12 EYLÜL 2024 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Türk Dünyası’nın güneybatıdaki uç beyliği Kıbrıs’tan insan manzaraları (KKTC-2)
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 15 Ekim 2003 Çarşamba 

Yavruvatan Kıbrıs'ta seçim öncesi kamuoyunun fikir ve düşüncelerini öğrenmeye yönelik gözlemlerime devam ediyorum. Doğal güzellikleri dünyanın hiç bir yeri ile kıyaslanmayacak kadar zengin olan bu vatan topraklarında halâ yaz güneşi ve yaz aylarının güzellikleri devam ediyor.

Ama sayıları çok olmayan üst düzey bürokratlar ile bunların çevrelerinde dolaşan ve bunların dağıttıkları nimetlerden sebeplenen bir avuç mutlu azınlık dışında halkın büyük kesiminin yüzlerinde mutluluktan eser yok. Gözlerinde fer yok, parlaklık yok. Belirsizlik ve güvensizlik ortamının getirdiği endişeli ve ürkek nazarlar hakim durumda.

Bu cennet topraklarda yaşayan Kıbrıs Türk Toplumunun Kıbrıs Barış Harekatından günümüze kadar geçen 29 yıllık süre zarfına getirildiği noktayı anlamak mümkün değil. Bir ucundan diğer ucuna bir saatte ulaşılabilen, ikiyüzbin kişinin yaşadığı ve büyük çoğunluğunun yüksek tahsilli olduğu bir ülkenin içine düşürüldüğü güvensizlik ortamının yaratılması için Toplum Mühendisleri ile birlikte İnsan Mühendislerinin de çok iyi ve planlı çalıştığı görülüyor.

Devletin temel görevlerinin başında adaletin tesisi gelir. Burada hangi işe bakarsanız çok büyük bir adaletsizlik belirgin olarak göze çarpıyor. Görüştüğüm her kişinin hayatını temelden değiştiren büyük adaletsizliklerle karşılaştığını görüp şaşırıyorum. Asıl şaşırdığım husus adaletin hiç olmadığı, adaletsizliğin her köşeyi tuttuğu bu ülkede her şeye bakan bakanlık var ama Adalet Bakanlığı yok.

Şimdi bu adaletsizlik örneklerinden birini görelim ve bugün 73 yaşında olan Ayşe Gürbüz'ün söylemlerine kulak verelim. Ayşe Nine Lefkoşa-Gönyeli'de kira evinde oturuyor. !974 Harekâtından önce Kıbrıs Cumhuriyeti Tütün Fabrikasında ve İngiliz Dikelya üssünde çalışmış. Toplam 12 yıl kadar sigortalı olmuş. Harekâtı müteakip güneydeki topraklarını bırakarak kuzeye gelmiş. Burada malı, mülkü ve geliri olmadığından ve üç çocuğuna bakmak zorunda olduğundan tam 15 yıl KKTC topraklarında birçok işte çalışmış ve emekli olmuş. Bugün Emekli idaresiniden aldığı emekli aylığı tam125 Milyon Lira. Ve bu para ancak oturduğu iki göz odanın kirasının yarısını karşılıyor.

Ayşe Nine çok şanslı. Çünkü çocuklarını yetiştirmiş ve okutmuş Bugün ikisi çalışıyor diğeri ise yıllardır işsiz. Evlatları yaşlı annelerine bakacak durumdalar.

İşin buraya kadar olan tarafı iyi. Bundan sonrası ilginç ve düşündürücü. Ayşe Nine 63 yaşına geldiği gün Rum tarafı Emeklilik Dairesinden bir kağıt alır. Kağıtta Kıbrıs Cumhuriyeti dönemindeki 12 yıllık hizmetlerine karşılık kendisine emeklilik maaşı bağlanacağı ve bunun için hayatta olduğunu belirten bir belge ile paranın gönderileceği adresin gönderilmesi yazılıdır. Ayşe Nine şaşırır. Sevinir ve istenilen belgeleri gönderir.

Belgelerin gönderilmesinin yirminci gününde adresine maaş çeki gelir. Şimdi tam on yıldır Rum yönetimi her ay aksatmadan Ayşe Ninenin maaş çekini adresine göndermektedir. 12 yıllık çalışmasının karşılığı Rum tarafından aldığı aylık 774 Milyon liradır. Türk tarafındaki 15 yıllık çalışmasının karşılığı ise 125 Milyon Liradır. Ayşe Nine yatalaktır. Pek çok ilaçla hayatını devam ettirmek zorundadır. "Evlâdım görüyorsun hastayım. İlaç paramı Rumlar veriyor. Allah onlardan razı olsun " sözleri hala kulaklarımda çınlıyor.

Ayşe Nine gibi binlerce emeklinin bulunduğunu öğreniyorum. Bunların hemen hepsinin kendilerine ekmek veren Rum yönetimine sempati ile baktıklarını söyleyebilirim. Bunları çok küçük olmasına rağmen sonucu etkileyen önemli ayrıntılar olarak değerlendiriyorum.

Kıbrıs Türk Toplumunun hürriyetlerini ellerinden alacak, yıllardır gönderde dalgalandırdıkları ay yıldızlı bayrakları indirtecek, istiklâl mücadelelerinin timsali anıtlarını yıktıracak, meydanları süsleyen Atatürk Heykellerini kaldırtacak, evlerini ve uğruna şehitler verip kan döktükleri topraklarını eski mal sahipleri olan Rumlara verecek olan ANNAN PLANI'nın neden taraftar bulduğunu anlamak için sihirbaz olmaya gerek yok.

Burada yıllardır yönetimde olupta büyük bir yönetimsizlik örneği gösteren ayni kişilerin yaptığı o kadar çok yanlış var ki, halk bunlardan bezmiş. Çıkış yolu arıyor.

Bir tarafta kendilerini bugünkü umutsuz duruma düşüren ve bugüne kadar yaptıklarından bundan sonra ne yapacakları açıkça bilinen eski statükocu yöneticiler, diğer tarafta kendilerini kayıtsız şartsız işgâl altına tuttuğunu söyledikleri Türkiye'den kurtarıp Avrupa Birliği adı altında Rum'a ve Yunanistan'a pazarlayan muhalefet cephesi var. Amerikan Büyükelçisi açıkça muhalefeti desteklediğini söylemekten çekinmiyor. Büyük miktarda Euro-Dolarlar ile insan pazarlarının kurulduğu sokaktaki sıradan adamın dilinden düşmüyor.

Peki çıkış yolu yok mu? Kurtuluş yok mu? Mutlaka var. Çıkış yollarını müteakip günlerde irdeleyeceğim.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
15 Ekim 2003 Çarşamba

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale