Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Teşekkürler TBMM. Size yakışanı yaptınız. Irak savaşına engel oldunuz |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
"EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR." (Mustafa Kemal Atatürk)
TEŞEKKÜRLER TBMM SİZE YAKIŞANI YAPTINIZ, ABD’NİN IRAK SAVAŞINA ENGEL OLDUNUZ ve ATA'NIN ESERİNE SAHİP ÇIKTINIZ
1 Mart 2003 Türk tarihi içinde önemli bir dönüm noktası. Bu tarihi milletimiz bir kenara kaydetmeli ve daima hatırlamalıdır. Bu tarih Türk Milletinin esarete, emperyalist emellere ve sömürgeleştirme çabalarına DUR DEDİĞİ müstesna bir günü temsil etmektedir. TBMM üyeleri; Türk Milletinin binlerce yıllık köklü tarihinden gelen milli duygularını öne çıkartarak basit siyasi ve ekonomik menfaat hesaplarına dur dediği bu günü bundan sonraki çalışmaları için iyi bir örnek olarak göz önünde bulundurmalıdır.
1 MART 2003’te; - TBMM Türkiye’yi sömürgeleştirmek isteyen dış güçler ile onların yerli işbirlikçilerine dur demiştir. - Türk milletinin vekilleri kan dökerek kazanılan tam bağımsızlığımızın para ile satılması isteklerine dur demiştir. - Türkiye, birilerinin güdümünde uydu bir devlet değil, devlet gibi devlet olduğunu dosta düşmana bir kere daha ispat etmiştir. - Türkiye; SSCB'nin1991’de yıkılmasından sonra ABD merkezli tek kutuplu hale gelen dünyayı kendi koyduğu kurallara göre idare etmeye çalışan, her türlü hukuku yok sayarak sahip olduğu fiziki gücü hukuk haline getiren ve bütün devletlerin kendisine tabi olmasını isteyen ABD' ye anlayacağı demokratik dille büyük bir ders vermiştir.
Milletçe Gazâmız Mübarek Ola! Bu iş bitmiştir... Savaş rüzgarları uzaklaşmıştır. ABD'nin Orta Doğuyu kendi emelleri doğrultusunda şekillendirme çabaları bir başka bahara ertelenmiştir. Çıkması muhtemel bir Üçüncü Dünya Savaşı uzunca bir süre dünya gündeminden düşmüştür.
363 Milletvekili ile tek başına bir iktidar olan AK Parti’ nin veya başka hiç bir Türk Hükümeti’nin 1 Martta alınan sonuçtan sonra cesaret edip de, ikinci kez duvarlarında "Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir" yazılı kutsal mekan T.B.M.M' ne ikinci kez tezkere gönderme cesaretini göstermesi mümkün görülmemektedir.
Eğer bu cesareti gösterip ayni istekleri ihtiva eden bir başka Tezkereyi TBMM’ e sunduğu takdirde, bu hükümetin; Mustafa Kemal Atatürk'ün şehit kanları ile yoğrulmuş topraklar üzerine kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin ve vatandaşlarının menfaatleri için değil, Amerika Birleşik Devletleri'nin ve savaşa dayalı çok uluslu çıkar çevrelerinin beklentilerini tatmin etmek için iktidara getirildiği ayân- beyân(açıkça) belli olur!
Böyle bir hükümetin üyeleri; yüce Türk ulusu için yapması gerekenleri bırakıp da, bütün ulusun en saygın milli değerlerini para ve menfaat karşılığı yabancı güçlere satmaya kalkıştığından baş aşağı düşmekle kalmazlar, idam cezasının yürürlükten kaldırıldığına güvenseler bile, bu topraklar üzerinde yaşayan halk onları bu yurtta barındırmaz. Onlara lâyık oldukları cezayı bütün demokratik haklarını kullanarak verir.
Günümüze dönelim. Her türlü rizikoyu göze alarak hazırlanacak yeni bir tezkereyi yeniden TBMM'ne göndermeye 9 Martta değişecek olan Abdullah Gül hükümeti cesaret edemez. Eğer 9 Mart sonrası Kurulacak Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığındaki 59 ncu Hükümet buna cesaret ederse, sadece milletvekillerini karşısına almakla kalmaz bu kez Türk Milletinin tamamını meydanlarda ABD GÜDÜMÜNDE SAVAŞA HAYIR mitinglerinin içinde bulacaktır.
Şaibeli bir seçim sonunda ABD Başkanı olan BUSH ve Petrol Şirketleri temsilcilerinden oluşan Ekibi TBMM'den çıkan karardan sonra şapkasını önüne koyup düşünmek zorundadır. * Arap Birliği hayır diyor ! * AB hayır diyor ! * En sadık ve stratejik müttefiki Türkiye(!) hayır diyor. * Dünya hayır diyor !
Bütün bu HAYIR’ lara rağmen yandaşı İngiltere ile birlikte sonu karanlık olan belirsiz bir savaşa bulaşıyor. Sanıyorum ki;, bu savaştan Sayın Bush' u çok güvendiği petrol ve silah lobileri dahi kurtaramaz!
83 yaşındaki TBMM, Ata'nın ölümsüz eseridir ve bu milletin geleceğinin teminatıdır. Bakın Ulu Önderimiz TBMM hakkında şunları söylüyor.;
"Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bütün programlarının ilkesi şu iki esasa dayanır. Tam bağımsızlık, kayıtsız ve şartsız millî egemenlik!"
"Millet hükümetin bekçisi olmak gerekir. Çünkü, hükümetin yaptığı işler olumsuz olup da millet itiraz etmez ve düşürmezse bütün kusur ve kabahatlere katılmış demektir."
"TBMM, karşımızdaki düşmanlık ve büyük kötülük dünyasına karşı seslenmeli ve cevap vermelidir. Milletin en yetkili ağzı ancak millet olabilir."
Takriben dört ay önceden başlayarak görülen savaş tehlikesine karşı bu sütunlardan yapılması gereken hususları her fırsatta sıraladım. Ve bizimle hiç bir ilgisi olmayan bir savaşa sürüklendiğimizi görerek, yönetimi uyarma görevimi yerine getirmeye çalıştım.
30 Aralık 2002’de Önce VATAN olarak başlattığımız “IRAK ile ABD güdümünde SAVAŞA HAYIR” Kampanyalarının önce yurdumuzu bilahare bütün dünyayı kaplamasını sevinç ile karşıladık. Bu kampanyalara büyük destek veren 58 inci Hükümet başlangıçta Türkiye’nin dünyadaki yeni yerini ve rolünü belirlemek gibi önemli bir işlevi başarmışlar. BARIŞ yolunda önemli bir halk ve dünya desteğini sağlamışlardır. Bu çabaların bundan iki hafta öncesine kadar büyük bir şevk ile sürdürüldüğü de görülmüştür.
Halkımız hiçbir mantıki, hukuki ve insani gerekçesi olmayan IRAK Savaşına katılmamızı istemiyor. Halkımızın bu haklı isteği bütün dünyada kendisine yandaş buluyor. Tarihte ilk defa birbirleri ile işbirliği içinde olmadan dünya milletleri cadde ve meydanları dolduruyor, yapılacak bu haksız savaşa karşı HAYIR diye bağırıyor. Bu insanlık için önemli bir kazanımdır.
Küreselleşmenin en güzel örneklerine insan yığınlarının değişik dillerde ama ayni sloganları haykırması ile şahit olduk. Yine küreselleşmenin bir diğer yansıması daha meydana çıktı. Tarihte ilk defa birbirlerini hiç tanımayan ırk, renk, din ve kültür birliği olmayan insanların bir başka ülke insanı ölmesin diye, ABD bombalarının altında ilk defa ölenler olmak üzere CANLI KALKAN olarak her taraftan koşarak Bağdat’a akın akın gittiğine insanlık şahit oldu.
Bütün bu davranışlar insanlı tarihi için çok yenidir. Ve insanlık için onur ve gurur abidesi olarak tarihte yerini alacağı da kesindir. Bu hareket dünyadaki en büyük silah olan “Ölümü göze almış insan”ın önemini bir kere daha ortaya çıkartmıştır.
Güçlüler, bundan böyle gücünü gösterirken bu yeni insanlık değerlerini dikkate almak zorunda olduklarını bilmelidirler. Şimdi Türkiye’deki olayların gelişmesini takip edelim;
Ülkemiz son aylarda her geçen gün giderek artan ABD baskısı altında adeta bunalmıştır. Başlangıçta SAVAŞA HAYIR diyerek direnmeye rağmen sürdürülen sıkı pazarlıklarının artık anlaşma yönünde son aşamasına gelindiği hükümet üyelerince basına açıklanmıştır.
TBMM tarafından kabul edilen Birinci tezkere ile Üs ve Limanlarımızı ABD Savaş makinelerinin IRAK'ı vurması için gelmelerine ve bu tesislerin ABD birliklerinin konuşlanmasına imkan verecek şekilde ABD teknisyenleri tarafından yeniden düzenlenip geliştirilmesine izin verdik.
Bu şekilde Ak Partinin fireli oyları ile ABD safında yer alarak fiilen IRAK ’a yapılacak saldırıda yerimizi belli ederek fiilen savaşı kabul eden ilk ülke durumuna girdik. Bu tezkereyi takiben ÇORLU’ dan başlamak üzere bütün Anadolu’yu kapsayacak şekilde üs ve limanlarımızı kendi elimizle ABD’leri ordusunun emrine tahsis ettik. Bunda o kadar ileri gittik ki bu tesislere artık Türklerin girmesi bile imkansız hale geldi. Bütün bunlara ve sürdürülen mutabakat pazarlıklarına rağmen yetkili ağızlarımızdan “biz IRAK ile savaşa girmiyoruz” demeyi de ihmal etmedik.
Hükümet daha mutabakat sağlanmadan ve sürdürülen ikili görüşmelerden bir netice alınmadan yine bir ilki gerçekleştirdi. Dünyada ilk defa TBMM vasıtasıyla savaş kararı almaya çalıştı. Bu maksatla hazırladığı ve ABD askerlerinin Türk Topraklarında konuşlanarak (Yani savaş yığınağını yaparak) , Türk topraklarını, üs, liman ve tesislerini kullanarak komşumuz IRAK’ a saldırmasına izin verilmesini isteyen Hükümet Tezkeresini kabul edilmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sundu.
“Yanlış hesap Bağdat’tan döner”şeklinde bir atasözümüz vardır. İşte bu gibi durumlar için söylenmiş olsa gerek. TBMM’de 363 milletvekili ile çoğunlukta bulunan Ak Parti Hükümeti hiç beklemediği bir durumla karşılaştı. Sağduyu sahibi 97 Ak Parti Milletvekilinin Ret Oyları’nın da katılımı ile ; ABD’nin yanında komşumuz IRAK ile Türkiye’nin SAVAŞA FİİLEN GİRMESİ KARARI TBMM tarafından kabul edilmemiştir.
Bu beklenilmeyen kararı müteakip Milletimiz bir anda kendisini bekleyen savaş şartlarının baskıcı etkisinden sakin ve huzur dolu bir rahatlama içine girmiştir.
* Bu sonuç, Türk Milletinin zaferidir. * Bu sonuç,TBMM'nin zaferidir. * Bu sonuç, emperyalizme ve saldırganlığa vurulan tokattır. * Bu sonuç, geçen seçimlerde büyük darbe alan fakat AKP ile hortladığı görülen LİDERLİK SALTANATI' na vurulan en son darbedir. * Bu sonuç, Türk milletini yönetenlere; millete rağmen, milleti yok sayarak bu ülkeyi yönetmek isteyenlere verilen derstir.
ŞİMDİ NE OLACAKTIR. BUNU İRDELEYELİM. İnanıyorum ki bundan sonra her şey daha iyi olacaktır...
Kendilerine güvenmeyen ve kendi gücünü bilmeyen yönetim kadroları artık kendi güçlerinin farkına varacaklardır. Başkalarından borç alarak ve aldığı borcu borçla ödeyerek her geçen gün başkalarına daha fazla bağımlı hale gelmeyi bir strateji olarak gören basiretsiz yöneticilerimiz, kendi milli kaynaklarına döneceklerdir.
Başkalarının hazırladığı programların uygulayıcısı durumundan çıkacaklar, ve kendi hazırlayacakları programlara göre ülkelerini yönetmeyi öğreneceklerdir.
Geldi-Geliyor-Başlıyor denilen ABD-IRAK Savaşı olmayacaktır. Uzun bir müddet daha Bölge haritası değişmeyecektir. Türk insanı savaşın büyük yıkımını yaşamayacaktır.
Borsa batmayacak, bazılarının beklediği gibi faizler yükselmeyecektir. (Birkaç gün sonra bugünkü arızi durumların bitecektir. Piyasalara güven ve istikrarın hakim olacağı görülecektir)
Türk parası kıymetlenecektir. AB bizi almak için kapımıza gelecektir. Dünya sonu belli olmayan bir maceraya sürüklenmekten kurtulacaktır.
Bütün bunlar temenni değildir. Ütopya değildir. Güçlü bir iktidarın kendi gücüne güvenerek yapabileceği hususlar olarak değerlendirilmelidir.
Şimdi ABD yanında savaşa girmek için aldıkları söylenen dolarlarla adeta SAVAŞ TELLALLIĞI yapan zavallılara seslenmek istiyorum.
Bütün çabalarınız boştur. Ne kadar iyi çalışırsanız çalışın, ne kadar yalanı bir araya getirirseniz getirin bu milletin aklını çelemezsiniz. Bu milleti üç-beş dolar borcu var diye Coni’ lere köle yapamazsınız. Millettin kanı ile kazandığımız bağımsızlığımızı elimizden alamazsınız. Kan dökerek yurttan kovduğumuz kapitülasyoncuları yeniden başımıza getiremezsiniz.
Borcumuz vardır. Bu doğrudur.Fakat bu borcu çalışarak ödeyecek 70 milyon insanımız vardır. Yeraltı kaynaklarımız, bilgili, deneyimli ve eğitimli insan gücümüz vardır.
Mutlaka biraz sıkıntı çekeceğiz. Hatta çok sıkıntı çekeceğiz. Belki Aç kalacağız. İşsiz kalacağız. Karanlıkta kalacağız. Ama sokakta başımız dik yürüyeceğiz. Ama bu sanıldığı kadar uzun olmayacaktır. En geç bir yıl sonra bu dünyanın gıpta ettiği bir dünya ülkesi olacağız.
Şimdi bu muhtemel savaşı Türkiye’yi sokmaya çalışan hükümetin sorumlusu durumunda bulunan size sesleniyorum Sayın GÜL;
Bu tezkerenin kabul edilmesi değil, TBMM’ne sunulması dahi Türkiye Cumhuriyeti gibi köklü tarihi ve kültürel değerleri bulunan bir ülke için utanılacak bir durumdu. Millete rağmen, dünya insanlığına rağmen, alınacak birkaç dolar uğruna yapılacak bu davranış milli gururumuzu ayaklar altına almaktı. Yanlış yaptınız. Elinizdeki kristal bardağı bile bile kırılsın diye duvara fırlattınız. Bu milleti “borcu var” diye altından kalkamayacağı bir vebâl altına sokmaya çalıştınız. Savaşa karşı olduğunuzu her yerde söylemenize rağmen “ABD askerine bu topraklarda konuşlanma izni verme”ye çalıştınız. Oysa bu davranışın şehit kanlarıyla elde edilen bu kutsal yurt topraklarının işgâli anlamına geldiğini öncelikle sizin bilmeniz gerekiyordu.
Tarihçiler; sizi ve hükümetinizi yapılan bu büyük yanlış ile “ birkaç dolar uğruna milletini ve Mehmetçiğin kanını ABD’e satan Başbakan” olarak yazabilirlerdi. Fakat sağduyu sahibi 97 AK Partili milletvekili sizi bu büyük vebâlden çekip çıkardı.
“ABD’ nin baskısı karşısında bir şey yapamadık. Ne yapalım borçlarımız vardı. Adamların karşısında boynumuz eğikti. Bunun için kabul etmek zorunda kaldık”. demek çok büyük acizliktir. Bu milleti tanımamaktır. Millete ve milletin gücüne inanmamaktır. Ve milletin tarihine, kültürüne, şehitlerine ve gazilerine saygı duymamaktır.
Türk Milleti; Atası Osmanlı’nın bütün borçlarını son kuruşuna kadar aksatmadan ödemiştir. Hem de en güçsüz , en zayıf ve en fakir olduğu devirde ödemiştir. Bugün 2003 Türkiye’sinde her şeyimiz vardır. İstiklâl Harbi vererek kanla elde ettiğimiz bağımsızlık ve özgürlüğümüzün üç beş lira borç yüzünden ortadan kaldırılmasına kimsenin yetkisi ve hakkı yoktu. Böyle bir mazeretin halkımız indinde inandırıcılığı ve geçerliliğinin de olmayacağı kesin olarak biliniyordu.
Bilindiği gibi; bu coğrafya’ da ABD’nin Türkiye olmadan IRAK’ a karşı yapacağı bir savaşta başarı şansı çok azdır. Savaşı büyük kayıplarla kazansa dahi savaş sonrası yapılanmada ve bölgenin kontrolünün sağlanmasında Türkiye, Almanya, Fransa, Rusya, Çin, İran, Japonya, Hindistan ve Pakistan’a rağmen başarılı olması mümkün görülmemektedir.
Nitekim Türkiye’nin ABD’ne HAYIR demesi ile, muhtemel bir 3 üncü Dünya Harbi engellenmiştir. Belki de kalıcı bir dünya barışının temelleri atılmıştır. Bunu birlikte göreceğiz. Türkiye’yi yönetenler büyük düşünmelidir. Büyük devlet imajına yakışır şekilde hareket etmelidir. Televizyon televizyon dolaşarak “ABD bunu burnumuzdan fitil fitil getirecektir.” şeklindeki deli saçmalıklarını sıralayan sözde aydın beyinlerin safsatalarına kulak asmamalıdır. Türkiye’nin tek alternatifinin ABD olmadığı bilincine varılmalı ve ABD dışındaki dünya güçleri ile her zaman işbirliği imkanı olduğunu bir kere daha değerlendirmelidir.
Bugün ABD'nin Türkiye'nin fiili desteği olmadan IRAK' ta bir askeri harekat yapması fiilen mümkün değildir. B, ve C Planı gibi planlar boş hayallerdir. Mutlaka alternatif savaş planları vardır. Fakat bu planlar çok risklidir ve uygulanması çok zordur. Büyük can ve mal kaybı ile elde edileceğinden ABD kamuoyu tarafından kabulü de zordur.
Yani ABD eğer Orta Doğuya herhangi bir bahane ile girecekse ve burada uzun süre kalmayı planlıyorsa bunun için mutlaka Türkiye'nin desteğine muhtaçtır.
İşte bu yüzden önümüzdeki günlerde ABD'nin AKP Hükümeti üzerindeki baskılarını arttıracağı kesindir. Ve yeni bir tezkere çıkartması için hükümetten yeniden istekte bulunması doğaldır. Başbakan Abdullah GÜL ve 58 inci Cumhuriyet Hükümeti sırasını savmıştır. Bu defa kendi içinde fire vermeyecek kişilerden oluşacağı anlaşılan Birinci Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti bu baskıların muhatabı olacaktır.
Eğer sayın ERDOĞAN baskılara kanıp ve yanılıp bir kere daha ABD askerlerinin Türkiye’nin Üs ve Limanlarını kullanarak Kuzey Irak'tan bir cephe açmalarına izin vermeye kalkarsa, yaptığı bu davranış ile Ak Partinin sonunu hazırlar ki buna cesaret edebileceğini hiç tahmin etmiyorum.
Milletin %34 oyunu alarak 363 kişilik bir ekseriyetle tek başına iktidar olan Ak Parti artık ne yapacağına, nasıl yapacağına , ne zaman ve kimlerle yapacağına karar vermelidir. Dört aylık uygulamaları ile hiç bir sahada hazırlıklı olmadığı açıkça belli olan Ak Parti kadrolarına olan güven her geçen gün giderek azalmaktadır.
AK Parti yönetim kendine süratle çeki düzen vermediği takdirde çok kısa bir süre içinde kendi deyimleri ile sahadan tribünlere çıkması kaçınılmazdır. Oysa milletin tribündekilere değil sahada koşacak oyunculara ihtiyacı vardır.
Cumhuriyet tarihimizde 363 milletvekiline rağmen kendi hükümetine güvensizlik oyu veren bir başka parti yoktur. Hem de bu güvensizlik 4 ay gibi kısa bir süre içinde meydana gelmiştir. Oysa milletimiz bu kadroları istikrar arayışı sonucu büyük destek ve beklentilerle meclise gönderdi.
Milletin oylarını bu kadar kısa sürede beceriksizce heba etmeleri lüksüne bu parti yöneticilerinin hakları yoktur. Derhal derlenip toparlanmalı, devlet ve milleti tanıyan, bilgili, deneyimli, milli gücümüzü bilen, devlet deneyimi bulunan kişileri bulup çıkartmalı ve bunları da kullanarak yeni bir yapılanma içine girmelidir. Mevcut kadroların artık devlet yükünü kaldıramayacağı açıkça belli olmuştur. Yol yakınken ve çare varken tedbir alınmalıdır.
Değerli Millet vekillerimiz; Milletimizi büyük bir badireden, yani savaş tehlikesinden kurtaran, dünyaya barış rüzgarlarını estiren, kaybolan milli saygınlığımızı yeniden kazanmamızı sağlayan sizleri kutluyorum. Atamıza ve içinden çıktığınız asil milletimize layık birer evlat olduğunuzu bizlere gösterdiniz. Başımızı eğilmekten kurtardınız. Sağ Olun... Var Olun...
Fakat henüz her şey bitmemiştir. Türkiye kendisinin başlattığı ve inatla sürdürdüğü Barışı Sağlama çabalarında artık yalnız değildir. Dünya milletleri ayağa kalkmıştır. Sizin dünyaya duyurduğunuz HAYIR sesleri ABD ve İNGİLTERE’ yi durduracaktır. Önümüzdeki günlerde bunu hep birlikte göreceğiz. Yaptığınız işin büyüklüğüne siz bile şaşacaksınız.
Bu geçici zafer bizi rehavete kaptırmamalıdır. Esas çalışma ve asıl zorluklar şimdi başlamaktadır. Milletçe bunun bilinci içinde olmak zorunluluğu vardır. Şimdi bizim kendi milli menfaatlerimiz doğrultusunda bütün gücümüzle ve milletimizin bütün imkanlarını da zorlayarak muhtemel savaşa hazırlıklı olmamız gerekmektedir.
Ama bu hazırlıklarımızı ABD’nin plânlarına göre ve onların bize biçtiği role göre değil, milli çıkarlarımızın bize gösterdiği role göre hareket etmek üzere yapmamız lazımdır.
Eğer, ABD okyanus ötesinden, İngiltere adasından gelip bizim bölgemizde kendi çıkarlarını elde etmek için savaş yapacaklar ise, bu bölgede önce bizim çıkarlarımız olduğunu unutmamamız gerekir. Çünkü Kuzey Irak’ta yapılacak siyasi bir değişiklikten pay alınacaksa bu payda öncelikle bizim tarihi ve hukuki haklarımız vardır. Bu hakları birileri bize vermez. Biz gider alırız. Bu almak fiili de beklemek ile olmaz. Gelişmelere hazır olmakla olur. İşte bunun için Türk Ordusu şimdiden Kuzey Irakta bütün gücü ile tam kontrol sağlayacak şekilde yerini almalıdır. İşte öncelikle bunu sağlayacak yetki kanununa ihtiyacı varsa bu kanun Öncelikle T.B.M.M’ den çıkartılmalıdır. Bu şekilde hükümetin hareket inisiyatifi milli menfaatlerimizi elde edecek yönde arttırılmalıdır.
Sonuç olarak; 1 Mart’ta Türkiye büyük bir atılım yapmıştır. Artık hiçbir şey 1 Mart’tan öncesi gibi olmayacaktır. Bu süreci iyi veya kötü yönde yönlendirmek tamamen bizim elimizdedir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 4 Mart 2003 Salı |
|
|