Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Cumhuriyetimiz 79 yaşında |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
"CUMHURİYET; FİKREN, İLMEN, FENNEN, BEDENEN KUVVETLİ VE YÜKSEK SECİYELİ MUHAFIZLAR İSTER. YENİ NESLİ BU KEMİYET VE KEYFİYETTE YETİŞTİRMEK SİZİN ELİNİZDEDİR." (M. Kemal Atatürk)
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün 79 yaşındadır. Cumhuriyetimiz; Anadolu’daki Türk milli varlığının ortaya koyduğu, geliştirdiği ve yücelttiği bir milli oluşumdur. Tarihi ömrünü tamamlamış Büyük Cihan İmparatorluğu içinden yeni ve bağımsız bir milli devlet yaratma çabalarının neticesidir.
Bu muhteşem oluşum,bu büyük eser zamanın emperyalist dünya güçleri tarafından kolaylıkla benimsenmemiştir. Bugün Cumhuriyetimiz; sahip olduğu milli güç potansiyeli ve coğrafi konumunun kazandırdığı özellikler dolayısıyla dünya çıkar çevrelerinin halâ göz diktiği önemli bir varlıktır.
Dünya emperyalist güçlerine karşı verdiğimiz ölüm-kalım mücadelesi sonucunda kurulan Cumhuriyetimizin 79 yıl sonunda ulaştığı gelişmişlik seviyesi kolay elde edilmemiştir. Sahip olduğumuz kutsal vatan topraklarında çıkarı olan devletler ile bunların içimizdeki gizli uzantılarına karşı her alanda verdiğimiz mücadele 789 yıldır aralıksız devam etmektedir. Bu topraklarda kaldığımız sürece bu amansız mücadelenin bitmeyeceği de bir gerçektir.
Cumhuriyet idaresi; halkın kendi hakkında karar vermesinin bütün siyasi araçlarını bünyesinde taşımaktadır.
Milli Hakimiyet fikri; cumhuriyet idaresinin ayrılmaz ve yaratıcı unsurudur. Türk halkının kendi idaresini kendi seçtikleri ile sağlayabilmesi ancak bu sistemle gerçekleştirilmiştir. Halk idaresinin bölünmezliği, milli kuvvetlerin parçalanmazlığı cumhuriyetin doğal bir sonucudur.
Milletin devletini ve hükümetini kendi eseri gibi görmesinin yolu Cumhuriyetten geçtiği gibi, devlet ve hükümetin güvenli koruyuculuğunun yaratılabilmesi de ancak bu yönetim ile mümkün olabilmiştir.
Cumhuriyet idaresinde tüm toplumun yaratıcı ve yapıcı katkısı şekillenmektedir. Bu yönetimde bireylerden başlayarak toplumun bütün kesimlerinin refahı ve mutluluğunu sağlama amacına yönelmiş bir devletin varlığı söz konusudur.
Atatürk aşağıdaki ifadesiyle Cumhuriyetin temel yapısını açıklamış ve bu yönetimin sağladığı imkanları vurgulamıştır; "DEVLETİNİ VE HÜKÜMETİNİ KENDİ MALI VE KORUYUCUSU OLARAK TANIMAK, BİR MİLLET İÇİN BÜYÜK NİMET VE DE MAZHARİYETTİR. TÜRK MİLLETİ; BU NETİCEYE CUMHURİYETLE VARMIŞ VE HER YIL BUNUN ARTAN SEMERELERİNİ GÖRMÜŞ, GÖSTERMİŞTİR. MİLLETİMİZİN MADDİ VE MANEVİ HUZURUNA HER ŞEYDEN FAZLA ÖNEM VERİŞİMİZİN NEKADAR YERİNDE OLDUĞU ANLAŞILMIŞTIR."
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; 12000 yıllık tarihimizin çok çetin tecrübelerinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu çıkışta dökülen on binlerce şehidin kanı vardır. Gazilerimizin üstün gayreti ve alın teri vardır. Bu oluşumda tamamen tarihten silinmek istenen bir milletin yitirilmiş görünen bütün öz yetenekleri, bilinmeyen ve anlaşılamayan özellikleri belirgin bir şekilde yeniden dünyaya ispat edilmiştir.
Türk Milleti için Cumhuriyet sadece bir idare tarzı değildir. Ayni zamanda bir varlık ilkesidir. Milletçe varolma şuurunun en üst düzeyde temsil edildiği temel taşıdır. Tarihin Türk Milletine kazandırdığı milli kültür kaynakları ile meydana gelen milli birlik ve beraberlik duygusunun tabii bir sonucudur. Bu şuurlu yapıya sahip olunmasa idi, bugün özgürlük ve bağımsızlıktan bahsetmemiz ve cumhuriyetin sağladığı imkanlardan yeterince yararlanmamız mümkün olmazdı.
Türkiye Cumhuriyeti; Türk Toplumunun bütün kesimlerinin dengeli, anlayışlı ve ayni amaçta birleşen davranışlarının yarattığı bir eserdir. Türk toplumunun çeşitli alanlardaki çıkarları arasında sağlanacak dengeler ve çözümler ancak demokratik Cumhuriyet düzeni içinde olağan hale gelebilmiştir.
Cumhuriyetimizin başlıca özelliği; tarihte ilk defa ideolojilerin, tahrik ve ayaklandırma isteklerinin; toplumları sınıflara ayırıp, birini diğerine hakim kılarak, ihtilâllerle sonuç alma gayretlerinin dışında; Türk Milletinin dünyanın başlıca büyük kuvvetlerine karşı tamamen yalnız kaldığı anda; kendisini sömüren güçlerin yönettiği bir ortamda harekete geçerek kurduğu tamamen kendine özgü bir sistem olmasıdır.
İşte bu özelliği dolayısıyla Cumhuriyetimiz kendisinden önceki ihtilâller ve siyasi hareketlerle kıyaslanarak açıklanamayacağı gibi her birinin ulaştığı sonuçlar açısından da bir değerlendirmeye tabi tutulamaz.
Cumhuriyetimiz içeriden ve dışardan pek çok saldırı ile karşılaşmasına rağmen geçen 79 yıl içinde kuşaktan kuşağa devredilen ilkelerinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Çünkü bu ilkeler daima Türk Milletinin güvenlik, mutluluk ve refah isteklerinin kefili olmuştur.
Geçen 79 yılda Türkiye Cumhuriyetinin iç ve dış düşmanları ortadan kalkmamıştır. Bilakis çoğalmıştır. Yakın bir gelecekte kalkmayacaktır da. Ancak Cumhuriyetimizin dayanakları olan milli güç unsurlarımız ile Anadolu Türk Toplumunun toprağına ve devletine bağlılığı dolayısıyla bu devletin dünya üzerindeki yeri, üniter yapısı, önemi ve gücü hiç bir şekilde düşmanlarının fiil ve hareketleri ile değiştirilemeyecektir.
Cumhuriyete yönelik saldırıları etkisiz kılan Türkün milli gücü; binlerce yıllık tarih içerisinden süzülerek gelen ve elde kalan yegâne koruyucu unsurdur. Cumhuriyet yönetimi; çelişkiler yerine dengeli davranmayı; uzlaşmazlıklar yerine barışı; ayrılıklar yerine birlik ve beraberliği; parçalanmak yerine bütünleşmeyi hedef almıştır. Anadolu Türk Toplumunun tarihsel niteliklerini kaynak kabul ederek, bu topluma her şeyden önce iç ve dış barışı önermiştir. 79 yıllık geçmişinde önderi Atatürk'ün "YURTTA SULH, CİHANDA SULH" temel ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmıştır.
Cumhuriyetin kurulmasında nasıl kan, emek, ter, ve millet olma çabası varsa ; O'nun korunmasında, geliştirilmesinde ve ilkelerinin savunulmasında da ayni çabaların olması gerekir. Fakat günümüzde bunlarda yeterli değildir.
Cumhuriyetimiz bilim üzerine inşa edilmiş bir anıttır. Bu nedenle emeğin, terin ve kan'ın yetersiz kalabileceği anlar olacaktır. 79 ncu yılında Cumhuriyetimiz ancak müsbet ilimlerdeki ilerleme, akıllı ve mantıklı düşünce ve çağın gelişmelerine uygun teknolojiye yer verilen bilimsel çalışmalarla korunabilecektir.
79 yıl önceki nesiller için geçerli olan Cumhuriyeti koruma ve kollama’nın manevi heyecanı bugün yerini; bu heyecanı daha çok duyan, sağlam bir ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE'ye sahip, tartışma imkanlarına tamamen açık, çağın gelişmesine ve tüm değişmelere hazırlıklı genç ve dinamik beyinlere bırakmıştır.
Bilindiği gibi Atatürk kendi zamanında moda olan Komünist ve Faşist dikta rejimlerine iltifat etmemiştir. Artık tarihe karışması zamanı geldiğine inandığı 600 yıllık şanlı tarihe sahip padişahlık idaresini reddetmiştir. O; genç Türk Devletini milletiyle birlikte demokratik bir yönetimle, yani CUMHURİYET ile idare etmeği uygun görmüş ve uygulamıştır.
İstiklâl Harbini yapan Birinci T.B.M.M.'de tam anlamı ile demokrasi hakimdir. Orada bütün fikirler serbestçe tartışılmıştır. Duvarlarına ilk günden itibaren asılan “EGEMENLİK KAYITSIZ VE ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” ibaresine daima sadık kalınmıştır. Bu mecliste bizzat Mustafa Kemal Atatürk'e en büyük muhalefetin yapıldığı meclis zabıtlarında açıkça görülmektedir. 23 Nisan 1920 tarihinden başlayan çalışmalarıyla kuruluş ve işleyiş tarzı bakımından gerçek bir demokrasi örneği veren bu meclisin 29 EKİM 1923'te yeni devletin ismini CUMHURİYET olarak koyması çok doğal bir gelişme olarak kabul edilmelidir.
Atatürk; bütün başarılarına Türk Milleti ile birlikte hareket ederek ulaşmıştır. Cumhuriyet Tarihimizde Atatürk İlkeleri ve İnkilâpları olarak adlandırdığımız gelişmeler; tamamen milletin desteğini alarak, milletin temsilcileri tarafından Kabul edilip T.B.M.M.'de kanunlaştırılarak bizzat millete mal edilmiştir.
Atatürk İlke ve İnkilâpları bunun için kalıcıdırlar ve değişmez kurallar olarak toplumumuzda kökleşmişlerdir. Bu kurallar tam 79 yıldır ülkemizin yönetiminde yönlendirici rol oynamakta ve gündemimizi belirlemektedir. Daha nice 79 yıllarda da devam edeceği kesin olarak görülmektedir. 79 ncu yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti; hür ve demokrat bir ülke olarak dünya milletleri arasında son derece saygın bir konuma ulaşmıştır. Bölgesinde ve bağlı bulunduğu uluslararası kuruluşlar içinde bölgeler arası dengelerin sağlanması ve muhafazasında önemli bir istikrar unsuru olarak ağırlığı bulunmaktadır.
Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu gibi; dünya egemenliğine oynayan güçlerin menfaatlerinin odaklandığı ateş çemberinde Türkiye'ye bugün yine çok önemli görevler düşmektedir. 29 EKİM 2002’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti ; mevcut milli güç potansiyeli ile, binlerce yıllık Türk Kültürü ile desteklenen engin devlet tecrübesi ile, bu görevleri en iyi şekilde başarabilecek bir düzeye erişmiştir. 29 EKİM 2002’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti ;
* 70 milyona yaklaşan genç ve dinamik nüfusuyla, * Sahip olduğu Modern Eğitim Sistemleri ve kendi yarattığı teknolojisiyle, * Milletçe haklı bir gurur duyduğumuz güçlü ordularıyla, * Serbest seçimlerle ve demokratik usullerle yönetime gelen siyasi kadrolarıyla, * Dünyaya açılmış ve serbest rekabet ortamında uluslararası başarıları her geçen gün artan ticari kapasitesiyle, * Ülke meselelerine sahip çıkan sivil toplum kuruluşlarıyla, * Dünyanın dört bir yanına yayılmış başarılı bilim adamlarıyla, * Kollarını dünyanın en uç noktalarına kadar uzatmış eğitim ve kültür ordularıyla,
Türk Milletinin haklarını her alanda koruyabilecek bir güce erişmiştir. Modern Türkiye Cumhuriyeti; bin yıldır üzerinde yaşadığı Anadolu'yu gerçek ve kalıcı bir anayurt olarak kabul etmiştir. Bütün güçlüklere rağmen bu yurdu modern dünyanın ihtiyaçlarına cevap verecek tarzda mamur hale getirmiştir. Türk Halkı’nın huzur ve güven ortamı içinde daha müreffeh bir hayat yaşamasını sağlayacak her türlü tedbiri almaya devam etmektedir.
Mevcut coğrafi konumundan kaynaklanan iç ve dış tehditlere karşı geçen 79 yılda pek çok sınavdan geçerek tecrübe kazanılmıştır. Sonunda başarılı bir mücadele ile bugünlere gelinmiştir. Bugün Türkiye; kendisine uzanacak bütün namert elleri hukuk ve demokrasi kuralları içinde kıracak güce, tecrübeye, bilgiye ve cesarete sahiptir.
Yüce önder Mustafa Kemal Atatürk; Türk milletinin öz benliğinde bulunan hürriyet, bağımsızlık, dürüstlük, çalışkanlık ve bilimsellik gibi özgün vasıflarını modern bir devlet bünyesinde bir araya getirmenin huzuru ile anıtkabirde yatarken, Türk Milleti; O'nun ölümsüz eseri olan Cumhuriyetimiz ile bu Cumhuriyetin temeli olarak kabul ettiğimiz, dünyayı bir uçtan bir uca kaplayan üstün Türk Kültürüne sahip çıkmanın haklı gururunu yaşamaktadır. Aziz Miletimizin Cumhıriyet Bayramı Kutlu Olsun...
Dr. Tahir Tamer Kumkale 29 Ekim 2002 Salı |
|
|