13 ŞUBAT 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






İkinci Bush iktidarı
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 8 Kasım 2004 Pazartesi 

Hayat demek mücadele, çarpışma demektir. Hayatta muvaffakiyet mutlaka mücadelede muvaffakiyetle mümkündür. Bu da, manevi ve maddi bakımdan kuvvete ve kudrete dayanır.
(Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1920)

2 Kasım 2004 ABD seçimleri küçük Amerika Türkiye'den bire bir takip edildi. Türk Medyası bu konuda çok başarılı bir sınav verdi. ABD seçimlerini 24 saat canlı yayın ile hiçbir noktasını kaçırmadan ülkem insanına duyurdu. Kutlamak gerek!

ABD ile en son Turgut Özal döneminde başlayan yoğun yakınlaşma ve ABD'nin Türkiyedeki başarılı lobi çalışmalarınn neticesine bu seçimlerde şahit olduk. Sanırım ABD'lerinde dahi bizdeki kadar ABD uzmanı ve ABD taraftarı bulmamız mümkün değil...

Hayatımızın 24 saatinde meşgûl olduğumuz bu seçimlerin değişmeyen iki sorusu vardı. Sizce Bush'mu, yoksa Kerry'mi kazanacak.? ilk soru idi. İkincisi ise Hangisi seçilirse Türkiye için daha iyi olacaktır ? idi.

Yurdum insanını sokakta yakalayan acar muhabirler bu soruları balıkçıdan simitçiye kadar sorarak Türk insanının ABD'li efendilerine ne kadar layık olduklarını ortaya çıkardı. Adamlar bu defa da başarmışlardı. Türkiye artık Küçük Amerika olma safhasını başarı ile geçmişti. Sanki burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti değil de ABD'nin Arizona Eyaleti idi.

Hatta biz Amerikan vatandaşlarından bilgi seviyesi olarak onlardan daha da ileri gitmiş ve her iki başkan adayının seçildikleri takdirde ne yapabilecekleri konusunda sorulan sorulara çok doyurucu cevaplar vermiş ve efendilerimizi sevindirmiş idik.

Gelelim meselenin daha da acı yönüne... Bu yaşadığımız olaylar Bağımsız ve özgür bir ülke insanının getirildiği dıurumu göstermesi bakımından utanç vericidir. Türk insanı Cumhuriyet tarihi boyunca hiç bu kadar aşağılanmamış ve kendi gerçeklerinden uzaklaştırılmamıştır.

Evet, ABD son on yıldır dünyanın en zengin ve en güçlü ülkesidir. Dünyanın Jandarmalığını yapmak gibi bir görevi üstlenmiştir. Güçlü olmasının verdiği cesaret ile her türlü uluslararası kuralı hiçe sayarak kendi milli menfaatleri doğrultusundaki milli politikasını eksiksiz uygulamaktadır. Bu bir gerçektir. Fakat bu gerçek hiç bir ülke için kendi milli çıkarlarını yok sayıp ABD'nin belirlediği yönde hareket etmesinin meşru mazereti olamaz.

Adama soruyorlar. Kim kazanırsa Türkiye için daha iyi olur. ? Ne kadar iğrenç ve korkutucu bir manzara. Demek ki imparatorluklar kurmuş bir milletin özgür ve bağımsız devleti milli politikalarını ABD'nin yeni seçilecek başkanına göre belirleyecek?

Biz hür ve bağımsız bir ülkeyiz. Politikalarımızı halkımızın istek ve ihtiyaçlarına göre, ve yine halkımızın imkan ve kabiliyetleri doğrultusunda hazırlarız. Bu milli politikaları hiçbir ülkenin ve fikrin tesiri altında kalmaksızın halkımızın verdiği destek doğrultusunda yine kendimiz uygularız. Bunun aksine hareket tarzı ancak sömürge yönetimlerinde görülür ki, biz daha sömürge olmadık... Birileri istiyor diye de dünyada sömürgeciliğe karşı milli mücadele kazanmış bir millet olarak bundan sonra da sömürge olmaya niyetimiz yoktur.

Fakat 2 Kasım ABD seçimleri öncesinde ülkemizin medyadan yansıyan manzarası gerçek bir teslimiyeti gösteriyordu. Ben bunun bilerek böyle gösterildiğini, saf ve temiz Anadolu halkının boyalı medyanın yansıttığı bu görüntülere iğrenerek baktığını çok iyi biliyorum.

Şimdi, gelelim konunun bir diğer önemli yanına. ABD halkı yeniden BUSH ile bir dört yıl daha yönetilmeye evet demiştir. Demek ki ABD halkının canı 11 Eylül'de çok yanmıştır. İncinen gururunu ve devletin zedelenen itibarını yeniden kazanmak için AFGANİSTAN ve IRAK işgalleri yetmemiştir. Bunun için ölen Jonilerin tabut sayısı her geçen gün artmasına rağmen bir kere daha BUSH'un saldırgan politikalarına destek olunmuştur.

Konuya bu açıdan bakıldığında; Başkan BUSH'un terörizmi önleyeceğine dair kesin söylemlerine, Şer Üçgeni olarak nitelendirdiği IRAK, İRAN ve KUZEY KORE'den sadece Irak'a saldırılmasına bakarak gelecek dört yıl içinde ABD'nin saldırgan politikalarının devam edeceği varsayımına ulaşılabilir. Bana göre bu çok yanlış bir değerlendirmedir...

ABD ne kadar güçlü olursa olsun kıtalar arası bir memlekette Silahlı Kuvvetler bulundurmak çok ağır masrafı gerektiren ve durmadan tüketen bir savaş ekonomisinin kesintisiz sürdürülmesini gerektirmektedir. ABD bile olsa birer yıl ara ile Afganistan ve Irak'ın işgal edilmesi, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında müteakip yıllarda kullanabileceği pek çok ülkede yeni askeri üsler açılmasının maliyeti çok yüksektir.

Bilindiği gibi 1991 Birinci Körfez Harekatının hazırlık safhası tam 21 yıl sürmüştür. Bu harekat sırasında ABD bütün ihtiyatlarını askere almış, bütün savaş stoklarını eritmiştir. Harekat hiçbir güçle karşılaşılmamasına rağmen Bağdat'ın varoşlarında durdurulmuştur. Bilahare bu ülkenin tamamının işgal edileceği 2003 yılına kadar tam 12 yıl yeniden askeri hazırlık ve yığınaklanma safhası sürdürülmüştür. En son Harp stokları Afganistanda ve Irak'ta tüketilmiştir. Şimdi askeri operasyon sırasının İRAN ve Kuzey Kore'ye geldiğini söyleyenlere bir on yıl daha beklemeniz gerekiyor dememiz lazım. Çünkü askeri harekat silahla, cephane ile, benzinle, yiyecek ve su ile olur. Bunlar ise bugünden yarına elde edilecek şeyler değildir.

İşte bu yüzden ben İkinci Bush Döneminde Irak ve Afganistan dışında koordineli bir askeri harekat olmayacağını değerlendiriyorum. Askeri harekat olmaması ihtimali ABD saldırılarının duracağını göstermez. Aksine İran başta olmak üzere BOP'ta yer alan 26 ülke üzerindeki ABD saldırıları ekonomik, politik, teknolojik, kültürel yaptırımlarla ve yoğun psikolojik bombardımanla devam edecektir.

Bu ülkeler her alanda zafiyete sürüklenecek, sosyal sınıflar arasındaki ayrıcalıklar bir iç savaşa dönüştürülecek, ülke halkları birbirini kırmak için silahlandırlacak, yaratılan kaos ve kargaşa ortamı ile ülke içeriden çökertilerek yönetilemez haler getirilecektir.

Yönetilemez hale sürüklenen ülkelere Karzai misalinde olduğu gibi yetişmiş Amerikan kuklaları getirilecektir. Bush'un ikinci iktidar döneminin sonuna gelindiğinde ise BOP bölgesinde bulunan 26 devlet sayısının yüzlere ulaşabileceğini şimdiden söyleyebiliriz.

Doğal olarak Türkiye eskisinden daha saldırgan olacak İkinci Bush'un eylemlerini iyi tahmin etmeli ve milli duruşunu şimdiden göstermelidir.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
8 Kasım 2004 Pazartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale