Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Ben bu konu ile ilgili olarak diyorum ki… (5) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
İnsanlar gariptir. Bazen en akıllılarının bile, hakikatlerin açıklığı karşısında görüşleri temelsiz ve çürük olur. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1938)
KIBRIS İÇİN AVRUPA BİRLİĞİ MÜZAKERE GRUBU KURULDU: AB’nin Güney Kıbrıs'taki temsilcisi Büyükelçi Adrian van der Meer, "AB Komisyonu'nun, Annan Planı'ndaki ekonomik konularda ve yasalarının yazılıp uygulanmasında yardımcı olacak, uzmanlardan oluşan bir ekip oluşturduğunu, Kofi Annan’ın çabalarına tam destek verdiklerini ve her ne zaman yardıma ihtiyaç duyulursa, AB Komisyonunun yardıma hazır bulunduğunu” bildirdi.
KKTC topraklarında bir buçuk saate bir uçtan bir uca gidebiliyorsunuz. 200.000 kişinin yaşadığı bu topraklarda her kez birbirini tanıyor. Kimsenin gizli-saklı bir şey yapması mümkün değil. Bunun yanında ada halkı hem zeki hem de okumuş insanlar. AB’ li kardeşlerimiz bu halkı kendi geri beyinli insanları ile karıştırıyor olmalılar... Çünkü KKTC halkı 14 Aralık seçimleri öncesi AB yöneticilerinin ne yaptıklarını çok yakından yaşayarak öğrendi. Bu halk onların yardım adı altında adayı biran önce Yunanistan’a hediye etmek istediklerinin farkında. AB yönetimi bu defada ayni oyunu ayni metotlarla oynuyor. Sanırım KKTC halkı AB ‘nin yardım safsatalarına kanmayacak kadar akıllandı...
* * * TÜRKİYE, KAYITLI KAÇAK CENNETİ: ATO Başkanı Sinan Aygün, ATO'nun "Sosyal Güvenlikte S.O.S" başlığıyla yayınladığı raporunda; hem SSK, hem de Emekli Sandığı'nda maaş almak için yasal boşlukların kullanıldığı sonucuna varıldığını açıkladı. Aygün;Türkiye sosyal yaralarını gölge ekonominin açıklarıyla sarmaya çalışıyor. Kaçak yaşayarak, sosyal güvenlik çemberine kaçak girerek hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Ancak ne yazık ki, bu kaçak yaşama eğilimi, halkın refah içinde yaşama hakkını sürekli geciktiriyor. Kaçak Türkiye'den sonra kayıtlı kaçak cennetine de döndük." dedi.
Sinan Aygün çok haklı. Denetimsizlik ve devlet ciddiyetinden yoksun, yeteneksiz memurların elinde memleketin geldiği durum işte bu. Eğitimsiz, kabiliyetsiz, vizyonsuz, bilgisiz, bilinçsiz ve birilerine yakın olmaktan başka bir özelliği olmayan üst düzey bürokratların iş bilmezliği sonucunda sosyal sorunları kilitlenme durumuna gelmiş Türkiye’nin bu hali gerçekten içler acısı. Bilgisayar çağında bir kişinin iki veya üç yerden maaş almasına, ölen kişinin kendisine ve yakınlarına yıllarca maaş ödenmesine başka bir ülkede rastlanır mı bilmiyorum. Ama bizde başka türlüsü olsa idi, işte o zaman şaşırmak lazımdı. Çünkü bu çarpıklıkları ülkede sağır sultanlar bile duydu. Önlemenin tek çaresi var. Oda, bürokraside adam gibi adamları istihdam etmek. Atamada yeteneği ön plana alın, göreceksiniz kısa sürede ülkede hukukun üstünlüğü geçerli kılınacaktır. Doğal olarak kayıt dışı hiçbir şey kalmayacaktır. * * * MAÇ BİLETLERİ BİRBUÇUK MİLYAR LİRA OLDU: Dünyanın en büyük dört derbisi arasında gösterilen Fenerbahçe-Galatasaray maçını izlemek isteyen taraftarlar ise karaborsacıların peşinden ayrılmadı. Kapalı tribün biletleri 1,5 milyar lira oldu.
Duyan, okuyan şaşıyor. İki yüz milyar dolar borcu olan bir ülkeyiz. Ekonomimiz iflas etmiş .Gel ey IMF ve Dünya Bankası demişiz. Bütçemizi alacaklılara teslim etmişiz. Onlarda “vur abalıya” diyerek zam üstüne zam yapıp milleti inim inim inletiyor. Bu durumda bile bir buçuk saatlik bir maçın biletine bir buçuk milyar lira veren insanlara sahibiz... Yani maçın dakikasına 16.5 milyon lira ödeyecek zenginleri olan bir ülkeyiz. Defterdar Beyi göreve davet ediyoruz. Bulun dakikası 16.5 milyona maç seyredebilecek zenginleri. Yolun bütün tüylerini... Çünkü vatandaşın yolunacak tek tüyü dahi kalmadı.
* * * ORTAÖĞRETİM 4 YIL OLACAK. PROJE 2005’DE HAYATA GEÇİRİLECEK: Milli Eğitim Bakanlığı, ortaöğretimde eğitim süresini dört yıla çıkaracak ve mesleki teknik eğitimin payını artıracak bir projeyi gelecek yıl hayata geçirmeye hazırlanıyor. 2005'te başlaması, 2009'da tamamlanması öngörülüyor.
Türkiye’de yaz boz tahtasına dönen en temel kurumumuz ne yazık ki milli eğitimimiz. Bir ülkede her şeyin iyi veya kötü olmasının tek sebebi eğitim sistemindeki liyakat veya bozukluktur. Eğitimin semeresi çok uzun vadede alınır. Yeni sistem getirmek için, bu sistemin orta ve uzun vadede ne getirip ne götüreceğinin bilimsel çalışmalarla belirlenmesi lazımdır. Oysa bizim gördüğümüz her yeni bakanın(sıkça değiştikleri malüm) kendisini göstermek için bir şeyler yapmaya kalkması eğitimi ve dolayısıyla devletin iyi işleyen bütün sistemlerini içinden çıkılmaz hale getiriyor. Ne oldu büyük yaygaralar kopartılan 8 yıllık mecburi eğitime ? Ne oldu Eğitime katkı Payı adı altında hala toplanan paralara? Bu halk artık böyle şatafatlı lâflarla getirilen proje taslaklarına artık inanmıyor. Daha inandırıcı bir şeyler bulmanız gerekiyor sayın yöneticiler...
* * * KEMAL DERVİŞ YENİ BİR PARTİ KURUYORMUŞ: Eski sol siyasetçilerden Ercan Karakaş, Seyfi Oktay, Doğan Taşdelen, Kazım Sönmez ile sanatçı Halil Ergün, 'Solda yaşanan dağınıklığın sorumlusu olamayız' diye bir bildiri yayınlayıp partilerinden istifa ettiler. Bunun üzerine gazetelerde istifacıların, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Derviş'in önderliğinde kurulacak yeni partiye katılacağı yönünde iddialar yer aldı...
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Kemal Derviş’e de bu yakışır. Apar topar kurtarıcı olarak getirildiği Dünya Bankasından Türkiye’ye adımını attığı andan itibaren bu ülkeye yaptığı kötülükleri alt alta toplarsak Guinness rekorlar kitabındaki bütün rekorlara fark attığını görürüz. Demek ki daha dağıtma, parçalama, bölme ve yok etme planları bitmedi. Kalanları bari bir araya getirelim, onları da bir çırpıda bozuversin ve yorulmasın zavallı adam. Bu son görevini de yapsın ve göğsünü gere gere ABD’ye dönsün. Catherine yengemiz de burada sıkılmıştır ne de olsa...
* * * HAYRÜNNİSA GÜL AİHM’DEKİ DAVASINI GERİ ÇEKTİ: Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) açtığı davayı geri çekme kararı aldığını belirterek, eşimden dolayı bu davada çift taraflı, yani hem davacı hem davalı konuma gelmiş bulunuyorum...Tarihsel bir süreçte, bu durumu öngörememiştik. Ben müracaat ettiğimde eşim ne Başbakan ne Başbakan Yardımcısı ne de Dışişleri Bakanı idi.. Kafanın içi değişmedikten sonra dışının değişmesi önemli değil. Demek ki kocası Başbakan yardımcısı olmasa ve yaptığının hesabını kocası değil de bir başkası verecek olsa, davasında direnmeye ve Türkiye’yi şikayete devam edecek. Hayrünnisa Gül Hanım yorumu kendisi yapmış zaten . Bize söyleyecek pek bir şey bırakmamış...
Dr. Tahir Tamer Kumkale 4 Mart 2004 Perşembe |
|
|