10 Kasım 2023 CUMA

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM......

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Süreyya Ayhan'a yazık ettiler
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 12 Kasım 2009 Perşembe 

Dünyada spor hayatı, spor alemi çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı ,bizim için daha mühimdir. Çünkü spor ırk meselesidir. Irkın düzelmesi ve gelişmesi meselesidir.
(Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1926)

11 Kasım 2009 tarihli basın organlarında cumhuriyet tarihimizin yüzakı milli atletimiz Süreyya Ayhan’ın atletizm hayatına son veren bir karar yer aldı. Buna göre;

Uluslararası Spor Mahkemesi, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu’nun verdiği 4 yıl hak mahrumiyeti cezasına itiraz eden Süreyya Ayhan Kop’u ömür boyu müsabakalardan men etti. CAS, 1.5 yıl süren dava sonunda, 2004’teki dopingten ilk yakalanışını 1. ihlal, 2007’deki olayını 2. ihlal olarak değerlendirdiği milli atleti, ebediyen pistlerden uzaklaştırdı. Süreyya’nın eşi ve antrenörü olan Yücel Kop’un 2 yıllık cezası ise belge olmadığı gerekçesiyle kaldırıldı.

Süreyya Ayhan; “Hukuk mücadelemiz sonuna kadar sürecek. Amacımız ülkemizi temsil etmekti, bunun için Federasyon’a başvurduk. Bize destek olmadılar, hiç olmazsa köstek de olmasalardı. Bu saatten sonra kimseden yardım istemiyoruz, ama bizden sonrakilere sahip çıkılsın” dedi.

Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Terzi ise; “Çok yazık oldu. Olaya hukuk çerçevesinde yaklaştık. IAAF’ın belirlediği kurallar çerçevesinde hareket ettik. Zaten buna mecburduk. Bu noktaya gelinmesinden dolayı son derece üzgünüm” ifadelerini kullandı.

Bu kararın çıkarılmasında etkili olan ve sporcumuza sahip çıkmayarak kendisini uluslararası spor mafyasının kucağında savunmasız bırakan spor yetkililerimiz ile futboldan başka konuşacak tek kelimeleri olmayan spor medyasını şiddetle kınıyorum.

Türk’ün adını atletizm pistlerine dünyaya duyuran ilk sporcu evlâdımız Süreyya Ayhan’ın, bu tertemiz yüzlü saf Anadolu gencinin başarılarının geçici olmadığına ve daha nice yıllar ismini altın harflerle spor dünyasına kazıyacağına inanıyordum. Fakat şer güçler burada da galip geldiler. Seksen yıl sonra kazandığımız bu müstesna sporcumuzu iki kalem darbesi ile katlettiler. Süreyya Ayhan’ın da makine değil bizler gibi etten kemikten bir insan olduğunu unuttular. Milli sporcumuz hakkında ortaya attıkları kanıtlanmamış bir takım garip iddialarla bu genç ve istikbal vadeden sporcumuzun hayatını kararttılar.

Peki bundan Türk sporu ne kazandı? Süreyya Ayhan’ı kaybetmekle bu ülkeye ne kazandırdılar? Bunu anlamak güçtür. Naim Süleymanoğlu ile başlayarak dünya çapında başarılı sonuçlara ulaşan Türk halterciliği gibi Süreyya Ayhan ismi de Türk atletizmi için bir başlangıç olmuştur. Türk halkı bu altın kızımız ile atletizme ilgi duymaya başlamıştır. Sonunda Süreyya’nın rüzgarı pek çok gencimizi atletizm pistlerine sürüklemiştir.

Süreyya, alanında ilk ve tek olmanın büyük psikolojik baskısını yaşamıştır. Paris’te yapılan ve kendisinden altın madalya beklenen dünya şampiyonasında ikinci oluşunu açıklarken üzerindeki büyük baskıyı şöyle tanımladığını hatırlayalım.

“Hiçbir yarışta bu kadar zorlanmamıştım. Altın madalya için çıkmıştım. Ama ikincilik de müthiş bir olay. Bundan sonraki hedefim olimpiyatlar. Türk halkı emin olsun ki olimpiyatlarda en iyi dereceyi elde edeceğim. Son derece mutluyum. Çünkü elimden geleni yaptım. Burada ilk üçe girmek büyük olay. Bu yarış beni 4-5 sene yaşlandırdı. Öyle bir hava yaratıldı ki sanki altın madalya dışında hiçbir madalyanın önemi yok”

Haklıydı atletimiz. Sadece 70 Milyon Anadolu Türkü değil, 250 milyonluk Türk dünyası Süreyya Ayhan’dan uzun yıllar hasret kaldıkları altın madalyayı bekliyorlardı. Bu bir sporcunun omuzlarındaki en ağır yüktü. Fakat o artık bir yıldız sporcu idi ve bu ağır yükü taşımak zorundaydı.

Süreyya Ayhan sadece sporcu değildi. O bu milletin gençliği için; bir simge ve tek başına bir okuldu. O, Türk çocuklarının bütün imkansızlıklara rağmen neler yapabileceğini ispat eden bir idoldü. O, Türkün gücünü dünyaya kanıtlayan bir milli kahramandı. Çünkü O, Türk gençleri için her safhası örnek alınacak ve başarıya ulaştıracak bir yaşam süreci geçirmişti.

Yazık ettiler bu altın kızımıza. Süreyya bu muameleyi asla hak etmemiştir. Bana göre Süreyya Ayhan; bugüne kadar daima Türk olmayanları inceleyen ve incelediği kişilerden yola çıkarak Türk çocuklarına yön vermeye çalışan psikolog, sosyolog ve pedagoglarımız için incelenmesi gereken çok önemli bir kişiliktir. Süreyya’nın yaşam öyküsü Doktora ve Mastır tezi yapacaklar için de emsâlsiz bir malzemedir. Ve yine son kararı müteakip bu altın kızımızın “içine düşürüldüğü psikolojik yıkıntının boyutları sporcumuzun geleceği üzerindeki menfi etkileri” de bir başka tez konusudur.

Kanaatime göre Süreyya Ayhan tarihi misyonunu, yani kendisine yine kendisinin verdiği görevi başarı ile tamamlamıştır. Türk çocuğunun bütün imkansızlıklara rağmen başarılı olabileceğini dosta-düşmana da kabul ettirmiştir. Sporumuza musallat olan kıskançlık ve adam kayırmalara aldırmadan, basınımızın özel hayatı ile ilgili yaptığı yargısız infazlara rağmen, disiplinli ve kararlı bir kişiliğin alabileceği sonuçların azamisini elde etmiştir.

Süreyya Ayhan; Türk insanına ve Türk sporuna bir milât yaşatmıştır. Kendisini Türk milletine kabul ettirmiştir. 250 Milyon Türk’ün hayır-duasını alarak başarıya ulaşmıştır. Daha fazla üzerine gidilmemeli ve tek başına bir insanın kaldıramayacağı yeni yükler altına sokulmamalıdır. Zaten müsabakalardan men edildiği beş yıllık süre içinde fiziki olarak yeni şampiyonluklara ve madalyalara ulaşması engellenmiştir. Şimdi yapılması gereken husus pistlerimizde yeni Süreyya Ayhan’ları çoğaltmak ve onları asla yalnız bırakmamak olmalıdır.

Sonuç olarak; bundan sonra Süreyya Ayhan’ı her ne sebeple olursa olsun karalamak ve yok saymak yanlıştır. Ülkemizin bir değil, daha binlerce Süreyya’ya ihtiyacı vardır. Çünkü dünya devletleri birbirleri ile güç mücadelesini artık spor sahalarında yapmaktadır. Fakir Afrika ülkelerinin kara-kuru çelimsiz ve gösterişsiz, yalınayak koşarak besili ve canlı-kanlı beyaz rakiplerini arkasından koşturan atletlerinin istiklal marşları çalınırken beyaz adama olan hınçlarını gösteren gözü yaşlı atletlerini gözümüzün önüne getirelim. Ve Süreyya’nın geçmişte kalan büyük başarılarını bu gözle bir kere daha değerlendirelim.

Burada Süreyya Ayhan’a yapılan haksız ve gereksiz muamelenin sadece onu değil, O’nu örnek alan genç nesil sporcularımızın geleceğini de kararttığını görmemiz gerektiğini vurguluyorum.

Atletizmde geleceğimizi Afrikadan ithal edilerek Türkleştirilen siyahi atletlerin başarılarında aramaktan vazgeçmeliyiz. Çünkü başarı bizdedir. Yani Türk antrenörlerin elinde yetişecek milli atletlerimizdedir. Her seviyedeki spor yöneticilerimizi Süreyya Ayhan gibi çok zor yetişen yıldız sporcularımız hakkında daha duyarlı olmaya davet ediyorum.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
12 Kasım 2009 Perşembe

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale