12 EYLÜL 2024 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Ne olacak bu KKTC'nin hali? Haydar Aliyev de sözünden caydı
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 2 Mayıs 2004 Pazar 



Geleceğin yüksek ufuklarından doğmaya başlayan güneş, asırlardan beri ıstırap çeken milletlerin talihidir. Bu talihin artık bir daha siyah bulutlara bürünmemesi, milletlerin ve onların önderlerinin dikkat ve fedakarlığına bağlıdır.
(Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1928)

18 NİSAN tarihli yazımda KKTC’nin tanınmamasının sebeplerini açıklamış ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham ALİEV’in tanınma yolundaki sözlerinin anlamını irdelemiştim. O gün yazdıklarım ne yazık ki bugün doğrulandı.

Referandumun üzerinden bir hafta geçti. Başbakan ve Dışişleri Bakanımız Türk tarafından ‘EVET’, Rum tarafından ‘HAYIR’ çıktığı takdirde bütün güçleri ile KKTC’nin tanınması için faaliyete gececeklerini vurgulamışlardı. Referandum gecesi zafer çığlıkları atanlar ile Kıbrısta çıkan sonucu, “Türk diplomasisinin son elli yıl içindeki en büyük zaferi” olarak niteleyen sayın büyüklerimiz şimdi gelinen yerde büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor olmalılar. Şu ana kadar ki gelişmeler bu büyük zaferimizin (!) bizim için gerçek bir başarı olmadığını birer birer kanıtlamaya başladılar.

Biz 18 Nisan’da ne söylemişiz onu görelim; “Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Türkiye'ye yaptığı kısa ziyarette; Kıbrıs’ta yapılacak referandumlarda KKTC’den ‘EVET’, Rum kesiminden ‘HAYIR’ çıkması halinde ülkesinin KKTC’yi tanıma sürecinde ön sırada yer alacağını söyledi.

Sayın Abdullah Gül; Aliev'in konuşmalarından çok memnun kaldığını hemen belli ederek, Türklerin ‘EVET’ Rumlar'ın ‘HAYIR’ demesi halinde ambargoların kaldırılması ve KKTC’nin tanınması için bütün dünyayı dolaşacaklarını ve buna dost ve kardeş ülkelerden başlayacaklarını ifade etti. İnsanın aklına hemen, "Neden şimdi dolaşmıyorsunuz, sizi kim engelliyor ?" sorusu geliyor.

Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ise Aliyev’in sözlerinin,"Rumlar üzerinde baskı yapacak bir beyanat olduğunu" belirtti. Denktaş, ayrıca “Kardeş milletlerimiz bizi daha önce tanımış olsalardı daha dengeli bir anlaşma yapılabilirdi.” diyerek çok geç kalındığını ima etti.

Şimdi Sayın Aliev'e sormak gerekiyor. Şimdiye kadar aklınız neredeydi? Ve dönüp hemen bizim yöneticilere sormak lazım. Ya sizin aklınız neredeydi? Biz hep Azerbaycan başta olmak üzere Orta Asya Türk Devletleri'nin bağımsızlığını ilk tanıyan ve bu kardeş ülkeler ile ilk defa karşılıklı büyükelçilik açan ülke olarak övünüyoruz.

Şimdi de 1991 li yılların sayın yöneticilerine soruyorum; Neden Azerbaycan'ın bağımsızlığını tanırken, " Biz sizi tanırız. Ancak siz de dost ve kardeş KKTC 'ni tanıyacaksınız. Aksi halde sizi tanımayız" diyemediniz. Ve bu sözleri neden dost ve kardeş diğer Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine söylemediniz.? Bunlar bugün Kıbrıs ile ilgili politikalarını eleştirdiğimiz AK Parti yönetiminden önceki yöneticilerimizin affedilmez hatalarıdır.”

Peki ne oldu bu dost ve kardeş ülke Devlet Başkanı İlham Aliev’in sözleri. Buna 30 Nisan 2004 tarihli gazete haberleri cevap veriyor. “Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne, KKTC milletvekillerinin bağımsız katılımını sağlayacak tasarı reddedildi. AKPM’de dün yapılan oturumda, KKTC milletvekillerinin AKPM genel kurul ve komite toplantılarına 1964’ten beri ilk kez katılmalarına olanak sağlayacak raporun reddedilmesinde, Azerbaycan’ı temsil eden milletvekillerinin büyük rolü oldu.

Oylama sırasında, Azerbaycan’ı temsil eden 6 asil ve 2 yedek parlamenter kurulda yer almadı. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in resmi ziyaret nedeniyle Strasbourg’daki AKPM’de bulunmasını gerekçe gösteren parlamenterlerin oylamaya katılmadığı gözlendi.

AKPM’deki Kıbrıs görüşmeleri öncesinde bir basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, kendini savunarak; ‘Referandumda Rum kesiminden hayır çıkarsa KKTC’yi tanırız demedim’ ifadesini kullandı. Aliyev adına günün ilk ihaneti olarak adlandırılabilecek bu durum, basın toplantısında bir soruyla gündeme geldi. Aliyev, ‘Türkiye’de dile getirdiğimiz, kuzeyde evet, güneyde hayır çıkarsa yeni bir siyasi ortamın oluşacağıydı. Uluslararası kurumların tavrını ilk benimseyenlerden birinin Azerbaycan olacağını söyledik” dedi.

Devletlerin milletleri arasında dostluk ve kardeşlik olabilir. Bu çok doğaldır. Ama devletler arasındaki ilişkilerde daima karşılıklı çıkarlar ön planda tutulur. Yine devletler arasındaki ilişkilerde en doğal haklardan biri de “Size yapılan muameleye derhal ve ayni şekilde mukabele etmektir. Yani ayniyle karşılık vermektir.” Şimdi burada Türk Hükümetine görev düşmektedir. Derhal Azerbaycan üst yönetimine bu davranışın gerekçesi sorulmalı ve mutlaka anlayacakları tarzda sert tavır konulmalıdır.

Referandum sonrası KKTC siyasi düzeni tepetaklak olmuştur. Her alanda bir başı bozukluk hakimdir. Evet’çiler ve Hayır’cılar adeta düşman kamplara bölünmüştür. Devletin başı olan Cumhurbaşkanı büyük saldırıların hedefi olmaktadır. Referandum adına kendi Anayasalarını ihlal eden Başbakan Talat ve CTP ekibi bakalım bu kargaşanın altından nasıl çıkacaktır. % 65 oranındaki EVET’çi takımı ortadan kalkan Annan Planı’nı tek taraflı olarak uygulayacaklarını vurgulayarak, EVET ile KKTC’nin tarih olduğunu, kendilerinin Kurucu Türk Devletini temsil ettiği gibi garip bir saplantı ile hareket etmektedirler. Halk içinde yaygın söylentilere göre AK Parti desteği ile sağ eğilimli bir parti kurulması için KKTC’deki sağ partilerden milletvekili satın alınmaya başlanmıştır. Yani kaynayan kazanın altındaki ateş çoğaltılmıştır.

Oysa bu safhada yapılacak tek şey vardır. O’da KKTC’nin Türkiye dışındaki ülkelerce tanınmasının sağlanmasıdır.Türkiye Cumhuriyeti bütün gücünü kullanarak, Siyasi partileri, üniversiteleri, sivil toplum kuruluşları ile ve bizzat parlamenterleri ile planlı şekilde KKTC’nin tanınması için atağa geçmelidir. Bu maksatla her yol denenmelidir.

Tanınma konusunda muhatap ülkelerden kabul yönünde bir istek alınamadığı takdirde tutulacak yol; KKTC ile Türkiye’yi bir Federasyon çatısı altında birleştirmektir. Bunun için iki tarafın meclislerince karar alınması kafi olacaktır. Bu şekilde Türkiye’yi tanıyanlar otomatik olarak KKTC’ni de tanımış olacaklardır.

Türkiye, ÇÖZÜM adına yapabileceğinin azamisini yapmış, verebileceği bütün tavizleri vermiş, fakat bu iyi niyeti karşılık görmemiştir. Karşı taraf Türklerle bir arada yaşamak istemediğini, oylarıyla dünyanın hakemliğinde alenen beyan etmiştir. Şimdi artık Türkiye’nin 200.000 soydaşının yaşadığı KKTC’nin kalkınma ve güçlenmesi hareketini başkalarından bekleme lüksü kalmamıştır.

Türkiye bu küçük ülkeyi abâd etmek, halkını mutlu ve müreffeh kılmakla yükümlüdür. Fakat bunun için geçen 30 yılın acı tecrübelerinden ders alınmalıdır. Şimdiye kadar olduğu gibi, halkı adeta isyan derecesine getiren yolsuzluk, adaletsizlik ve suistimallere asla müsamaha gösterilmemelidir.

Şimdi halâ yeni Referandumlardan ve Rumlar’la birarada yaşama hevesi ile ortaya atılan görüşlere de şiddetle “DUR” denilmelidir.

Rum’ların himayesinde yaşamayı kabul eden gafillere değil, KKTC’ye sahip çıkılmalıdır. Bu Atatürk Türkiyesinin vazgeçilemez görevidir.



Dr. Tahir Tamer Kumkale
2 Mayıs 2004 Pazar

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale