Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Askerler hükümete engel oluyor |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Yukarıdaki başlık demokrasi ile idare edilen bir ülke için son derece korkunç ve ürkütücü. Ne yazık ki aralarına girmek için milletçe binbir fedakârlığa katlandığımız Avrupalı dostlarımızın Türkiye hakkındaki değerlendirmesi böyle. Geçtiğimiz hafta Afganistan Savaşının gürültülü gündemi arasında kaybolup giden bir gazete haberi yukarıdaki başlığı atmış. İçeriğide her satırı ile başlığı teyid ediyor.
Haber özetle şöyle; Avrupa Parlamentosu bu ay içinde tamamlanacak olan Türkiye İlerleme Raporu öncesinde TBMM ve Başbakan Ecevit'e sürpriz bir rapor gönderdi. Hükümete ulaşan 6 sayfalık raporda; "Kıbrıs ve Güneydoğu konuları başta olmak üzere, hükümetin çözüme dönük icraatına en önemli engelin asker olduğu" savunuldu ve "MGK'nın TBMM tarafından gözlenmesi" önerildi ve AB'nin beklentileri şu ifadelerle dile getirildi. - Avrupa Parlamentosu Türkiye'de yaygın olarak işkence yapıldığını belirtir. - Demokratik yollarla seçilmiş kişilerin karar alma sürecinde tam olarak söz sahibi olması için TBMM'nin MGK' nın işlevlerini gözlemlemesini ister. - Yapılan değişikliklere rağmen MGK' nın Türk politik yaşamı üzerindeki etkilerinin hiç bir şekilde değişmediğini üzülerek belirtir. - " Avrupa Parlamentosu Sakharov Ödülü" sahibi Leyla ZANA ile Kürt kökenli diğer hükümlülerin serbest bırakılmasını ister. - Seçim barajının düşürülmesi, Siyasi Partiler Kanununda kapsamlı değişiklikler yapılması gerektiğini belirtir. - Türkiye'de Avrupa Birliği üyeliği için etkin siyasi kampanyaların yürütülmesi gerektiğini bildirir Rapor; "Türkiyenin politik durumunun halâ istikrarlı olmadığı, PKK'nın silahlı çatışmayı sona erdirmesinin, Güneydoğudaki Kürt kimliği ile ilgili kapsamlı bir politikanın başlatılmasına yol açmadığı"hususlarını vurguluyarak son bulur.
Cumhuriyetin 78 'nci yılında 65 Milyon vatandaşı, 72 Üniversitesi, fabrika yapan fabrikaları, yetenekli işgücü ile bir dünya devleti olması gereken Türkiye' nin beceriksiz ellerde geldiği yer maalesef böyle. Allah bu milleti bir daha böyle gurur kırıcı ve utanç verici durumlara düşürmesin. Buna sebeb olanları, yani yukarıdaki başlığı bu ülkeye lâyık görenleri burada şiddetle kınıyorum.
Adamlar; sizi gelecek 10 yıl içinde aday adayı bile olamayacağınızı bildirmelerine rağmen iç işlerimize bukadar karışıyorlar. Ya üye olsak ne yapacaklardı. Allah korusun insan düşünmek dahi istemiyor.
Bu satırların yazarı olarak Avrupa Birliği normlarında ekonomik ve sosyal yaşantımızı geliştirmenin temel hedefimiz olması gerektiğini her platformda şiddetle vurgulayan bir kişiyim. . Fakat Avrupa Birliği normlarına uyacağız diye, bu şekilde küçültücü ve aşağılayıcı bir tavır içine girmelerini hazmetmek ve içime sindirmek mümkün değil.
100 sene önce senin iradene boyun eğen ve senin yönettiklerin sana akıl veriyorlar. Aba altından sopa göstererek akıllarınca bizi korkutuyorlar. Bu haberlere bu millet o kadar çok alıştı ki artık gazetelerin arka sayfalarında kaybolup gidiyor.
Oysa bu haberler kaybolup gitmemeli ve mutlaka yetrli tepkiyi görmelidir. Bu milletin bütününü temsil eden TBMM., Üniversitelerimiz, sayıları kırkı aşan Siyasi Partilerimiz, bütün Sivil Toplum Kuruluşlarımız, Vakıf ve Derneklerimiz hiç kimseden emir ve talimat almadan bu konularda her plâtformda görüşlerini açıklamalıdır. Bu bize asla yakışmayan teslimiyetçi davranışı asla kabul etmediklerini haykırmalıdır. Doğru olan budur.
Yukarıdaki haberin yayınlandığı tarih 10 Kasım 2001 'dir. Yani konunun Türk Kamuoyuna taşınalı 10 gün olmuştur. 10 gündür gerek yazılı ve gerekse görsel basını didik didik ettim. İnternette yeni moda olan İNTERNET HABER SİTELERİ'ni araştırdım. En küçük bir tepki , aleyhte veya lehte hiç bir yoruma rastlamadım.
Yani demek ki tamamen tepkisiz bir toplum haline getirilmişiz. Toplumumuz bütün unsurları ile adeta afyonlanmış ve uyuşturulmuş. Eskiden dış düşmanlar bu işleri o ülke işgâl edilip egemenlik haklarını elde ettikten sonra yani bayraklar değişince yaparlardı. Şimdi Küreselleşme-Globalleşme kavramı ile getirildiğimiz nokta bu. Bilemiyorum belki ben abartıyorum. Yahut ben belkide yaşımın gereği biraz çağın gerisinde kalmışım. Anlayamıyorum. Adamlar açıkça;" sen kendini idare edemiyorsun. Edemezsen biz ederiz" diyorlar. Bizim yöneticilerimiz bunu anlamamakta direniyorlar.
Hayret. Nasıl bu hale gelebildik. Bakalım daha neler göreceğiz. Şurası muhakkak ki 12 bin yıllık bir tarihi geçmişe ve kültüre sahip Türk Milletinin mensupları olarak bunu haketmedik. Haketmiyoruz.
Çare; millî kültür değerlerimiz ile kendini geliştirmiş vatansever kadroların ivedilikle siyaset kadrolarını devralmalarında, yani bizzat yönetime gelmelerindedir. Kuvay-ı Milliye Ruhu ile bu çarpıklıkları gören insanlarımızı şimdiye kadar kaçtıkları ve bana bulaşmasın dedikleri siyaset sahnesinde göreve davet ediyorum.
Ülkeyi içine düştüğü bataktan kurtaracak bilgi, beceri, tecrübe ve inanç dolu yüzbinlerce vatan evladının kendilerine fırsat verilmesini beklediğini biliyorum. Boşuna beklemeyin değerli kardeşlerim size durduğunuz yerde hiç kimse bu fırsatı vermez. Siz kendiniz bizzat oyuncu olmazsanız ve sahaya inmezseniz gol atmanız mümkün değildir. Yani yıllardır taraftar olarak yeraldığınız tribünlerden inerek şimdi oyunculuğu devralmalısınız. Yoksa bu takım bu oyuncularla daha çok gol yiyecek ve sonunda küme düşecektir.
Basiretli, şaibesiz, bilgili ve yetenekli yöneticiler iş başına geldikleri takdirde bugün başımıza örülen çorapları kısa sürede söker atarız. Ve sonra aynısını yapmayı deneyenlere güler geçeriz.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 21 Kasım 2001 Çarşamba |
|
|