Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Sivil Toplum Kuruluşları ne yapıyor? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
"Bütün insanlar, bir toplumsal vücudun azalarıdır ve bu sebeple birbirine bağlıdır." (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1930)
“Sivil Toplum Kuruluşları” kavramı literatüre yeni girmiştir. Fakat insanlığın bilinen tarihinden beri bugünkü anlamı ile Sivil Toplum Kuruluşları faaliyette bulunmaktadır.
Bu kuruluşların temel işlevi; toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik etkinliklerini koordine etmek, güç birliği ve fikir birliği sağlayarak ortak eylem için insanları bir araya getirip yönlendirmektir. Bunlar; odalar, dernekler ve vakıf kuruluşları şeklinde yasalara göre teşkilatlanıp kendi tüzük ve yönetmeliklerine göre hareket eden kuruluşlardır.
Çoğunlukla milli seviyede çalışan bu kuruluşlar İkinci Dünya Harbini müteakip başlayan Soğuk Savaş ortamı ve stratejisi içinde milli vasıflarını giderek kaybetmişler ve uluslar arası bir şekil almışlardır. Kuruldukları toplumun değil bütün insanlığın ortak malı olmaya başlamışlardır.
Kitle iletişim araçlarındaki baş döndürücü gelişme ile başlayan Globalleşme süreci içinde dünya çapında Sivil Toplum Kuruluşları oluşmuş ve bu kuruluşlar ülkeler içindeki benzeri kuruluşlar ile doğrudan temas ederek onları kendi istekleri doğrultusunda yönlendirip kullanmaya başlamışlardır. Aslında bu kuruluşlar amaçları ile son derece masum ve siyaset dışı bir görüntü sergilemektedir. Onlar; toplulukların sosyal yaşamını düzenlemek , toplumdaki yani işi yapanlar ve ayni fikri savunup ayni düşünceyi paylaşanlar arasındaki dayanışmayı arttırarak birlikte hareket edip güç birliği oluşturmak gibi çok yararlı bir işlevi yerine getirdikleri iddiasındadırlar.
Gerçekten ülkemizdeki bütün sivil toplum kuruluşları kanun ve yönetmeliklere göre kurulmuştur ve devletin yasal denetimi altındadır. Fakat ne yazık ki uygulama böyle olmamaktadır. Ülkemizde milli menfaati olan dış güçler toplumun her tarafına yayılmış ve bütün kesimlerini içine alan Sivil Toplum Kuruluşlarını kendi emelleri doğrultusunda kullanmaktan çekinmemekte ve bu konuda yasal bütün boşluklardan azami istifade ederek isteklerini bunlar vasıtasıyla kolaylıkla elde edebilmektedirler.
Bilindiği gibi Sovyetler Birliğinin yıkılması ile birlikte ortaya yeni bir yöntem getirilmiştir. Dünyanın bütün ülkelerinde faaliyet gösteren büyük sermayeli çok uluslu şirketler Globalleşme ve Küreselleşme süreci içinde azami yer almışlardır. Bunlar hedef ülkelerdeki toplum yaşantısını düzenleyen milli seviye ve anlayıştaki dernek, cemiyet ve vakıfları etki altına alarak yerini bu çok uluslu şirketlerin desteklediği Sivil Toplum Kuruluşlarına dönüştürmüşlerdir.
Bu kuruluşları ayni isimlerle dünyanın her tarafında görmek mümkündür. Bu furyadan nasibini alan ülkelerin içinde ön sıralarda ülkemiz de vardır. Son on yıl içinde asırlardır toplumumuzda işlevlerini devam ettiren cemiyetler birer birer kapanırken bunların yerini ABD ve AB tarafından beslenen ve desteklenen (AB-ABD beslemeli) Sivil Toplum Kuruluşlarının aldığını söyleyebiliriz...
Çok büyük paralar ve siyasi destek sağlanarak sadece üyelerinin aidatları ve basit katkıları ile ayakta kalarak hizmet etmeye çalışan milli kuruluşlar birer birer piyasadan çekilmeye zorlandı. Bir anlamda ülkemiz Sivil Toplum Hareketi adı altında işgal edilmeye başlandı. Para ile birlikte sağlanan siyasi ve idari destek ile bu kuruluşlar kamuoyumuzu yönlendirmeye başladılar. Son yıllarda ülkemizi bölmeye ve parçalamaya çalışan bütün faaliyetlerin arkasında bu sivil toplum kuruluşlarını görmek mümkündür. Bu kuruluşlar dış destekli ve dış yönlendirmeli olduğundan faaliyetleri ile adeta ülkeyi bir yerlere pazarlıyor görüntüsü de ortaya koymaktadırlar.
İşte bunlara taze bir örnek. 18 Aralık 2003 tarihli Basın-Yayın Organlarına yansıyan haberden alıntılar;
“AB'den 13 projeye 600 bin Eura Destek verildi: Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, azınlıkların sorunları, zorunlu göç, işkenceye karşı önlemler ve farklı din grupları arasında anlayış gibi konularda proje teklifi sunan sivil toplum örgütlerinden 13'üne mali destek sağlama kararı verdi.
Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği'nin, ‘Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Girişimi’ kapsamında finanse edeceği 13 proje belli oldu. Temsilcilikten yapılan açıklamada; ‘Seçilen projelerin kapsadığı alanlar arasında, kadın ve çocuk hakları ve dezavantajlı grupların hakları da dahil olmak üzere insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, ayrımcılıkla mücadele tedbirleri ve kültürel çeşitliliğin korunması ve ona saygı gösterilmesi yer alıyor.’ denildi.
Proje teklifleri kabul edilen sivil toplum örgütleri şöyle: Türkiye Yeniden Çocuklara Özgürlük Vakfı, Perajans İletişim ve Yayıncılık, İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi, Mazlum-Der, Göç Edenler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Göç-Der), Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği(ÇYDD), Boyacıköy Surp Yerits Mangants Ermeni Kilisesi Vakfı, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), Uçan Süpürge, Liberal Düşünce Topluluğu, Başak kültür ve Sanat Vakfı (BSV), İstanbul Bilgi Üniversitesi, İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı.
Projeler arasında, azınlıkların sorunları, zorunlu göç, işkenceye karşı önlemler ve farklı din grupları arasında anlayış gibi konulara ağırlık verildiği dikkat çekti. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Van, Trabzon, Diyarbakır ve Mersin'de gerçekleştirilecek projelere toplam 600 bin Euro destek sağlanacak. Projeler en fazla 12 ay sürecek.”
Haberler böyle. Biz sadece uyuyanları uyandırmakla, ilgili ve yetkilileri tedbir almaya davet etmekle vatandaşlık görevimizi yapıyoruz. İnşallah uyanırlar ve gerekli önlemleri alırlar. Bekliyoruz ve izliyoruz.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 20 Aralık 2003 Cumartesi |
|
|