16 OCAK 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Milli kültürümüzün gönüllü elçileri Kudar ailesi ile Kazdağları Tahtakuşlar köyü özel Etnoğrafya Müzesi'n
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkartacağız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1933

 29 Mart 2005 Salı 

BİLDİRİYORUM okuyucuları milli kültür değerleri üzerindeki hassasiyetimi artık öğrendiler. Milli kültür değerlerinin korunmasına ilişkin defalarca yazmama rağmen bu konudaki çabalarımızı hep az ve yetersiz görmüşümdür. Çünkü milli kültür değerlerimizin korunmasında tek tek kişilerin değil, milletin tümüne düşen çok önemli görevler vardır.
Ben bu yazı dizisinde sizleri Türk Kültürünün gönüllü elçiliğini yapan ve kendi milli değerlerine sahip çıkan inançlı bir Türk ailesi ile tanıştıracağım. İnsanlarımızın isterlerse neler yapabileceğinin en güzel örneğini veren Sayın Alibey KUDAR ile ailesini ve bu ailenin yaşadığı Kazdağları eteğindeki TAHTAKUŞLAR Köyünü anlatmaya çalışacağım.
Bu köyü görmeyen ve görse de gördüklerini anlayamayacak kadar kendi kültür değerlerinden nasibini alamamış sözde aydınlarımızın kendilerine küresel dünyada küresel kökler arayacaklarına burayı ziyaret edebilme şansı bulmalarını çok arzu ederdim. Eğer gelip görselerdi, işte o zaman kim olduklarını ve gerçek kimliklerini öğrenirler ve birilerine uşaklık yapmaktan kurtulurlar ve binlerce yıldan beri hiç değişmeden günümüze taşınan kültürel zenginliğimiz karşısında yaptıklarından utanırlardı.
Evet TAHTAKUŞLAR Köyü her şeyi ile bir Türk Kültür Merkezi.
Burayı yaşayan bir kültür merkezi haline getirenler ise başta bu köyün sakini değerli emekli öğretmen, gönüllü kültür elçisi Sayın Alibey KUDAR Bey ile eşi ve çocuklarından oluşan KUDAR ailesi.
Evet yanlış söylemiyorum. Bir gönlü zengin vatanseverin azmettiği takdirde neler yapabileceğinin çok belirgin bir örneğini Sayın Alibey KUDAR’da görmek mümkün. Bunun için ben bu saygıdeğer insanı ve ailesini sizlere tanıtmayı kendime bir görev olarak görüyorum.
TAHTAKUŞLAR’ı gördükten sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milletine ve Türklük camiasına değişmez hedef olarak gösterdiği “Milli kültürümüzü muasır (çağdaş) medeniyet seviyesinin üstüne çıkartacağız ” sözünün hayata geçirilebilmesi için çok değil, birkaç KUDAR ailesinin yeteceğine inanıyorum.
Eğer bugüne kadar Balıkesir’in, Edremit ilçesi, Akçay beldesine gidip te Kazdağları yamacına kurulmuş TAHTAKUŞLAR KÖYܒnü görmeden dönenlerin çok şey kaybettiklerine inanıyorum. Kültür değerlerimize sahip çıkmak için kendisinde istek gören ve birşeyler yapabilme çabasında olan insanlarımızın bu işe nereden ve nasıl başlayacaklarını burada görebileceklerini değerlendiriyorum. Ve belki de orada geçireceği birkaç günde Türk kültür değerlerinin zenginliğini tanıma açısından hakiki bir kurs görmüş olabileceklerini ve benzerini yapabilmek için kendilerinde güç bulacaklarına da inanıyorum.
Peki neresi bu TAHTAKUŞLAR;
Mütevazi bir köylü ailesi olan Alibey KUDAR, eşi ESMA Hanım, oğlu Orhan KUDAR ve eşi Selver Hanım, oğlu Selim KUDAR ve eşi Senem Hanımın özverili çalışmaları ile kültür ve sanat merkezi haline getirilen TAHTAKUŞLAR köyü, Edremit'e 17Km, Akçay'a 5Km, Balıkesir - Çanakkale E-24 Karayoluna 2Km uzaklıkta asfalt yolla bağlı, doğal güzellikler içinde kurulmuş, 130 haneli ve 600 nüfuslu şirin bir Türkmen köyüdür.
Bugünkü köyün halkı, Orta asyadaki OĞUZ boylarından AĞAÇ ERİ’lerinin torunları olup,13 ncü asırda Moğol baskısı nedeniyle göç ederek Hazar Denizi kuzeyinden Horasan’a, oradan da Irak’a geldiklerinde Müslümanlığı kabul edince Türkmen olarak isimlendirilmiştir. Önce Adana yöresine gelmişler ve Toros Dağlarında tahta biçtiklerinden bu defa TAHTACI TÜRKMENİ olarak ve kısaca TAHTACI olarak adlandırılmışlardır.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u almak ve Midilli’de çıkan isyanları bastırmak için kullanacağı gemilerin kerestelerini biçtirmek için Toros Dağlarındaki TAHTACI TÜRKMEN’ lerini İDA Dağına (Kazdağı) davet etmiştir. Fatih o tarihlerde bizzat Edremit’e gelerek 67 gemi yaptırtmıştır. İş bitiminde padişahın “İsterseniz burada kalıp yerleşebilirsiniz” sözü üzerine TAHTACI’lar bölgede kalmışlardır. Daha sonra Vali Ahmet Vefik Paşa’nın “İskan Emri” uyarınca 1860 yılından itibaren yerleşik düzene geçmişler ve bugünkü yerleşim bölgesinin tapusu köyün üzerine çıkartılmıştır.
Köyün bulunduğu yer genellikle kuş avı bölgesi olduğundan köyün adı önce KUŞLAR BAYIRI sonra da Kuş ve Tahtacılık birleştirilerek TAHTAKUŞLAR olmuştur.
TAHTAKUŞLAR Köyüne 1991 yılında açılan Türkiye' nin ilk ÖZEL ETNOĞRAFYA MÜZESİ ( veya GALERİSİ ) ile 1992 yılında açılan ve Türkiye'de ilk kez bir köyde kurulan Sanat Galerisi bulunmaktadır. Etnografya Galerisinde Orta Asya'dan Türkiye'ye göç eden Konar - Göçer Türk Boylarının ilginç ve özgün kültür varlıkları, giyim, ev esyaları, aletleri, halıları ve çadırları ve her türlü el sanatları yapıtları bütün bir yıl boyunca sergilenmektedir.
Ben bölgeye gelenlere diyorum ki; eğer tatilinizi unutulmaz anılarla değerlendirmek istiyorsanız, Tahtakuşlar Köyüne mutlaka uğrayınız. Burada Konar - Göçer Türk boylarının öz kültürünü tanıyın ve KAZDAĞI ( İDA Dağı ) ile efsaneleri ögrenin.

BİLDİRİ-YORUM okuyucularına, Türk Kültürünün gönüllü elçiliğini yapan ve kendi milli değerlerine sahip çıkan inançlı bir Türk ailesinin neler yapabileceğinin en güzel örneğini veren KUDAR ailesini ve bu ailenin yaşadığı Kazdağları eteğindeki TAHTAKUŞLAR Köyünü tanıtmaya devam ediyorum.
Mitolojide İDA Dağı olarak yer alan ve Türk hakimiyetine geçtikten sonra Kazdağları adını alan dağların bir bölümü mitolojiyle Sarıkız efsanelerini kapsayan yöredir. İDA Dağı; Efsaneye göre Troya Kralı'nın oğlu Paris'in çobanlık yaptığı, Afrodit'i aşk ve güzellik tanrıçası seçtiği, Isparta Kralı'nın karısı Helena'yı kaçırması üzerine çıkan Troya savaşlarının yönetildiği ve Troya'nın yıkılmasıyla Paris'in öldürüldüğü, Anadolu'lu şair Homeros'un “İlyada ve Odysseia” kitaplarını yazdığı dağ olarak bilinir.
1071 yılında Bizans'lılara karşı kazanılan Malazgirt zaferiyle Anadolu'nun kapıları Türk'lere açılınca Bizans saldırılarını defetmek amacıyla Selçuklu uç beylerinden Çaka Bey komutasında savaşcı Türkmen boyları, Anadolu'yu Türk'leştirmek için de Yörük boyları dalga dalga Anadolu'ya gelmeye başladılar. Edremit'e kadar gelindiğinde İDA Dağı ve çevresi Hıristiyan keşişlerle dolu bulunuyordu. Türk akınları ile birlikte Türk boylarının yöreye hakim olmaları ile dağın eteklerine yerleşen Türk'ler dağı çoban yaylası olarak kullanmaya başladılar. İşte bu dönem içinde günümüze kadar gelen Sarıkız Efsanesi ortaya çıktı. Ve bu efsane bütün Kazdağlarına yayıldı. Kazdağlarındaki Sarıkız Tepesi ve Sarıkızın mezarının bulunduğu bölge bir ören yeri haline dönüşerek günümüze ulaştı.
Bazı araştırmacı ve yazar aydınlarımız IDA Dağı ya da Kazdağı'ndan söz edildiğinde her şeyi ile Türk olan Sarıkız efsanesini bir yana bırakarak büyük bir coşku ile Zeus, Herkül, Afrodit, Paris, Hera, Athena ve Helena'dan bahseder ya da yazar çizerler. Hatta bazıları daha da ileriye giderek Sarıkız efsanesini Yunan mitolojisinin üzerine islâmi bir cilâ sürülerek kopye edildiğini savunmaya çalışırlar.
Masum ve temiz aşkların temsilcisi olan Sarıkız'ın Selmani Farisi'nin eşi, Hz. Ali'nin aşığı - eşi ya da kızı olduğuna inananlar da vardır. Aslında Sarıkız efsanesi inançlara göre bugün yalnız batıda değil Türkiye'de, Arabistan'da hatta İran'da bile anlatılmaktadır. Herşeye rağmen Sarıkız efsanesini milli ve manevi değerleriyle birleştirerek yaşatan Türk toplumunun bu inancını ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını görmekteyiz. Özüne bağlı kalarak çok değişik anlatılan Sarıkız efsanesine karşın bir de Tahtacı Türkmen'lerinin inancına göre anlatılanları öğrenmek ve bu efsaneyi yaşatmak için SARIKIZ Türbesi bölgesine yapılan gezilere katılmanız gerekmektedir. Dağdaki efsanelerin tümüne ve yöresine "Cılbak" denmektedir. Ayrıca yörede Cılbağa gitmek; Efsane yörelerini ziyarete ya da hayır ve adak yapmaya gitmek olarak anlaşılmaktadır.
Geçen yaz Tahtakuşlar Köyünü ve Etnoğrafya Müzesini gezerken halı bölümünde karşılaşıp tanıştığım değerli araştırmacı Selim KUDAR’ın halı motifleri üzerindeki işaretlerin anlamlarını büyük bir vukufiyetle izahına tanık oldum.
Tahtakuşlar köyü kadınlarının dokudukları halı ve kilim desenlerinde milli kültürlerini yaşattıklarına şahit oldum. Milli kültür desenlerini atalarından gelen el becerileri ile binlerce yıldan beri hiç değişmeden günümüze taşıdıklarını ve çok basit gibi görünen bu yaşayan kültür varlıklarımızın ne kadar kıymetli olduğunu anladım…
Selim Kudar’ın halı, kilim ve takılardaki her şeklin ve her rengin anlamı üzerinde yaptığı araştırmalarını bir kitap haline getirme ve bizimle birlikte tüm insanlığa yayma çabası içinde olduğunu öğrenerek sevindim. Kendisini kutladım. Başarılar diledim. Kitap çıkınca mutlaka haberim olmasını ve bunu tanıtmanın benim için büyük bir zevk olacağını söyledim.
Bir ay önce Selim Kudar Bey beni telefonla aradı ve kitabının yayınlandığını ve adresime gönderdiğini bildirdi. Yukarıda kapak resmini gördüğünüz TAHTAKUŞLAR-MUATAZMAYİNŞATÜRTA ( MİTOLOJİ- EFSANE- OBJE- TAKI ve SEMBOL EVRİMİ ) isimli kitabı gerçek bir kültür hizmeti olarak ortaya koyan Selim Beyi bu mümtaz çalışmasından dolayı kutluyorum.
Türk Kültür tarihinde önemli bir yeri olacağını değerlendirdiğim kitabını kendisini Türk hisseden herkesin mutlaka okumasını tavsiye ediyorum. Bu yazı dizisinde yerim elverdiği kadarıyla bu kitaptan bazı alıntılar yaparak TAHTAKUŞLAR’ı tanıtmaya çalışacağım.
Önce Tahtakuşlar Köyünü bizlere tanıtan ve dolayısıyla Konar-Göçer Türkmenlerin yaşantısından önemli bir kesiti günümüzde yaşatan Alibey KUDAR’ı kısaca tanıyalım;
ALİBEY KUDAR, 1932 yılında, Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Tahtakuşlar köyünde doğdu. İlkokulu kendi köyünde bitirdi. Savaştepe Köy Enstitüsünde okudu ve 1954 yılında, öğretmenlik görevine başladı. Toplam yirmi yıl İlkokul öğretmenliği, altı yıl da Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü yaptı. Akçay İlkokul'u öğretmeni iken, 1980 yılında, kendi isteği ile emekli olup köyüne yerleşti.
Hala devam ettirdiği müzik çalışmalarıyla birlikte, Türk Halk Müziği derlemelerine devam ediyor. Gazete muhabirliğini ve dergilere makale yazmayı sürdürüyor. Yıllardır devam ettirdiği halk kültürleri araştırmalarını, belgesel olarak 10 kitapta yayınlamış. Uluslararası kongrelerde, halk kültürleri konusunda, bildiriler sunuyor ve panellere konuşmacı olarak katılıyor. Halen, ailesi ile birlikte, kurduğu yasal adı "Galeri" olan Tahtakuşlar Köyü Özel Etnografya Müzesini yönetiyor.

BİLDİRİ-YORUM okuyucularına, Türk Kültürünün gönüllü elçiliğini yapan ve kendi milli değerlerine sahip çıkan inançlı bir Türk ailesinin neler yapabileceğinin en güzel örneğini veren KUDAR ailesini ve bu ailenin yaşadığı Kazdağları eteğindeki TAHTAKUŞLAR Köyünü tanıtmaya devam ediyorum.
TAHTAKUŞLAR-MUATAZMAYİNŞATÜRTA (MİTOLOJİ- EFSANE- OBJE- TAKI ve SEMBOL EVRİMİ ) kitabının yazarı yazarı Selim KUDAR kendini şöyle tanıtıyor;
“1958 yılında Kazdağlarının güney yamaçlarındaki Tahtakuşlar köyünde doğdum. Babamın görevi nedeniyle ilk ve orta öğrenimimi değişik yerlerde tamamlayarak 1977 yılında Radar Teknisyeni Astsubayı olarak Hava Teknik Okullarını bitirdim. 1997 yılında kendi isteğimle emekli olduktan sonra Tahtakuşlar köyü Özel Etnoğrafya Galerisinde çalışmaya başladım. Etnoloji olarak sürekli kendi kültürümü araştırmaya başladım. Yaptığım çalışmaları gelecek kuşaklara ilk ağızdan ve konuları saptırmadan; iyiye, güzele ve doğruya yönelerek aktarmam için ilk kitabımı Türk Milletine ve çocuklarıma aramağan ediyorum.”
Baba Alibey KUDAR kendi kültür ögelerini evlatlarıyla paylaşmış ve kültürünün özünü araştırma zevkini evlatlarına aktarmış. Oğul Selim KUDAR’da yaptığı çalışmayı evlatlarına armağan ederek onları da bu konuların içine sokarak kültür devamlılığını sağlamayı sürdürüyor. Aslında KUDAR ailesinin kültürel ve sosyolojik gelişimini bilimsel olarak incelemek ve kültürel çalışmaların kendilerine verdiği büyük hazzın sebeplerini inceleyip milletimize bundan alınacak dersleri aktarabilmenin yararlı olacağını değerlendiriyorum. .
Kültür bakanlığını ve ilgili fakültelerimizi bu konuda göreve davet ediyorum. İşte sizlere çok özel bir Master ve Doktora çalışma konusu..
Bilindiği gibi toplumlar; aralarında bulunan duygu, düşünce ve davranış biçimi, ırk, din, dil ve menfaat gibi hususlarda benzerlik ve beraberlik bulunan insanların bir araya gelmeleri ile oluşurlar ve sosyal bir varlık gösterirler. Bir toplum gelenek ve göreneklerinden Anayasa düzeyine kadar uzanan hukuk kurallarına birlikte uyar ve onlara göre organize olursa millet olma aşamasına erişir. Ancak bu aşamadan sonra devletin varlığından söz edilebilir.
Milletlerin milli karakterleri, yani onların ayrı bir millet olduğunu belirleyen değişmez vasıfları en az bin yılda oluşur ve millileşir. Her millet ayrı birikimlere sahip olduğundan milletlerin oluşturduğu devletlerde milletleriyle ayni bilgi birikimine sahip olurlar.
Diğer toplumlarla ve değişik kültürlerle bir arada yaşamak zorunda kalındığında bazı milli değerler kayıplara uğrayabilir. Burada maddi değerlerin yitirilmesi veya değişik şekiller alması pek önemli değildir. Fakat önemli olan milletlerin sahip oldukları manevi değerleri yitirmemeleridir. Çünkü manevi değerler korunabildiği takdirde kaybedilen maddi değerlerin zaman içinde geri kazanılması mümkün olmaktadır. İşte bunun tipik örneğini TAHTAKUŞLAR köyünde görüyoruz. Hem maddi ve hemde manevi kültür değerlerinin yaşatılması bu yörede başarıyla gerçekleşmiştir.
Milletlerin Kültürleri ve Kültür yapılanmaları ile uğraşan bilim adamlarının hepsinin kültürü tanımlamada tam bir anlayış birliği içinde oldukları söylenemez. Hatta milletler arasında kültür anlayışı ve tarifi açısından da önemli farklılıklar vardır.
Kültür; Bir topluluğun ihtiyaçlarını karşılamak üzere benimsemiş bulunduğu hayat tarzı, bütün maddi ve manevi unsurlarıyla birlikte onun kültürünü teşkil etmektedir.
Kültür; bir millete şahsiyetini verir.Kültür; diğer milletlerle aradaki farkı ortaya koyar.
Kültür; millete has maddi ve manevi varlık ve değerlerin ahenkli bir bütünüdür.
Kültür milletleri millet yapan unsurların başında gelir. Milletler sahip oldukları kültür değerleriyle tanınır ve tanıtılırlar.
Milletler varlıklarını; tarihin derinliklerinden gelen kültürlerini muhafaza edebildikleri, çevrelerindeki yabancı kültürlerin baskılarına karşı koyabildikleri ve milli kültürlerini her türlü global saldırıya karşı koruyabildikleri, milli kültür değerlerinin özüne dokunmadan yenilikleri kültür değerlerine adapte edebildikleri takdirde uzun süre hayatiyetlerini devam ettirebilirler.
Her kültürün kendine özgü karakteristik öğrenilmiş davranış biçimleri, inanış tutumları ile geleneksel tören düzenleri vardır. Bazı davranış düzenlerinin giderek kurumsallaşması o kültürün mensupları arasında ortak bazı kişilik karakteristikleri olduğu anlamına gelmektedir.
Günümüz toplumsal yaşantısının kompleks ilişkilerle dolu olan en kalabalık ortamlarında dahi kültürel değerlerin fertlerin kişiliğinin fonksiyonel hale getirilmesinde önemi vardır. Bu değerler bizim ihtiyaçlarımızı ve bu ihtiyaçlarımızı elde etme araçlarımızı etkiler. Ayrıca kişilerin yönetim sistemi ile olan ilişkilerine, kendine özgü kavramlarına, heyecanlarına, mücadele tekniklerine ve tecrübelerine tesir eder.
Küreselleşme ve globalleşme adı altında milli kültürler ortadan kaldırılarak ekonomik ihtiyaçları tatmin edilmiş, kültürsüz fertlerden oluşan ve sadece tüketime proğramlanmış kalabalıklar elde etmeye çalışan küresel mimarların ulus devletlerin milli kültürlerine karşı başlattıkları amansız saldırı her alanda devam etmektedir.
İşte böyle bir ortamda, Türk milli kültür değerlerine saldırıların bütün kitle iletişim araçlarından azami yararlanarak sürdürüldüğü günümüzde Kazdağlarında 600 kişilik bir köyün azimle sürdürdüğü kültürüne sahip çıkma direnişi çok anlamlıdır. Bütün köy ve kentlerimizin bu kendi küçük ama azmi büyük TAHTAKUŞLAR köylülerini örnek alması gerekmektedir.

BİLDİRİ-YORUM okuyucularına, Türk Kültürünün gönüllü elçiliğini yapan ve kendi milli değerlerine sahip çıkan inançlı bir Türk ailesinin neler yapabileceğinin en güzel örneğini veren KUDAR ailesini ve bu ailenin yaşadığı Kazdağları eteğindeki TAHTAKUŞLAR Köyünü tanıtmaya devam ediyorum.
Şimdi tekrar Selim KUDAR’ın kitabına dönelim. 33 x 22 Cm ebadında, birinci hamur parlak renkli kuşe kağıda basılan ve tamamen renkli yüzlerce resim ve motifin süslediği 212 sayfalık TAHTAKUŞLAR kitabı tam bir kültür hazinesi görünümündedir.
Şöyle diyor Selim KUDAR;
“ Ben Kazdağlarında doğmuş Tahtacı Türkmenlerindenim. Orta Asya’dan gelmiş Oğuz Boylarından olan TAHTAKUŞLAR Köyünde yaşıyorum. Yeni bir kimlik aramıyorum. Benim kimliğim ve tarihim zaten var. Ama bugüne kadar yanlış yazılan yazılara gerçekleri ispatlayarak kim olduğumuzu anlatmak istiyorum. Nereden geldik.? Biz kimiz.? Kullandığımız semboller, motifler, takılar, nazarlıklardan yola çıkarak her biri ayrı birer anlam ifade eden ögeler ile bunların günümüze ve özellikle Tahtacı Türkmenlerine nereden geldiğini ve tüm dünyada varolmuş uygarlıklar ile ortak yönlerimizi ortaya çıkarmak istiyorum.
Ben bunları yaparken bugüne kadar yapılan yanlış yayınlarında ayıklanacağına inanıyorum. Doğanın yalan söylemeyeceği gibi sembollerinde yalan söylemeyeceğine inanıyorum.
Takılar, semboller ve nazarlıklar gibi objeleri araştırırken; en eski toplumlardaki kullanım yerlerini, anlamlarını ve işlevlerini bilmeden günümüze gelinemeyeceğini bildiğim için çok eskilere, yerli toplumlara bakmadan olmayacağından ben de öyle yapacağım.
Bu nedenle ilk çıkış yerini bulmak için eski uygarlıklara, Orta Asyaya, Meksika’ya, Peru’ya, Aztek, Maya ve İnka Kültürlerine daha öncelerdeki efsane ve söylentileri de göz ardı etmeden, batık kıtalar MU ve ATLANTİS’e de yer vermeden bu işin tam netice vermeyeceğine inanıyorum. Bu maksatla kitabımın adını da MUATAZMAYİNŞATÜRTA koymayı uygun gördüm. Yani M.Ö: 70000- M.S: 2004 arasında yer alan MU + ATLANTİS + AZTEK + MAYA + İNKA + ŞAMAN + TÜRKMEN + TAKILARI incelenmek suretiyle sonuçta kim olduğumuzu, nerelerden geldiğimizi, neler yaptığımızı ve neden yaptığımızı bulacağız.”

Böyle devam ediyor Selim KUDAR. Bol resim ve motif örnekleriyle süslenen kitabında halen yaşattıkları kültürün binlerce yıllık kökenini araştırıyor. Ve bunları bilimsel bir dilin sıkıcılığı içinde değil, halk dilinde ve herkesin anlayabileceği şekilde açıklıyor. Türk kültürü ile diğer kültür ögeleri arasındaki büyük benzerlikleri ortaya koyarak dünyadaki Türk ayak izlerini takibediyor. Sonuçta binlerce yıldan günümüze Kazdağları eteklerindeki küçük Tahtakuşlar köyünde yaşattıkları kültür zenginliğine ulaşıyor.
Kültürün muhafazası şarttır ve zorunludur. Kültürün muhafazası için gösterilen gayretler hiçbir zaman eskiye körü körüne bağlılık değildir. Çünkü kültür bugün bizimle yaşayan bir kavramdır. Eskiden beri kullanılıyor olması onu hiç bir zaman eskitmez ve değerini düşürmez.
Kültür; milletleri sonsuza kadar yaşatacak bir ulu kaynaktır. Bu kaynaktan esinlenmeden, yararlanmadan ve bu milli değerler gözönüne alınmadan oluşturulan eserler milli olmak vasfını kaybederler. Her maddi eser bu değişmez kaynaktan mutlaka yararlanmak zorundadır. Çağdaş bütün eserler kendi milli kültürlerinden yararlandıkları nispette evrensel boyut kazanırlar ve zenginleşirler.
Başka kültürlere benzemeye çalışmak, başka kültür değerlerine kendimizi adapte etmeye uğraşmak millete ve devlete yapılan en büyük hıyanettir. Çünkü benzemeye çalıştığımız kültür değerlerine tam anlamıyla ulaşmamız asla mümkün değildir. Eğer ulaşabilmek isek o zaman biz biz olmaktan çıkmışızdır.
Türk Kültürü tamamen bize özgü bir karakter içerir. Her türlü sanat faaliyetinde, ilimde, ahlakta, siyasette, askerlikte, resimde, müzikte, yazıda, dini inanç ve ibadetimizde, vatan sevgimizde, arkadaşlık ve dostluklarımızda, aile ve komşuluk ilişkilerimizde, savaşta ve barışta ayni ortak milli değerlere sahip insanlar olarak kendimize özgü ayni davranış biçimi sergileriz. Bu davranış biçimimiz binlerce yıllık bir tarih süzgecinden gelerek bizlere ulaştığı için, sergilediğimiz bu davranışların benzerliği ve yaygınlığı Türk kültürünün zenginliğinin, köklülüğünün ve sağlamlığının en güzel belirtisidir.
Kültür toplumumuzun yarattığı her şeyde, yaşadığı her alanda kendini gösterir. Çünkü Türk Kültürü Türk milletinin yaşama stili ve yaşama biçimidir. Bizler bu yaşanan zengin kültürel değerleri TAHTAKUŞLAR köyündeki Etnoğrafya Galerisinde ve bu galerinin yaşayan canlı bölümünü temsil eden Tahtakuşlar köylülerinde görmekteyiz.

BİLDİRİ-YORUM okuyucularına, Türk Kültürünün gönüllü elçiliğini yapan ve kendi milli değerlerine sahip çıkan inançlı bir Türk ailesinin neler yapabileceğinin en güzel örneğini veren KUDAR ailesini ve bu ailenin yaşadığı Kazdağları eteğindeki TAHTAKUŞLAR Köyünü tanıtmaya devam ediyorum.
Milletlerin aralarında bulunan milliyet farklarını unutmaları veya yok farzetmeleri, yani milli kültür değerlerini ayni anda ortadan kaldırmaları ve aradaki sınır çizgilerini ayni anda silmeleri fiziken mümkün değildir. Böyle hareket eden veya etmeye çalışan milletlerin etmeyenlerin veya daha geç edenlerin hükümranlığı altına girmeleri kaçınılmaz bir sondur.
Yani milletimizin ebediyen yaşaması için kültürümüzün bütün unsurlarına sımsıkı sarılıp onlara sahip çıkmamız gerekmektedir. Bunu yapamayan milletler daima yapanların esiri olmuşlardır. Bu süreç binlerce yıldır aksamadan devam etmektedir.
Orduların ve toprakların işgali izafidir ve geçicidir. Çok çalışıp bunlar geriye alınabilir. Önemli olan yabancı kültürlerin işgalinin olmamasıdır. Bir kere işgal edilen ve elimizden alınan kültür değerlerinin bir daha geriye alınması mümkün değildir.
İşte Türkün Ordu-Millet karakterini ve askeri gücünü çok iyi bilen Türklük düşmanları bu güce çatmaktan kesinlikle kaçınmakta ve fakat her türlü kitle iletişim araçlarındaki teknolojik ilerlemeleri kullanarak kültürel değerlerimizi teker teker ortadan kaldırmaya ve bizi kendi yoz kültürlerinin esareti altına olarak ülkemiz ve milletimiz üzerindeki emellerini gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar.
Türklerin bilinen tarihleri boyunca çok sayıda devlet kurmuş ve bunları yaşatmış olmalarının başlıca nedeni; gelenekleri, görenekleri ve kaynağını bunlardan alan töreleri ve yasaları ile müşterek inanç ve birlikteliğin oluşturduğu psiko-sosyal güçleri, bu gücün ürünü olan üstün kültürleri ile gelişmiş uygarlıklarının sağladığı güçe sahip olmalarıdır.
Türk insanının ve geniş Türk topluluklarının en önemli niteliklerinden biri de, kabile düzeninden en büyük imparatorluklara kadar hangi düzeyde bulunursa bulunsunlar, yönetici otoriteye bağlılıkları ve bu otoritenin güçlülüğü ile kendi güçlerini eşdeğer tutmalarıdır. Yani Türk insanı devletini yaşantısındaki en kutsal varlık olarak görmektedir. Ve herzaman devletinin yaşaması için uğraş vermiştir.
Kültürü yaşamak, duymak ve içine sindirmek gerekir. Çünkü kültürümüz bize en değerli ata yadigarıdır. Kültürümüz bizi biz yapandır. Binlerce yıldan günümüze aynen taşıdığımız zengin Türk Kültürü Türk olmamızdan bizi gururlandıran en büyük hazinemizdir.
İşte Türk kültürünü en büyük hazine olarak gören araştırmacı Selim Kudar kendine düşeni yapmış, araştırma sonuçlarını kitap haline getirerek önce milletine ve bütün insanlık alemine sunmuştur. Bu çalışmasının doğruları, yanlışları, eksik ve fazlaları mutlaka olacaktır. Bilim adamlarımıza düşen görev hiçbir ön yargıya kapılmadan, bu değerli çalışmayı bütün yönleriyle ele alarak bulunduğu yerden ileriye götürmek olmalıdır.
KUDAR ailesi; dünyanın her köşesinde kendine hayat sahası bulmuş Türk neslinin çok küçük bir ünitesinden yola çıkarak üstün Türk kültürünün zengin kaynaklarını yaşatarak yaptıkları kültür hizmeti ile milletimize örnek oluyorlar. Küçük çabalarla günümüzün modern hayat şartlarını yaşarken dahi tarihteki köklemize de sahip çıkılabileceğinin en güzel örneğini veriyorlar.
Gönlüm KUDAR gibi ailelerin çoğalmasından yana. Böyle inançlı insanlar olduğu sürece kültürümüz bütün dış kaynaklı küresel saldırılara karşı dimdik ayakta kalacaktır.
Bu gönüllü kültür elçilerimizi takdir ve tebrik ediyorum. Başarılarının devamını diliyorum. Kültür Bakanlığımız yetkililerinin bu kendi küçük ama etkisi büyük TAHTAKUŞLAR Köyü gerçeğini görmelerini ve gerek TAHTAKUŞLAR Köyünü ve gerekse onu yaşatanları desteklemesini istiyorum.
Anadolunun her köşesinde daha binlerce keşfedilmeyi bekleyen TAHTAKUŞLAR olduğunu biliyorum. Devletimizin kültür emperyalizmine karşı kendini ancak bu kültür yuvalarına sahip çıkmak suretiyle karşı koyabileceğini değerlendiriyorum.
Edremit Kazdağlarına yolu düşenlerin mutlaka TAHTAKUŞLAR’a uğramalarını ve bu köy ile köylüleri alıcı gözle incelemelerini tavsiye ediyorum.
İlgilenenlere yardımcı olmak üzere Selim KUDAR’ın ve kitabının adresini veriyorum.
-----------------
M.Selim KUDAR
Tahtakuşlar Köyü Özel Etnoğrafya Galerisi
10390 Akçay-Edremit-Balıkesir
www.etnografya_galerisi.com
m.selim@tnn.net
0535 7353210, 0266 3873340


Dr. Tahir Tamer Kumkale
29 Mart 2005 Salı

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale