Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Sömürge yönetimine doğru... |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1924)
AB Sömürge zihniyetinin kurucusu ve yüz yıllık inatçı takipçisidir. Küreselleşmenin temelinde de sömürgecilik zihniyeti yattığından bu fikri kolayca benimseyen ve uygulayan AB ile aramızda kapanması çok zor olan zihniyet farkı vardır. Onlar kendilerine yeni sömürge arayan, biz ise bu sömürgecilere karşı ilk istiklâl mücadelesini vererek kurulmuş bir devletiz. Sömürgeci güçlerle mücadele edilip, onlara karşı başarılı olunacağını gösterip, sömürgelerin kurtuluş mücadelelerine örnek olmuş bir milletiz.
Şimdi biz, 17Aralıkta AB'ne girmek için görüşmelerin başlaması için bize tarih verecekleri umudu ile AB'li sömürgeciler tarafından yeniden sömürülüyoruz. Ortada açıkça belli bir gerçek var. Türkiye'yi hiçbir zaman arasına alması mümkün ve gerekli de görülmeyen Avrupa Hristiyan Birliğinin devamlı suretle boş sözlerle uyuttuğu ve her defasında daha uzaktaki hayâli hedefleri göstererek umutla harekete geçirdiği, kendi gücünün farkında olmayan bir Türkiye yönetiminin "kendini bir yerlere gidiyor ve bir şeyler yapıyor" sanmasından başka elimizde somut bir şey yoktur...
Adamlar daha bizi içlerine almadan her alanda denetlemeye aldılar. Birliklerinin muharebe kabiliyetini denetleyen komutan misali her geçen gün AB'den gelen bir heyeti ağırlıyoruz. Önünde eğilip bükülerek kendimizi denetletiyoruz. "İşte görün, bakın biz ne kadar da size benzedik. Eğer biraz daha bizi sıkıştırısanız tıpkısının aynisi sizin gibi olacağız." diyoruz...
Basında her gün yeni bir heyetin denetleme haberi yer alıyor. Eskiden ziyarete gelirlerdi. Şimdi ellerinde kontrol formatları ile resmen denetlemeye geliyorlar. Peki bunun bir ölçüsü yok mu ? Önüne gelen bizi denetleyecek mi ? Bunlara dur diyecek ve kardeşim sen kimsin, kim adına ve ne hakla beni denetliyorsun ? diyecek bir babayiğit çıkmayacak mı?
Türkiye'deki yalakalarının Almanyadan daha çok olduğunu tahmin ettiğim Claudia Roth Hanım şimdi yine ülkemizde. Bu hanımla iyiden iyiye aşina olduk. Bunun herhalde Almanya da oturacak evi yok demek ki ikide bir soluğu Türkiye'de alıyor.
Hafta başında Türkiye'ye gelen Almanya Federal Meclisi İttifak 90-Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth; ''Türkiye'ye reformların ne kadarının hayata geçirilip geçirilmediğini incelemeye geldiklerini'' belirterek, ''Nerelerde ışık görünüyor, nerelerde karanlık noktalar var, onları tespit etmeye geldik'' dedi.
Pes be. Kadına bak hele. Işık aramaya gelmiş. Bari gelirken birkaç tane el feneri getirip ışık olmayan yerleri aydınlatsa idi.
Bu hanım hiç te üzerine vazife olmadığı halde Fener Rum Patrikhanesi'ni de heyeti ile birlikte ziyaret ediyor. Ve Patrik Bartholomeos ile yaklaşık bir saat görüşülüyor. Ne görüşür bu heyet? Hazreti İsanın hayatından kesitleri görüşmedikleri kesin.
Sayın Bayan Claudia Roth; Patrikle görüşmesinin ardından Almanya'nın İstanbul Başkonsolosluğu' na giderek burada basın mensuplarına ziyaretlerine ilişkin bilgi veriyor. Gazetecilere; Ankara'da hükümet temsilcileri ile biraraya geldiklerini, bugün de İstanbul'da sivil toplum örgütleri, bazı gazeteciler ve insan hakları örgüt temsilcileriyle görüşeceklerini açıklıyor. Hani şu nemalandırdıkları gazetecilerle ve de ülkesinin altına dinamit koymakla bir tutulan Başbakanlık İnsan Hakları Raporunu hazırlayan kişilerle görüşecek herhalde.
Kanımızı donduran çirkinlikteki sözlerine şöyle devam ediyor Sayın Roth Hanımefendi; ''Biz reformların ne kadarının hayata geçirilip geçirilmediğini incelemeye geldik. Biz nerelerde ışık görünüyor, nerelerde karanlık noktalar var, onları tespit etmeye geldik. Şunu söyleyebilirim; ışık gördük ki buradayız. Azınlık konusu gibi bazı konularda hala birtakım sorunlar yaşanıyor. Biz bu işi ciddiye alıyoruz ve sadece sizin neler yapabileceğinizi sormaya değil, Almanya'da Federal Meclis'teki Yeşiller Grubu olarak Türkiye'ye demokratikleşme sürecinde nasıl destek verebiliriz, bunları ortaya çıkarmaya geldik.'' diyor ve ''Bu amaçla bugün Diyarbakır'a da gideceklerini ve orada, Kürt konusuyla ilgili temaslarda bulunup bilgi alacaklarını'' sözlerine ekliyor.
Evet ben artık yazmaktan utanç duyuyorum. Ve bu garip kişiler karşısında el pençe divan duran Türk kardeşlerimden tiksiniyorum. Ve içine düşürüldüğümüz bu ayıp dolayısıyla kahroluyorum...Sanki meydan muharebesi kaybettik. Sanki işgal altındayı. Bir garip ilişkiler yumağıdır ki anlaşılır gibi değil.
Bana göre Avrupalının Türkiye üzerindeki en büyük kazanımı 150 yıldır yetiştirdiği "Avrupa Kafalı" Türk aydınlarıdır. Geçen yüzyılın başında Jön-Türkler adı ile İmparatorluk topraklarını on sene zarfında Avrupaya pazarlayan aydın takımının bugünkü uzantıları atalarını hiç aratmıyorlar. İletişim imkanlarının verdiği kolaylıkları kullanarak Avrupalı sömürgeci efendilerinin emirleri doğrultusunda ülkemizi pazarlamaya devam ediyorlar. Her türlü başarısızlığı, laf ebeliği ustalıklarını kullanarak 'başarı' gibi gösteren bu okur-yazar-ve akıl verir takımının gösterdiği büyük performansa Avrupalı efendileri dahi şaşmaktadır. Ama her fırsatta ama bunları ödüllendirmekten de geri kalmamaktadır.
Avrupalı Sömürgeci Efendilerimiz Aralık ayında "görüşmelere başlamak için bize verecekleri fi... tarihinden sapmasınlar", yani "efendilerimiz bizde eksik bulmasınlar" diye gece gündüz çalışan bir bürokrasiye sahip olmaktan, bu ülkede mutlu olan pek fazla kimse olmadığını değerlendiriyorum...
Şurası da bir gerçek ki, anayasamızı da, bütün kanunlarımızı da değiştirsek onların bizi almayacağı kesin. Çünkü onların bizi almaya niyetleri olmadığından bahane üretmeleri hiç zor değil. Rengimizin esmerliğinden, fazla kilolarımıza kadar bulacakları yığınla mazeret hazırdır.
Sonuç olarak. Açalım artık gözlerimizi. Görelim üzerimizde oynanan çirkin oyunları. Efendilerimizin Avrupalılar değil, Necip Türk Milleti olduğunu farkedelim artık. "Yumuşak atın tepkisinin sert olacağını" da Avrupalı efendilerimize hatırlatalım...
Dr. Tahir Tamer Kumkale 7 Kasım 2004 Pazar |
|
|