Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Felluce katiamları nasıl bitecek? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Felâket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lâzımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1920)
Irak'ın işgali üzerinden geçen bir buçuk yıllık süre içinde bütün dünya ABD'nin BOP ile Müslüman ülkelere getirmeyi vadettiği demokrasi'nin şeklini iyice belleklerine kazıdı.
ABD'nin Irak'taki sivil yöneticisi Paul Bremer 28 Haziran 2004 günü egemenliği resmen Irak Başbakanı Iyad Allavi'ye devrederek Irak'tan ayrıldığı gün yapılan törende konuşan Allavi, ''Bugün tarihi bir gün. Güvenlik durumunu kendimiz kontrol edebileceğimizi düşünüyoruz'' demiş, Bremer de ''Egemenliğin devrine hazır olduğunuzu söylediniz, biz de bunu kabul ettik. Irak'ın geleceğinden emin bir şekilde bu ülkeden ayrılacağım'' diye cevap vermişti.
Dünyanın gözü önünde kurgulanan bu çirkin senaryoya bakarak o günlerde aşağıdaki soruları sormuş ve neler olabileceğinin cevaplarını bulmaya çalışmıştık.
Şimdi ne olacak? ABD ile birlikte Irak'ta bulunan Koalisyon Güçleri'nin görevleri bitti mi? Bu güçler geri mi dönecekler? Irak'ı bundan sonra gerçekten Irak'lılar mı yönetecek ? sorularına; "Hayır bu güçler geri dönmeyecekler. Aynen ve belki de sayılarını arttırarak bölgede kalmaya ve ABD ve İsrail menfaatleri doğrultusunda kullanılmaya devam edecekler" şeklinde yorum getirmiştik. "Peki o halde Yönetimin Irak'lı Yetkililere Devri" ne demek oluyor? sorusuna ise; "Bundan sonra Irak'ın işgalinin kalıcı olması ve ülke içindeki etnik ve dini grupların bibirlerine düşürülerek kıyasıya bir iç harbin içine sürükleneceğini, bu kargaşadan istifade ile ABD'nin petrol musluklarının hakimiyetini daha iyi sağlayacağını" vurgulamıştık.
Çünkü oynanan oyun çok açıktı. Öncelikle Başbakan İyad Allavi ve ekibini Irak halkı seçmemiştir. Bu ekip Bremer tarafından özellikle bulunup çıkartılmış ve resmen atanmıştır. Atananlar, Irak'ın değil, ABD'nin menfaatlerini temin edecek kişilerden özellikle seçilmiştir. Seçilen bu ekip ilk iş olarak ülkede güvenliğin tesis edilmesi için başta ABD Hükümeti olmak üzere ülkede görev yapan Koalisyona Gücü'ne asker veren ülkelerden resmen "ülkeye asker göndererek kendilerine güvenlikleri için yardımcı olmalarını" talep etmiştir.
Böylece 20 Mart 2003'te başlayan "Irak'ın ABD ve İngiltere tarafından hukuk dışı işgali" safhası son bulmuştur. Artık Irak'ta işgâl güçleri değil, Irak meşru hükümetinin B.Milletler Anayasasının 52 nci Maddesi uyarınca resmen ülkelerine davet ettiği ülkelerin askerleri bulunmaktadır. Yani işgâl olayı BM yasal çerçevesi içine taşınmış olmaktadır.
İşte şimdi meşru( atanmış) Irak yönetiminin istek ve direktifleri doğrultusunda ABD ve denetimindeki koalisyon güçleri Irak'ta taş taş üstünde bırakmayacak şekilde "terörist avlıyorum" gerekçesine sığınarak bir nesli ve bir kültürü tarihe gömmektedir. Onlara göre bölge halkına demokrasi getirilmektedir. Ne yazık ki bu halk ancak ahirette bu ABD demokrasisinden yararlanma imkanı bulmaktadır.
Evet, dünyanın gözü önünde Irak'ta başta Felluce olmak üzere pek çok yerleşim biriminde çok şiddetli bir soykırım meydana gelmektedir. Mezopotamyanın binlerce yıllık tarih ve kültür hazinesi değerindeki yerleşim birimleri içinde yaşayan halkı ile birlikte ortadan kaldırılmakta ve bu şekilde teröristlerce kullanılmaları önlenmektedir. (!)
Yapılan sadece insan katliamı değildir. İnsanlarla birlikte bütün kültür varlıkları ortadan kaldırılmaktadır. Ve bunu yapanlarda görünürde ABD ve işgal güçleri değil, bizzat Iraklı yöneticilerdir. İşte oyun böylece sinsice kurgulanmıştır. ABD birlikleri son derece masumdur. Onlar sadece terörü bastıramayan Irak yönetimine insani(!) yardım yapmaktadır.
Felluce, Sünni Müslüman Arapların önemli bir yerleşim merkezi idi. Taş taş üstünde bırakılmayarak tam bir harabeye dönen bu şehrin bir daha eski haline dönmesi çok zordur.
Sünni din adamları; Irak Başbakanı İyad Allavi'nin Felluce'ye düzenlenen saldırı için yetki vermesinin ardından Ocak'ta yapılması planlanan seçimleri boykot etme kararı almıştır...
Saldırının en önemli hedeflerinden biri olan El Kaide'yle bağlantılı Ürdünlü Ebu Musab El Zerkavi cihad ilan etmiştir. Direnişin bütün Irak kentlerinde artarak devam edeceğini açıklamıştır...
Bu arada, Irak İslam Ordusu Grubu da saldırılarına ve rehin alma eylemlerinin artarak devam edeceklerini duyurmuştur... Radikal Şii din adamı Mukheda El Sadr'ın bir sözcüsü de, El Cezire televizyonuna yaptığı açıklamada Irak ordusu ve polisinden Iraklıları vuran işgal güçlerine yardım etmemeleri çağrısında bulunmuştur...
Seçim kampanyasında 'terörün kökünü kazıyacağını' söyleyerek oy toplayan Başkan Bush seçim zaferini Felluce'deki Müslüman katliamıyla ve Müslüman kanı ile kutladı.
Bugün her türlü teknolojik silahla donatılmış 15 bin Amerikan askeri savunmasız halkın yaşadığı bir şehre acımasızca saldırıyor. Tanklar ve uçaklar hedef seçmeksizin bomba yağdırmaya devam ediyor. Camiler, hastaneler, okullar evler bombalanıyor ve hergün ölen masum insanların sayısı yükseliyor. Sivil halktan ölü sayısının savaştan sonra yüzbini aştığını Amerikan resmi makamları bile doğruluyor.
Şimdi ne olacağına kafa yoralım... Amerikalılar sürekli öldürecekler ve Irak'ın bir Arap ülkesi olarak yeniden eski gücüne kavuşmasına asla izin vermeyeceklerdir... Felluceler bu dayanılmaz armada karşısında birer birer düşececektir. Ve ABD soykırımı Felluce'de bitmeyecektir...
Amerikalılar direnen her Irak kentini, şehrini, köyünü ve evini yok edinceye kadar bu vahşi katliamlara devam edeceklerdir. Üstelik bu katliamı özgürlük ve demokrasi adına yaptıklarını gururla haykıracaklar ve paralı uşakları tarafından bu büyük zaferleri(!) dünyaya medya vasıtasıyla "Başarılı Özgürlük Operasyonu"olarak duyurulacaktır.
Sonuç olarak; ABD, önce Afganistan'da sonra'da Irak'ta 21 nci Yüzyılın HAÇLI ŞAVAŞINI başlatmıştır... İnsanlık tarihi sonu olmayan karanlık günlere hazır olmalıdır... Felluce soykırımının kısa dönemde dağınık Irak direnişini toparlayacağını ve bundan sonraki direniş hareketlerinin daha sert geçeceğini söylememiz mümkündür.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 13 Kasım 2004 Cumartesi |
|
|