Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Tezatlar ülkesi KKTC'den gözlemlerim (KKTC-3) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Barış Harekatının sıcak günleri içinde terkettiğim KKTC topraklarında 28 yıl sonra karşılaştığım insan manzaralarını ve bu küçük ülke bünyesindeki tezatları görerek şaşırmamak mümkün değil.
Muhalefet partilerinin hepsinin bir gazetesi var. Gazeteler tek tip. Boyutları küçük ama fiyatları büyük. Ortalama 500.000 lira. Muhalefet ballandıra ballandıra Güney Kıbrıstaki zenginlik ve güzelliklerden bahsediyor ve 14 Aralıktan sonra ayni güzelliklerin kuzeyde de olacağından bahsediyor. Gözlerini o kadar boyamışlar ki kendi güzelliklerini görmeleri asla mümkün değil.
ANNAN'cı muhalefet partisi liderlerinden biri Rum kesimine yaptığı mutat ziyaretlerinden birinde gazetecilerin" Kendilerini çok tahrik eden Beşparmak Dağındaki Ayyıldızlı Kıbrıs Türk Bayrağının 14 Aralık'tan sonra da kalmaya devam edecek mi ?" şeklindeki sorusuna "İlk işimiz o bayrağı kaldırmak olacaktır" şeklinde cevap verebiliyor.
KKTC,Türkiye Cumhuriyeti Devletinden sonra şanlı bir İstiklâl Mücadelesi vererek kurulmuş ikinci ülke. Buna rağmen devletin yönetimine talip olan bir parti lideri "İlk işim bu devleti temsil eden bayrağı kaldırmak olacaktır" diyebiliyor. 29 yıl önce verdikleri şanlı mücadelenin anılarını her fırsatta dile getiren ve o karanlık günleri yaşatan sessiz çoğunluğun sessiz gözyaşlarını bakışlarından anlamak mümkün. Çaresizlik ve yılgınlık içindeler. Ama her fırsatta "bu ülkeyi bir avuç beyni satılmış çapulcuya bırakmayacaklarını" dile getirmekten de çekinmiyorlar.
Burada Türk Toplumu arasında gördüğüm en önemli ve tehlike arzeden husus Türkiyeden Barış Harekatı sonrası adaya gelip yerleşen Türkiyeli Türkler ile 1571'den sonra adaya gelen Türkiyeli Türkler arasında yaratılan bölünmüşlüktür.
KKTC yönetiminin bilerek ve isteyerek bu ayrıcalığı yarattığını değerlendiriyorum. Bu gün bu cennet topraklarda Yerleşikler ve Diğerleri olarak iki ayrı ve birbirine iyi gözle bakmayan grup meydana getirilmiştir. Yerleşik olarak nitelendirdikleri eskiden gelenlere bütün devlet imkanları açılırken diğerlerine her türlü engel çıkartılmıştır. Devlet eliyle bu ayrıcalık yaratılırken öğretmenler vasıtasıyla da bir ağacın dalları olan iki Türk Toplumu arasındaki ayrıcalık körüklenerek perçinlenmiştir.
Subay ve Astsubay çocukları da dahil olmak üzere evlâtlarını KKTC okullarında okutan aileler bugünlerde duyduklarından ve yaşadıklarından şaşkın haldeler. Çünkü, ilkokul sıralarında arkadaş oldukları Kıbrıslı Türk çocuklarının "İkinci dönemde siz Türkiye'ye gideceksiniz değil mi ? şeklindeki sorularını kendilerine taşıyan çocuklarına cevap veremiyorlar. Anne ve babalar şaşkın ve kırgın. Çünkü ne yapacaklarını ve kimi kime şikayet edeceklerini bilemiyorlar.
Çünkü burada her biri devlet memuru olan sendikalı öğretmenler, gün aşırı yaptıkları protesto gösterilerinde küçücük beyinleri hain emellerine alet edebiliyorlar. Öğrencilerin ellerine verdikleri pankartlarda 29 yıldır barış ve huzur içinde yaşadıkları devletlerinin Cumhurbaşkanı olan efsane şahsiyete "HAİN DENKTAŞ" diye yazıp hakaret ettirebiliyorlar. Polisler ve savcılar bunu sadece seyrediyorlar.
İlkokul çocukları seviyesine indirilen bu düşmanlık ve ayrıcalık havasının gençlik kesiminde daha da yaygın olduğu görülüyor.
16 yaşındaki aydınlık yüzlü bir subay çocuğu Nedim okulda yaşadıklarını anlatırken hırsından ağlıyor. "Bize KIRO diyorlar. Bizi aşağılıyorlar. Bizimle konuşmuyorlar. Bizi her fırsatta dışlıyorlar" diyor. Öğretmenlerin "Yılbaşından sonra burada yoksunuz. Derslere katılmasanız da olur" dediklerini, dersten çok politika konuştuklarını ve açıkça Türkiye düşmanlığı yaptığını gözleri dolarak anlatıyor.
Başarısız olduğu gerekçesi ile okuldan alınarak Türkiye'ye ailelerinin yanına gönderdikleri çocuklarının şu anda okul birincisi olduğunu anlatan Okumuş ailesi; bunun "çocuklarının okullarda gördüğü baskının sonucunda meydana geldiğini" belirtiyor.
Muhalefet cephesinin sözcüleri, iktidara geldiklerinde yapacakları işlerin başında "Rumları alkışlarla karşılarken, Türkiyeden gelenleri geri göndermek olduğunu" söylemekten de çekinmiyorlar.
29 yıldır burada konuşlanan Türk askerinin güvencesi altında ve Türkiyeden gönderilen maddi destekle akıl almaz bir zenginlik içine giren KKTC'nin bu hale gelmesinde sanırım en büyük kabahat bizlerin yani Türkiye Cumhuriyeti Devletinindir. Bu kadar gözü kapalı olunmasını, olayların gelişmesinin takip edilmemesini Gaflet ve Delâlet olarak değerlendiriyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin burada Büyükelçisi var. Sanırım bu elçilik nezdinde buradaki eğitim faaliyetlerini takip eden Milli Eğitim Müşaviri de var. Ben bir haftada bu tesbiti yapabiliyorsam, onların bunları görmemesi için ne gibi gerekçeleri olduğunu doğrusu merak ediyorum.
Sonuç olarak; 29 yıldır buraya her türlü yardımı yapmışız. Yani her gün yemeleri için balık göndermişiz. Dört tarafı su ile çevrili bir adada yaşayan insanlara balık tutmasını öğretememişiz. Bu gün gelinen noktada hâlâ ayni yanlışlara devam etmekte olduğumuzu ve bunun düzeltilmesi için hiç bir şey yapmadığımızı görüyorum. Buradan ilgili ve yetkilileri uyarıyorum. Çabuk olun. Ve iş işten geçmedenTürk Dünyasının bu uç beyliğine sahip çıkın.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 17 Ekim 2003 Cuma |
|
|