Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Türkiye gündemine Avrupa Birliğine verdiğimiz ULUSAL PROĞRAM doğrultusunda yapmamız gereken "İDAM CEZASININ KALDIRILMASI" oturdu.
Aslında burada tartışılan İdam Cezası'nın kaldırılması değil. Abdullah Öcalan'a ve PKK Militanlarına verilen İdam Cezası'nın infaz edilip edilmeyeceğidir. Öcalan'ın durumu olmasa idi, bugün tartışılan konu çok başka olurdu. Zaten Türkiye kanunlarında varolan İdam Cezası'nı 1984'ten beri uygulamıyor. Bundan sonrada uygulamayacağı kesin.
Toplumumuzun büyük kesiminin de idam cezasının kaldırılmasını istediği kesin olarak biliniyor. Durum böyle olmasa idi, milletin temsilcileri geçen 18 yıl boyunca verilen cezaları onaylamaktan kaçınmazlardı.
Demek ki mesele başka. Yine üzerimizde oyunlar oynanıyor. Bugün İmralı Mahkemesi'nin bölücübaşı eşkiyayı idama mahkum ettiği tarihi duruşmanın üzerinden 31 ay geçmiştir. Buna rağmen ülkemiz gündeminin en önemli maddesi halâ " bu caniyi asalım mı ?" yoksa " 30 000 masum vatandaşımızın ölümüne sebebiyet verdiği için asmayalım da besleyelim mi ? " şeklindedir. Ne kadar acı . Ama gerçek....
29 Haziran 1999'da İmralı Mahkemesi Türk Milleti adına, insanlık adına en büyük suçlu Abdullah Öcalan'a hakettiği cezayı verdi. Bu beklenen ve kaçınılmaz bir sonuçtu. Nitekim birbiri peşisıra devam eden hukuk süreci içinde karar; aynen ve hiçbir değişikliğe uğramadan yargı safhasını tamamladı ve görev sırası Türk Milleti adına karar verecek T.B.M.Meclisine kadar geldi.
Terörist yatağında ölmez.... Ölemez... Ölmemelidir... Bugüne kadar yatağında eceli ile ölen teröriste rastlanmamıştır. Terör ve terörizm en büyük insanlık suçudur. Anarşi ve terör 20. yüzyılda pekçok ülkenin başını ağrıtan önemli bir olgudur. İsteklerini yasal yollardan yönetime kabul ettiremeyen kişi ve kuruluşların masum halkı sindirerek, korkutarak ve acımasızca katlederek isteklerini zorla kabul ettirmeye çalıştıkları bir yöntemdir. Çok yaygın olarak kullanılmasına rağmen bugüne kadar meşru yönetimler karşısında başarılı olduklarına rastlanılmamıştır.
Ülkemiz, soğuk savaş döneminin başladığı İkinci Cihan Harbi'ni müteakip 1960'lı yıllardan itibaren dış destekli ve kaynaklı terör hareketlerinin her çeşidine sahne oldu. Türk insanı 40 yılı aşkın bir süredir kısa fasılalı huzur ve güven ortamının dışında genellikle anarşi ve terör olaylarının doğrudan etkisi altında kaldı. Ülkemizin kalkınmasını ve güçlenmesini istemeyen dış güçler terör silahını daima kullandılar ve ülkemizi kan gölüne çevirdiler. Türk insanını birbirine kırdırdılar. Bu konuda her yolu ve sistemi denediler. Fakat yanıldılar. Onlar Türk milletinin çok zengin bir tarihi mirasa sahip olduğunu, sağduyulu ve inançlı bir millet olduğunu her zaman unuttular.
Son olarak 1978 yılında sahneye sürülen Abdullah Öcalan başkanlığındaki PKK ülkenin gündemini yirmiiki yıl işgal etti. Ekonomideki kronik yıllık yüksek enflasyonun sebebi oldular. Can ve mal güvenliğimizi, yaşama hürriyetimizi ortadan kaldırdılar. Bu korkunç katliam çetesini ortadan kaldırmak için 100 milyar dolara yakın bir meblağı bize harcattılar. 30.000 insanımız öldü. Sonunda Türk milleti kazandı. Türk adaleti ve hukuk sistemi kendi prosedürü içinde başarıyla işledi ve terörbaşı Öcalan idam cezasına çarptırıldı.
Terör örgütünü başımıza musallat eden ve hiç çekinmeden dsteklemeye devam eden Avrupa Ülkeleri başta olmak üzere dış mihraklar bu adi katili kurtarmak için elbirliği etmişcesine Türkiye'ye karşı açıkça tavır aldılar. Bu tavrı çok doğal olarak görmek gerekir. Çünkü bugüne kadar verdikleri maddi ve manevi destek Türk milletinin sağduyulu ve sabırlı davranışı ile sona erdi. Yenilen sadece PKK değildi. Onu ,eline silah vererek ortaya salan büyük güçlerdi. Maskeler bir kerre daha düştü. Bu dış destek Türk' ün ne kadar yalnız olduğunu yeniden ortaya çıkattı.
Bizim bir kısım satın alınmış kalem ve söz erbabımız bugün utanmadan ve de sıkılmadan adeta söz birliği etmişcesine "İdamı kaldırmadığımız takdirde Avrupa'nın bizi kabul etmeyeceğini" döne döne göstererek son görevlerini yapmaya çalışıyorlar. Ne acı ve utanılacak bir tablo...
Beyler dikkatli olun. T.C. Devleti;Atatürk' ün altıyüz yıllık cihan imparatorluğunun temeli üzerine oturttuğu bağımsız bir ülkedir. Sömürge değildir. Türk halkı kendi kendini idare edecek binlerce yıllık bilgi birikimine, tecrübeye ve teşkilâta sahiptir. Kendi kanunlarını kendisi yapar ve uygular. Hiçbir ülkeye veya kuruluşa diyet borcu yoktur ve hesap verme durumunda da değildir. Hesap vereceği tek güç vardır. O'da Türk halkıdır.
Türk halkı; 20 yıldır beklediği sonucu zaten almıştır. Şehit yakınlarının sevinç ve gurur gözyaşları ülkeyi kaplamıştır. İnsanlarımız yeniden huzur ve güven duygusunun tadını çıkartmaktadır. " Eğer Abdullah Öcalan ve yandaşları idam edilirse Türkiye kan gölüne döner "tehditi yapanlar bu asil milletin sağduyusu, inancı ve kararlılığından korkmalıdır. Sadece bunlar değil, bunları destekleyen sözde insan hakları savunucusu Batı da korkmalıdır. Ve ne yaptığını bir kere daha düşünüp terörün yanında mı, hukukun yanında mı kalacaklarına karar vermelidir.
Bizim saygıdeğer yöneticilerimiz tarihe iyi bir şeyler göndermek istiyorlarsa; kendilerini yönlendirmeye çalışan laf ebelerinin değil, kendilerini bulundukları mevkilere taşıyan ve yıllardır orada tutan Türk Milletinin sağduyulu sesine kulak vermelidir...
Sonuç olarak; Artık çağ dışı olarak kabul edebileceğimiz İDAM CEZASI sırf Avrupa istiyor diye değil. Türk halkı istediği için kaldırılmalıdır. Buna bütün milletimiz gibi bende inanıyorum. Ve bu yöndeki çabaları destekliyorum.
Fakat bunun gerçekleşmesi için yapacağımız ilk iş, 30 000 insanın kanının yerde kalmamasıdır. Yani canilerin cezalarının geciktirilmeksizin infazıdır... Bu canilerin, bebek katillerinin cezasını vermez isek ve bunların canlarını bağışlar isek, bundan sonra meydana gelecek terör olaylarını caydırmamız ve durdurmamız mümkün olmayacaktır.
Halkın desteğini ve güvenini kaybeden mevcut iktidar ve muhalefet partilerimizden bu şartlar içinde doğru karar vermelerini beklemek yanlıştır. Bu karar onların boylarını aşar. Nitekim daha şimdiden birbirlerini suçlamaya başlamışlardır.
Sayın Yöneticilerimiz; İşte size çok güzel bir referandum konusu. Sorun millete ve milletin verdiği karara göre hareket edin. Ancak bu şekilde tarih önünde sorumluluktan kurtulabilirsiniz.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 21 Şubat 2002 Perşembe |
|
|