Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
TÜSİAD Kıbrıs'ta ne yapıyor? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Türkiye çevresinde oluşan muhtemel savaş rüzgarları, Kıbrıs Sorununa acil çözüm arayışları ve her kötü cümleden dahi etkilenerek oradan oraya savrulan Türk ekonomisi çok özel günler yaşadığımızın önemli birer göstergesi oluyor...
Yeni hükümet her alanda bir uyum arayışı içinde. Oturmamışlığın ve acemiliğinin bütün unsurlarını uygulamalarında bire bir gösteriyor. Yani devlet yönetimdeki boşluk henüz yeterince dolmuş değil.
Ülkede yönetim boşluğu meydana gelince bu boşluk hemen dolduruluyor. Boşluktan istifade edenlerden biri de hiç üzerine vazife olmadığı halde hükümet etmeye çalışan Patronlar Kulübü. Yani TÜRK SANAYİCİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ (TUSİAD)
Paranın verdiği güçle kendisini Türkiye'nin sahibi gören bu müstesna kuruluşumuz verdiği gazete ilanları ve yöneticileri vasıtasıyla yaptıkları televizyon konuşmaları ile Türkiye'nin yönetiminde söz sahibi olduğunu periyodik olarak vurgulamaktadır. Adeta aba altından sopa göstererek yönetim kademelerine " bunları yapmazsanız döverim haaa." demektedir.
Son aylarda ülkemizi kapı komşusu yapan ABD, IMF,Dünya Bankası ve AB yetkilileri ile başta Irak Sorunu olmak üzere ülke meselelerini tartışan, fikirlerini, yazılı ve sözlü olarak kamuoyuna duyurmakta bir sakınca görmeyen Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği yani kısa adıyla TÜSİAD geçtiğimiz hafta K.K.T.C’ ne çıkartma yaptı...
Aklımıza hemen bu müstesna kuruluşumuzun Kıbrıs Mücadelesi'ne tüm ömrünü adamış Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş'ı desteklemek için Kıbrıs’a gittiği gelmesin. Bu takım, ABD ve İngiltere tarafından Yunanistan ve Rum Kesiminin de desteği ile hazırlanan ve 'Annan Planı' adıyla bize dayatılan çözümü desteklemek gayesiyle K.K.T.C’ ye çıkartma yapmıştır.
Çünkü, TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan'ın, KKTC'nin seçilmiş Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş' la görüşmekten özellikle kaçınmasının, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Şadi Gücüm'ün, 'ver-kurtul' mantığını ortaya atmasının başka bir izahı yapılamaz.
Sayın ÖZİLHAN’ ın bundan birkaç hafta önce Ram Store'un açılışı için gittiği Moskova'da, Belediye Başkan Yardımcısı ile görüşebilmek için programını üç gün uzattığı ve Moskova Belediyesi Başkan Yardımcısı'ndan randevu alabilmek için üç gün peşinde dolaştığını bilmeyen yok. İşte bu Beyefendi sanki üzerine vazifeymiş gibi gittiği Lefkoşa' da Cumhurbaşkanı Denktaş ile görüşmeyi kendisini zül addediyor... Mazeret olarak Denktaş ile görüşecek 20 dakikasının olmadığını vurguluyor. Tabii ki haddini aşıyor...
Peki bunu niye yapıyor? Çünkü beyefendiler kendi yarattıkları ulaşılmaz kaşânelerde yaşıyorlar. Kendi yaşantılarına uygun değer yargıları ve insanlara biçtikleri rütbeler vardır. Kendi yarattıkları özel dünyalarında içinden çıktığı halktan kopuk olarak yaşadıklarından meselelere bakış açıları toplumun istek ve beklentilerinin çok uzağındadır.
Peki bu grubun Kıbrıs'ta şimdi ne işleri var? Türk tezini ve Türk liderlerinin bir ömür boyu verdikleri mücadeleyi bir kenara atıp, Rum tezini desteklemenin manası ve hedefi ne olabilir. ?
Herhalde işadamı mantığı ile daha zengin olan Rum tarafının bu beylerden daha fazla mal alacağını umuyorlar.
TÜSİAD Yönetim Kurulu üyesi Şadi Gücüm isimli Bey ise boyunu ve haddini aşan sözler ediyor. Bu sözleri ile birilerine akıl veriyor ve yol gösteriyor. Ve diyor ki; “Unutmayın ki, Büyük Zaferimizden de sonra imzalanan Lozan Antlaşması'nda bile karşılıklı tavizler verilmiştir.”
Bu Bey haklı. Evet Lozan’da taviz verildi. Ama biz değil . Bizim yendiklerimiz bize taviz verdi. Biz Lozan’da hakkımızı söke söke aldık. Bu Bey’in bugün söylediği taviz ise “300 yıldan fazla Türk olan Kıbrıs Adasının tamamının Rumlaştırılması isteklerine EVET demek oluyor". Ve yine bu Beyler ,verilecek her tavizin yeni tavizlere kapı açacağını bilmiyor mu.? Bal gibi biliyordur bu okumuş aydın ve de entelektüel beyefendiler...
Yakayı bir kere kaptırdın mı bunun arkası gelecektir. Yarın, Ege'de Karasuları, Kıta Sahanlığı, Hava Sahasının Kontrolünü; Hatay'ın Suriye’ye İlhakını; Doğu Anadolu’nun Ermenistan’a ve Karadeniz’in Pontusçular’a verilmesini; ve nihayet 550 yıllık Türk İstanbul’un Bizans için geri alınmasını istemeye başlayacaklardır....
Zenginler Klübü' nün haddini aştığı ilk örnek Kıbrıs değildir. Paraları çok olup harcayacak yer arayan bu beyler; - Ecevit hükümetini düşürmek için büyük çabalar harcadılar... - Kürt sorununu çözüm adı ile birilerine raporlar hazırlattılar. - Avrupa’ya gireceğiz diye bin bir dolap çevirdiler, - Kendilerini hiç ilgilendirmeyen ülke meselelerine el attılar. Hatta parti bile kurdular...
Bu beylerin davranışını akıl, mantık ve iz' an ile açıklamak mümkün değil. Bu Beyefendiler ikamet ettikleri değerleri milyon dolarlarla ölçülen köşklerinden Türkiye'yi ve meselelerini hep yanlış görüyorlar. Sanırım, uzun bir süredir helikopter ve özel uçak sahibi olup her türlü geliş ve gidişlerini yüksekten yaptıklarından aşağıdaki manzaradan, yani milletin Hâl'i Pür Melâlinden (durumlarının ne olduğundan) de bihaberler.
Bu sayın parasal yönden büyük insanlarımız ne yazık ki 2003 Türkiye'sinin insanlarının belki parasal açıdan zayıf ama, bilim ve teknoloji açısından hiç de fakir olmadığının farkında değiller. Türkiye'yi Globalleşme adı altında sömürgeleştirmeye çalışan grupların maşası olarak konuştuklarının halk farkında değil sanıyorlar. Ama yanılıyorlar. Bu halk eski cahil ve birilerinin sürü olarak değerlendirdikleri devirleri çoktan aştı.
Bugün ülkemizin geleceğini her alanda yönlendirebilecek çok genç, dinamik ama diplomalı, bir kaç lisan bilen müteşebbis bir kitle var. Bu nesil, sizin bir yerlerden emir ve talimat alarak yayınladığınız bildiriler ve verdiğiniz beyanatlarla hiç ilgilenmiyor. Size rağmen fevkalade zor şartlarda yaşayan bu nesil ülkemizin güçlenmesi için canla başla çalışıyor...
Sizlerin birilerine milli kimlik kazandırarak bu ülkeyi bölmeye çalışmanızı ve bu genç neslin kendi kimliklerini inkar etmelerini sağlayacak bu çabalarınızı da dikkatle izliyor. Beyler hiç uğraşmayın... Ülkemizi isteseniz de bölemezsiniz... İnsanlarımızı parçalayamazsınız... Anadolu da binlerce yıldır içice yaşayarak kemikleşmiş ve yek vücut olmuş bu milleti birbirinden ayıramazsınız...
Sizler iş adamısınız... Bırakın devlet yönetimini devlet adamları yapsın. Bu ülke iyi yönetilmeyebilir. Demokrasilerde bunların yolu açıktır. Halk sandığa gider ve kendisini daha iyi yöneteceğine inandığı kişileri seçer. Buna hiç kimsenin itirazı olamaz ve olmamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti birilerinin veya sizin sandığınız kadar zayıf bir devlet değildir. Binlerce yıllık devlet geleneğine sahiptir. Devletin bütün müesseseleri ayaktadır ve yönetimin kontrolü altındadır.
Bazı yöneticilerin zayıf olmasının milli gücümüze menfi etkileri mutlaka vardır. Ama bu geleneksel devlet yönetiminde pek o kadar dikkate alınacak bir şey değildir. Yapamayanlar gider. Yapabilecekler gelir ve o makamları doldurur. 24 saat sonra devlet çarkı olumlu yönde işlemeye başlar.
Sonuç olarak; Herkes kendi evinin önünü süpürürse bütün sokak temiz kalır. Siz anlı-şanlı TUSİAD üyesi kardeşlerimiz, kendi işinizi küçümsemeyin ve lütfen kendi alanınıza dönün. Kendinize eğer SANAYİCİ ve İŞADAMI diyorsanız, lütfen rolünüzü iş alanında ve işadamı olarak sürdürün.
Millet başta Milli Davamız Kıbrıs konusundaki davranışlarınızın arkasındaki gerçeği görüyor ve sizi desteklemiyor. Bilakis sizi kınıyor. Millet sizden devleti yönetmenizi ve yöneticileri kendi konuları ile ilgili akıl vermenizi değil, sahibi olduğunuz fabrikalarınızı iyi yöneterek daha fazla iş sahası açmanızı bekliyor.
Belki o zaman bu davranışlarınızın millet ve devlet katında bir değeri olacaktır. Ve belki de daha inandırıcı olacaktır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 5 Şubat 2003 Çarşamba |
|
|