Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Birleşmiş Milletler yeniden yapılandırılmalıdır |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
"EFENDİLER! KENDİMİZİ CİHANIN HAKİMİ ZANNETMEK GAFLETİ ARTIK HİÇ BİR KAFADA YER BULMAMALIDIR." (Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1923)
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TARİHİ ÖMRÜNÜ TAMAMLAMIŞTIR. YENİDEN YAPILANDIRILMADAN GÖREV YAPMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR...
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 58 inci Dönem Toplantıları Devlet Başkanları ve Bakanlar düzeyindeki katılımları ile New York’taki Genel Merkezde başladı. 15 gün sürecek olan BM Genel Kurul toplantısına aralarında 85 devlet başkanı ve başbakan ile 100 dışişleri bakanının bulunduğu çok sayıda üst düzey yetkili katılıyor.
BM 58. Genel Kurulu toplantısının açılışında konuşan Genel Sekreter Kofi Annan, bu toplantının BM için tarihi bir oturum olduğunu belirterek, ''Bugün belki de 1945 kadar önemli bir karar anı'' dedi. Dünyada tek yanlı müdahalelerin ortaya çıkardığı sorunlara dikkati çeken Annan, “sorunlarla başa çıkabilmek için ortak eylemin gerekli olduğunu” kaydetti. Annan, “Irak'ta daha önce yapılanlar ne olursa olsun, demokratik, istikrarlı ve güvenliği sağlanmış bir Irak'ın bölgenin yanı sıra tüm dünya için önemli olduğunu” da bildirdi.
“BM'nin dünyanın yeni gerçekleriyle başa çıkabilmek için gerekli adımları atmasının şart olduğunu” belirten Annan, “barış ve güvenliğin korunmasının yanı sıra ortak eylemlerle BM kuruluşlarının etkinliklerinin artırılmasının önemine” işaret etti.
Konuşmasının sonunda ABD'yi de hedef alan Annan, ''Endişem odur ki, BM yetkisi olmadan yapılan tek yanlı askeri harekatlar dünyamızı 'orman kanunu' günlerine geri götürür, tek yanlı ve kanunsuz güç kullanımının yaygınlaşmasına neden olur'' dedi. Annan, “BM desteği aranmaksızın savaş başlatmanın, BM'nin kuruluş gerekçesinin sorgulanmasına da neden olabileceği” uyarısında bulundu. BM Genel Sekreteri, " Uluslararası örgüt olarak bir yol ayrımına gelmiş bulunuyoruz. Bu aşamada vereceğimiz karar, 1945'te BM'nin kurulması için verdiğimiz karardan daha az önemli olmayacaktır'' diye konuştu.
ABD Başkanı George Bush yaptığı konuşmada Irak operasyonunu savundu. “Hiçbir dini inancın terörizme izin vermediğini” ifade eden Bush, “Irak eski Lideri Saddam Hüseyin'in terörle bağlantılı olduğunu, Irak operasyonu ile BM'nin prestijini kurtardıklarını öne sürerek, 'Bu salonda teröristlerin dostları bulunmaması gerekir” dedi. Bush, “savaşın gerekçesi olan kitle imha silahlarını da yok ettiklerini” söyledi. ABD Başkanı Bush ayrıca “Annan'ın 'Irak için birlikte hareket çağrısına' destek verdiklerini, Irak'ın yeniden imarının faturasının diğer ülkelerce de paylaşılmasını, Irak'ın kendini yönetmesinin 'aceleye getirilmemesi' gerektiğini” öne sürdü.
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da ABD'yi eleştirerek, "Hiç kimse hepimiz adına tek başına hareket edemez" dedi. Chirac, " BM himayesindeki bir takvime göre Irak'ta bağımsızlığın ve sorumluluğun Iraklılar'a verilmesi gerektiğini" belirterek " BM'nin alternatifi yoktur" dedi.
Özetlersek; Irak Sorunu BM Genel Kurulu'na damgasını vurdu. Peki damgasını vurdu da ne oldu.? Hiç bir şey olmadı. Çünkü artık Birleşmiş Milletler gerek üyeleri nezdinde ve tüm insanların zihinlerinde güvenirliğini tamamen kaybetmiş ve işlevsiz bir örgüt durumunu hâlâ muhafaza ediyor.
Annan’ın çıkışları ve çabaları Birleşmiş Milletleri eski saygın ve dünya barışını yönlendiren ve bütün insanlığı barışçı gayretlerle kucaklayan eski etkin durumuna getirebilir mi ? Bunun cevabı da ne yazık ki hayır’ dır .
Çünkü Birleşmiş Milletler Organizasyonu bugünkü yapısı ile tarihi ömrünü tamamlamıştır. Süratle kendini lağvederek yeni bir yapılanma içine girilmediği, ve bu yeni yapılanmada dünya güç dengelerini oluşturan Türkiye gibi ülkelere aktif rol verilmediği takdirde BM’in bu hali ile görev yapmasının gereği ve lüzumu yoktur.
1997 yılından beri Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği görevini sürdüren Gana’lı diplomat Kofi Annan’ın da belirttiği gibi temsil ettiği bu dünyanın en büyük organizasyonu çok zor bir dönemeçte bulunmaktadır.
1941’de bu teşkilatın kurulması fikrini ortaya atan ve ilk çalışmaları başlatan ABD ve İngiltere Irak’a saldırı konusundaki baskıcı ve kural dinlemez tutumlarıyla teşkilatın sonunu hazırlamışlardır.
Aslında altmış yıla yakın bir süre dünya üzerinde barışı sağlamak ve korumak, milletler arasında dostça ilişkileri geliştirmek, uluslararası sorunların çözümü ve insan haklarının korunması çalışmalarında işbirliğine öncülük etmek için bir merkez olma amaçlarını gerçekleştirmeye çaba gösteren Birleşmiş Milletlerin kuruluş amaçlarının öneminin 11 Eylül saldırıları ile eskisinden daha çok önem kazanması gerekiyordu.
Fakat sonuç tam tersi olmuştur. Kendi kurdukları bu teşkilat ABD Yönetimine 11 Eylül sonrası intikamcı ve yayılmacı politikaları için destek değil adeta köstek olmaya başlamıştır.
El Kaide ve Ladin bahane edilerek Afganistan’a yapılan saldırının ardından geçen Mart ayında dünyanın gözleri önünde cereyan eden “Irak’ın Silahsızlandırılması” konulu Güvenlik Konseyi çalışmaları bu teşkilatın yaptırım gücünün tamamen ortadan kalktığını göstermiştir.
Hiçbir yasal gerekçe ve kural bulunmadan ve uluslararası meşruiyeti de olmamasına rağmen ABD; Ortadoğu’daki menfaatlerini elde etmek için Irak’a saldıracağını ve oradaki mevcut düzeni yeniden yapılandıracağını en yetkili ağızlarından dünyaya ilan etmiştir. Birleşmiş Milletlerde konuşan ABD Dışişleri Bakanı’nın konuşmaları formalite savmaktan öteye bir anlam taşımamıştır.
Birleşmiş Milletlerin beyni durumundaki Güvenlik Konseyi’nin alınacak kararları tek başına VETO ETME (Kabul etmeme) yetkisi olan ÇİN, RUSYA FEDERASYONU ve FRANSA’nın IRAK’A askeri bir operasyon yapılmasını öngören ABD ve İNGİLTERE teklifini veto edeceklerini resmen açıklamasına rağmen ABD ve İngiltere bunu hiç dikkate almamıştır. Ve nihayet Irak’a 17 Mart 2003’e kadar Ültimatom vererek bu tarihten itibaren askeri harekatın başlayacağını resmen ilan ederek harekatı başlatmışlardır.
İşte bu tarihte Birleşmiş Milletlerin tarihi ömrünün fiilen sona erdiği resmen ilan edilmiştir. Milletlerin birbiri ile olan uzlaşmazlıklarına barışçı yollardan çözüm bulmak ve aralarındaki sıcak savaşları önlemek, ülkeleri ve kültürleri birbirleri ile kaynaştırarak dev bir aile şeklinde dünyayı yönetme gibi insani bir görevi olan Birleşmiş Milletler ne yazık ki bu işlevini günümüzde tamamen bitirmiştir.
Bugün tarihi ömrünü tamamlamış olarak gördüğümüz Birleşmiş Milletlerin Genel Sekreteri Annan’ın ismini alan Kıbrıs Sorununun çözümüne ilişkin Annan Planı’da bana göre güvenirliğini ve geçerliliğini yitirmiştir. Birbiri arkasına dayatılan sıralı Kofi Annan Planları Kıbrıs’ta 50 yıldır devam toplumlararası anlaşmazlığın çözümü için getirilmiş değil de, halen mevcut huzur ve güven ortamının bozulmasına yönelik bir çalışma görüntüsü vermiştir. İşte bu yüzden bütün dayatmalara rağmen ANNAN PLANI, hem Türk ve hem de Rum tarafınca kabul edilir bulunmamıştır. Buda BM Organizasyonunun bitişinin bir başka göstergesidir.
Teşkilatın tükenişinin diğer bir göstergesi de Uluslararası Terörizmin önlenmesi konusunda kendisine düşen önemli görevi algılayamamış ve yeterli önlemleri alamamış olmasıdır.
11 Eylül saldırılarının ardından Uluslararası Terörizme karşı ulusların birlikte ve tek bir organizasyon çatısı altında mücadele etmesini sağlayacak sistemleri BM. ne yazık ki kuramamıştır. Bu alanda bilgi paylaşımını ve müşterek hareket etmeyi gerektirecek yapılanmayı oluşturamamıştır.
İşte bu yüzden 11 Eylül’ de tarihinde ilk defa çok büyük bir terör saldırısı ile sarsılan ABD tek başına inisiyatifi ele almıştır. ABD, Uluslararası terörist olduğunu ve buna destek verdiğini değerlendirdiği devletleri açıklamış ve sıra ile kendi koyduğu metotlara göre Afganistan’dan başlamak üzere şiddet kullanarak cezalandırma işlemine başlamıştır. Şimdi cezalandırılma sırası Irak’tadır. Bunu sırasıyla diğer devletler takip edecektir. Bundan sonra neler olabileceğini düşünelim. ABD’nin bu cezalandırma yöntemlerini görerek sıranın kendilerine gelebileceğini varsayan BM güvenlik şemsiyesi altına sığınmış bulunan küçük dünya devletleri otomatik savunma sistemlerini harekete geçirecektir. Bu ülkelerin dev ABD’ne karşı kullanabilecekleri tek ve etkili silah sistemi vardır. Buda insan orijinli terörizmdir. Sonunda Uluslararası Terörizm, önleneceği yerde bütün dünyayı kaplayan ve yakan bir ateş haline gelecektir. Nitekim Irak’a saldırının ardından terörizmin bütün dünyaya yayıldığı görülmüştür.
Birleşmiş Milletler Teşkilatı Uluslararası terörizmin önlenmesi konusunda yaptığı Stratejik hata ve öngörüsüzlük ile kendi sonunu hazırlarken, dünyanın da sonunu belirsiz bir karanlığa sürüklemiştir. Oysa Birleşmiş Milletler insanlığın karşılaştığı bütün sorunları çözmek için oluşturulmuş küresel çabaların merkezidir. Bu amaçla teşkilat yapısı içinde faaliyet gösteren 30 değişik kurum vardır. Bu kurumların mensupları dünyanın dört bir yanında görev yapan uluslararası bir sistemi oluşturmuşlardır.
BM ve bünyesindeki kurumlar, dünya insanları arasında insan haklarına saygıyı geliştirmek, sahip olunan doğal çevreyi korumak, bulaşıcı hastalıklarla savaşmak, açlığı ve sefaleti önleyerek insanlığın refahı artırmak ve bir bakıma yoksulluğu azaltmak için çalışmaktadırlar. Diğer taraftan, uluslararası mülkiyet haklarının korunması, kara mayınlarının temizlenmesi, içme suyunun kalitesinin artırılması gibi teknik faaliyetlerde bulunan uzmanlık kuruluşları da günümüz insanının yaşam standartlarının yükseltilmesi için uğraş vermektedirler.
Birleşmiş Milletler kesinlikle devletler-üstü bir teşkilat değildir. Devletler arası bir örgüt olarak uluslararası dostluk ilişkilerini genişletmek; ekonomik, toplumsal, kültürel alanlarda uluslararası işbirliği sağlamak ve üyelerin dış siyasetlerini yumuşatan bir odak noktası oluşturmak amaçlarıyla kurulmuştur. Fakat bu işlevini bugün yerine getirmekte zorlandığı açıkça belli olmuştur.
Bugün işlevini bitiren bu dev organizasyonunun tamamen ortadan kaldırılması gerekmez. Aksayan bölümlerin yeni bir yapılanma içine sokularak aynen devamının sağlamasında yarar vardır. Değişecek Ana Kurumlardan biri de Güvenlik Konseyidir. Çünkü bu önemli kurum artık görevini yapamamaktadır.
BM kuruluşunun üzerinden geçen süre içinde dünya güç dengeleri çok değişmiştir. Bugün bu dengeler Güvenlik Konseyinde temsil edilmemektedir. Bilindiği gibi; BM Teşkilatının en güçlü organı olan Güvenlik Konseyi’nin veto hakkı olan daimi üyeleri ABD, RUSYA, İNGİLTERE, FRANSA ve Uzakdoğu’daki dengeleri tesis için katılan Çin’den meydana gelmektedir. Yani, 1945’lerin galipleri tarafından oluşturulmuştur. Bu sistem 60 yıl öncesi için doğrudur. 1945’lerin mağlup ülkeleri olan Almanya ve Japonya bugün çok güçlü olmalarına rağmen II nci Cihan Harbi’ nin galip ülkelerinin işgal ordularını topraklarında bulundurmak zorundadır. Bu iki ülkedeki fiili işgale son verilip her ikisinin de Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasına alınmasında yarar mütalaa edilmektedir.
Dünya güç dengeleri üzerinde etkili olabilecek ülkelerden biri de Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Yeni kurulan Türk Cumhuriyetleri ile her alanda büyük bir işbirliği ve bütünlük oluşturma potansiyeli olan ve bulunduğu coğrafi konumda vazgeçilemez bir denge unsuru sağlayan Türkiye’nin katılması ile bölgesel güç dengeleri müspet olarak etkilenecektir. Türkiye gibi Güvenlik Konseyine veto hakkı olan daimi üye olarak alınabilecek diğer ülke ise Brezilya’dır. Mevcut potansiyeli ve konumu ile Brezilya Güney Amerika Kıt’asını kontrol gücüne sahiptir. Bu şekilde 5 daimi üyeli Güvenlik Konseyi yeni dört üyenin katılımı ile daha işlevsel hale getirilebilecektir.
Birleşmiş Milletler bünyesinde yapılacak bir diğer önemli değişiklikte bu teşkilat bünyesinde Uluslararası Terörü durdurabilecek ve bununla mücadelenin yollarını belirleyecek yeni bir yapılanmanın oluşturulmasıdır. Kanın karşılığı kanla alındığında doğuracağı sonuçların bütün insanlık alemini karanlığa ve çıkmaza, dünya insanlığını içinden çıkılamayacak bir kaosa sürükleyeceği açıktır. Terörizme karşı ayniyle yapılacak misilleme ile yani ayni silahla cevap vererek değil, diyalog içinde diğer ülkelerle işbirliği yaparak çare bulunmalıdır. Yani uluslararası organizasyon bu alanda ihtiyaç değil kesin zorunluluktur.
Bu maksatla yeniden yapılanması zorunlu olan BM içinde büyük-küçük ayırımı yapmadan bütün ülkeler Birleşmiş Milletlerin kontrol ve koordinatörlüğünde bir araya gelip ULUSLARARASI TERÖRİZM konusu masaya yatırılmalıdır.
Devletler arasında dünyanın neresinde olursa olsun meydana gelecek terör eylemlerine karşı işbirliği ve koordinasyonun sağlanması için Birleşmiş Milletlerin kontrol ve koordinatörlüğünde görev yapan yeni teşkilatlar oluşturulmalıdır.
Sonuç olarak; Birleşmiş Milletler yeniden kurularak hayatiyet kazanmalıdır. Dünyanın buna şiddetle ihtiyacı vardır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 26 Eylül 2003 Cuma |
|
|