Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Küresel güçlerin çekim merkezi Kıbrıs'da sona doğru... |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Geleceğin yüksek ufuklarından doğmaya başlayan güneş, asırlardan beri ıstırap çeken milletlerin talihidir. Bu talihin artık bir daha siyah bulutlara bürünmemesi, milletlerin ve onların önderlerinin dikkat ve fedakarlığına bağlıdır. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1928)
Her Hayır'da bir hayır vardır...
Sayın Başbakan Erdoğan AK Parti Antalya kampında milletvekillerine yaptığı konuşmada Kıbrıs'ta gelinen noktayı büyük bir başarı olarak takdim etti. Bir gün önce TBMM'de ayni kişilere konuşan KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş'ın çok büyük bir yanılgı içinde bulunduğunu eklemeyi de ihmal etmedi. Herhalde öyledir. Biz anlayamıyoruz demek ki. Bu nasıl bir başarı ki; sadece AK Parti ve CTP ekibine görünüyor. Cumhurbaşkanı Sezer ve Genelkurmay Başkanı Özkök dahil başkaları göremiyor.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Türkiye'ye yaptığı kısa ziyarette; Kıbrıs’ta yapılacak referandumlarda KKTC’den ‘EVET’, Rum kesiminden ‘HAYIR’ çıkması halinde ülkesinin KKTC’yi tanıma sürecinde ön sırada yer alacağını söyledi. Aslında Aliev'in bu söylemleri de bizim boyalı basının ön plana çıkardığı Bayan Aliev'in mini eteği ve modern görünüşüyle ilgili haberlerin yanında çok gerilerde kaldı ama, neyse buna da şükür.
Sayın Abdullah Gül; Aliev'in konuşmalarından çok memnun kaldığını hemen belli ederek, Türklerin ‘EVET’ Rumlar'ın ‘HAYIR’ demesi halinde ambargoların kaldırılması ve KKTC’nin tanınması için bütün dünyayı dolaşacaklarını ve buna dost ve kardeş ülkelerden başlayacaklarını ifade etti.İnsanın aklına hemen, "Neden şimdi dolaşmıyorsunuz, sizi kim engelliyor ?" sorusu geliyor.
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ise Aliyev’in sözlerinin,"Rumlar üzerinde baskı yapacak bir beyanat olduğunu" belirtti. Denktaş, ayrıca “Kardeş milletlerimiz bizi daha önce tanımış olsalardı daha dengeli bir anlaşma yapılabilirdi.” diyerek çok geç kalındığını ima etti.
Şimdi Sayın Aliev'e sormak gerekiyor. Şimdiye kadar aklınız neredeydi? Ve dönüp hemen bizim yöneticilere sormak lazım. Ya sizin aklınız neredeydi? Biz hep Azerbaycan başta olmak üzere Orta Asya Türk Devletleri'nin bağımsızlığını ilk tanıyan ve bu kardeş ülkeler ile ilk defa karşılıklı büyükelçilik açan ülke olarak övünüyoruz.
Şimdi soruyorum 1991 li yılların sayın yöneticilerine ; Neden Azerbaycan'ın bağımsızlığını tanırken, " Biz sizi tanırız. Ancak siz de dost ve kardeş KKTC 'ni tanıyacaksınız. Aksi halde sizi tanımayız" diyemediniz. Ve bu sözleri neden dost ve kardeş diğer Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine söylemediniz.? Bunlar bugün Kıbrıs ile ilgili politikalarını eleştirdiğimiz AK Parti yönetiminden önceki yöneticilerimizin affedilmez hatalarıdır...
AK Partinin KKTC Türk Toplumunu kayıtsız ve şartsız Helenizm'in kucağına teslim etme görüntüsünün sakıncaları kadar geçmişte yapılanların da yanlış olduğunu ortaya koymak için bunları söylüyorum.
Bugün haklı olarak KKTC'deki kötü yönetimden dolayı Sayın Denktaş eleştirilmektedir. Gerçekten bugün Kıbrıs Türk Toplumunda yönetime karşı huzursuzluk ve güvensizlik varsa bunda 30 yıldır devletin başında olan Denktaş Beyin'de kusurları olmuştur. Bu konuda hatalı olduklarını Sayın Denktaş'ta söylüyor. "Yeni nesillere milli kültür veremedik, tarihimizi öğretemedik, milli değerlere saygılı gençler yetiştiremedik. Bunlar bizim yanlışlarımızdır" diyor. Ama bugün Kıbrıs'ta halkın isyanına neden olan yönetim hatalarından Sayın Denktaş ve son 25 yıl bu ülkenin yönetimini üstlenen Sayın Derviş Eroğlu kadar müteselsil Türk hükümetleri de sorumludur. Çünkü Türkiye'ye rağmen ve desteği alınmadan KKTC'de politika üretmek mümkün değildir. 200.000 kişilik bir toplumun 35.000 askerin güvenlik şemsiyesinde yaşadığı bu adada iğneyi KKTC yöneticilerine batıracaksak, çuvaldızı da kendimize batırmamız gerekmektedir.
Aslında zaman şimdi kavga zamanı değildir. Aynen Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin yaptığı gibi birlik ve bütünlük içinde hareket ederek güçbirliği oluşturma zamanıdır.
Uzun lafın kısası. Bugün KKTC'ni Türkiye'den başka tanıyan yoksa bu konudaki suçun çoğu Türkiye'nindir. Türkiye eğer gerçekten istese ve bu konuda ciddi atılımlar yapsaydı, KKTC bugün bütün dünyanın tanıdığı bir refah ülkesi olurdu. Ama görünen o ki, 1 Mayıs'tan sonra dünya artık KKTC'yi tanıyacaktır. Bu münbit ve zengin topraklar iyi yönetildiği takdirde, hiç bir desteğe talip olmadan ve dış yardıma ihtiyaç duymadan kendi imkanlarıyla çok müreffeh bir hale gelebilecektir. Turizm, çiçekçilik, balıkçılık, yatçılık, narenciye üretimi, ve üniversiteler bu ülke insanını dünyanın en zengin toplumu haline dönüştürecektir.
1 Mayıs'tan sonrası iddia edildiği gibi kaos değildir. Asıl şimdi yaşanan belirsizlik ortamı tam bir kaostur. Bugün Kuzey Kıbrıs'ta bütün organları ile çalışan bir devlet vardır. Bu devletin iyi yönetilememesi onun ortadan kaldırılması için gerekçe olamaz. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde halk kendini kötü yönetenleri sandıkta kovar. Yerine iyi yönetecekleri getirir. Umut ediyorum ki KKTC halkı; kanla, canla kazandıkları hürriyetlerini bir kaç baldırı çıplak, cebi ve kafası aşırı doldurulmuş kişinin kuru gürültüsüne teslim etmeyecektir. Devletine, bayrağına ve şehit kanı ile vatanlaşmış topraklarına sahip çıkacaktır.
AB ise Kıbrıs Rum kesimini 1960 Antlaşmaları hilafına adanın tamamını temsilen içine almasının cezasını çekecektir. Bekleyip göreceğiz.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 18 Nisan 2004 Pazar |
|
|