10 Kasım 2023 CUMA

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM......

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Hamal öğretmen öldü mü? Öldürüldü mü?
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 16 Ağustos 2010 Pazartesi 

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz millet adını almak yeteneğini kazanmamıştır. Ona alelade bir kitle denir; millet denemez. Bir kitle, millet olabilmek için, kesinlikle eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki, bir toplumu gerçek millet haline koyarlar.
(Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1925)

Basın yayın organlarına düşen 7 Ağustos 2010 tarihli haber geçimini okulunda hamallık yaparak sağlayan bir öğretmenimizin ölümü ile ilgiliydi. Ve bu haber Milli Eğitim sistemimizin içler acısı durumunu bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyordu. İnanmakta zorlandığımız haber için geçen bir hafta içinde yetkili makamların “Bu husus yalandır. Hayır böyle olmamıştır. Olayın aslı budur ” şeklindeki açıklamalarını bekledik. Ama kimseden ses seda çıkmadı. Demek ki haber doğruydu.
Haberi hatırlayalım;
“Çorlu Atatürk Çok Programlı Lisesi'nde ücretli Din Kültürü öğretmenliği yapan evli ve 2 çocuk babası 44 yaşındaki Ahmet Fazlı Elçi, okula gelen kitapları hamallık yaparak taşıdığı sırada kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Sözleşmeli öğretmen Elçi'nin kitapları 40 lira karşılığında taşıdığı, yaz aylarında maaş alamadığı için hamallık yaptığı ortaya çıktı. Kadrolu değil de ücrelti öğretmen olduğu için dersler kesilince yaz tatilinde parasız kalan merhum Ahmet Fazlı Elçi, bu yüzden, yazın hamallık yaparak geçimini sağlamaya çalışıyordu. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okula kitap gönderileceğini öğrenince, öğretmen olarak girdiği okul binasına b u defa 40 lira karşılığında kitapları taşımak için hamal olarak giren merhum Ahmet Fazlı Elçi, aşırı sıcaklar nedeniyle bir anda düşerek baygınlık geçirdi. Okul görevlileri tarafından 150 metre ilerideki sağlık ocağına götürülen öğretmen Elçi’nin kalp krizi geçirdiği belirlendi. Elçi öğretmen sağlık ocağında doktorun gelmesini beklerken hayatını kaybetti. Merhumun yeğeni Nurcan Sandalcı; Dayısının kadrolu değil de ücretli öğretmen olduğu için yaz aylarında ders ücreti kesilince parasızlıktan ek iş yaptığını belirterek “Dayım okulda çalıştığı dönemlerde ayda ortalama 700 TL kazanıyordu. Yazları maaş alamadığı için sıkıntı çekiyordu. O yüzden bulduğu her işte çalışırdı. Üniversite mezunu bir insanı bu hale getiren büyüklerimiz utansın.”dedi.

Haber özetinin düşünen beyinlerde fırtınalar yarattığını görüyorum. İçlerinin yandığını anlıyorum. Türkiye’nin ve Türk insanının bu durumu haketmediğini haykırdıklarını duyabiliyorum. Şimdi sorumu soruyorum; Merhum öğretmen Ahmet Fazlı Elçi eceliyle mi öldü? Yoksa öldürüldü mü?
Olaya neresinden bakarsanız bakın çirkin... 2010 Türkiyesine yakışmayan bir görüntü... Sayın Başbakan bugünlerde referandum amacıyla meydanlarda attığı nutuklarda bedava ders kitapları dağıttıklarından, binlerce derslik inşa ettiklerinden ve bilgisayarsız okul kalmadığından gururla bahsediyor. Bunlar iyi şeyler ama Ahmet Fazlı Elçi öğretmenin ayıbını örtmeye yetmiyor...

Kanaatimce; Eğitim ve öğretim faaliyeti, binasız, bilgisayarsız, ders kitapsız, sırasız, sandalyesiz olur. Ama öğretmensiz asla olamaz. Öğretmen yoksa modern dizayn edilmiş derslikler süs malzemesi olmaktan öteye gidemez. Asıl olan öğretmendir. Öğretmen eğitim faaliyetinin olmazsa olmazı yani temel direğidir. Merhum öğretmen Elçi’nin yeğeni Sandalcı; çok önemli bir noktaya parmak basıyor. “Üniversite mezunu bir insanı bu hale getiren büyüklerimiz utansın.” Sözleriyle bir büyük toplumsal yarayı deşiyor. Evet, her ile bir üniversite yapmak ve üniversite sayısını 140’a çıkarmak çok önemli bir gelişmedir. Ama bu üniversitelerimizin liseli işsizler ordusunu üniversiteli işsizler ordusu ile takviye etmekten başka işlevleri bulunmuyorsa durum çok daha vahim demektir. Sayın Sandalcı’nın dediği gibi yetkili ve etkili büyüklerimiz keşke utansalar. Ama görünürde kimsenin utanmadığını ve Elçi öğretmenin ölümünün son derece rutin bir olay olarak dikkate dahi alınmadığını üzülerek görmekteyiz. Bir öğretmenin ve hem de “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” gibi öğrencileri doğrudan doğruya sosyal hayata hazırlayan bir dersin öğretmeninin ders verdiği okulda hamallık yapmasını normal gören bir zihniyetten utanmayı beklemek abesle iştigaldir.

Anayasanın Din ve Vicdan hürriyetini belirleyen 24 üncü maddesinde yer alan aşağıdaki ibareler konuyu daha da hassas hale getirmektedir. “Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.”

Merhum Elçi öğretmen mevcut anayasamızın emri olarak zorunlu olarak verilmesi gereken bir dersin öğretmenidir. Her fırsatta muhafazakar ve dindar kişiliklerini ortaya koymaktan çekinmeyen Ak Parti iktidarında meydan gelen bu olay üzerinde yetkililerin bir değil binlerce defa düşünmeleri gerekmektedir. Ortada çözülmesi gereken öğretmen sorunu vardır. Ayni mekanda, ayni işi yapan, ayni eğitim süreçlerinden geçmiş öğretmenlerin Kadrolu, Sözleşmeli veya Ücretli gibi birbirinden çok farklı statülerde ayrılmalarını anlamak mümkün değildir. Bu gerçek bir skandaldır. Böyle bölük pörçük bir kadro ile öğretim yapıldığı için her yıl üniversite sınavlarında öğrencilerimizin eğitim ve öğretim seviyesini görüyor ve biz sade vatandaş olarak utanıyoruz. 13 Ağustos 2010 tarihinde açıklanan LYS yerleştirme sonuçlarına göre, okul birincisi 7 bin 917 öğrenciden 1467'si herhangi bir üniversiteye yerleştirilememiştir. Bunun suçlusunu okullarını birinci olarak bitiren öğrencilerde aramamak gerekmektedir. Sonuç olarak öğretmenine hamallık yapmasını gerektirecek bir ortamı hazırlayan milli eğitim sistemimize acilen neşter vurulmasına ve her alanda tepeden tırnağa elden geçirilmesinde yarar vardır. Eğer bu yapılmadığı takdirde Merhum Elçi’nin ölmediği, sistem tarafından öldürüldüğü savı dimağlarda kalıcı şekilde yer edecektir.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
16 Ağustos 2010 Pazartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale