Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
KKTC'deki Talat yönetimi Türkiye'ye neden saldırıyor? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Felâket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lâzımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1920)
İktidara gelene kadar Türkiye karşıtı görüşleri ile dikkati çeken CTP Genel Başkanı ve KKTC Başbakanı Mehmet Ali TALAT, iktidara geldiği günden beri söylemleriyle Türkiye’ye ve KKTC halkına şirin görünmeye ve “değiştim” mesajı vermeye çalışmaktadır. Bunu yaparken diğer taraftan da, “Bu Memleket Bizim Platformu”nu kullanarak yaptıkları açıklamalarla Türkiye’ye diş göstermeye ve oy aldığı sol kesime “Ben değişmedim. Fikirlerimden dönmedim ” mesajı vererek ikiyüzlü ve güvenilmez politikasını göstermekten kaçınmamaktadır.
Yani, bir taraftan Anavatan’dan gelen yardımları kullanarak hükümet ederken ve “Türkiye ile tam bir uyum içindeyim” diyecek. Diğer taraftan başında bulunduğu siyasi partinin hazırladığı “Türkiye’yi ve adada mevcut Türk Silahlı Kuvvetlerini karalayan” bildirilerin altına imza atacak. O bildirilerin hazırlanmasında başı çekecek ve yan kuruluşlarını o bildirilerin altına imza atmaya teşvik edecek...
Bunun dürüstlükle ilgisi yoktur… Bu düpedüz bindiği dalı kesmektir... KKTC’de asli görevi; Türkiye’ye saldırarak KKTC Toplumunun Türk değil, Kıbrıslı olduğunu ispatlamaya çalışan “Bu memleket Bizim” isimli bir kuruluş var. Bu kuruluş; CTP’den, Başkanlarının bir kısmı CTP’den milletvekili veya aday olan CTP’li sendikalarla örgütlerden ve küçük sol tabela partilerinden oluşuyor. Yani bir bakıma CTP’nin bir alt kuruluşu gibi çalışıyor.
Bu kuruluş; KKTC’nin 21 nci Kuruluş Yıldönümüne yakın günlerde gerçekten endişe verici davranışlar sergiliyor. Törenlere katılmak için Türkiye’den kalabalık bir heyetin gelmesinin arefesinde ara bölgedeki Ledra Palas’ta Rum, Türk ve yabancı gazetecilere yönelik bir basın toplantısı düzenleyerek Anavatan Türkiye’ye saldırıyor.
Saldırıyı organize eden ise, CTP Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Mehmet Ali TALAT. Türkiye’yi hedef alan ve CTP milletvekili Ali Seylani tarafından okunan ve altında CTP’lilerin imzası bulunan bildiride aynen şu ifadeler yer almaktadır.
1- Türkiye hükümetleri, Kıbrıs sorununu rehine gibi tutmakta ve Türkiye’nin AB sürecini ilerletmek için Kıbrıs Türk halkına zarar vermektedir. Rehin olmayacağımız bilinmelidir...
2- Annan Planı’na dayalı çözüm için görüşmeler derhal başlatılmalıdır. Önümüzdeki günlerde bu amaçla mücadele yükseltilecektir.
3- Temel talep, kendi kendimizi yönetecek siyasi erke sahip olmaktır.
4- Türkiye, Kıbrıslı Türklerin Annan Planı’ndaki haklarına saygılı olmalıdır.
5- Türkiye’nin Avrupa Birliği ilişkileri çerçevesinde Rum Kesimi ile geliştireceği ilişkilerde ve atacağı adımlarda Kıbrıs Türklerinin siyasi hakları gözardı edilmemelidir.
6- Çözümle birlikte tüm askerler adadan çıkmalı ve ada askersizleştirilmelidir.
7- Çözüm gelene kadar, asker-sivil ilişkileri tekrar gözden geçirilmelidir.
8- Kıbrıslı Türklerin, kendi ülkesindeki kurumlarında söz sahibi olacağı düzenlemeler yapılmalı ve Kıbrıs Türklerinin siyasi iradesine saygılı olunmalıdır. Polis, İtfaiye ve Sivil Savunma Teşkilatı sivil yönetime bağlanmalıdır.
9- Seçilmiş sivil yönetim, tüm yönetme erkini elinde bulunduran en üst makam olmalıdır.
10- Kuzey Kıbrıs’ın limanlarından ülkeye gelişi güzel girişler durdurulmalıdır.
İşte Türkiye ile uyum içinde olduğunu açıklayan Başbakanın partisinin yönlendirdiği kuruluşun istekleri. Türkiye ile ilgili olarak bu kadar ileri gitmeye ve böyle cüretkar ifadeleri kullanmaya sanıyorum ki Papadopulos’un Partisi dahi cüret edemezdi. O halde nedir bu olanlar.? Kim bu insanlar.? Nasıl kendi benliklerini ve milliyetlerini bu derece inkar edecek hale nasıl geldiler.? Ve de en önemlisi neden Türk Hükümeti bile bile bu partiyi destekleyerek iktidara gelmelerinde etkin rol oynadı.? İşte bunların cevabını veremiyorum. Aslında ağrıma gittiği için vermek istemiyorum.
Sen hem iktidarda olacaksın. Ülkenin geleceği ile Türkiye ile işbirliği içine gireceksin . Sonrada muhalefet partisiymiş gibi sivil toplum örgütleri ile birlikte Türkiye’yi ve iktidarı hedef alan bildiriler yayınlatacaksın. Ve de bunun adına “siyaset” diyeceksin...
Burada bir başka çelişki daha var… CTP’nin fikirleri ve sloganları seçimden önce belli idi. Onlar yukarıdaki fikirleri sloganlaştırarak, yani Türkiye ve Türk Askerine küfrederek iktidar oldular. Belki bu fikirlerinde hâlâ israr ediyor olmaları mazeretleri olabilir. Burada garip olan Cumhurbaşkanı DENKTAŞ’ın oğlunun Genel Başkanlık yaptığı iktidar ortağı Demokrat Parti’ nin bu söylemler karşısında sessiz kalması ve adeta onların bu yaptığını tasdik eder bir tutum almasıdır. Oysa DP’nin proğramlarında ve sloganlarından bu çeşit ifadeler hiç olmamıştır. Aksine, “Anavatan Türkiye ile Uyum içinde işbirliğinin devamının sağlanması” daima vurgulanmıştır. Bu partinin seçim çalışmalarına Cumhurbaşkanı Rauf DENKTAŞ bizzat katılarak destek vermiştir. Sayın Rauf DENKTAŞ’ın Türkiye ile söylemleri ise tam 40 yıldır hiç bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar devam etmiştir.
Sonuç olarak; KKTC’de erken seçim kararının alınmasının kaçınılmaz olduğu şu günlerde siyaset arenasının ne kadar kokuştuğu açıkça görülmektedir. Belki bu defa KKTC halkı sağduyusunu kullanır. Kendisine tahakküm edenleri ve daima aldatanları değil de kendisini yönetecek gerçek temsilcilerini bulur ve seçer... Artık bu küçük ülke insanlarının da iyi yönetilmeye ihtiyaçları olduğu açıkça görülmektedir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 22 Kasım 2004 Pazartesi |
|
|