Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Saddam'ın yargılanması ve Irak direniş hareketi |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Yeni Türkiye'nin takip edeceği siyaset, belirsiz ve keyfi olamaz. Bizim siyasetimiz, mutlaka milletin kabiliyet ve ihtiyacıyla mütenasip olacaktır. Artık yeni Türkiye'nin devlet siyaseti, milli sınırları dahilinde egemenliğine dayanarak bağımsız yaşamaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923) |
Kendi iç gündemimizle o kadar meşgul edildik ki çevremizde olan önemli gelişmeleri göz ardı etmek zorunda kaldık. Devrik Irak lideri Saddam Hüseyin'in yargılanmaya başlaması da önemli gündem maddelerinden biri olmasına rağmen medyamız konuyu pek önemsemedi. Oysa konu Irak kadar bizi de ilgilendiriyordu. Ben Irak'ın seçilmiş Devlet Başkanı olan Saddam Hüseyin'in ülkesinin işgalini müteakip bir savaş ve insanlık suçlusu olarak ABD tarafından atanmış hakimler tarafından yargılanmasını küresel mimarlar için ciddi ve üzerinde kafa yorulması gereken önemli bir olay olarak değerlendiriyorum. Saddam yönetimini beğenmeyebiliriz. Halkına yaptığı zulümleri hoş karşılamak ise asla mümkün değildir. Çünkü bunlar başlı başına bir insanlık suçu ve ayıbıdır. Buna rağmen bugün dünya devletlerinin yarısından çoğu hala Saddam benzeri diktatörlerce idare edildiğinden konu sadece Irak'ta değil bütün dünyada ciddiyetle takip edilmektedir. Saddam'ın esareti işle birlikte Irak direnişi, Amerikan-İngiliz işgal kuvvetlerine karşı her geçen gün biraz daha güçleniyor ve kurumsallaşıyor. Bir bakıma tarih, bir başka şekliyle Mezopotamya'da yeniden yazılıyor. ABD'nin ve ABD'nin atadığı Irak yönetimi yetkililerinin terörist olarak isimlendirdiği Irak direniş hareketinin temsilcilerinden biri kendilerini şöyle tanımlıyor; "Beş ayrı bölgede örgütlenmiş direniş birliklerimizi, tek bir ordu komutanlığı bünyesinde birleştirdik. Bunu yaparken, Mustafa Kemal'in Anadolu direnişini örnek aldık. O ne yaptıysa aynısını yaptık. Herkes, kendi bölgesindeki işgalciyle savaştan mesul olmasına rağmen direniş, bütün vatan sathında tek bir beden olarak örgütlendi. Amerikalılar bizim, dini ve etnik olarak bölüneceğimizi bekliyorlardı ama direniş Sünni, Şii, Türkmen, Kürt Irak'ın tüm vatanseverlerinin ortak gayede birleştiği bir nitelik kazanınca neye uğradıklarını şaşırdılar. 1920 Devrimi'nde de aynı gelişme olmuş, Sünni ve Şii din önderleriyle aşiret reislerinin ortak kararıyla işgalci İngiliz'e karşı milli direniş başlamıştı. Durum bugün budur ve artık, Irak'ta hiçbir yerleşim biriminde işgalci güçler ile onların işbirlikçilerinin kontrolü kalmamıştır."
Batılı kaynakların verdiği bilgiye göre Irak'ta, son iki yıl içinde 189 cami tahrip edildi... 105 etkin Müslüman din adamı öldürüldü... Hapisteki Müslüman din adamı sayısı 675... Şu ana kadar direnişe katıldıkları gerekçesiyle 250 bin Irak vatandaşı hapiste, ağır işkenceler görüyorlar... Son iki yılda öldürülen masum sivil sayısı yaklaşık 300 bin... Amerika'nın birinci ve ikinci Irak savaşlarında öldürdüğü toplam Iraklı sayısı 1.6 milyon. Şimdi yeniden Saddam Hüseyin'e dönüyoruz. Saddam Hüseyin ne kadar yanlış yaparsa yapsın 30 yıl Irak'ı yönetmiş bir Arap Milliyetçisidir. Düşmanları kadar sevenleri de vardır. Saddam'ın iktidarı dönemindeki yaptıklarından dolayı Irak'ta demokratik yoldan gelmiş bir iktidara bağlı bağımsız yargıçların görev yaptığı özel bir mahkemede yargılanması çok doğaldır. Ancak şu anda Irak ABD işgal kuvvetlerinin yönetimi altındadır. Irak'ta halen Irak halkının özgür iradesinin değil, işgal yönetiminin egemenliği vardır. Bu egemenlik devam ettiği sürece Saddam'ın yargılanmasının doğru olmadığını değerlendiriyorum. Saddam Hüseyin mahkemede de söylediği gibi sıradan bir kişi değildir. Hiç tasvip etmesek de O tek başına katıldığı Devlet Başkanlığı seçimlerinde halkın yüzde yüzüne yakın bir oyu ile her defasında yeniden seçilmiştir. Uzun yıllar ülkesini ezmiş ve Irak Halkı üzerinde büyük bir baskı düzeni oluşturmuştur. Saddam'ın halkına yaptıkları dünyanın gözü önünde olmuştur ve bu davranışları insanlık ve Irak halkı adına utanç vericidir. Saddam'ın icraatları ne kadar yanlış ve hukuk dışı ise, ABD'nin Irak'a saldırısı ve bu ülkeyi baştanbaşa işgal edişi de tamamen yanlıştır ve hukuksuzdur. Keşke Saddam Hüseyin ölü olarak ele geçirilse idi. Keşke ABD askerlerine karşı dirense ve vuruşarak ölse idi. Kendisini gerçek bir Arap Milliyetçisi olarak vasıflandıran ve emperyalizme karşı verilen savaşta Arap dünyasının önderi olarak hala adından söz ettiren Saddam'a bu son yakışmamıştır. Saddam Hüseyin Irak dışına çıkmamıştır. Yurt dışındaki bankalarda büyük paralar bulundurduğuna dair bilgi de kamuoyuna ulaşmamıştır. Çünkü gerek kendisinin ve gerekse ailesinin daha önce hiç gitmediği batı ülkelerine kaçarak burada yaşamını devam ettirmesine maddeten imkan olmadığı da bilinmektedir. Bu husus emperyalist batıyı benimsemeyen Irak halkı arasında hala sempati duymasına sebep olmaktadır. Daha ilk mahkemeye çıkışında Kürt mahkeme başkanı önündeki dik duruşu Irak halkı ve direnişçiler üzerindeki sempatisini arttırmıştır. İşgalin ilk günlerinde heykellerini deviren ve saraylarını yağmalayan Iraklıların Saddam'a karşı bakış açıları değişmektedir. Halk kızsa da kendi başkanlarının ABD önünde aşağılanmasını hoş karşılamamaktadır. Saddam'ın sağ olarak yakalanması ve yargı önüne çıkarılması uygulaması ABD'nin başına yeni çoraplar örecek gibi görülmektedir. Saddam ABD'ye değil, ABD Saddam'a savaş açmıştır. Saddam'ın ABD halkına bir zararı olmamıştır. O kendi halkına ve komşuları Kuveyt ve İran'a savaş açarak bölge barışına zarar vermiştir. Eğer diktatörlük idaresi çok kötü ve diktatörler de mutlaka cezalandırılması gereken kişiler olarak kabul ediliyorsa, bu defa dünyadaki diğer diktatörlerin de cezalandırılması gerekir ki bu da pek kolay bir iş değildir. Saddam suçlu ise, bunun kararını verecek makam tamamen özgür Irak'ın tarafsız mahkemeleri olmalıdır. Bugün Irak'ta özgürlük ile bağımsız mahkemeler olmadığına göre Saddam Hüseyin BM gözetiminde İngiltere, ABD ve Arap ülkeleri dışında bir ülkede oluşturulacak bağımsız bir mahkemede tarafsız bir mahkeme heyeti önüne çıkarılmalıdır. Saddam Hüseyin'in işlediği insanlık suçları da, suç ortaklarının kimler olduğu da yine bağımsız savcılar ve uluslararası uzmanlar tarafından soruşturulmalıdır. Uluslararası hukuk ilkeleri gereğince adil bir şekilde yargılanmasını gereken Saddam Hüseyin'in işgal güçleri tarafından yakalanması, işgalci ABD'nin hukuka dayanmayan konumunu değiştirmemiştir. Eğer bu işleri güçlü devletler yapınca yaptıkları doğru oluyorsa, ABD'den daha güçlü devletlerin de ayni şeyleri ABD yöneticileri için yapabileceği varsayımı daima göz önünde bulundurulmalıdır. Kanaatime göre Saddam'ın yargılanmasından en çok zarar görecek ülke ABD'dir. Bu safhadan sonra Saddam'ın mahkemesinin dünya kamuoyundan gizlenmesi asla mümkün değildir. Saddam'ın mahkemedeki her sözü hala neden Irak'ta bulunduğun mantıki açıklamasını yapamayan ABD'ni yaralayacaktır. Saddam'ın ABD yönetimi ile gizli ilişkilerinin ortaya çıkartılması ihtimali sanırım ABD yönetimini çok rahatsız edecektir. Irak'ın işgalinin tamamlanmasından birkaç gün önce Irak Devleti resmi İstihbarat belgelerinin bizzat Saddam tarafından Rusya Federasyonu Büyükelçiliğine teslim edildiği ve bu belgelerin Rus Büyükelçisi tarafından Suriye üzerinden Rusya'ya götürüldüğü dünya kamuoyu tarafından en ince ayrıntısına kadar bilinmektedir. Bu bilgilerin her an dünya kamuoyuna açıklanması ihtimali vardır. Sonuç olarak, Saddam'ın yargılanması ile dünya ve Ortadoğu siyasetinde yeni bir dönem başlamıştır. Yargı önündeki Saddam'ın ne kadar tehlikeli olduğunu önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 19 Kasım 2005 Cumartesi |
|
|