları Irak'ın ABD tarafından işgâli ile birlikte tamamen durduğundan sınırlarımız ötesinden gelen tehdidi önlemek hiç kolay olmuyor. Bilindiği gibi, biz Kuzey Irak'taki Kırmızı çizgilerimizden vazgeçip burada görevli askerlerimizi de geri çekince meydan ABD'nin kontrolu altında tuttuğu Barzani ve Talabani güçlerine kaldı. ABD bizi bölgeye sokmadı. "Ben burada varken, sen operasyon yapamazsın" dedi. Hatta daha da ileri giderek bölgede görev yapan Özel Kuvvetlerimize mensup askerlerimizi esir edip, başlarına çuval dahi geçirdi. İki taraf arasında yapılan görüşmelerde, "PKK ile kendisinin mücadele edeceğini, bu bakımdan artık bize gerek kalmadığını" bildirdi. Yine hatırlayalım ABD bize baskı yaparak, "Dağdaki teröristleri ikna edip teslim edeceğini" garanti dahi etti. Hiçbir işe yaramayan ve sadece hapisteki teröristlerin salıverilmelerini sağlayan "Eve Dönüş Yasası'nı" çıkartmamızı dayattı. Yasayı çıkardık ama doğal olarak dağdan kimse inmedi. Aksine, Türk askeri operasyon yapamadığından son bir yıl zarfında Kuzey Irak PKK için yeniden toparlanıp, eğitilip, güçlendirilip, bilinçlendirildiği bir bölge halini aldı. ABD güçleri teröristlere yardımcı oldular. Bunları basın organlarında ABD askerlerinin PKK kamplarına yaptıkları ziyaretler ile ilgili verilen haberlerden Türk kamuoyu yakından takip etti. Sonunda PKK'nın Türkiye içindeki saldırıları artar ve şehit cenazeleri çoğalırken Kuzey Irak'ta Federal Kürdistanı fiilen kuran Bölge Başkanı Mesud Barzani, arkasındaki ABD ve AB desteğine dayanarak Türkiye'ye karşı tehditvari tavır ve sözlerini dozunu çoğaltarak sürdürdü.. Avrupa Birliği ile müzakere sürecinin başlaması bahanesi ile AB önünde başı daha da eğilerek taviz üzerine taviz veren AKP Yönetimi ise olaylar karşısında şaşkına dönmüş durumda seyirci kalmaya devam etti. İşte vaziyet böyle iken Ankaraya yeni atanan ABD Büyükelçisi ayağının tozu ile "PKK ile mücadele Türkiye ile büyük bir işbirliği içinde sürdüklerini" bildirerek güya bu işlerden anlamayan milletimizi bilgilendirdi. Oysa kendisinden bir önceki ABD Büyükelçisi Eric Edelman ABD'nin tavrını şu sözleri ile özetlemişti. "Irak'tan Türkiye'ye sızmaları önlemek için Türk yetkililerle birlikte çalıştıklarını, ABD askerleri Irak'ta güvenlik konusunda büyük zorluklarla karşı karşıya bulunduğunu, PKK' ye karşı doğrudan askeri operasyon beklemememiz gerekmektedir. " Bugün Türkiye'nin PKK ile mücadelesinde ABD gibi kaldırılması gereken önemli bir engeli bulunmaktadır. Çünkü Türkiye bilinçli olarak ABD tarafından Kuzey Irak'tan uzakta tutulmuştur. Bu arada Türkiye'ye kadar gelerek çok üst düzeyde temaslarda bulunan CIA ve FBI başkanları ile kapalı kapılar ardında görüşüldüğü kamuoyuna açıklanmamıştır. Bu gelişlerin PKK ile mücadele ile ilgili olduğu kadar Türkiyenin değişen Irak politikasını da kapsadığı değerlendirilmektedir. Nitekim bu iki başkan gelmeden kısa bir süre önce MİT Müşteşarı EMRE'nin Kuzey Irak'a giderek Barzani ile görüşmesinin de bu ziyaretlerle yakından ilgili olduğu kıymetlendirmeleri basında sıkça yer almaktadır. Başlangıçtan itibaren Kuzey Irak'taki Kürt varlığına dayanarak Irak harekatını sürdüren ve Kürt unsurlarının yanında tavır koyarak bunu yönetimde verdiği değer ile ispat eden ABD yönetiminin bugünlerde, her ne sebeple olursa olsun Kuzey Irak'ta bir Kürt Devletinin oluşmasını uygun görmesi mümkün görülmemektedir. Çünkü Türkiye'nin varlığı ve potansiyeli bağımsız bir Kürdistan'dan ( her ne kadar İsrail tarafından destek görse de) çok daha fazla ABD'nin işine yarayacaktır. İşin esası, bu bölgede Türkiye'nin desteğini ve olurunu almadan bağımsız bir Kürt Devletinin yaşaması asla mümkün değildir. Demek ki Türkiye'nin Kuzey Irak politikası değişmiştir. Bu bölgede Kürt Devletinin oluşması için Çekiç Güç uygulaması sırasında da önemli maddi ve manevi katkıları olan Türkiye'nin bu desteği devam etmektedir. Avrupaya Erbil'den seferler düzenleyen Kürdistan Havayollarına Türkiye Hava sahasını kullanma izinin vermemizden sonra geçen hafta bir özel havayolu şirketimizin Erbil'e seferlerinin başlaması bizim Kürdistanı resmen olmasa bile fiilen tanıdığımızı göstermektedir. Yarınki yazımızda Türkiye'nin değişen Kuzey Irak politikası hakkında basına yansıyan haberleri yorumlamaya devam edeceğim ve konunun olumlu-olumsuz yanlarını irdeleyeceğim.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 17 Aralık 2005 Cumartesi |
|
|