10 Kasım 2023 CUMA

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM......

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Siyaset sahnesi
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 3 Eylül 2002 Salı 

İki yılı aşkın bir süredir ülkemizin güncel sorunlarına ilişkin fikir ve düşüncelerimizi yansız ve tarafsız bir şekilde açıklamaya çalıştığımız BİLDİRİYORUM sitesinin fanatik diyebileceğimiz bir okuyucu tabanı oluştu. BİLDİRİYORUM'u Türkiye'nin gündemini takibeden düşünen beyinlerin biraraya geldiği üst düzey bir platform olarak düşünmek gerektiğine inanıyorum.

Sitede herkesin fikir ve düşüncelerini açıkça ifade edebilecekleri imkan sağlanmasına rağmen en çok E-mailbölümü kullanılıyor. E-Mailler ile bildirilen " neden şu konuda yazmıyorsunuz?" şeklindeki taleplerin çokluğu hususuna daha önce değinmiştim. Onlar israrla benim yazmamı istiyorlar. Oysa bu sitenin yürekleri vatan sevgisi ile dolu bütün insanlarımızın kullanımına açık şekilde dizayn edildiğini hiç dikkate almıyorlar.

Son bir aydır erken seçim konusunda neden yeterli ve doyurucu bilgiler vermediğim konusunda eleştirilere muhatap oldum. Şeçime koşar adımlarla ilerlediğimiz bugünlerde ülkenin gündeminde takibedilmesi çok güç bir siyasi hareketliliğin yaşandığı bir gerçektir. Günlük siyasi olayların çokluğu ve değişkenliğinin seçime ve seçim sonuçlarına ilişkin sağlıklı bir değerlendirmenin yapılmasına en büyük engel olduğu da bilinen bir gerçek...

Buna rağmen her an siyaset sahnesinde köklü değişiklikler olabileceğini de vurgulayarak 3 Eylül 2002'de yani seçimlerden tam iki ay öncesinde siyasi ortamı ana hatları ile nasıl gördüğümü açıklamak istiyorum.

Mecliste alêlacele alınan seçim kararının bütün ertelenme çabalarına rağmen 3 Kasımda uygulanacağı artık kesinleşti. Demokratik bir yönetimin önündeki en büyük engel olduğu pek çok yetkili ağız tarafından dile getirilmesine rağmen değiştirilmesi yönünde bugüne kadar hiç bir olumlu gelişme sağlanamadığı için mevcut SEÇİM ve SİYASİ PARTİLER KANUNLARI ile seçime girileceği de kesinlik kazandı.

Daima kötülenen padişahlık sisteminde tek bir padişahın hakimiyetinden bahsedilirken, bugün günümüzde sayıları elliyi bulan Padişahlıklar üreten Siyasi Partiler Genel Başkanlıkları Sistemi'nin devamını sağlayan bir süreç içine girdik. Bu süreçin sonunda yani 4 Kasım 2002' deki tablonun enaz bugünkü kadar kötü ve dağ gibi yükselen ülke sorunlarını çözmede etkisiz olacağını görmek için siyasi deha olmak gerekmiyor.

Sokakta yoldan geçen ilk kişiyi durdurun. Tahsilli-cahil, yaşlı-genç, kadın-erkek ayırımı gözetmeden sorun. "SİYASET VE SİYASETÇİ DENİLİNCE AKLINIZA NE GELİYOR?" Yoldan çevirdiğiniz ilk kişinin ve ondan sonra takibeden diğerlerinin cevabının sanki sözleşmiş gibi ayni olduğunu göreceksiniz. Ne yazık ki alacağınız bu cevap; utandırıcı, kaygılandırıcı ve binlerce yıllık maziye sahip bu asil milletin geleceği açısından ürküntü vericidir.

SİYASET kelimesi; ne yazık ki halkımız arasında yolsuzluk, hırsızlık, soygunculuk, güvenilmez ve inanılmazlık kelimeleri ile eş anlamlı olarak algılanmakta ve kullanılmaktadır. Ayrıca; yalan, yanlış, eksik ve doğruluğundan şüphe duyulan konuşmalarda "SİYASET YAPMA" şeklinde tanımlanmaktadır. Oysa devlet olabilme ve devlet kalabilmenin tek şartı; onu yaşatacak siyasetçilere layık oldukları gerçek değerleri kazandırmaktan geçmektedir.

Ansiklopedileri karıştırdığımızda "siyaset" kelimesinin karşısında "DEVLET İŞLERİNİ DÜZENLEME VE YÖNETME SANATIDIR" ibaresini buluruz. Bunun açık anlamı şudur; siyaseti herkes yapamaz. Herkes istediği için siyasetçi olamaz. Siyaset yapabilmek için ancak bir sanâtkar seviyesine erişmek, yani yaptığı işi en üst düzeyde gerçekleştirmek zorunluluğu vardır. Konuya bu mantıkla baktığımızda dünyadaki en zor ve en kompleks faaliyet olduğu bilinen devlet yönetimi işlerinin; sıradan ve niteliksiz kişiler vasıtası ile yerine getirilemeyeceği gerçeği görünür.

Bilgisiz, kültürsüz, yeteneksiz, devlet ve millet geleneğini anlamamış, milli hasletlerimiz ve milli gücümüzü yeterince tanıma bilincine erişememiş bir takım insanların her seçim döneminde yenilenen seçim kanunlarına dayanarak yüce meclisimize girmeleri ile bugünkü kötü olarak değerlendirilen "siyasi ahlâk ve imaj" hep birlikte yaratılmıştır.

İç ve dış politikamızı yürüten SİYASİ GÜÇ UNSURU; ülkemizin milli gücünü teşkil eden EKONOMİK GÜÇ, ASKERİ GÜÇ, DEMOĞRAFİK GÜÇ, COĞRAFİ GÜÇ, BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK GÜÇ, ve PSİKO-SOSYAL GÜÇ gibi diğer Milli Güç unsurlarını kullanır. Onları seçilen milli hedefler doğrultunda yönetir ve yönlendirir. Bütün bu sayılan güç unsurlarının birbirleri ile koordinasyonunu ve uyum içinde birlikte çalışmalarını sağlar. Bu unsurların bir bütün halinde milli hedeflerimiz doğrultusunda geliştirilmesi için gerekli tedbirleri alır.

İşte bu kadar ağır bir yükü üstlenecek olan siyasetçilerimizin bugün içine düştükleri durumun adını sokaktaki sade vatandaşımız koymuştur. Vatandaşlarımız görünüşe göre haklıdır. Çünkü görünen köy klavuz istememektedir. Yıllardır "seçilmek için"karşısına gelen kişiler hep aynidir. Ayni isimleri, yine ayni yöntemlerin uygulandığı bir ortamda karşısında görmektedir. Kimi seçecektir ? Nasıl seçecektir ? Bu güzel şehitler yurdu ata topraklarının yönetimini kimlere verecektir.?

3 Eylül 2002'de ekonomik çöküşün verdiği ümitsizlik ile insanlarımız geleceğe olan güvenlerini büyük ölçüde yitirmişlerdir. Atatürk önderliğinde sömürgecilere karşı dünyaya örnek olan bir milli mücadele sonunda kurulan devletimiz, Küreselleşme adı altında her alanda bir sömürge devleti görünümünü almıştır. Ülkemizin geldiği nokta , milletimizin düşürüldüğü acz ortamı vahimdir. Ulaşılabilecek en son noktadır. Mevcut alt yapısı ve potansiyeli ile Türkiye ve Türk halkı; kendisine rağmen oynanan bu çirkin oyunu hiçbir zaman haketmemiştir. Oyunun farkındadır. Fakat gücü bugün bu tabloyu değiştirmeye yetmemektedir.

Türkiye; DEMOKRATİK MÜCADELE ADINA YILLARDIR BU ORTAMIN HAZIRLANMASINA KATKIDA BULUNAN VE BAŞKA HİÇBİR İŞ YAPMADAN SİYASET YAPTIĞINI ÖNE SÜREREK " SİYASİ AHLAK VE SİYASETÇİ" İMAJINI; YOLSUZLUK, HIRSIZLIK, KÖŞE DÖNMECİLİK VE SOYGUNCULUK SEVİYESİNE İNDİRTEN YILLANMIŞ SİYASİ KİŞİLİKLERDEN MUTLAKA KURTULMALIDIR.

Yeni, dinamik, heyecanlı, vatan ve millet sevgisi ile dopdolu, şuurlu ve bilinçli kadrolar; en küçük beldede siyaset yapan mahalle muhtarlığından başlayarak milletvekilleri ve bakanlığa kadar uzanan siyasi görevleri paylaşmalıdır. Bu ülkemiz ve insanımızın kaçınılmaz ve öncelikli ihtiyacıdır.

Bütün yönleri ile denenmiş, verebileceklerinin azamisini vermiş, gelecekten hiç bir beklentisi kalmayan eskimiş siyasetçilerin yerlerini aydın ve geleceğe ümitle bakan genç nesillere devretme zamanı gelmiştir. Fakat bunu sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmamıştır. Ülkeyi içinde bulunduğu bu ortamdan çıkartacak ve siyasi ahlâk kavramını lâyık olduğu düzeye çıkartacak kadroların önü açılmamıştır. Siyasetin , ivedilikle parası olan bir kaç kişinin tekelinden çıkartılıp geniş halk kitlelerinin katılımı ile güçlendirilmesi yolu daima kapalı tutulmuştur.

Şimdi çok kısa olarak bugün Siyaset Sahnesinde yer alan oyuncuların durumlarına kısaca değinmek istiyorum...
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ (AKP) : Bugün halkın tepki oylarını toplayarak kamuoyu yoklamalarında birinci parti durumunda bulunan AKP'nin; başta Genel başkanları Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi geleceğine ilişkin belirsizlikler , dini partilerin devamı niteliğini muhafaza ettiği söylemlerinin ve gerekse Necmettin Erbakan'ın bu parti yöneticilerine açtığı yıpratma savaşı sonunda beklediği sonucu alamayacağını değerlendiriyorum.
CUMHURİYET HALK PARTİSİ (CHP) : Kemal Derviş isminin geniş halk kitleleri üzerindeki menfi etkisi dolayısıyla CHP'nin tek başına iktidar beklentilerini büyük sıkıntıya soktuğunu ve hatta bu seçimlerde belkide bu stratejik hatasından dolayı yine meclise giremeyeceğini tahmin ediyorum. Kemal Derviş ile nasıl sol parti olunabildiği çelişkisinin halka izahın mümkün olmadığını düşünüyorum.

DEMOKRATİK SOL PARTİ (DSP) : 3 Kasım seçimleri 40 yıllık ECEVİT efsanesi'nin sonunu hazırlayacak gibi görülüyor. Aslında seçim kampanyalarını yürütebilecek kadar sağlıklı bir ECEVİT'in sandıktan yeniden birinci parti çıkması mümkün olabilirdi . Fakat bu gün gelinen durumda ECEVİT'ler artık bu halkın umudu olmaktan çıkmışlardır. Seçim propagandası yapmak için bütçeden aldığı en yüksek seçim yardımının dahi partiyi kalkındırması beklenmemelidir.

YENİ TÜRKİYE PARTİSİ (YTP) : İdeolojik bir temele dayanmadan şahsi beklentilerle ana partilerinden kopan oluşumların başarılı olduğuna siyasi tarihimizde rastlanmamıştır. Bu partinin de ömrü 3 Kasım ile birlikte sona erecektir.

DOĞRUYOL PARTİSİ (DYP) : Eski partiler içinde en kazançlı çıkacağı tahmin edilen bir konumda görünüyor. Muhalefette olmanın kazandıracağı tepki oylarının ne kadar olacağını kestirmek çok güç. Fakat ülkeyi AB'den önde GÜMRÜK BİRLİĞİ batağına sokarak bugünlü ekonomik çöküşü ve batı teslimiyetçiliğini bizzat Tansu Çiller'in sağladığını halkımız iyi biliyor. Ve bu halk artık eskisi kadar unutkan değil. Çünkü devamlı hatırlatan bir görsel ve yazılı bir medyamız var. Bu bakımdan mevcut siyasilere olan tepkinin sonucunda baraj altında kalması mümkün.

DEMOKRAT TÜRKİYE PARTİSİ (DTP) : Ülkenin son kırk yılına damgasını vuran Süleyman Demirel'in içine düşürüldüğümüz ekonomik bunalımda büyük katkısı olduğunu değerlendiren halkımızın Süleyman Demirel destekli tepeden inme siyasetçi Mehmet Ali Bayar'ı ve partisini sandıktan çıkarması çok zor . Aslında başarılı bir siyasetçi olduğu görülen Mehmet Ali Bayar'ın siyasete girişi ve takdim ediliş şekli en büyük dezevantajı. İttifaklarla bir kaç kişiyi meclise sokması mümkün.

ANAVATAN PARTİSİ (ANAP) : 1983-1989 yılları arasında ÖZAL yönetiminde ülkeye çok büyük katkısı bulunan bu parti Mesut Yılmaz yönetiminde gücünü tamamen yitirdi. Devleti en iyi tanıyan kadroları hala bünyesinde bulundurmasına ve yurt sathında çok iyi örgütlenmesine rağmen sağda bir ittifak sağlanamadığı takdirde 3 Kasım'da tarihi misyonunu bitirerek kendi kendini lağvedecek bir parti olarak görülüyor.

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ (MHP) : 1999 seçimlerinde hiç beklenilmediği bir şekilde sağın büyük partisi olarak meclise giren MHP, halkın verdiği %80 sağ oyları gözardı ederek mecliste %20 dolaylarında olan sol partiye yani ECEVİT'lere iktidarı eliyle teslim etti. Bunu halka anlatması mümkün değil. Yine iktidarları döneminde parti söylemlerinin ve proğramlarının tam aksi uygulamalara imza atarak ülkenin sömürgeleşmesinde destek rolü oynadı. Son günlerdeki AB karşıtı hareketleri ile bu büyük hatalarını örtmesi mümkün görülmüyor. Kendisi ile birlikte Milliyetçilik ve Ülkücülük kavramlarınıda 3 Kasımda sandığa gömecektir. Nitekim eski MHP kadrolarının hızla Büyük Birlik Partisi çatısı altında toplanmalarını bu partinin iki aylık ömrü kaldığının ilk belirtileri olarak görmek mümkün.

BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ (BBP) : Eski partiler ve siyasetçiler arasında en az yıpranan parti durumunu koruyor. MHP'den ayrılmış olması dolayısıyla küskün ve MHP icraatlarını benimsemeyen milliyetçi kadroların yeniden alkın akın toplandığı bir parti. Geçmişi temiz. Halk nezdinde koruduğu itibarı yanında yenilenmiş yetenekli kadroları ile bu seçimlerde sürpriz yapması mümkün. Giderek halkın ilgi odağı haline geleceğini şimdiden söylemek mümkün.

HALKIN DEMOKRASİ PARTİSİ (HADEP) : Bu partinin halkımızın bir kesimini temsil eden bir hüviyete bürünmesi kendisi için çok büyük bir dezevantaj. Önemli derecede oyu olan HADEP bütün insanlarımızı kucaklayacak kadro ve söylemlerle halkımızın karşısına çıkabilirse kolaylıkla meclise temsil hakkını kazanabilir. Son günlerde gündeme gelen kapatma kararı ile ilgili gelişmeler partinin başka bir parti çatısı altında da olsa oylarının önemli ölçüde artmasına neden olabilecektir.

LİBERAL DEMOKRAT PARTİ (LDP) : Geçen seçimlerden itibaren kamuoyu gündeminden düşmeyen Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Besim TİBUK tarafından dile getirilen " vergiyi tamamen kaldıracağız" söylemi halkın ilgisini çekiyor. Vergi yükü altında artık hareket edemez hale gelen halkımız bu partiyi 3 Kasım seçimlerinin sürpriz galiplerinden yapabilir.

DEMOKRAT PARTİ ( DP) : Sık sık genel başkan değiştirerek günümüze taşınan Adnan Menderes'in ünlü partisi DP bu seçimler öncesinde çok büyük bir atak yaptı. Melih GÖKÇEK'in partiye katılması ile adeta merkez sağın toparlayıcılığı işlevini yürütecek bir konuma geldi. Partinin Araştırma Merkezinde hazırlanan pek çok proje ile " laf değil proje üreten tek parti" olarak halkımızın ilgisini çekti ve desteğini aldı. Demokrat Parti ; Melih GÖKÇEK'in Büyükşehir Belediye Başkanlığından ayrılmayarak seçimlerde partiyi başsız bırakması ile yükselen değer olma vasfını kaybetti. DP; şu andaki konumu ile dahi bu seçimlerde sağ eğilimli partilerin toplanabileceği bir şemsiye parti olma özelliğini muhafaza ediyor. Bu sağlanabilirse meclise güçlü bir iktidar partisi olarak girilebilir. Eğer bu imkan kullanılmayacak olursa DP tabela partisi olarak kalmaya devam edeceği de kesin olarak görülüyor.

YURT PARTİSİ (YP) : Halkın gözünde yolsuzluklarla mücadele konusunda efsane ismini koruyan Sadettin TANTAN'ın Genel Başkanı olması ile halkımızın ilgi odağı haline gelmiştir. YURT PARTİSİ seçimlere kadar iyi teşkilatlanıp kadrosuna yetenekli isimleri toplayabildiği takdirde 3 Kasım'ın sürpriz partilerinden biri olabilir.

GENÇ PARTİ (GP) : Başlangıçta kendisine hiç şans tanınmayan ve daima Cem Boyner örneği ile gözardı edilen Cem UZAN'ın GENÇ PARTİSİ bence 3 Kasım seçimlerin en büyük sürprizi olacaktır... Diğer partiler medyanın büyük ilgisi ile sadece lafla oyalanırken, GENÇ PARTİ modern propaganda taktik ve tekniklerini uygulayarak karış karış yurdu dolaşıp halk ile birebir teması devam ettiriyor. Halkın beklediği ve özlediği söylemleri tekrarlayan CEM UZAN'ın halkın yakın ilgisini kazandığı görülüyor. Eğer Cem Uzan'ın yaptığı gerçekleşmeyeceği bilinen vaadler ile GENÇ PARTİ inandırıcılığını kaybetmez ise, bu seçimlere giren tek yeni yüz olarak seçimlerin sürpriz galibi olarak çıkarsa şaşmamak gerekir.

İŞÇİ PARTİSİ (İP) : Aşırı sol söylemlerinden hiç taviz vermeyen Doğu Perinçek başkanlığındaki İşçi Partisi son aylarda Karen Fogg olayı ile başlayan milliyetçi söylemleri ile halkın ilgisini topladı. Türkiyede aşırı sol oyların daima %1 lerin altında kaldığı bilinmesine rağmen Perinçek'in 30 yıla yakın sürdürdüğü siyasi mücadele içinde oluşan karizmatik kişiliği bu partinin oylarında önemli bir patlama yapabilir. Halkın tepki oylarını toplayan sürpriz partilerden biri olabilir.

BAĞIMSIZ TÜRKİYE PARTİSİ (BTP) : Prof. Dr. Haydar Baş yönetimindeki bu parti sayıları az olmasına rağmen büyük bir disiplin içinde bütün yurdu karış karış dolaşarak propagandasını sürdürüyor. Halkın beklentilerine uygun "vatan, millet, bayrak, ülke bütünlüğü "gibi kutsal değerlerimize söylemlerinde yer vererek ilgi topluyor. Sağ ittifaklar içine girerek mecliste temsili mümkün olabilir.

Görüldüğü gibi 23 partinin şeçime katılma hakkı almasına rağmen sadece yukarıda kısaca değindiğim 16 partinin çalışmalarını medya kanalı ile takip edebiliyoruz. Diğer partilerin ise teşkilatlarını oluşturmalarına rağmen seçimden bir sonuç alamayacaklarını değerlendirdiklerinden olsa gerek sesleri duyulmuyor. Peki bu kadar parti bolluğu içinde vatandaşlarımız kimi seçeceklerdir.

Bunu kestirmek çok güç olmasına rağmen gördüğüm kadarı ile eski siyasileri siyasete küsmüş olan kızgın halk kitlelerinin yeniden tercih etmesi çok zor. Bu durumda siyasette yeni yüzler arayan seçmenin sürpriz yapması mümkün. Bu sürpriz 4 kasım sonrasında hiç beklenilmeyen sonuçların çıkmasına kadar gidebilir. Mesela;

 - Bugünkü tepki oylarını toplayarak kamuoyu anketlerinde birinci olarak görünen AKP; Erbakan Hoca'nın planlı saldırıları sonunda sandıktan çıkamayabilir.
 - Türk Kamuoyunun istediği söylemleri dile getiren CEM UZAN'ın GENÇ PARTİ'si seçimlerden büyük bir ekseriyetle birinci parti olarak çıkabilir...
 - Yolsuzluklardan bunalan halkımız son anda Sadettin TANTAN'ın YURT PARTİSİ'ni iktidara taşıyabilir.
 - Yahut kurulduğu günden itibaren milliyetçi ve dürüst çizgisini hiç değiştirmeden, söylemlerinde hiç taviz vermeden gelen ve güvenilir isimlerle kadrosunu güçlendiren YAZICIOĞLU'nun BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ halkımızın büyük teveccühüne mazhar olarak parlamentoda çoğunluğu ele geçirebilir.

İşte bütün bunların cevabını öğrenmemiz için iki ayımız var. Bu iki ayda seçimlerin ertelenmesi de dahil olmak üzere büyük siyasi oyunların oynandığını hep birlikte göreceğiz. Şimdiden kesin olarak söyleyebileceğimiz tek şey; halkın artık eski yüzleri görmek istemediğidir. Çünkü bugün çektiklerinin onların eseri olduğu artık çok iyi biliyor.

"Görünen Köy Klavuz İstemez" atasözünden esinlenerek diyebiliriz ki; 3 Kasım Seçimlerinin mevcut kanunlarla ülke sorunlarına çözüm olacak kadroları meclise taşıması mümkün değildir. 3 Kasım Seçimlerini çok kısa bir süre içerisinde (muhtemelen 2003 sonbaharında) yeniden yapılması zorunlu hale gelen, fakat bütün şartları ile hazırlanmış bir genel seçimin ön seçimi olarak görmemiz mümkündür.

Halkımız adına hakettiği güzel günleri görebilmenin özlemini çekiyorum. Türkiye ve Türk Milletinin güçlenmesine gönül veren kadroların bilinçli ve planlı çalışmaları sonında siyaset kelimesinin lügât karşılığı olan " DEVLET İŞLERİNİ DÜZENLEME VE YÜRÜTME SAN'ATI " vasfına yeniden kavuşacağına inanmak istiyorum. Fakat bunun yakın bir gelecekte olmayacağınıda biliyorum.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
3 Eylül 2002 Salı

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale