Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Irak'a saldırının ardından BOR'un kontrol altına alınması hedefi mi var? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
ABD Başkanı Bush’un Irak’ta görevli BM Silah Denetçilerinin sunduğu Irak’ın Silahsızlandırılması Raporu’ nun ardından yaptığı konuşmanın satır aralarında gizlenen ve ülkemizi yakından ilgilendiren çok önemli bir husus var.
Bilindiği gibi ABD Devlet Başkanı George Bush, ABD Temsilciler Meclisi'nde yaptığı yıllık ''Birliğin Durumu'' konuşmasında, muhtemel Irak Operasyonuna geniş yer verirken, ABD’ li Bilim adamlarının üzerinde 30 yıldır çalıştıkları ''Hidrojen Arabaları'' projesiyle ilgili olarak ; ''ABD'nin, enerji konusunda bağımsız bir ülke haline getirilmesi temel amacımdır. Bu nedenle benzin yerine hidrojenle çalışan arabalar üretilmesi için, 1.2 milyar dolar ayrılmasını öneriyorum. Kongreden 1,5 yıl önce sunulan enerji ile ilgili plânı onaylamasını istiyorum'' demiştir.
Kanaatimce bu çok önemli bir ayrıntıdır. Hidrojen Arabaları Projesi’nin doğrudan Irak ile hiç bir ilgisi yoktur. Fakat, bu savaşta yer alması için ısrarla ABD baskısına maruz kalan Türkiye ile çok yakın ilgisi vardır. Çünkü Hidrojenin araçlarda yakıt olarak kullanılması için petrole değil, stratejik BOR Madenine ihtiyaç vardır. Bor Madenleri açısından dünyanın en zengin ülkesi de Türkiye’dir. Çünkü dünyada varlığı bilinen Bor Madeni’nin %70’i Anadolu topraklarımızın altında yatmaktadır.
İşte bu satır aralarındaki söz dolayısıyla aklımıza takılan bazı cevapsız sorular şunlardır;
- Saddam ve Irak bahane edilerek Türkiye’ye getirilmesi düşünülen sayıları yüz binleri aşacak ABD askerlerinin ve kullanılması için elden geçirilip geliştirilmesi gündeme gelen limanlarımız ( Samsun,Trabzon ve İzmit-Derince dahil) ile hava meydanlarımızın ( Çorlu ve Pendik Sabiha Gökçen havaalanları dahil ) arkasında Irak’a değil de Türkiye’ye müdahale yatabilir mi ? - Müdahale olmasa bile bu madenlerin çıkartılmasında meydana gelebilecek aksamalara karşı anında müdahale edecek bir askeri gücün konuşlandırılması mı gerekiyor? - Ve şimdi Saddam bahane edilerek bunun alt yapısı hazırlanmaya mı çalışılıyor.? - ABD Orduları, her türlü savaş durumları geçmesine rağmen 60 yıla yakın bir süredir işgal altında tuttuğu Almanya ve Japonya’dan çıkmamıştır. Yine 50 yıldan beri Güney Kore topraklarındaki varlığını sürdürmektedir. Bu canlı misaller önümüzde ibretle durmaktadır. Eğer benzeri bir durum Türkiye’de yaratılırsa Almanya ve Japonya’nın çıkaramadığı ABD güçlerini atmak için yeni bir İstiklal Savaşı yapmamız mı gerekecek ?
Konu son derece ilginç ve hassas. Bilim adamlarımızın ve devletimizin ilgili birimlerinin üzerinde ciddi bir şekilde çalışmalarını gerektiriyor. Bilim adamlarımız konuyu tartışmaya başladılar bile.
İşte bir haber Özeti; “Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mühendislik Fak. Maden Müh. Ana Bilim Dalı Bşk. Prof. Dr. Ali Akar yaptığı açıklamada; Bush' un ABD Kongresi Temsilciler Meclisi'nde yaptığı konuşmada geçen Hidrojen Arabaları Projesi’nin Türkiye için ''hayati'' önem taşıdığını söyledi. Hidrojen otomobillerinde Bor maddesinin kuru yakıt maddesi olarak kullanıldığına işaret eden Prof. Akar, bu maddenin hidrojeni depolama özelliği bulunduğunu kaydetti.
Türkiye'nin dünyadaki Bor rezervinin yüzde 70'ine sahip olduğuna dikkati çeken Prof. Ali Akar, şöyle konuştu: ''Bor son derece önemli ve stratejik bir madendir. Eğer ABD'nin bu projesi gerçekleşirse Türkiye 21inci Yüzyıla damgasını vurur. Petrol zengini ülkeler gibi Bor zengini bir ülke olarak üzerinde oturduğu hazinenin nimetlerini görür. Türkiye yılda 600 milyon ton Bor oksit (b2O3) 1,8 milyon ton ham Bor kapasitesine sahiptir. Eskişehir Kırka, Kütahya Emet, Balıkesir Bigadiç, Bursa Mustafakemalpaşa madenlerinden yılda 600-700 milyon tonluk üretim yapılıyor. Açılmayan birçok da madenimiz var.''
Bu ve benzeri konuşmaları yakında çok daha fazla şahit olacağız.
Sonuç olarak; Eğer bilim adamlarımızın dediklerine kulak verecek olursak, Türkiye’nin coğrafi konumundan kaynaklanan önemi bu defa da sahip olduğu doğal kaynaklar bakımından katlanarak artacaktır. Çünkü bilindiği kadarıyla bugün Türkiye rezervleri açısından şu anda rakipsizdir. Bu stratejik maden en az petrol kadar değerlidir. Medeniyetin gelişmesi ve insanlığın refahı için Türkiye’nin önünde önemli bir ufuk açılmaktadır. Bu ufuk iyi görülmeli ve bununla ilgili çalışmalar devlet çapında acilen ele alınmalıdır.
Başkan Bush’ un konuşması beni tam yüz yıl öncesine götürdü. O günlerde stratejik hammadde olarak petrol yeni bulunmuştu. Bu maddenin en büyük rezervlerinin Osmanlı toprakları üzerinde olduğu da öğrenilmişti. Sonunda el birliği ile saldırılan Osmanlı Devleti tarihe gönderilmiş ve petrol yatakları üzerinde bulunan toprakları küçük küçük parçalara ayrılmıştı.
Tam yüz yıldır dünyanın en büyük zenginliğinin üzerinde oturan Ortadoğu milletleri için bu zenginlik huzur ve refah değil, daima savaş, gözyaşı ve kan getirmiştir. Çünkü oyun bunun üzerine kurgulanmıştır. Ortadoğu insanı daima birbirleri ile çatışma halinde tutularak zayıf ve güçsüz olmaları temin edilmiştir. Yüz yıl önce İngiliz politikalarına göre cetvelle şekillendirilen bölge; yüz yıl sonra İngiltere’nin işlevini üstlenen ABD tarafından yeniden dizayn edilmeye çalışılmaktadır.
İşte bunun bilinci içinde olarak Başkan Bush’un son sözleri ve Irak’a saldırı bahanesi ile Türkiye’den istenen hususlar, ACABA sorusunu yüksek sesle telaffuz etmeme sebep olmuştur. Sanıyorum çok ciddi bir başlangıcın eşiğindeyiz. Üzerimizde oynanması muhtemel oyunları iyi görmeli ve dikkatli değerlendirmeliyiz. Toplumun bütün dinamik güçlerini sahip olduklarımızı koruma yönünde bilinçlendirmeliyiz.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 2 Şubat 2003 Pazar |
|
|