16 OCAK 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Atatürk'ün 1923 ve AK Parti'nin 2004 İzmir İktisat Kongreleri
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 9 Mayıs 2004 Pazar 

Sizler doğrudan doğruya milletimizi temsil eden halk sınıflarının içinden ve onlar tarafından seçilerek geliyorsunuz. Bu sebeple ülkemizin durumunu , ihtiyacını, milletimizin sıkıntılarını ve arzularını yakından ve hepimizden daha iyi biliyorsunuz. Sizin söyleyeceğiniz sözler, alınması gerektiğini söyleyeceğiniz tedbirler, halkın diliyle söylenmiş sayılır. Ve Halk’ın sesi Hak’kın sesidir.
(Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1923)

Türkiye’de bugünlerde çok önemli bir toplantı yapılıyor. Cumhuriyet tarihinin Dördüncü İktisat Kongresi yine birincisinin de yapıldığı İzmir’de devam ediyor. Bu önemli toplantı devam ederken ne hikmettir bilinmez, ekonominin iyiye gidişinin göstergesi olduğu iddia edilen İstinye Borsası tepetaklak aşağıya inerken döviz kurlarında tarihi bir yükseliş yaşanıyor.

Türkiye’nin hayatında İktisat Kongrelerinin büyük önemi vardır. Bu yüzden çok ana hatları ile Atatürk’ün topladığı Birinci ve Recep Tayyip Erdoğan’ın topladığı Dördüncü İzmir İktisat Kongresini mukayese etmek istiyorum.

İstiklal Savaşımızın kazanılmasını müteakip, Lozan’da yeni Türkiye’nin tanınması ile ilgili konferans devam ederken Cumhuriyetin ilanından tam sekiz ay önce 17 Şubat 1923 ‘te Çiftçi, Tüccar, Sanayi ve İşçi kesimlerini temsilen 1135 delegenin katılımı ile İzmir Birinci İlktisat Kongresi toplanmıştır. Geceli-gündüzlü yoğun bir çalışma sergilenen bu Kongrenin çalışmaları alınan çeşitli kararlar dışında genel nitelikli bir İKTİSAT MİSAKI’nın kabul edilmesi ile 4 Mart 1923’te son bulmuştur.

16 gün çalışan bu kongrenin en önemli hedefi, kurulan yeni devletin ekonomik envanterinin ortaya çıkartılması, elde mevcut materyal ile gelecek için neler yapılabileceğinin tesbit edilmesidir. Fakat bu tesbit ile birlikte Kongre’nin, Lozan’da Kapitülasyonların devamı için bastıran batılı güçlere karşı Kapitülasyonların kayıtsız şartsız kaldırılmasını öngören Ankara Hükümetine halkın desteğinin gösterilmesi gibi kutsal ve önemli bir diğer işlevi de bulunmaktadır. Atatürk kaldırmak için mücadele verdiği kapitülasyonlar hakkında çok güvendiği halkın desteğini arkasına almak ve bunu Lozan’dakilere göstermek istemektedir.

Birinci İktisat Kongresi tamamen millidir. Yerlidir. Ve bizimdir. Bunun milli karakterini Atatürk’ün yukarıya aldığım kongreyi açış konuşmasındaki ifadelerinden de açıkça anlamak mümkündür. Oysa Mayıs 2004’de AK Parti’nin düzenlediğiİzmir İktisat Kongresi’nin milli karakteri yoktur. Bu kongre tamamen Uluslararası niteliktedir. 2004 kongresinde halkın temsilcileri değil, bugün Türk ekonomisini teslim ettiğimiz Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonunun yönetimi hakimdir. Türkler ise bu son kongrede figürandır. Diğer bir tabirle konu mankeni gibidir.
Nitekim durumun bizzat farkında olan Ak Parti Hükümeti’nin ekonomi ile en fazla ilgili olan Dış Ticaret Bakanı Sayın Kürşat Tüzmen ile en büyük gelir kaynağımızı sağlayan Turizm Sektörünün başındaki isim Sayın Erkan Mumcu bu kongreye davet edilmemişler yahut kendileri katılmak ihtiyacı duymamışlardır.

Mukayeseye esas teşkil etmek üzere Birinci İzmir İktisat Kongresinin amacını şöyle özetleyebiliriz.

Yeni Türk Devletinin;
-Ekonomik kalkınma için ortak hedeflerin saptanması,
-Ekonomik hedeflere ulaşmak için gerekli yöntem ve kaynakların saptanması,
-Yeni Türkiye Devleti'nin ekonomik programının saptanması,
-Siyasi bağımsızlık için şart olan ekonomik bağımsızlığın nasıl sağlanacağının belirlenmesidir.

Birinci İzmir İktisat Kongesinin sonunda alınan kararlar "Misak-ı İktisadi" olarak adlandırılmış olup, 1923-1930 yılları arasındaki İktisadi Politikaların temelini teşkil etmiştir. Halkın anlayabileceği sade bir dille kaleme alınan bu kararlar çok sayıda çoğaltılarak ekonomiden yararlanacak en uçtaki kişi ve kuruluşlara ulaştılmıştır. “Misak-ı İktisadi Kararları” ana başlıkları ile şu şekildedir.

--Öncelikle ham maddesi yurt içinde yetişen ve yetiştirilebilen sanayi dalları kurulacaktır.
--Kısa sürede küçük işletme ve el tezgahlarından büyük işletmelere geçilecektir.
--Özel sektörün kuramadığı işletmeleri devlet kuracaktır.
--Özel teşebbüse kredi sağlanacak bir banka kurulacaktır.
--Dış rekabete dayanabilmek için sanayi bir bütün halinde kurulacaktır.
--Yabancıların kurduğu tekellerden kaçınılacaktır.
--Demiryolu inşaatı programa bağlanacaktır.
--İşçi haklarını korumak amacıyla, kişilere sendika kurma hakkı tanınacaktır.
--Vergi ve toprak reformu yapılacaktır.

Birinciİzmir İktisat Kongresine damgasını vuran Gazi Mustafa Kemâl Atatürk, israrla ayrıcalık taşıyan yabancı şirketlerin millileştirilmesi üzerinde duruyor, kapitülasyonlara son vermenin gerektiğini vurgulayarak ancak bu sağlandıktan sonra milli bir iktisat politikası ortaya konulacağını belirtiyordu.

Zamanın İktisat Vekili Mahmut Esat Bozkurt yaptığı uzun ve her satırı özenle seçilmiş konuşmasında;" Görünüşte ülke bizimdi. Fakat aslında Türkiye iktisaden bizden çok yabancıların ülkesi, bir sömürgesi idi. Ben milli egemenliği iktisadi egemenlik olarak anlarım " diyerek başta Atatürk olmak üzere yeni yönetici kadronunhassasiyetle üzerinde durdukları “Milli Egemenlik” kavramını “İktisadi Egemenlik”kavramı ile özdeşleştiriyordu.

Birinci İzmir İktisat Kongresine katılanlar öncelikle iktisadi bağımsızlık ile egemenliklerini kazanacakları tezi üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmışlar, elimizdekilerle neleri yapabileceğimiz hususlarını ortaya çıkarmışlar ve bunları madde madde sıralayarak ekonomi yönetimine uygulayacakları proğramlar vermişlerdir. Bu özelliği ile milli bir kongre vasfını ortaya koymuşlardır.

Birinci İzmir İktisat Kongresi delegeleri, önceliklerini iktisadi bağımsızlık ile tam egemenliklerini kazanacakları tezi üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmışlar, elinde bulunanlarla nelerin yapılabileceği hususlarını tesbit etmişler, ve bunları madde madde sıralayarak ekonomi yönetimine uygulayacakları sade ve basit proğramlar vermişlerdir. Bu özelliği ile milli bir kongre vasfını ortaya koymuşlardır.

2004 Türkiye İktisat Kongresi ise; halen iktisadi egemenliğimizi kontrol ve denetleme altında tutan modern kapitülasyon temsilcilerinin bu denetimlerini nasıl daha sıkı ve devamlı hale getirebileceklerinin tartışılacağı ve tam bağımsızlığımızın ortadan kalkmasının tescili niteliğindeki kararların ortaya çıkmasının daha başlangıçtan belli olduğu gayri milli bir kongre olmak vasfını taşımaktadır.

Birinci İzmir İktisat Kongresinde; 1911’de Trablusgarp Harbi ile başlayan uzun ve zorlu savaş döneminden geçerek son 12 yılda insangücü dahil herşeyini kaybetmiş, bütün müesseseleri tahrip edilmiş bir enkazın üzerine kurulan yeni Türk Devletinin ekonomik açıdan yeniden inşaası fikri esastı. Ülkenin problemleri cesur bir şekilde ekonominin bütün kesimlerinin temsilcileri tarafından tartışılmış, Lozan'da sömürgeciler tarafından israrla devamı istenen Kapitülasyonlar ve diğer imtiyazların kesinlikle kabul edilemeyeceği açık ve kesin bir dille vurgulanmıştır

Gelelim Dördüncü "Türkiye İktisat Kongresi" ile ilgili ana izlenimlerime; Bu kongrekararlarını henüz tam olarak açıklamadığından detaylı irdelemeyi bilahare yapacağız. Bir kere bu kongre milli değildir. Çünkü bütün ekonomik meselelerimizAvrupa Birliğine üyelik perspektifi içinde ele alınmaktadır. Bu gözlükle meselelerimize milli bir çözüm üretmek bana göre mümkün değildir. Oysa Türkiye’nin bugün çok ciddi ekonomik sorunları vardır.

Üretimin arttırılması, iç ve dış borçlar ile bunların faizlerinin ödenmesi, işsizlik başta olmak üzere sosyal güvenlik sorunlarının önlenmesi, ekonomik nedenlerle büyük şehirlere göçün engellenmesi, tarımdaki gerilemenin durdurulması, madenlerimiz ve zengin doğal kaynaklarımızdan yararlanılması, gelir dağılımındaki adaletsizliğin düzeltilmesi, dış ticaret açığının sıfırlanması, enfasyonla mücadelenin sürdürülmesi, yolsuzluk ve kayıtdışı ekonomi ile mücadele edilmesi, Türk parasının değerinin korunması ve nihayet aç insanlarımızın doyurulması bunlardan sadece birkaçıdır. Bunun yanında Türk ekonomisinin dış tesirlerden arındırılması konusu da ekonomi bürokrasimizin en temel görevi olmalıdır. Bunlar Türk ekonomisinin milli sorunlarıdır. Bu sorunların çözümleri de yabancıları değil, tamamen bizi ilgilendirmektedir. İşte bu yeni kongre ülkemizin bu milli sorunlarına çözüm getirecek nitelikte oluşturulmamıştır.

1300 katılımcının çalışacağı bu kongreye Dünya Bankası, IMF ve OECD'den yetkililer de katılmaktadır. Ve sonuçta kongreye Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği içinde ne yapabileceği hususu damgasını vurmaktadır. Oysa AB'ye tam üyelik konusundahenüz Türkiye'ye yeşil ışık yakılmış değildir. Fakat Türkiye 1995 yılından itibaren benzeri görülmeyen bir uygulama ile katıldığı Gümrük Birliği uygulamaları yüzünden tam anlamı ile bir AB sömürgesi haline gelmiş bulunmaktadır. Bunun düzeltilmesi ile ilgili olarak kongre çalışmalarında bir proğrama rastlanmamıştır.
Birinci İzmir İktisat Kongresine toplumun her kesiminden temsilciler davet edilmişken, dördüncü kongrede ekonomi ile ilgili kamu kuruluşlarının yetkilileri, kamu kuruluşları ile beraber çalışan dernekler, odalar, birlikler, deneyimli ve birikimli ekonomistler ve her üniversitemizde bulunan ekonomi bölümünün değerli akademik kadroları çağrılmamıştır. Yahut çağrıldı da bu konudaki bilgiler kamuoyuna yeterince yansımadığından biz duymadık.

Bilindiği gibi devletin iki temel görevi vardır. Birincisi; milletin huzur ve güvenliği ile devletin bek’asını( devamlılığını) sağlamaktır. Devletin ikinci ve en önemli görevi; halkının refah ve mutluluğunu sağlamaktır. Refah ve mutluluk ise ekonomik faaliyetler demektir. Oysa bu dördüncü kongrede refah ve mutluluğu için çalışılacak işçi, memur, esnaf, çiftçi, emekliler, gençler yani özetle halk tam olarak temsil edilmemektedir. Birilerinin bu geniş halk kesimleri adına karar almasını düşünmek olaylara yanlış gözlükle bakmak demektir.

Nitekim bu toplantının birinci gününde devlet büyüklerimizin yaptığı konuşmalardan kongrenin ekonomik değil, politik bir ortamda ceryan edeceği ve bu yüzden sonuçlarının de ekonomik değil, politik olacağı anlaşılmıştır.

Denilebilir ki trilyonlarca para harcanarak hazırlanan Dördüncü Türkiye İktisat Kongresi gayri millidir, uluslararası niteliktedir ve bizim kontrolümüzde değildir. Bu kongre bize yol gösterecek, bize akıl verecek IMF, Dünya Bankası ve OECD üyelerinin ders vereceği bir ortam haline dönüşmüştür.

Uzun lafın kısası, Türklerin uzun vadeli kalkınma stratejilerini tartışacakları bu kongrede gerçek Türk bilim adamları, Türk Planlamacıları ve Türk Ekonomistleri ile düzeltilecek ekonomiden yarar görecek halk temsilcileri yoktur.

Meydanda görülen IMF Başkan Yardımcısı, OECD Genel Sekreteri, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı ilebu kuruluşların çok sayıdaki temsilcileri, tanınmış politikacılarımız, yüksek bürokratlarımız ile hükümete yakın iş çevrelerinin katıldığı bu kongreden Türkiye için yararlı ve uygulanabilir sonuçlar çıkmaz.

Bu durumda halkımızın umutlarının gerçekleşmesi, ne zaman toplanacağı belli olmayan Beşinci Türkiye İktisat Kongresine kalıyor.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
9 Mayıs 2004 Pazar

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale