Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
ABD Kafkaslar'daki politikalarını geliştiriyor |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Felâket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1920)
Kafkas Dağlarının güneyi ile Hazar Denizinin her iki yakası Türkiye için çok önemli ve dikkatle takip edilmesi gereken bölgeler. Çünkü Türk Dünyası ile olan bağlantımız bu bölge üzerinden yapılıyor. Bir bakıma Türk Dünyası batıya bu bölge üzerinden bağlanıyor. Buradaki gelişmeler bizi doğrudan ilgilendiriyor. Bölge bütünüyle Türkiye’nin arka bahçesidir, ilgi ve tesir sahamız içindedir. Bu yüzden bizim dışımızda bu bölgede meydana gelmesi muhtemel yeni yapılanmalara uzak ve ilgisiz kalmamız düşünülemez.
Kafkaslar ve Hazar kıyıları bizim olduğu kadar Büyük Ortadoğu Projesi ile dünyayı yeniden yapılandırmak isteyen ABD için de çok önem arzediyor. ABD’nin hedef aldığı dünya hakimiyetinin gerçekleşmesi için bu bölgede konuşlanmaya şiddetle ihtiyacı var. Nitekim ABD’nin önce Afganistan’ın işgali ve bilahare Irak’ın İşgali ile yerleştiği bölgedeki çalışmaları giderek hız kazanıyor.
ABD’nin Gürcistana Şubat 2002’de gönderdiği askeri birlikleri güçlendiriliyor. Şevarnadze yönetiminin kansız bir meclis darbesi ile devrilmesini müteakip bu ülke ile ikili ilişkilerin en üst düzeye çıkartılma gayretleri artarak sürüyor.
ABD yönetimi bölgeye yerleşmesinin başlıca sebeplerinden biri olarak Hazar çevresi petrollerinin batıya akışını sağlayan boru hatlarının, bir başka deyişle enerji nakil yollarının güvenliğini sağlamak olduğunu saklamıyor. Bugün ABD; Rusya Federasyonu, AB ve İran ile petrol nakli konusunda girdiği mücadeleyi kazanmış, bu ezeli rakiplerini geri planda tutarak bölgede kontrolü tam olarak kendi lehine çevirmiştir. Bugün yapılan çalışmalar aslında bu bölgede yapılanmaları için gerçekleştirecekleri uzun vadeli bir proğramın başlangıcı olarak değerlendirilebilir.
ABD, Ortadoğu petrollerini Irak işgali ile kontrol altına almıştır. Şimdi Hazar çevresi petrollerini kontrol altına alarak petrol ticaretindeki alternatif seçenekleri ortadan kaldırıp piyasanın tek hakim devleti durumuna geçmek istemektedir. Bu dünyaya sahip olmak isteyen ülkeler için ulaşılması gereken önemli bir hedeftir.
Hazar çevresi petrolleri ABD kadar ve hatta ondan daha çok İsrail için önem taşımaktadır. Arap dünyası ile kavgalı olan İsraile karşı Ortadoğu petrollerinin hakiki sahipleri olan Arap dünyası petrolü her zaman bir silah gibi kullanabilirler. İşte bu yüzden Hazar petrollerinin Kafkasya üzerinden Yumurtalık bölgesine inmesi İsrail için de hayati önem taşımaktadır. Şu anda Rusya’ya müzahir Ermenistan dışında ABD yönetimi Kafkas devletleriyle büyük petrol şirketlerini de kullanarak çok sıkı ilişkiler içine girmiştir.
ABD’nin Kafkas ülkeleri içinde en fazla müzahir olduğu ve ilişkilerini arttırmaya çalıştığı ülke Azerbaycan'dır. Azerbaycan yönetimi de İlham Aliyev ile birlikte ABD ile her alanda ilişkileri geliştirme gayretleri içine girmiştir. Bu arada ülkeler arasında askeri üst düzey ilişkiler giderek yoğunlaşmaktadır. Nitekim 21-27 Mart tarihleri arasında Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Ebiyev Rumsfeld’in daveti üzerine ABD’ye gitmiştir. Sefer Ebiyev’in ziyareti sırasında üst düzey askeri temsilcilerle temas edilmiş ve iki ülke silahlı kuvvetlerinin işbirliği yapabileceği alanlar üzerinde görüş alışverişinde bulunulmuştur. Bu arada Azerbaycan subaylarının ABD’de eğitim görmesi hususunda prensipler üzerinde anlaşılmıştır.
Bilindiği gibi Türkiye ve Azerbaycan arasında yapılan askeri işbirliği antlaşması çerçevesinde bu ülkenin her sınıftan askeri personeli Türk Silahlı Kuvvetlerinin okul ve eğitim merkezlerinde eğitim ve öğrenim görmektedir. Ayrıca bu ülkeye gönderilen Türk Askeri Yardım Heyetleri Azeri birliklerinin teşkilatlanma ve eğitimleri konusunda bizzat yerinde destek vermişlerdir. Tamamen Türk subayları tarafından oluşturulan Harbokulu Azeri personelin yetişmesini müteakip bu ülke personeline devredilmiştir. Bütün bunlar Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerine NATO standartlarında bir eğitim ve öğretim verilmesi anlamına da gelmektedir. İşte şimdi benzeri çalışmaları ABD'nin vermesi gündeme gelmiştir.
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev “Bölgenin güvenliği açısından ABD ile işbirliği Azerbaycan çok önemlidir. Ülkemiz ABD’nin anti-terör müttefikidir. İşbirliğimiz petrol boru hatlarının güvenliği için devam edilecektir.” şeklinde açıklaması ile konuya verdiği önemi vurgulamıştır. ABD yönetimi Azerbaycanla ilişikilerini NATO şemsiyesi altında geliştirmek gibi bir strateji de uygulamaktadır. Nitekim, NATO’nun bu yıl içinde Barış İçin Ortaklık Programı kapsamında 17 üye ülkenin katılımıyla gerçekleştirilecek “COOPERATIVE BEST EFFORT 2004” Tatbikatı'nın Bakü’de yapılması planlanmıştır.
ABD yönetimi şimdi gayretlerini Azerbaycan toprakları üzerinde askeri üs elde etmek üzerine yoğunlaştırmıştır. Burada üs kurmanın ABD'ne çok yönlü faydası olacağı düşünülmektedir. Bunlardan birincisi Hazar çevresi petrol ve doğal gazının üretim ve naklindeki güvenliğinin sağlanmasıdır. İkincisi, bölgede en büyük düşmanı olarak gördüğü ve sıranın kendisine geldiğini deklere ettiği İran topraklarının kuzeyden kuşatılmasıdır. Batıdan Irak ile kuşatılan İran kuzeyden de Azerbaycan üzerinden kuşatılınca iki cephede savaşa zorlanarak savunma gücü azaltılmış olacaktır. Bir diğer amacı ise bölgenin eski hakimi olan ve Putin'in yönetiminde her geçen gün güçlenen Rusya Federasyonu'nun Hazar ve Ortadoğu petrollerine ulaşacağı yolların kesilmesidir. Doğal olarak buna Türkiye'nin Asya Türk Cumhuriyetleri ile olan ilişkisinin kesilmesini de eklemek gerekecektir.
ABD ile Azerbaycan arasındaki askeri ilişkiler çerçevesinde Bush yönetimi Azerbaycan’daki askeri üslere Amerikan ordusunu yerleştirmek konusunda ortamı görmek ve ön keşif yapmak üzere 12-13 Mart tarihlerinde ABD’nin Avrupa Ordusu Komutanı Orgeneral Charles Wald'ı Azerbaycana göndermiştir. Ermenistanı ziyaret ederek 27 Mart’ta Erivan’dan Bakü’ye geçen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage konuya ilişkin yapılabilecekleri tesbit etmiş fakat kamuoyuna şimdilik üsler konusunda resmi bir açıklama yapılmamıştır.
Üslerin tesisinden önce Ermenistan-Azerbaycan arasındaki Karabağ sorunu ile Azerbaycan topraklarındaki Ermeni işgalinin çözülmesi gerekmektedir. Bu konu yüzünden ABD yönetimi her iki tarafı dinleyip bu sorunun nasıl aşılabileceğini araştırmaktadır. Sorun çözülmeden gerek üsler ve gerekse diğer askeri ilişkilerin sağlıklı bir şekilde geliştirilemeyeceğini görmüşlerdir. Azerbaycan ordıusuna yapılacak ABD ve NATO katkısının bölgedeki güç dengelerini etkileyeceğini hesabeden ABD tarafı şimdi hem Rusyanın desteğini alan Ermenistanı ve hemde topraklarına muhtaç olduğu Azerbaycan ilişkilerini dengeli tutmaya çalışmakta sorunun çözüm yollarını bulmaya çalışmaktadır.
1992 yılından günümüze kadar ABD’den aldığı toplam 1. 2 milyar Dolarlık yardım ile Ermenistan İsrail’den sonra bölgede en fazla ABD yardımı alan ülke olmuştur. Bağımsızlığını takiben ciddi ekonomik sorunlarla karşılaşan Ermenistan için ABD’nin yaptığı yardımlar çok önemlidir. 2003 yılından itibaren ABD, Ermenistan ekonomisindeki gelişmeleri göz önünde bulundurarak, Ermenistan’a yapılan yardımlarda kısıtlamalar yapmıştır. ABD 2005 yılı bütçe taslağında Ermenistan’a yapılacak yardım miktarını 62 milyon Dolar olarak belirlenmiştir. Bu meblağ 2003 yılında yapılan yardımdan 13 milyon Dolar daha azdır. 2005 yılı bütçesinde Ermenistan’a yapılan yardımlar azalırken Gürcistan ve Azerbaycan’a yapılan yardımlar artırılmıştır. Güney Kafkasya ülkeleri askeri yardım programına göre 2005 yılında Ermenistan’a 2 milyon Dolar yardım alırken Gürcistan 8 ve Azerbaycan 12 Milyon Dolar yardım alacaktır.
Şurası bir gerçek ki ABD'nin Kafkasya'ya ilgisinin giderek arttığı yapılan çok üst düzey askeri ziyaretlerle iyice açığa çıkmıştır. Bu ilginin sebebinin, Büyük Ortadoğu Projesinin tahakkukunda Kafkas ülkelerinin konumları dolayıyla kazandıkları önem yanında Avrupa Birliğinin ve gittikçe gücünü arttıran Rusya Federasyonu'nun bu bölge ile olan ilişkisinin önünü kesmek olduğunu söyleyebiliriz.
Bugün doğu sınırlarımızın hemen ötesinde Güney Kafkasya ülkelerinde yaşananlar Türkiye için tehlikeli olabilecek gelişmelerdir. Biz sadece seyretmekle yetiniyoruz. Dünyanın doğal güç kaynaklarının önemli bölümünü elinde bulunduran Türk Dünyasına bağlanmamızın en kısa yolunun bünyesinde pek çok Türk boyunu bulunduran Güney Kafkasya üzerinden olacağını biliyoruz. Ve yine bu toprakların Çar Büyük Petro’nun değişmeyen vasiyetinde bildirdiği, “Sıcak Denizlere inme” yolunun üzerinde bulunduğunu, Ortadoğu da petrol bulununca ve bu bölge dünya enerji nakil yollarını da üzerinde taşıyan bir nitelik kazanınca Çar Petro’ nun vasiyetinin geçerliğinin arttığını, Rusya Devlet Başkanı Putin’in iktidara gelir gelmez Kafkasya politikalarına ağırlık verdiğini ve bu bölgedeki Rus Milli menfaatleri için asla taviz vermeyen bir tutum içine girdiğini de görüyoruz.
Kafkaslar; Türkiye için stratejik değere sahiptir. Türkiye, Cumhuriyet döneminde ilk defa bir Türk Cumhuriyeti ile yani Azerbaycan ile sınır komşusu olmuştur. Dilucu bölgesinde Aras Nehri üzerinde yapılan köprü ile karadan kendini önce Azerbaycan’a, Azerbaycan vasıtasıyla da Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine bağlamıştır. Türkiye eline geçen bu imkanı kendi güvenliği açısından en iyi şekilde korumak zorundadır. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye'nin bağlantısını sağlayan yollardan en güvenir olanı Azerbaycan üzerinden geçen yoldur. Türkiye Türkçesi ile anlaşabileceğimiz tek ülke olan Azerbaycan Orta Asya Türkleri ile ilişkilerimizde bağlantı noktasıdır. Bu bakımdan Türkiye’nin bölgedeki politikası Azerbaycan’ı her alanda güçlendirmek ve bu kardeş ülke ile ilişkileri en üst düzeyde tutmak olmalıdır.
ABD’nin Azerbaycan’da askeri üs kurması yolundaki çalışmaları bizim için çok ciddi ve çok önemli bir gelişmedir. ABD’nin Azerbaycan’da askeri üs kurma isteği dünya hakimiyeti yolunda ilerleyen bu ülke de için stratejik bir gelişmedir. Dünya güç dengelerini değiştirebilecek kadar önem taşımaktadır. Eğer ABD, Azerbaycan’da askeri üs edinirse Kafkasya’nın büyük bir bölümünü ve Hazar Denizi çevresini kontrol edecek, Rusya'yı, İran’ı ve Avrupa Birliğini bölgeden daha da uzaklaşmaya zorlayacaktır. Bu durum ise Kafkasya’daki askeri ve siyasi dengeleri ABD yönünde değiştirecektir.
Sonuç olarak şimdi Azerbaycan; TÜRKİYE için olduğu kadar ABD, AB; RUSYA ve İran içinde önemlidir. Bu bakımdan Türkiye’nin Azerbaycan ile ilişkilerinin temelinde AB, İran, Rusya ve nihayet ABD ile olan ikili ilişkileri ve bu ilişkilerde kurulacak denge yatmaktadır. Bu dengeyi sağlayıp, bundan yararlanmak Türk politikasının ana hedefi olmalıdır. Bu dengenin kurulmasına yönelik üreteceğimiz politikalar ile gelecek elli yıla damgamızı vurabilir veya bu dengeler arasında ezilerek saf dışı kalabiliriz.
Oysa Türkiye bugün bu gelişmelerin tamamen dışında AB'den tarih almak ve Kıbrıs konusuna kilitlenmiştir. Atatürk'ün hedef olarak gösterdiği Türk Cumhuriyetleri teker teker elimizden kaçmaktadır.
Buna dur denilmeli ve Azerbaycan başta olmak üzere Türk Cumhuriyetleri ile yeni politikalar geliştirilmelidir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 9 Nisan 2004 Cuma |
|
|