Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Erbakan ve Erdoğan'ın siyasi geleceği |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Halkın özgür iradesi ile seçilerek iktidara gelen siyasi partiler; halkımızın birarada ve huzur içindeki yaşantılarını yönlendirecek kuralları koymak, yani kanunları yapmak için Milletvekili çıkartırlar. Bu milletvekilleri ise TBMM’de millet adına kanun yaparlar. Yani bir bakıma “liderlerini parlamentoya sokmayan kanunları değiştirmek hak ve gücünü” elde ederler. Sonunda çeşitli şekilde engellenerek yönetim mekanizmasından dışlanan siyasiler kısa bir süre sonra eskisinden daha güçlü olarak iktidara gelirler.
Bunun pek çok örneği Cumhuriyet tarihimizin son dönemlerinde yaşanmıştır. 9 ncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel “6 kerre gittim, 7 kerre geldim” sözü siyasi literatürümüzde bunun ön güzel örneklerinden biridir. Yani bugünkü kanunlarımızın yasak saydığı hususların yarın yasakladığı siyasilere avantaj olarak geri döndüğü çok görülmüştür. Yine bundan sonrada görülecektir.
Bilindiği gibi gerek Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve gerekse Recep Tayyip Erdoğan devlet tarafından belirtilen hizmet kadrolarına atandırılmış yöneticiler değildir. Bu iki kişi kendilerine inanan halk grupları tarafından liderlik vasıfları dolayısıyla bizzat seçilerek parti başkanı olarak görevlendirilmişlerdir. Bir bakıma bileklerinin gücü ile bu mevkilere gelmişlerdir.Her ikiside gücünü ve mevkiini önceden hazırlanmış kadro görevlerinin karşısında yazan yetki ve sorumluluklardan değil, bizzat doğalarında mevcut liderlik vasıflarından almaktadırlar.
Sonradan çeşitli şekillerde kazanılan rütbe ve ünvanları ( Parti Genel Başkanı, Başbakan, Bakan, Milletvekili, Belediye Başkanı, müşteşar v.s. gibi) herhangi bir şekilde ellerinden alındığı takdirde bu gibi kişilerin gücünü ortadan kaldırmak veya azaltmak mümkün değildir. Bilakis bu davranışla bunların gücü arttırılır. Seven ve sayanlarının, yani destek kitlesinin sayısı çoğaltılır. Hele Adnan Menderes ve arkadaşlarında olduğu gibi asarsanız, bu kişileri evliya mertebesine ulaştırır ve efsane haline getirirerek ölümsüzleştirirsiniz.
Erzurum Kongresi öncesinde kendisine padişah tarafından tevdi edilen rütbe ve makamları istifa ederek terk eden Ordu Müfettişi (yani yönetici) Mustafa Kemal işte bu andan itibaren tamamen halkın desteği ile GERÇEK LİDER olmuştur. Mustafa Kemal’in görevine atanarak kendisini yakalayıp İstanbula teslim etmesi istenilen 15 nci Kor. K. Kazım Karabekir Paşa padişahın bu emrini reddetmiştir... Rütbe ve makamı elinden alınmış gerçek bir toplum lideri olan Mustafa Kemal’in emrine girmiştir. Bu şekilde görünüşte Bir Osmanlı Paşası emekli olmuştur. Fakat her alanda fikir ve düşünceleri ile bir asır dünyaya yön veren bir Dünya Lideri Mustafa Kemal Atatürk doğmuştur.
Kısaca vurgulamak icabederse. Siz , ben , onlar, bizler, pek çok insan Necmettin Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan’ı beğenmeyebiliriz. Fikir ve düşüncelerini benimsemeyebiliriz. Bu fikir ve düşünceleri ülkemiz ve milletimiz için son derece tehlikeli ve sakıncalı bulabiliriz. Bu son derece doğaldır. Çok sesli siyaset ilmi de bunu gerektirir. Fakat bu fikir ve düşünceleri cebir ve zor kullanarak veya bu kişilerin mevki, makam ve rütbelerini ellerinden alarak durdurmak, veya yok saymak kesinlikle mümkün değildir.
Bu insanları yedi kat yerin altına atın. Her türlü fiziki engeli uygulayın. Buna rağmen fikir ve düşünceleri ile kitlelere etkili olmaya devam edeceklerdir. Daima mazlumun yanında olmayı şiâr edinen Türk Halkı’nın psikolojik yapısını düşündüğümüzde eskisinden daha çok destek ve taraftar bulabileceklerdir. Bu kişiler hayatta kaldıkları sürece bu destek kesintisiz devam edecektir. Bunun fiilen engellenmesi mümkün değildir. Çünkü sonradan lider olunmaz. Lider doğulur. Lider yaşanır ve lider olarak ölünür.
Türk Milleti olarak çok kısa bir süre sonra seçimlere gideceğiz. Erbakan ve Erdoğan milletvekili olamayacaklar. Bu çok normal. Fakat temsil ettikleri fikirleri taşıyan partiler bu durumda eskisinden çok daha fazla oy alacaklar ve partileri daha güçlü olarak seçimlere hazırlanacaktır.
Çünkü daha öncede değindiğim gibi “ halkımız her ne sebeple olursa olsun daima mazlum ve ezilmişlerin yanında “olmuştur. Nitekim Recep Tayyip Erdoğanı’ın inanılmaz yükselişi ve bir anda geniş kitlelerin beğenisini kazanan Halk Lideri haline gelmesini hazırlayan en büyük etkenin çekmiş olduğu 4 aylık hapis cezası olduğunu söyleyebiliriz. Kültürüm ve yetişme tarzım, bilgi birikimim, tecrübelerim dolayısıyla her ikisinin temsil ettikleri fikir ve düşünceleri benimsemiyorum. Buna rağmen siyaset ve demokratik sistem adına bu yapılanları da onaylamıyorum. Çünkü yasaklamaların her ikisini ve temsil ettikleri düşünce sistemini yüceltmekten, onları daha güçlü ve sarsılmaz bir duruma getirmekten başka bir işe yaramadığını biliyor ve görüyorum.
Çünkü bu olayda Atatürk’ün dediği gibi “ FİKİR CEREYANLARI CEBİR VE ŞİDDET VE KUVVETLE REDDEDİLEMEZ. BİLAKİS TAKVİYE EDİLİR. BUNA KARŞI EN MÜESSİR ÇARE FİKİR CERYANINA MUKABİL FİKİR CERYANI VERMEK, FİKRE FİKİRLE MUKABELE ETMEKTİR.”yolu tam olarak denenmemiştir... Siyasi rakipleri tarafından bu yapılsaydı ancak bu şekilde fikir ve düşüncelerini beğenmediğimiz kişi ve temsil ettikleri organlarla etkili bir mücadele yapılabilirdi.
Sonuç olarak; Erbakan ve Erdoğan'ı yasaklamalarla durdurmak ve etkisiz hale getirmek çok zordur. Nitekim son bir kaç aydır bu iki liderin siyasi geleceklerine ilişkin olarak sürdürülen belirsizlikler ile medyanın olaya yaklaşım tarzı her iki lideri destekleyen kitleleri birbirine kenetlemiştir. Sayılarını ve güçlerini arttırmıştır. İsimleri aylarca devamlı gündemde tutularak çok büyük meblağlara varan dolaylı bir propaganda desteği sağlanmıştır.
Sosyal olayları takibeden bir kişi olarak ara sıra kendi kendime soruyorum. Acaba bu aleyhte tutum ve davranışları bizzat Erbakan ve Erdoğan partilerinin kazançlı çıkacağını hesabederek bizzat kendileri mi planlayıp uygulamaya koydular?
Neden olmasın. Bekleyip göreceğiz.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 20 Eylül 2002 Cuma |
|
|