Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Yerli malı yurdun malı her Türk onu kullanmalı - Yerli Mallar Haftası |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Azami tasarruf şiar-ı millimiz olmalıdır. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1927)
12-18 Aralık arasında bugün her açıdan anlamını yitirmiş olan Yerli Mallar haftasını idrak edeceğiz. İlkokul sıralarında iken bizlere yerli mallar kavramını anlatabilmek amacıyla için bu haftanın çok çeşitli etkinliklerle geçirildiğini hatırlıyorum. Bugün okullarda ne yapılıyor açıkçası bilemiyorum. Ama bugün çevremde yerli malların (Türk milleti tarafından tamamen kendi kaynaklarımız kullanılarak ürettiğimiz mallar) kalmadığını da gözlemleyebiliyorum. Hatta küreselleşme adı altında her taraf İngilizce isimlerle doldurulduğundan neyin yerli neyin yabancı olduğunu anlamakta da zorlanıyorum..
İşte bu yüzden konuyu Atatürk dönemi uygulamaları ile irdelemeye çalışacağım. Biz biliyoruz ki, her alanda tasarruf milli gelirin artmasında ve faydalı yönlere sevk edilmesinde başlıca unsurdur. Bu bakımdan tasarruf, cumhuriyet hükümetlerinin bilhassa kuruluş yıllarında daima göz önünde bulundurdukları bir kavram olmuştur. Çünkü tamamen hiç denecek kadar az kaynakla büyük ve zorlu işler yapılması gerekiyordu.
Savaş yıllarında ordunun ihtiyaçlarını, barış döneminde de temel yatırımları karşılamak için olağanüstü zorluklar açılarak kaynak yaratılmaya çalışılmıştır. Osmanlı yönetiminin dış borçlar yüzünden düştüğü korkunç durum daima göz önünde tutulmuş ve tamamen öz kaynaklara dayalı bir finansman modeli yaratılmaya çalışılmıştır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarını Atatürk döneminin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey şu şekilde anlatıyor:
“...Her yer haraptı. Barınacak sığınak bile yoktu. Evler yıkılmış, yollar geçilmez hale gelmişti. Halk en basit vasıtalardan da yoksundu. El sanatlarını genellikle temsil eden Gayri Müslim nüfus ortada yoktu. Halk her şeyi devletten beklemek mecburiyetinde idi. Milli mücadele devrinde Tekalif-i Milliye olarak halktan alınan mevcudu tamamen tüketmişti. Vergiler çok ağırdı ve mükellefin bu vergileri ödemesi çok zordu. Devletin başka varidatı da yoktu. Bir fasit daire içinde olduğumuzu görmemek mümkün değildi. Lozan’da elde ettiklerimizi de karşımızdakilerin hazmedemeyeceklerinin idrakinde idik...” (1) İşte bütün bu olumsuz iç ve dış ekonomik şartlara karşı ne yapılması gerektiği konusunda Atatürk 1 Mart 1923’te TBMM’ni açış konuşmasında şunları söylemiştir:
“...Devlet bünyesini yaşatmak için dış kaynaklara başvurmaksızın memleketin gelir kaynaklarından yararlanma çarelerini sağlayacak tedbirleri bulmak gerekli ve mümkündür. Azami tutumluluk milli amacımız olmalıdır. Bu nedenle mali konuda yolumuz halkımızı zarara sokacak baskıdan çekinmekle beraber mümkün olduğu kadar iç gelir sağlama esasına dayanmaktadır.” (2)
Görüldüğü gibi Gazi, ülkenin kıt kaynaklarını azami tutumluluk anlayışıyla kullanmayı amaçlamaktadır. Aslında bu yaklaşımın bir devlet politikası olduğunu Birinci İzmir İktisat Kongresinde konuşan zamanın İktisat Vekili Esat Mahmut Bozkurt bütün açıklığı ile ifade etmiştir.
Bütün dünyayı etkisi altına alan “1929 Ekonomik Buhranı” dolayısıyla Türk lirasının değerinin düşmesi üzerine hükümetin aldığı kısa vadeli önlemleri açıklayan Başbakan İsmet İnönü; “...Millet kendi istihsalinden fazla sarf etmeyerek kanaatkâr bir hayata girmek mecburiyetindedir...” (3) diyerek konuyu bizzat sahiplenmiştir.
Bütün bu faaliyetlerle Türk halkının tüketim alışkanlarını değiştirerek, alıştıkları yabancı mal yerine yerli malı kullanmalarını sağlama amaçlamıştır. 12 Aralık 1930’da ilk “Tasarruf ve Yerli Mallar Haftasını” açış konuşmasını yapan Başbakan İsmet İnönü konunun önemini şu sözleriyle vurgulamıştır;
“Sermaye için hariçten gelecek muvakkat ikrazların kıymeti söz götürmez. Fakat asıl milli sermaye milletin kendi tasarrufu ve biriktirmesi ile temin olunmalıdır. Her ailenin suhuletle biriktirilebileceği ve mütevazı paralarla en devamlı ve esaslı milli sermayeler birikebilir.” (4) Gerçekten “Milli İktisat Seferberliği” olarak nitelendirilen bu girişimler sonucunda milli bankalardaki tasarruf hesabında ve mevduatta büyük artışlar görülmüştür. İsmet İnönü’nün başbakan sıfatıyla yaptığı konuşmalarda sözleriyle halkı israftan uzak ve tutumlu olmaya, yeril malı kullanmaya davet etmesi ülke çapında büyük bir ilgi ile karşılanmıştır. Meydana gelen olumlu gelişmeler de dikkate alınarak 13 Aralık 1919’da “MİLLİ İKTİSAT VE TASARRUF CEMİYETİ” kurulmuştur. Cemiyetin başkanlığına TBMM Başkanı Kazım Özalp getirilmiş ve bütün milletvekilleri cemiyetin tabii üyesi sayılmıştır.
Bu cemiyetin amaçları özetle, halkı tutumla yaşamaya ve yerli malı tüketmeye özendirmekti. 1955 de yeniden isim değiştirerek “Türkiye Ekonomi Kurumu” adını alarak çalışmalarını sürdürmeye devam eden cemiyet, Atatürk’ün “AZAMİ TASARRUF ŞİARI MİLLİMİZ OLMALIDIR” emrinden hız alarak birkaç ay içinde 270 şube halinde yurt çapında teşkilatlanmıştır. Cemiyetin, ülkedeki tüketim yapısının biçimlenmesinde, milli finansal alt yapının kurulup geliştirilmesinde, hızlı bir ekonomik kalkınmanın gerektirdiği fonların yaratılmasında önemli katkıları olmuştur.
Atatürk’ün desteği ile çalışmalarını sürdüren Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin önemli sonuçlar veren ekonomik amaçlarını şu şekilde sıralamak mümkündür; - Tüketimin yerli mallara yönetilmesi, - İthalatın azaltılması, - Dış ticaret açığının azaltılması, - Türk lirasının dış değerindeki düşmesinin önlenmesi, - Yerli üretimin canlandırılması, - İhraç edilebilecek mal fazlalarının yaratılması, - Yatırımlar için sağlıklı kaynak sağlamak suretiyle kalkınmanın hızlandırılması, - Küçük tasarrufları, yatırım sermayesine dönüştürebilmek için bir finansal alt yapının kurulmasını sağlamaktır.
Bu amaçlara uygun olarak her yılın 12-18 Aralık tarihleri arasında “Tasarruf ve Yerli Malları Haftası” düzenlenerek, bu hafta boyunca okullarda, camilerde, askeri birliklerde ve radyolarda tasarrufun ve yerli malı kullanmanın önemi anlatılmıştır.
Bugün ise bunların yapıldığını söylemek çok zordur... ----------------------- (1) Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, (İstanbul: Tercüman Yayını, 1980) S. 357 (2) Afet İnan, Devletçilik İlkesi ve Birinci Sanayi Planı 1933 (Ankara: T.T.K. Yayını, 1972) S. 88 (3) İ Tekeli, S. İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları (Ankara: ODTÜ Yayını, 1977) S. 92 (4) A. Süreyya İloğlu, Türk Ekonomi Kurumunun Kuruluşu (1974) S. 50
Dr. Tahir Tamer Kumkale 16 Aralık 2008 Salı |
|
|