Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
KKTC cumhurbaşkanı Denktaş kurduğu devleti kaybetmemek için mi direniyor? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Efendiler! Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin (Akdeniz Bölgesi'nin) ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)
17 Aralık 2004 tarihi yaklaştıkça Avrupalı dostlarımız Kıbrıs konusunu evirip-çevirip önümüze koyuyorlar. Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulmasını sağlayan 1960 Antlaşmalarına uygun olarak gerçekleştirilen 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile adada iki kesime de sürekli bir barış getiren, ve bu barışı sürdürmek için halen kırk bin civarında asker bulundurma yükünü 30 yıldır taşıyan Türkiye bu yapılanları haketmiyor. Buna rağmen Türkiye, AB sürecinde Yunan ve Rum Kesiminin kışkırtmaları ile bugün yine köşeye sıkışmış durumda bulunuyor.
Uluslararası hukuktan doğan haklarımızı açıkça gasbeden ve hukuka aykırı olarak Güney Kıbrıs'ı AB'ne alan Avrupalılar bakalım bu yaramaz çocuktan neler çekecekler.
Haklı olduğu milli davasında AB'den gün alabilmek için taviz üstüne taviz vererek haksız duruma düşürülen Türkiye'ye AB ülkeleri hep bir ağızdan sesleniyorlar. "Eğer sen AB ülkesi olan Rum Kesimini resmen tanımaz isen bizde seni üye yapmayız" şartını dayatıyorlar.
Köşeye sıkışan Türkiye eğer Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanırsa, bu defa KKTC'yi tanıyan tek ülke olarak KKTC'ni Rum kesiminin bir vilayeti haline getirip 400 yıldır adanın gerçek sahibi olan Türk Toplumunu Rum yönetimi altında bir azınlık haline dönüştürmüş olacak.
Türkiye'nin bu oyuna gelmemesi gerekmektedir. Seçim kampanyalarında; "Türkiye'yi ve Türk askerini adadan geri göndereceğim - Rumlarla bir arada kardeşçe yaşayacağız.- Adada iki toplum arasındaki çözümsüz tavrı ile huzursuzluğu Cumhurbaşkanı Denktaş'ın bizzat yaratıyor - Ben Denktaş'ın yerine görüşmeci olacağım - Ben Kıbrıslıyım, benim anavatanım Türkiye değil" gibi kesin sloganlarla iktidara gelen Başbakan Mehmet Ali talat dahi 10 aylık iktidarında yaşadıklarından sonra dünkü söylemlerinden vazgeçmişe benziyor. Sanki kırk yıldır tanıyamadığı Rumların iki yüzlülüğünü yeni algılıyor. Şaşırmış görünüyor...
AB'nin son dayatmaları karşısında KKTC Cumhuriyet Meclisi dahi toplanarak oy birliği ile "Türkiye'nin desteğinin şart olduğu ve Türkiye'nin Rum Kesimini tanımasının KKTC'nin sonu olacağı, bu durumu kesinlikle kabul etmeyecekleri" kararını aldı.
Oysa Kıbrıs Türk Toplumunun kırk yıllık değişmez ve efsanevi lideri Sayın Rauf Denktaş son iki yıldır bütün bunları her yerde ve her zaman tekrarlıyordu. Ama derdini kimselere anlatamıyordu. Birde çözümsüz ve uzlaşmaz olarak nitelendiriliyordu.
Cumhurbaşkanı Denktaş, KKTC'nin kuruluş ve devamlılık sürecinde her seviyede katkısı olan bir lider. Halkının başına gelecekleri tecrübelerine dayanarak biliyor ve sözünü hiç sakınmadan, yaşına ve sağlığına da aldırmadan halkını aydınlatmaya devam ediyor.
Fakat bugün KKTC Türk Toplumunun 35-40 yaşında olan kesimi geçmişi hiç bilmiyor. Bu konuda eğitim almadıklarından ve beyinleri küresel yalanlarla doldurulduğundan bu küçük ada etrafında dönen küresel oyunları algılamakta zorlanıyorlar. Bu konuda ne yazık ki hiçbir eğitim almamışlar. Tarihleri öğretilmemiş. İngiliz ve Rum kültürü Türk kültürüne galip gelmiş. Sonuç işte bugünkü gibi olmuş. Bu kesim herşeye rağmen Rumlarla barış içinde ve içiçe yaşayabileceklerine inanıyorlar. Garip ama gerçek bu. Nasrettin Hoca misali bindikleri dalı kesiyorlar. Ve kendilerini uyaran liderlerini anlamamakta direniyorlar.
Sayın Rauf DENKTAŞ; Rumların suç listesinin kabarıklığına işaret ederek, "Türkiye bunların neresini tanıyacak" diyor. Denktaş, "Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanıyor. Formül bulur da, hem bizi, hem onu tanırsa kendi bileceği iş. Ama onu tanıyıp da bizi tanımaz hale gelmesi Türkiye'nin, bizim yeniden silaha sarılıp, toprağımızı, vatanımızı, bağımsızlığımızı korumaya başlamamız demektir" diye konuşuyor.Türkiye'nin şimdiki Rum cumhuriyetini değil, Rumların yıktığı 1960 ortaklık cumhuriyetini tanıdığını belirtiyor.
"Rumlar kursunlar gene bizimle bir cumhuriyet, onu Türkiye tanır. Ama bunların neresini tanıyacak? Toplu mezarlara Türkleri yığdılar, bu kadar suç işlediler, 103 köyü mahvettiler. Türkiye mecbur oldu, evlatlarını feda etti, gelip bu cinayetleri durdursun diye."
Rumların, ortak cumhuriyet olan "Kıbrıs Cumhuriyeti" mevkisini işgal ettiğini ve bu işgalin devam ettiğini kaydeden Denktaş, "Yalancılıkla Avrupa Birliği'ne girmiştir. Bunları dünyaya anlatmak lazım" diyor.
Şimdi "17 Aralıkta Kıbrıs Rum Kesimi veto etmesin" diye Türkiye Rumların temsil ettiği Kıbrıs Cumhuriyetini resmen tanımak mecburiyeti ile karşı karşıya. Bunu yapınca KKTC'yi tanıyan tek devlet olarak kendisiyle ters düşmemek için KKTC'ni tanımadığını açıklamak durumunda kalarak kendi evladını elleriyle boğazlayacak mı ? İşte sorun bu...
Bu durum da Türkiye'nin desteği olmadan KKTC mevcut izolasyonları kaldıramayacak ve fazla direnemeyecektir. Ya bir müddet Rum Kesiminin bir vilayeti olarak yaşamına devam edecek ve çok kısa bir süre sonra adadaki Türk varlığı tamamen ortadan kalkacak. Ya da Sayın DENKTAŞ'ın belirttiği gibi 1950'lere dönülecek, silahlı mücadele ile yeniden Kıbrıs Türk Toplumu kendine hür ve bağızsız bir devlet kuracaktır.
KKTC ne olacak ? sorusunun cevabı ne yazık ki böyle. Sorun artık KKTC Hükümetleri ile çözülecek seviyeyi aşmıştır. Burada top Türkiye'dedir. Türkiye'nin AB üyeliği alma uğruna kendisini soktuğu çıkmaz yüzünden KKTC'nin müstakil yaşama şansının son bulması durumu ile karşı karşıya bulunulmaktadır.
Bu coğrafyada KKTC'nin yaşaması için Türkiye'nin kayıtsız ve şartsız tam desteğine ihtiyacı vardır. Bir bakıma KKTC'nin yaşama şansı, Türkiye'deki yönetimin değişmesine veya bu yönetimin fikir değiştirmesine bağlıdır. Çünkü bugünkü yönetim KKTC'ni açıkça Rum ve Yunan'ın kucağına teslim etmiştir.
Bana göre; DENKTAŞ ve ekibinin yeniden milli mücadeleden başka çaresi yoktur. Bu mücadelelerinde yalnız kalmayacakları kesindir. Anadolu Türk halkı dolaylı veya dolaysız kendilerine her türlü katkıyı yapacaktır. Türkiye'nin tam teslimiyet görüntüsündeki Avrupa Birliği sevdası devam ettiği takdirde bu sonuç kaçınılmazdır.
Bu kaçınılmaz duruma bu ülkeyi canıyla, kanıyla vatan yapan Kıbrıslı Mücahit kardeşlerimizin ve Türk Milletinin Evet demesi beklenmemelidir. Kıbrıs Mücahitleri ve gazilerinin ülkelerini Rum Palikaryalarına karşı savunurken yaptıkları amansız mücadelenin yeniden başlayacağını söylemek kehanet olarak görülmemelidir.
Şurası iyi bilinmelidir. Kıbrıs Türk Toplumu Rum'a tercih edildiği takdirde bunu ne tarih ne de Türk Milleti affetmeyecektir. KKTC'nin bu durumu Türk Tarihi içinde kara bir leke olarak yer alacaktır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 5 Aralık 2004 Pazar |
|
|