13 ŞUBAT 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Millet nerede? Aydınları nerede? Kim kimi aydınlatacak belli değil
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 2 Haziran 2004 Çarşamba 

Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an yapmaya hazır ve hazırlanmış olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır.
(Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1938)

Bir haftadır AB tarafından Aralık 2004’te tarih verilmesi için yerine getirilmesi gereken hususlardan biri olarak dayatılan “İsteğe bağlı askerlik” uygulamasının ülkemizin bekası için nasıl bir tehlike oluşturacağını anlatıyorum ve küresel güçlerin neden Türk Ordusunu hedef aldıklarını açıklamaya çalışıyorum.

Türkiye için bu coğrafyada bağımsız ve üniter bir devlet olarak kalabilmenin tek şartı vardır. O’da güçlü bir Silahlı Kuvvetlere sahip olmaktır. Güçlü Silahlı Kuvvetleri ise, gelişmiş silah teknolojileri ile modern araç ve teçhizat değil, inanmış ve vatanı için ölümü göze almış insan gücü meydana getirir. Silah ve teçhizatın modernliği ve gelişmişliği ancak onu kullanacak insan ile birlikte bir işe yarar. Bugün Irak’ta gözümüzün önünde yaşanan olayları unutmayalım. Elini koluna sallaya sallaya adeta resmi geçit yapar gibi Irakı bir uçtan bir uca işgal eden dünyanın en gelişmiş silah teknolojilerine sahip ABD ordularının bugün sokaktaki sade vatandaşın direnişi karşısında düştüğü ibret verici tabloyu hatırlayalım.

Cumhuriyet tarihimizin simgeleri Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Gaziantep isimlerindeki anlamı düşünelim. Yangın yerine dönen çevremizi unutmayalım. Enerjinin kaynağını kontrol için işbirliği yapan küresel güçlerin hedef ülkesi olduğumuzu bilerek; Türkiye’de her Türk erkeği için zorunlu olan askerlik anlayışının ve Ordu-Millet karakterinin bozulmasına imkan vermeyelim...

Bu topraklar kanla vatanlaşmıştır. Kan bedeli alınmadan kimseye verilemez . Bunun bilinci ile her Türk asker doğar ve asker olarak ölür. Dün bu topraklar için ölmüştür, bugün ve yarın da ölmeye hazırdır.

Bu yüce duyguları; hamaset yapma, Vatan-Millet-Sakarya edebiyatı olarak gören gafil ve satılmış küçük beyinlilere her devirde rastlanmıştır. Bu bir kültür ve algılama işidir. Bugün bu küçük beyinlilerin sayısı çok az almasına rağmen basında menfaat karşılığında atandıkları sırça köşklerden yaptıkları yaygaranın sesi güçlü çıkmaktadır. Bir kaç dil bilip, yıllarca Avrupalarda ilim tahsil etmiş, duvarlarını diploma ile süsleyip bugün kendilerini çok akıllı görüp halkı bilgilendirme görevi yaptıklarını açıklayan gafiller sürüsü milletimizi korkutmasın. Kendilerini aydın yerine koyup halkı bilgilendirmeye soyunan bu halktan kopuk kişilerin aynen AB’li komiserler gibi “Türkiye’de askerliğin neden zorunlu olduğunu anlayamadıklarını, bütün insanların kardeş sayılması gerektiğini, savaşmanın insanlık dışı olduğunu” bir yığın bilimsel kavram arkasına saklanarak vurguladıkları görülmektedir.

Bu efendilerin bulundukları fikri düzeyi anlatan şu cümlelere sağduyu sahibi halkımızın üzülerek ve acıyarak baktığını biliyorum; "Daimî ordular lüzumsuzdur. Çünkü ülkeler sürekli saldırı altında değildirler. Büyük ordularbeslemeye gerek yoktur, çünkü bu kaynak israfıdır ve aynı zamanda silâhlı bürokratların sivil yönetim üzerinde az veya çok bir etkiye sahip olması demektir. Askerlik genel bir yükümlülük olmamalıdır, isteğe bağlı olmalıdır. Çünkü bu alanda çalışmaya gönüllü olanlar her zaman vardır"

Vah benim, halkıma. Vah benim, bu ülke için şehit olan evladının bayrağa sarılı naaşı başında "Vatan Sağolsun, bu millete senin gibi bin Mehmet feda olsun" diyen insanlarıma. Senin adına birileri işi kotarmış. "Ne lüzum var canım. ASKERLİK olmasa daha iyi olur" diyor.

Bunlar, Kıbrısta 30 yıldır sağlanan güven ve huzur ortamını sadece oradaki Türk askerinin varlığına bağlı olduğunu çok iyi biliyorlar. Buna rağmen bu gafiller sürüsü 1963-1974 arasındaki soykırımları, toplu katliamları unutturarak "Türk Askerine DEFOL ülkene" cesaretini dahi gösterebiliyorlar.

Sen unutma Mehmedim, Ayşem, Fatmam, Hüseyinim. O aydınlar senden değil. Senin içinden çıkmış, tipi sana benziyor. Ama onlar senden değil. Onların sadece adı Türk. Beyinleri kendisini satın alan Dolar ve Euroların emrinde. Onlara kanma. Aldanma. Sen fikir ve düşüncelerinle, taviz vermediğin milli duygularınla onların çok önündesin. Onların, senin sağduyunla, gelenek ve göreneklerinle yaşattığın üstün Türklük ruhuna erişmeleri için daha çok diploma almaları gerekiyor.

Ömrü seninle birlikte harp meydanlarında geçmiş, ve seni orada tanımış olan Atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk bak sana ne diyor;

"Mutlaka şu veya bu sebepler için, milleti harbe sürüklemek taraftarı değilim. Harp zaruri ve hayâti olmalıdır. Gerçek kanaatim şudur; Milleti harbe götürünce vicdanımda acı duymamalıyım. ‘Öldüreceğiz’ diyenlere karşı, ‘Ölmeyeceğiz’diye harbe girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye uğramadıkça, harp bir cinayettir. Evet. “Millet hayatı tehlikeye uğramadıkça, harp bir cinayettir”.

Adamlar dünyanın bir ucundan geliyorlar, komşumuzun tepesine aylarca bomba yağdırıyorlar. Ülkeyi bir baştan bir başa yakıp yıkıyorlar. Kadın, çocuk, genç ihtiyar demeden katlediyorlar. Malına, mülküne, yer altı yer üstü bütün varlıklarına el koyuyorlar. Sonra bunun adına demokrasi diyorlar. Ve hiç utanmadan "biz sizi kurtarmaya geldik" diyebiliyorlar. İşte bugün bu coğrafyada asıl hedefleri olan Türkiye’ye gelemiyorlarsa, bunu ordumuza ve Ordu-Millet vasfımıza borçluyuz.

Bu yazıyı kendilerini kaf dağının ötesinde gören bazı gafil, bazı cahil ve bazı satın alınmış beyinlerin AB’nin düşündüklerinin de ötesine geçen isteklere köşelerinde yer veren sözde aydınlarımız için kaleme aldım. Kim bunlar ? diye sormaya gerek yok. Sayıları o kadar az ki, zaten onların tamamını milletimiz iyi tanıyor.

Milletime diyorum ki; "Onlar ateş olsalar, cürmü kadar yer yakarlar". Kendileri yazar, kendileri okurlar. Sen onlardan daima bir adım öndesin. Bu gafillerin, okumamış diyerek tepeden baktıkları milletinden alacakları çok şey var. Ama onlar bunun farkında değil. Unutmayalım. Bu halk uyanınca kendisini uyutanlardan bunun acısını çıkarmayı çok iyi bilir. Biraz tarih okumak bunun örneklerini görmeye yeter...


Dr. Tahir Tamer Kumkale
2 Haziran 2004 Çarşamba

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale