Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Atatürkçü Düşünce Sistemi - 6 |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Türkiye'de fikir adamları diyorlardı ki; Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur. Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. 'Onlar bizi idare etsin' diyorlardı. Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1922)
TÜRK MİLLETİNİ İÇİNE DÜŞTÜĞÜ GÜVEN BUNALIMINDAN ÇIKARACAK TEK ÇARE ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNE SAHİP ÇIKMAKTIR (6)
"Atatürkçü Düşünce Sistemi" ile ilgili bilgilendirme çalışmalarına devam ediyorum; Atatürkçü Düşünce Sistemi yöntem olarak akla, mantığa, müsbet ilime ve çağdaş teknolojideki gelişmelere dayanmaktadır. İnsanların ve insan topluluklarının (cemiyetin) gelişip güçlenmesine engel olacak her türlü kısıtlamanın ve engellerin karşısındadır.
Bu sistem; bugün bizde olmadığı gerekçesiyle Avrupalıların dayatmaya çalıştığı Düşünce ve Vicdan özgürlüğünü aklın, bi,limin ve çağdaşlaşmanın temel esası olarak görür. Zaten en çok bu yaklaşımı ile evrensel değerlerini güçlendirmekte ve yabancı ulusların dikkatini daha fazla çekmektedir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk kendini bir eylem adamı olarak değil bir fikir adamı olarak görmekte ve herkesin böyle algılamasını istemektedir. Ata, kendini şöyle tanımlar;
“İki Mustafa Kemâl vardır; biri ben, et ve kemikten meydana gelen geçici Mustafa Kemâl … İkinci Mustafa Kemâl, onu “ben “kelimesi ile tarif edemem. O, ben değil, bizdir. O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemâl sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve muvaffak olması gereken Mustafa Kemâl odur.”
“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.”(1)
Atatürkçü Düşünce’nin başlangıç noktalarından en önemlisi Türk Tarihidir. Türk Tarihini bilmeyen ve ciddi bir şekilde araştırma ihtiyacı duymayanların Atatürkçü Düşünceyi doğru anlayıp algılamaları asla mümkün değildir.
Tarih;Türk Toplumlarının tarihi varlık alanına çıkışlarını, tarihi süreç içindeki davranışlarını, yer değiştirmelerini, günlük hareketlerini, yaşadıkları sosyo kültürel olayları açıklamaya çalışarak Türk Milletine yeni görüşler, yeni düşünceler çerçevesinde davranışta bulunmalarının yollarını ve yöntemlerini gösterir, bunları yönlendirmeye çalışır.
Atatürkçü Düşünce’nin ikinci önemli çıkış noktası ise millettir. Millet kavramı ile; 12.000 yıllık tarihi varlık süreci içinde dünyanın pek çok bölgesinde varlık gösteren ve bulunduğu topraklarda son derece önemli roller üstlenen bir milletin bugün nasıl tarih sahnesinden yok edilmek derecesine getirildiğinin neden ve nasılları çözümlenmeye çalışılır.
Bir bakıma “Tarih” ve “Millet” kavramları bu düşünce sisteminin dış çerçevesini çizer. Sistemi bütünleyen üçüncü belirgin bir çıkış noktası da “Milletler Topluluğu”dur. Milletler Topluluğunun incelenmesi ile Atatürkçü Düşünce Sisteminde dünyadaki diğer insan toplulukları ile Türk Milleti karşılaştırılarak sonuca gidilmeye çalışılır.
Atatürkçü Düşünce Sisteminin bir başka güçlü yanı’da “Hedef Göstermesi”dir. Bu husus düşünce sistemine somut nitelikler kazandırır. Diğer bir deyişle düşüncenin eyleme dönüşmesine yardımcı olur. Yani hedefe ulaşma yönündeki bu hareketler düşünce sistemini uygulanabilir hale getirir. Düşünce-Eylem birliğini sağlayarak kalıcılığını pekiştirir. İşte bu özelliği ile düşünce sistem kalıcı olurken ayni zamanda inkılâpçı bir karakter de kazanır.
ATATÜRKÇÜLÜK , ATATÜRKÇÜ VE ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ... Son yıllarda birbirinden çok uç noktalarda hareket eden kişiler kendini Atatürkçü olarak tanımlamakta, kendisi gibi olmayanları sahte Atatürkçü olarak itham etmektedir. Gerçekte ne o ve ne de diğerleri Atatürkçü değildir. Sadece kendi çıkarlarının elde edilmesinde halkının büyük sevgisini kazanmış bir büyük insanın bir toplum liderinin arkasına saklanarak rant elde edilmeye çalışılmaktadır.
Peki halkımız kime inanacaktır? Kimdir gerçek Atatürkçü ve bunu nasıl anlayacaktır? Aslında bu soruların cevabını vermek oldukça zordur. Çünkü meydanda o kadar çok Atatürk tüccarı vardır ki hangisi esas hangisi sahte seçmek pek kolay değildir.
Ben öncelikle sahte Atatürkçülerin bolca olduğu bir ortamda gerçek Atatürkçülerin çoğalmasını diliyorum ve istiyorum... Peki biz kime Atatürkçü diyeceğiz.
Atatürkçü Düşünce’yi bir bütün olarak kendisine hayat tarzı (veya yaşam biçimi) olarak seçmiş ve halen uygulamakta olan kişilere Atatürkçü denilmektedir. Bu tariften yola çıkıldığında Atatürkçü Düşünce Sistemini bilmeyen kişilerin gerçek ve sahte Atatürkçüleri ayırt edebilmesi de mümkün olmayacaktır. Demek ki biz önce Atatürkçü Düşünceyi öğreneceğiz. Sonra da bunu yaşantımıza bire bir uygulayacağız… İşte o zaman gerçek Atatürkçü biz olacağız ve diğer Atatürkçülerle kucaklaşacağız...
Çok sık kullandığımız bir diğer kavram da Atatürkçülük’tür. Peki nedir Atatürkçülük. Bu kavramı duyunca aklımızda neler canlanıyor. ? Bu kavramıda çok kısa olarak şöyle tanımlayabiliriz. Atatürkçülerin topluca ve bir bütünlük içinde ceryan eden tutum ve davranışları ile eylemlerine biz Atatürkçülük diyoruz. Yani Atatürkçülük; Atatürkçü Düşüncenin Atatürkçüler tarafından varlık ve uygulama alanına konulmasıdır, bir hayat tarzı olarak seçilmesidir...
Özet olarak ifade edecek olursak Atatürkçülük; Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ün düşünce ve görüşlerinin zaman içerisinde bir bütün halinde davranışlara ve eylemlere dönüştürülmesidir.
(1) Ayın Tarihi,Cilt: 20, Sayı: 65, 1929
Dr. Tahir Tamer Kumkale 3 Ocak 2005 Pazartesi |
|
|