Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Atatürkçü Düşünce Sistemi - 49 |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Milletler gam ve keder bilmemelidir. Şeflerin vazifesi, hayatı neşe ve şevkle karşılamak üzere milletine yol göstermektir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1937 |
ATATÜRK İLKELERİ; Emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı verdiği milli mücadele sonrasında Osmanlı Devletinin yıkıntıları içinden kurulan genç Türkiye Cumhuriyetinin başlangıcından itibaren yönetiminde hakim olan esas unsur altı ana maddede sıralanan Atatürk İlkeleridir. Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin amblemindeki altı ok ile ifade edilen bu ilkeler;CUMHURİYETÇİLİK, MİLLİYETÇİLİK, HALKÇILIK, LAİKLİK, DEVLETÇİLİK ve İNKİLAPÇILIKtır. Bu ilkeler başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere yeni Türk devletini kuranlar tarafından benimsenmiş ve bu ilkelerin gerçekleşmesi için büyük çaba harcanmıştır. Türk toplumunun bütün kesimlerince çok iyi bilindiğine inandığım bu ilkelerin tek tek detaylı anlatımına girmeden ortak özellikleri üzerinde durmak istiyorum. Atatürk İlkeleri bir bütünü oluşturan parçalardır. Birbirinden ayrı olarak düşünmek veya birkaç tanesini benimseyip bir kısmını kabul etmemek yanlıştır. Atatürk İlkeleri; aynen Atatürkçü Düşüncede olduğu gibi tamamen Türk toplumunun ihtiyaçlarından doğmuştur. Bunların Anayasa maddesi haline getirilerek toplum hayatında zorunlu kılınmasında ve toplumun bütün kesimlerince benimsenmesinde herhangi bir dış baskı, özenti veya taklitçilik mevcut değildir. Bu ilkeler sadece kavram olarak kalmamıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından hem sözle ve hem de uygulama ile belirgin hale getirildiğinden değişmeden günümüze kadar geçerliliğini muhafaza ederek gelmiştir. Bu ilkelerin her birinin anlam ve kavramını Türk milletinin karakterine, gelenek ve göreneklerine, imkan ve kabiliyetlerine ve kuruluşundaki milli mücadele ruhuna göre değerlendirmek gerekmektedir. Yani bu ilkelerin herhangi birini Türk milletinin öz karakterine aykırı düşecek anlayışlarla tanımlamaya ve açıklamaya çalışmak, diğer bir anlatımla bu ilkeleri bizim olmayan değerlerle bağdaştırmaya çalışmak yanlıştır. Bu gaflet ve hıyanettir. Türk milletini ve Türkü anlamamak demektir. Atatürk İlkelerini birbirinden çözüp ayırmaya çalışmak, ayrı ayrı düşünmek ve değerlendirmeye girişmek kadar bu ilkeleri Atatürk İnkılaplarından ayrı düşünmekte yanlıştır. İlke ve İnkilaplar birbirinin bütünleyicisidir. Çünkü Atatürk İnkilaplarının herbiri bu ilkelerin ışığında gerçekleştirilmiştir. İlke ve inkilapların sağlıklı bir canlı bünyenin organları gibi birbiriyle uyum içinde bulunması gerekmektedir. İşte bu uyum ve bu bütünlük ATATÜRKÇÜLÜK denilen dünya görüşünün ortaya çıkmasında büyük katkı sağlamıştır. Atatürk İlkeleri bütün bir milletin ortak değerleridir. Bu ilkeleri Atatürkün kurduğu parti olan CHPne maletmek kanatime göre son derece yanlış bir değerlendirmedir. Şimdi bu konu üzerinde durmak istiyorum. Burada Nisan 2005in CHPsi ile Gazi Mustafa Kemal Atatürkün CHPsini ana hatları ile mukayese etmek ve bunların birbirleri ile isim benzerliğinden ve Atatürk İlkelerini simgeleyen altı oku ortak kullanmak dışında benzerlikleri olmadığını vurgulamak istiyorum. Bunun için çok basit bir örnek vereceğim. Bugünün CHPsinde Sayın Kemal DERVİŞ milletvekilidir. Ve Genel Başkan yardımcısı gibi bir göreve de getirilerek taltif edilmiştir. Kemal Dervişin ABD ve IMF tarafından atandırıldığı, üstlendiği görevini çok iyi yerine getiren ve ülkenin ekonomisini düzeltiyorum diyerek ülkemizi her alanda dışa bağımlı hale getirmekte başarı sağlamış bir memur olduğu bizzat partili yakın çalışma arkadaşları tarafından dile getirildiği basında sıkça yer almıştır. Yine bu husus kendisini atayan Dünya Bankası yetkililerinin beyanları ile de birkaç kez teyid edilmiştir. Bilindiği gibi Sayın Kemal Derviş uzun yıllar CHP Genel Başkanlığı yapan Bülent ECEVİTin başbakanlığı döneminde Dünya Bankasından getirilerek parlamento dışından kurtarıcı edası ile ekonomik işlerden sorumlu bakan yapılmıştır. Kendisine çok önemli sorumluluklar tevdi edilmiş ve geniş yetkilerle donatılmıştır. Sayın Kemal DERVİŞ kendisine verilen görevi büyük bir başarı ile yerine getirmiş ve ülkemizi kolay kolay altından kalkamayacağı bir borç batağına sokmuştur. "Devleti yeniden yapılandırıyorum" şeklindeki güzel bir kılıf altında devletin binlerce yıldan günümüze taşıdığı bütün dengelerini altüst etmiştir. Üreten işçi, çiftçi, esnaf ve memurun üretiminin tamamen sıfırlanmasına yardımcı olmuştur. Milli Mücadele sonunda Lozan Barış Antlaşması ile yırtıp attığımız Kapütülasyonları geri getirerek Uluslararası Duyûn-u Umumiye benzeri bir yönetime geçişin alt yapısını tamamlamıştır. Oysa Gazi Mustafa Kemal Atatürkün yaptığı en önemli işlerden birinin kapütülasyonları tamamen kaldırarak tam bağımsız bir Türk Devletini kurmak olduğu daima hatırlarımızdadır. Tamemen kendi milli güç unsurlarına dayanarak ülkeyi yöneten Gazi Mustafa Kemal Atatürkün CHPsinin aksine bugün CHP milletvekili olan Kemal Dervişi; insanlarımız her geçen gün biraz daha fakirleşip açlık sınırına dayanırken Avrupalı ve ABD'li dostlarımız başarılarından dolayı alkış yağmuruna tutmuşlardır. Batılı sivil toplum kuruluşları ve medya organlarınca YILIN BAKANI, YILIN EKONOMİSTİ, TÜRK EKONOMİSİ'NİN ATATÜRKÜ gibi bir takım ünvanlara ve övgülere lâyık görülmüştür. Halkımız Laila,Reina ve Bodrum plajlarındaki televole yayınlarının yanında manşetten verilen bu önemli (!) haberlerle oyalanmıştır. Bu CHP Milletvekili şimdi de Birleşmiş Milletlerin çok önemli bir görevine aday gösterilmektedir. Çünkü Sayın Kemal Derviş'in görevi artık bitmiştir ve artık ne kendine, ne bir partiye ve nede bu ülkeye hiç bir hayır yoktur. Tarihçilerin Derviş'li günleri hiç de iyi yazmayacakları görebiliyorum.. Bu partinin boğaziçinde büyümüş, Amerikada yetişmiş, Kapitalist yaşama alışmış, Liberal Ekonomiyi benimsemiş Kemal DERVİŞin ( Web sitelerinde yerden yere vurmalarına rağmen) nasıl solcu ve CHPli olabildiği hususunun da Türk Halkına izah edebilmesinin ve Atatürkün partisi olduğunu iddia etmesinin inandırıcılığı yoktur.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 5 Nisan 2005 Salı |
|
|