Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Psikolojik Harekat hakkında neler biliyoruz? 21. asrın en yaygın savaş metodu (18) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Felaket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk-1927 |
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Anadolu Türk Toplumu, dünyayı kendi milli çıkarları doğrultusunda yapılandırmaya çalışan küresel güçlerin doğrudan hedefi olma vasfını koruduğundan dün olduğu gibi bugün de çok maksatlı ve çok yönlü Psikolojik Harekât tehdidi ile karşı karşıyadır. Sürekli maruz kaldığımız bu tehdidi önlemenin tek yolu, Türk milletini karşı karşıya kaldığı saldırılara karşı bilgilendirmek ve bilinçlendirmektir. Ben bu amaca yönelik olarak sonuncusu 11 Mayıs 2005'te olmak üzere toplam 17 yazı yazdım. Bu yazılar bilahare E-Kitap haline getirilerek kamuoyunun hizmetine sunuldu. Bu davranışım ile bir yandan halkımızı bilgilendirirken diğer taraftan da ülkemize yönelik Psikolojik Harekât saldırılarına karşı planlı tedbirleri uygulayacak yetkililere konunun önemini anlatmayı ve lağvettikleri Psikolojik Harekât teşkilatının kurulması için ilgilileri harekete geçirmeyi ümit ediyordum. Geçen süre içinde ülke çapında Psikolojik Harekât Planlarını yapıp uygulayacak teşkilatlarımız artık mevcut olmadığından meydanı boş bulan küresel (global) güçlerin insanlarımıza yönelik saldırıları artarak devam etti. İnsanlarımız kendilerini savunamadılar. Ve eskisinden daha bezgin, karamsar ve vurdumduymaz bir ruh yapısı içine girdiler. Psikolojik açıdan çökertilen toplumlar artık her alanda teslim alınmaya müsait bir devlet yapısı için uygun ortamı hazırlarlar. Ülkemizde şimdi yaşanan durum budur. Türk halkı milli benliğine yönelik birbiri peşi sıra yöneltilen ataklarla gardını gevşetmiş ve tamamen teslim olmaya hazır hale getirilmiştir. Tele voleler, sit-com dizileri ve futbol maçları halkımızın yaşantısında ön plana çıkmıştır. Kuzey Irak-Süleymaniye'de 11 Askerimizin başına çuval geçirilmesi ile halkımızın en güvendiği kuruluş olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin tepkisiz ve vurdumduymaz tutumu ile Türk Toplumunun direnme gücü ve geleceğe yönelik umutları iyice yok olmuştur. 11 Kasım 1983 Tarihli 2945 Sayılı Kanun ile Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bünyesinde tam 21 yıl başarılı bir şekilde hizmet yürüten ve uyguladığı Psikolojik Harekât Planları ile ülkemize yönelik saldırıları göğüslemeye çalışırken (gerekçesi açıklanamayan bir şekilde) bütün bilgi birikimi ile birlikte kaldırılan Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nın yokluğu her geçen gün daha fazla hissedilmektedir. İnsanlarımızın kendi kendilerine, çağımızın bu en korkunç savaş şekli ile saldıran ve beyinleri satın alarak kişinin milli değerlerinden tamamen uzaklaşmasına yol açan küresel Psikolojik Harekât saldırılarına karşı yapacakları fazla bir şey yoktur. Bilgisizliğin bütün kötülüklerin oluşması için temel neden olduğu gerçeğinden hareketle ben halkımı bilgilendirmeye ve önlenemez saldırılar karşısında onları bilgili kılmaya devam edeceğim. Bu mücadelem yılmadan sürdürülecektir. Bilindiği gibi, yer aldığı kritik coğrafyanın küresel güçler için önemi ve sahip olduğu potansiyel gücü ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti her dönemde dışarıdan desteklenip yönlendirilen küresel tehdit odaklarının hedefi durumundadır. Ülkemiz üzerinde milli çıkarı bulunan devletler ile küresel güç odakları tarihin her döneminde emellerine ulaşabilmek için Türk halkı üzerinde oyunlar sahnelemekten ve kendi çıkarlarına toplumumuzu alet etmekten kaçınmamışlardır. 21 inci asrın gelişmiş iletişim dünyasında artık silahlı kuvvetleri kullanarak hasım devletlere bir şeyleri kabul ettirmenin zor olduğu ortaya çıkmıştır. Irak'ı bir ay gibi kısa zamanda üstün askeri gücü ile işgal eden ABD'nin geçen üç yıla yakın zaman içerisinde yarattığı kargaşa ortamı bunun tipik bir misalidir. Aslında günümüzde milli çıkarların elde edilmesinde konvansiyonel silahların kullanıldığı sıcak savaşların uygulanması metodu sonuca ulaşılması için hem zor ve hem de çok pahalıdır. Ayrıca başarı şansı da çok yüksek değildir. Bunun yerine İkinci Dünya Harbi sonrasında başlayan Soğuk Savaş döneminde başarıyla uygulanan Psikolojik Harekât metotları ile hedef seçilen ülkeler, çok daha kolay saldırgan tarafın kontrol ve denetimine girebilmektedir. Her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı demokratik devlet yapıları, Psikolojik Harekât'ın ve yaygın silahı Propaganda'nın kullanımı için çok müsait bir ortam hazırlamaktadır. Avrupa'nın dünkü Sömürgeci bugün Küreselleşmeci devletlerinin çoğu hala ortaçağdan kalma krallık ile yönetilmektedir. Bunlar kendi sistemlerini değiştirmeyi akıllarına dahi getirmezken, daha dün aşiret yaşantısından kurtulmuş, asırlarca feodal bir sistemle yönetilmeye alışmış toplumlara demokrasi getirilmeye çalışılmaktadır. Eşyanın tabiatına aykırı olan bu yönlendirmenin ardında yatan gerçeklerden biri de, sözde demokrasi ortamının kendi küresel çıkarlarını elde etmek için yapacağı çalışmalarına sağlayacağı kolaylıklardır. Çünkü yerleşmemiş ve kurumsallaşmamış demokratik yönetimlerde "Düşünce Özgürlüğü" maskesi altında her türlü kitle iletişim aracından yararlanılarak yapılacak ideolojik propaganda vasıtasıyla geniş halk kitleleri psikolojik baskı altına alınarak tutum ve davranışları kendi istekleri doğrultusunda kolaylıkla yönlendirilebilir. Psikolojik Harekât yöntemini ve tekniklerini kullanarak ülkemiz üzerindeki tarihi emellerini gerçekleştirmeye çalışan küresel çıkar gruplarının destek ve yönlendirmesi ile ülkemiz içinde kazandıkları toplum kesimlerini kullanarak yürüttükleri faaliyetler içinde güncel ve potansiyel tehdit olarak başlıca iki tehdit unsuru kalmıştır. Demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin rejimini değiştirmeyi hedef alan bu tehdit unsurlarından birincisi BÖLÜCÜLÜK, diğeri ise siyasal dinci hareket, bir diğer adı ile İRTİCA'dır. Türk Milleti tarihte pek çok defa yıkılma tehlikesi ile karşılaşmış. Pek çok düşmanla mücadele etmiştir. Tarihimizin ders almamız gereken acı bir gerçeği de şudur. Tarihimizde hiçbir Türk Devleti dışarıdan gelen baskı ve saldırılarla yıkılmamıştır. Türk Devletleri dış tehdide karşı daima birlik ve beraberlik içinde olmuş ve kendini korumasını bilmiştir. Maalesef düşmanlarımızın en büyükleri dışarıdan değil, içeriden çıkmıştır. Tarihteki bütün Türk devletlerinin ortak vasfı daima kendi kendisini yıkmak olarak belirmiştir. Türklerin bu karakteri düşmanları tarafından çok iyi bilinmektedir. Ve bu zayıf noktamız küresel güçler tarafından sıkça kullanılmış ve her defasında bizi kıyasıya birbirimize düşürmekte başarılı olmuşlardır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 27 Kasım 2005 Pazar |
|
|