Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Rusya Federasyonu'na dikkat etmeliyiz... |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Yeni Türkiye'nin takip edeceği siyaset, belirsiz ve keyfi olamaz. Bizim siyasetimiz, mutlaka milletin kabiliyet ve ihtiyacıyla mütenasip olacaktır. Artık yeni Türkiye'nin devlet siyaseti, milli sınırları dahilinde egemenliğine dayanarak bağımsız yaşamaktır. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1923)
Sovyetler Birliğinin dağılmasını müteakip Rusya Federasyonu elinde kalan unsurlarla soğuk savaş döneminin büyük gücünün mirasçısı olarak 12 yıldır ayakta kalma mücadelesi veriyor. Komünizmden kapitalizme geçişte çöken ekonomisini yeterli insan gücünü kullanarak düzeltme gayretleri gösteriyor.
Komüznizmin çöküşü ile birlikte bir anda her sahada iflas eden Rusya Federasyonu Putin ile birlikte büyük bir atağa geçti. Kendi içinde toparlanırken, eski SSCB içinden çıkan devletleri Bağımsız Devletler Topluluğu çatısı altında yeniden bir araya getirme çabalarını da hiç bırakmadı. Kendi içinde toparlanma çalışmaları yaparken bir yandan da batılı devletler ve ulslararası teşkilatlar ile en üst düzeyde ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. ABD başta olmak üzere batılı devletlerin yardımıyla Kapitalist sisteme geçişin yaralarını sarmaya çalışan Rusya bir dünya devleti olduğunun bilinci ile doğrudan dahil olmasa bile küreselleşme adı altındaki emperyalist yayılmayı takip ettiğini de gösteriyor.
Ekonomisi halen batıya bağlı olsa da Rusya halâ dev bir dünya gücü. BM Güvenlik Konseyi karar mekanizmasında Veto Hakkı olan beş ülkeden biri. Bunun yanında SSCB'nin muhteşem Kızıl Ordusunun bugün gölgesi kalmasına rağmen halen ABD'den sonra Nükleer Silah sistemlerini kontrol edebilen ikinci güç olma durumunu da muhafaza ediyor.
Kafkaslarda SSCB'den sonra kurulan Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan dolayısıyla bugün artı Rusya sınır komşumuz değil. Fakat Rusya'ya bir bölge ülkesi olarak ve Türk Dünyası ile olan ilişkilerini de gözönüne alarak baktığımızda Türkiye için daima gözönünde bulundurulması gereken önemli ülkelerin başında yer aldığını görürüz. Rusya'nın Büyük Petro zamanından beri devam eden "Sıcak denizlere inme" politikası devam ediyor. Yalnız mevcut ekonomik durumu bu konuda daha bir müddet sessiz kalmasını zorunlu kılıyor.
Türkiye bir bölge ülkesi olarak söz sahibi olmak istiyorsa öncelikli olarak Rusya ile ilişkilerini en üst düzeyde tutmak ve gerekirse Stratejik ortaklık seviyesinde bu ilişkiyi güçlendirmek durumundadır. Bu birlikteliğe Türkiye kadar Rusya'nın da ihtiyacı vardır. Çünkü bölgemizde paylaşacağımız pek çok ortak taraf mevcuttur. Rusya artık eskisi gibi olmadığını, Rusya'yı dikkate almadan Ortadoğu politikalarında ABD ve AB'nin tek taraflı olarak inisiyatif alamayacağını Kıbrıs için toplanan son Güvenlik Konseyi Toplantısında kararı veto ederek göstermiştir. Putin'in liderliği altında süratle kalkınıp güçlenen ve eski SSCB'den kaybettiklerinin peşine düşecek kadar kendini güçlü hisseden Rusya 12 yıllık suskunluğunu bozmuştur. Putin uluslarası arenada kendini gösterebileceği bir imkan arıyordu. Sonunda bu fırsatı VETO olayında kullandı. Rusya, bu davranışı ile; "Ben izin vermediğim takdirde Akdeniz'in bu en önemli, adasında kendi başınıza karar alıp oldu-bitti yapamazsınız" dedi.
Rusya giderek güçleniyor. Gücünü batılı ülkelerle yaptığı ikili antlaşmalarla pekiştiriyor. Nitekim İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'yi 20-21 Nisan 2004 tarihleri arasında konuk etmiştir. 20 Nisan'da Başbakan Mikhail Fradkov Rusya Federasyonu'ndaki ilk İtalyan Bankası olan Banka Intesa'nın Moskova şubesinin resmi açılışını gerçekleştirmiştir. Aslında İtalya'nın en büyük bankası olan Bank Intesa Moskova'da faaliyetlerine Aralık 2003'ten beri devam etmektedir.
Başbakan Berlusconi, Devlet Başkanı Vladimir Putin ile birlikte 21 Nisan'da Moskova'nın 350 km. Güneybatısında bulunan Lipetsk kentine giderek İtalyan Merloni firmasının yaptığı ikinci çamaşır makinesi fabrikasının açılışını da yapmıştır. Merloni firması dev bir kuruluştur ve bugün Rusya Federasyonu'nun beyaz eşya pazarının yüzde 36'sına sahiptir. Açılış sonrası Berlusconi SU-27SM askeri uçaklarının gerçekleştirdiği gösteri uçuşlarını da izlemiştir.
Berlusconi-Putin görüşmelerinin ana konusu ekonomi olmuştur. Bunun yanında Uluslar arası terörizm, Irak Savaşı, AB ve NATO ile ilişkileri, Rusya Federasyonu vatandaşları için İtalyan vizesinin kolaylaştırılması gibi husularında etraflıca görüşüldüğü basında detaylı yer almıştır.
Yine basına yansıyan haberlere göre Berlusconi 'nin Moskova ziyaretinin ana sebeplerinden birinin de İtalya'nın Irakta yaşadığı rehine krizi için Rusya'dan yardım istemek olduğudur. İtalya, Moskova'nın halen Irak'taki direnişçiler üzerinde büyük etkisi olduğuna inanmaktadır. Çünkü Rusya Federasyonu'nun Iraklı direnişçiler üzerinde ağırlığının bulunduğu 3 Rus ve 5 Ukraynalı rehinenin Iraklı direnişçiler tarafından alıkonulması sırasında ortaya çıkmıştır. Moskova'nın ağırlığını koyması sonucu rehineler serbest bırakılmış ve direnişçiler "hata yaptıklarını, yanlış rehine aldıklarını" açıklamak zorunda kalmışlardır. Nitekim bu örnekten dolayı, olayı müteakip İtalya İçişleri Bakanı Pizanu ile Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı İvanov arasında Kasım 2003 tarihinde Terör ile Ortak Mücadele anlaşması imzalanmıştır. İşte şimdi bu anlaşmaya dayanarak Berlusconi'nin Putin'den destek istediği bildirilmektedir.
Daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Saddam'ın istihbarat belgeleri Amerikan işgalinin tamamlandığı günlerde Rusya'nın Irak Büyükelçisi kanalı ile Suriye üzerinden Moskova'ya götürülmüş ve ABD'nin bu operasyonu engellemek için yaptığı girişimler başarısız kalmıştır.
Sonuç olarak; Rusya halâ vardır. Suriye'de, Irak'ta, Mısır'da, Kıbrıs Rum kesiminde bıraktığı unsurları ile Rus milli çıkarları doğrultusunda çalışmalarına devam etmektedir. ABD yakın gelecekte bu bölgede yalnız olmadığını anlayacaktır. Rusya'yı da mutlaka dikkate almak zorunda kalacaktır.
Türkiye'nin bir bölge ülkesi olarak Rusya Federasyonu ile çıkarları örtüşmektedir. Birlikte ve dayanışma içinde bulunmalarında sayısız faydalar vardır. Yöneticilerimiz Rusya'nın var olduğunu hatırlamalıdır. Ve artık dış ilişkilerimizde ağırlıklı yerinin olması gerektiğini anlamalıdır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 28 Nisan 2004 Çarşamba |
|
|