Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
22 yıl sonra 12 Eylül Harekatı |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Bugün kendini 68 Kuşağı olarak adlandıran ve benimde içinde bulunduğum nesil için önemli bir yıldönümü. Bundan tam 22 yıl önce Türk Silahlı Kuvvetleri emir komuta zinciri içinde ülke yönetimine el koymuş ve Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanlarından oluşan 5 kişilik kadro MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ adı altında tam üç yıl süre ile ülkeyi yönetmişti.
O gün doğanlar bugün 22 yaşındalar. O gün 10 yaşında olup olayları tam olarak anlayıp ,kavrayacak yaşta olmayanlar bugün 32 yaşında olup ülke yönetiminde söz sahibidirler.
Stratejik konumu ve coğrafi özellikleri gereği ülkemiz daima dış tehdit odaklarının menfaatlerinin kesiştiği bir düğüm noktasında bulunmaktadır. Bu yüzden 79 yıllık kısa Cumhuriyet tarihimizde, Atatürk Dönemide dahil olmak üzere anarşi, terör, isyan, iç çatışma, kardeş kavgası hiç eksik olmamıştır. Bölgede güçlü, kuvvetli, zengin, huzur ve refah dolu bir Türkiye istemeyen dış güçler bütün imkan ve kabiliyetlerin birleştirerek bu ülke insanının birbiriyle daima savaş halinde olmasını arzulamış ve bunun için elbirliği ile çalışmışlardır. Bu coğrafyada yaşayan insanımızın kaderi budur. Bu saldırılar biz güçsüz olduğumuz sürece devam edecektir.
Her 12 Eylül yıldönümünde olduğu gibi, 22 yıl önce yönetime el koyan 5 Generali faşistlikle, diktatörlükle suçlayan , ve bu dönemi büyük bir baskı rejimi olarak niteleyen kalemşörler bugün yine ayni şeyleri yazacaklardır.
Artık tarihe malolmuş günleri tarihçilere bırakmadan karalayanlar; ayni tarihçilerin, ayni şahısların 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrasında askerleri yönetime el koyması için nasıl teşvik ettiklerini, ve sonrasında şimdi CUNTA olarak adlandırdıkları 12 Eylül askeri yöneticilerine nasıl alkış tuttuklarını ve kendilerine kurtarıcı gözü ile bakıp methiyeler düzdüklerini de yazacaklarını bilmeleri gerekmektedir.
Evet. "En iyi askeri idare, en kötü demokrasiden bin kat daha iyidir" Bu söz 12 Eylül 2002 Türkiyesi için çok doğrudur. Çünkü bugünkü globalleşen bir ortamda yapılacak bir ihtilal ve yönetime el koyma olayını ne halka, ve nede dış dünyaya anlatabilmek mümkün değildir. Fakat olaylar o günün şartları altında değerlendirildiğinde bakış açılarının daha mantıki ve gerçekçi olacağı kesindir.
Bu gün ancak 12 eylül 1980 öncesi durumları doğrudan yaşayan bizim nesillerimiz olayları daha iyi değerlendirebilir. Toplumsal ve sosyal olayları şahıslara bağlı kılmadan çok geniş bir perspektif ile ele almak gerekir. Olayların yarar ve zararlarının görülmesi uzun zamana bağlıdır. Bu bakımdan 12 Eylül Harekatı'nın iyi ve kötü yanlarını tarihçilere bırakıp bir tek iyi hususunu açıklamanın yararlı olacağını sanıyorum.
Bugün içinde bulunduğumuz her alandaki aciz durumumuza; 60'lı yıllardan başlayarak anarşi ve terör yüzünden daima kapalı bulunan okullarımızdan iyi tahsil alamayan ve ülkeyi şu anda bütün unsurları ile yöneten bizim nesillerimizin sebep olduğunu söylemem yanlış bir değerlendirme olmaz. Ama 1980 sonrası milli eğitim sistemimizdeki bütün aksaklıklara rağmen eğitim ve öğretim faaliyeti 20 yıldır her seviyede kesintisiz olarak , Atatürk İlke ve İnkilapları doğrultusunda sürdürülmüştür. Yeni yetişen nesillerimizin bizlerden çok iyi eğitim aldıklarına inanıyorum. Bunların iyi sonuçlarının ise ancak bir 10 yıl sonra görüleceğini de biliyor ve mutlu geleceğe güveniyorum.
12 Eylül öncesi adeta askeri yönetimi bağıra bağıra çağıran korkunç ortamı anlatabilmek,o ıstıraplı günleri kalemle tasvir edebilmek mümkün değil. Ancak yaşayanlar bilir. İşte size birkaç örnek; - İşçiler, memurlar, öğrenciler, sendikalar, polisler, hakimler, savcılar bölünmüşler ve bütün mesailerini birbirlerini ortadan kaldırabilmenin planları ile geçiriyorlar. - Halkın tamamı kamplara bölünmüş, birbirini kırmak ve ortadan kaldırmak için silahlanmış. Kurtarılmış köyler, mahalleler, kurtarılmış kazalar ve iller meydana gelmiş. - Terzi Fikri adında bir gafi, bu devleti tanımadığını bildirerek Fatsada kendi adına Halk Cumhuriyetini ilan etmiş. - Günde her yaştan, asgari 30 kişi ölüyor. 1 YIL İÇİNDE ÖLEN VE YARALANANLARIN SAYISI SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNDEKİ ZAİYATIMIZDAN BÜYÜK. Bu ölenlerin içinde üzerine 30 kurşun sıkılan 6 aylık bebekle ,en namlı gazeteciler, belediye başkanları, profesörler, Jandarma Genel Komutanları, bakanlar, milletvekilleri ve hatta başbakanlar var. - Ülkede Atatürk'ün yerini Lenin, Stalin, Mao, Humeyni gibi liderler almış. Türk bayrağının yerini kızıl bayraklar ve yeşil bayraklara devretmiş . - İşçiler ekmek yedikleri fabrikalarını,işyerlerini ateşe veriyorlar.Yakıyorlar.Yıkıyorlar. - Okullarımız ve üniversitelerimiz kapalı. Eğitim tamamen durmuş. Bugün iftaharla başarılarını seyrettiğimiz üniversitelerimiz tamamen anarşi ve teröre teslim olmuş. Harabe haline gelmiş sınıf ve anfiler ile yakılan kitap ve dokümanların resimleri gazete sayfalarını dolduruyor. - Yurdun her tarafında ilan edilen sıkıyönetim anarşi ve terörü önleyemiyor. Ülkenin her tarafında hava karardıktan sonra sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş. İnsanlarımız birbirinden ürker hale gelmiş. - Parlamentomuz 6 aydır bir aday etrafında uzlaşamadığı için ülkemiz 6 aydır Cumhurbaşkansız idare ediliyor. - Bugün birbiri ile çok iyi anlaştığı görülen ECEVİT, DEMİREL, ERBAKAN ve TÜRKEŞ liderliğindeki partililer hiç bir konuda anlaşamıyorlar. Sadece bu ortamın müsebbibi olarak birbirlerini suçluyorlar. - Her an nerenin bombalanacağı ve nerenin yakılacağı bilinmiyor. - Üretim tamamen durmuş. Benzin yok. Sigara yok. Sana yağı yok, Ekmek yok. Isınacak kömür yok. Karaborsa ve fiat anarşisi kontrol edilemiyor. - Durdurun bu kanı, düzeltin bu anarşik ortamı diye haykıran ve bütün sıkıntıları yaşayan halkın sesini dinleyen yok.
Bunlar ilk anda aklıma gelen ve tarafımdan yaşanmış birkaç örnek. Ama daha fazlasını öğrenmek isteyenler için gazete ve dergilerimizin arşivleri açıktır. Bugün ülkeyi bu durumdan çıkartan ve halka lâyık olduğu huzur ve güven dolu ortamını sağlayan Türk Silahlı Kuvvetlerini karalamaya çalışanlara tarihçiler gerekli cevabı zamanı gelince vereceklerdir.
Demokrasiler için gerçekten istenilmeyen ve günümüzde son derece utanç verici bir yönetim olmasına rağmen; milli hislerin ,milli şuur ve ihtiyaçların, ülkemizin ve milletimizin geleceğine ilişkin kaygıların, ümit ve bekleyişlerin doğrultusunda; kanunların kendisine tanıdığı yetkilere dayanarak, tamamen hiyarerşik düzen ve disiplin içinde gerçekleştirilen "BAYRAK HAREKATI" ile gelen 12 EYLÜL ASKERİ YÖNETİMİ yurt içinde büyük tasvip ve destek gördü. Dost ve müttefik ülkelerde ilgi ile izlendi ve genellikle anlayışla karşılandı.
Bayrak Harekatı'ndan sonra; Milli Güvenlik Konseyine ve Konsey Genel Sekreterliğine çeşitli konular ve ülke sorunları hakkında görüşler, raporlar, çözüm önerileri, kanun taslakları gönderilmiştir. Bunlar içinde ihtilal sonrası yönetimlerinde Parti Başkanı, Başbakan, Bakan ve Milletvekilliği yapanlar mevcuttu. Bunların hepsinin ortak noktası; bu harekatı gönülden onaylamaları ve kendiliklerinden harekatın icraatına birşeyler katabilme niyet ve arzularıydı. Bu düşünceler 12 Eylül yönetimince dikkatle incelenmiş ve pek çoğu uygulama alanına geçirilmiştir. Kütüphanelerimiz ve arşivlerimiz o günlerin çalışmalarına ait pek çok dokümanla doludur.
İHTİLAL Yönetimince 1983 Kasımında şeçimlerin yaptırılıp ülkede normal düzene dönüldüğünde; ' BAYRAK HAREKATI'nı en çok eleştirenler ve bu eleştirilerden prestij, oy ve çıkar sağlamaya çalışanlar; maalesef siyasi geleceklerini, ilmi ve idari kariyerlerini ve hatta varlıklarını bu harekâtın yapılmasına borçlu olanlar arasından çıkmıştır.
Bu insanlar devlet ve millet hayatında, bürokraside, eğitimde ,yönetimde daima kısır ve bağnaz çekişmeler içerisinde yaptıkları büyük hataları, devletin varlık ve bütünlüğü ile milletimizin birlik ve beraberliğine karşı işledikleri ağır suç ve davranışları; bu harekatı eleştirmek, yapılanları küçük göstermek ve hatta yok saymak suretiyle örtme, hafızalardan silme imkan ve fırsatlarını elde ettiler.
Bugün, 22 yıl sonra; Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen "BAYRAK HAREKATI" nı zorunlu kılan yıkıcı, bölücü, yokedici, kardeş kanı dökücü; devletimizi, cumhuriyetimizi ve necip milletimizi büyük risk ve tehlikeler altına sokan ve varlığını tehdit eden korkunç eylemler tamamen unutuldu. Bu harekâtı müteakip geçen üç yıl içinde; devlet yönetiminde, kamu ve hukuk düzeninde, toplumumuzun siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, bilim ve teknolojideki önemli gelişmeler tamamen gözardı edildi. Yıllardır çalışmayan yönetim yüzünden dağ gibi biriken sorunların çözümü için, hiç bir yönetimin göze alamadığı insan üstü çabalarla ortaya konarak, güncelliği, gerçekçiliği ve geçerliliği hala devam eden yasal düzenlemelerde unutulmak istendi.
Evet bugün basınımızın isim sahibi kalemşörleri elbirliği etmişçesine o günlere ve o günlerin yöneticilerine ağır saldırılarda bulunmaya devam etmektedirler. Bu saygın kardeşlerimizin unutmaması gereken bir önemli husus vardır... Arşivlerde halâ o günkü yönetime ithâf ettikleri methiyeleri duruyor. Bunu sakın olaki bir tehdit olarak algılamasınlar. Ve korkmasınlar. Çünkü halk artık sizi pek ciddiye almıyor.
Sonuç olarak; TÜRKİYE ARTIK ASKERİ İHTİLAL DÖNEMLERİNi GERİDE BIRAKMIŞTIR. Şartlar ne olursa olsun askeri yönetim bir daha gelmeyecektir. Gelmemelidir. Çünkü bugün Türkiye ve dünyanın şartları çok değişmiştir. Tek kanallı siyah-beyaz devlet televizyonundan yüzlerce televizyon, binlerce radyo, bilgisayar, internet ve cep telefonu devrine girilmiştir. Türkiye global ortama ayak uydurmuştur. Ne kadar zorlanırsa zorlansın, günümüz Türkiyesinde bir askeri ihtilâlin hiç bir mantıkî sebebi bulunamaz ve artık hiç kimsenin desteği de alınamaz. Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesince bu husus zaten her fırsatta dile getirilmektedir.
Konuya bu açıdan yaklaşarak, O günlerin şartları içinde gerçekleştirilen ve halkın her kesiminden çok büyük destek olan 12 EYLÜL BAYRAK HAREKATI'nı artık eleştiri ve yermeyi bırakalım. O'nu tarihçilere ve tarihe terk edelim. Ama o günlerden alacağımız pek çok ders olduğunu bilerek araştıralım, inceleyelim.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 12 Eylül 2002 Perşembe |
|
|