Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
BİZ TÜRKLER, ORDU-MİLLET OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ.. (3) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an yapmaya hazır ve hazırlanmış olduğuna benim ve büyük milletimizin tam bir inan ve itimadımız vardır - Gazi Mustafa Kemâl Atatürk- (1938) |
Ak Parti’nin yanlış politikaları yüzünden Suriye ile savaşın eşiğine geldiğimiz bu günlerde 36 yıl her kademesinde görev aldığım Türk ordusunun gerçek gücünü dosta-düşmana göstermeğe devam ediyorum. Bu şekilde bizi sömürge yapmaya çalışan küresel mimarların beyinlerine “Bizden korkmaları gerektiğini, Türk milletin sandıkları kadar sahip ve güçsüz olmadığını” vurgulamak istiyorum.
Bugün dünyada hiç bir ülkenin askerinde rastlanılmayan fakat kamuoyunca yeterince bilinmeyen pek çok olumlu özellik Türk askerinde mevcuttur. Bunun sebep ve sonuçlarını ana başlıkları ile şu şekilde sıralayabiliriz;
1. TÜRK ASKERİ BİNLERCE YILLIK ORDU-MİLLET OLMA GELENEĞİNİ DEVAM ETTİRMEKTEDİR.
Her Türk erkeği en güçlü, en kuvvetli, ailesine ve milletine ekonomik yönden en faydalı olabileceği bir yaşta baba ocağından büyük bir coşku ile asker ocağına uğurlanır. Türk aile yapısında bu bir kayıp olarak kabul edilmez. Bilakis evlâtlar vatan görevine büyük bir gururla, sevinerek, bir düğün şenliği içinde mahalli törelere uygun şekilde davul-zurna ile uğurlanır. Burada Türk ailesi kendisine düşen kutsal vatan görevinin bilinci içindedir. Askerlik çağına gelmiş bir evlat yetiştirmekle bulunduğu sosyal çevrede değeri daha da artmıştır. Şimdi çok daha huzurlu ve güvenlidir. Çünkü oğlunun ailesine ve Türk toplumuna yararlı bir insan olabilmesi için mutlaka asker ocağından geçmesi ve bu büyük tecrübeyi edinmesi gerekmektedir. Bu yüzden evladın askere uğurlandığı gün aile için çok özel ve daima hatırlanması gereken mutlu bir gün olarak değerlendirilir.
Aile, evladını asker ocağında da yalnız bırakmaz. Her fırsatta onu arar , ziyaretine gider, mektuplar ve telefonların ardı arkası kesilmez. Evde konuşulan başlıca gündem maddesi asker ocağındaki evladın anılarıdır. Adeta birlikte askerlik yapılıp sayılı günlerin sonucu beklenir. Askerlik sonrası evlâdını yine bayram şenliği içinde törelere uygun olarak gururla karşılar. Şimdi hem delikanlının ve hemde ailesinin başı biraz daha diktir. Çocukları artık toplum içinde yerini almaya hazır hale gelmiştir. Yani oğul artık gerçek bir erkek olmuştur. Artık evlenebilir. Kendisine bir iş kurabilir. Uzun sürecek hayat mücadelesinde artık yalnız başına ayakta durabilir.
Burada bir kere daha vurgulamak istiyorum. Dünyanın hiç bir ülkesinde evlâdını bu şekilde asker ocağına “YA GAZİ OL ,YA ŞEHİT” diyerek uğurlayabilen, bayrağa sarılı olarak şehitlik gibi en yüksek rütbeye ulaşarak evine dönen evladını; “VATAN SAĞOLSUN, VATANIMA BİN MEHMET FEDA OLSUN” diyerek karşılama olgunluğuna erişmiş başka bir millet yoktur. Türk erkekleri askere gidecekleri günü aile büyüklerinden dinledikleri hiç bitmeyen askerlik hatıraları ile donanarak dört gözle beklerler. Sonra onlar kendi askerlik hatıralarını kendi evlâtlarına aktararak bu çarkı devam ettirirler. Milli hislerle dolu insanların biraraya getirildiği ve her askerin bizzat en etkili bir silah haline dönüştüğü bu ordu; doğal olarak düşmanlarının korkulu rüyası olacaktır.
Günümüzde tamamen vatan ve millet sevgisi üzerinde ve zorunlu olarak yapılması gereken bir vatan hizmeti olarak oluşturulmuş olan askerlik sistemimiz hakkında bilen bilmeyen akıl yürütmektedir. Askerliğin binlerce yıllık Ordu-Millet geleneğinden güç alan yapısını profesyonel askerlik( paralı askerlik) şekline dönüştürmek üzere çalışmalar yapıldığı hususu basına yansımaktadır. Şurası asla unutulmamalıdır ki para ile doktor, avukat , mühendis, kaynakçı, terzi veya berber olabilirsiniz ama asla “ASKER” olamazsınız. Çünkü askerlik hizmetinin para ile karşılığının ödenmesi mümkün değildir. Para ile vatan toprakları savunulamaz. Para için hiç bir insan en zaziz varlığı olan yaşam hakkını tehlikeye atamaz. Profesyonel askerlerin savaş sanatını daha iyi yapacaklarını düşünmek abesle iştigaldir. Boş bir çabadır. Profesyonel asker savaşmayı çok iyi bilebilir ama bu ona savaşma gücü ve heyecanı vermez. Bilakis savaşın zorluklarını iyi bildiğinden en ufak bir tehlike karşısında kaçar. Bunun örneklerini günümüzün paralı ordularında çok fazla görmekteyiz.
Askerlik hizmetinde ortaya çıkan asıl güç; milli, manevi ve moral değerlerin üstünlüğündedir. İşte bu değerler Ordu-millet karakteri ile binlerce yıldır Türk askerinin genlerin de yaşamaktadır. Bu büyük toplumsal kazanımı sonradan oluşturuşmuş kanun, yönetmelik ve talimatlarla bozabilmek fiilen mümkün değildir. Paralı askerlik düşüncesinde olanlar bu olguyu Türk toplumu içinde yaşadıkça daha iyi görme imkanı bulacaklardır.
2. ORDUMUZ ÇOK ZENGİN HARP TARİHİ KÜLTÜRÜNE SAHİPTİR:
Türk Subayı’nın ve emrindeki askerlerin Anadolu’da bugün siyasi sınırlarımız dışında kalan Asya, Avrupa ve Afrika’daki imparatorluk toprakları ile denizlerinde ayak basmadığı, muharebe etmediği, terini ve kanını dökmediği tek karış toprak parçası yoktur.
24 milyon kilometrekarelik imparatorluk topraklarının değişik bölgelerinde yapılan muharebelerden alınan dersler ve edinilen engin tecrübeler; askeri okul ve eğitim merkez komutanlıkları kanalıyla ve gerekse savaş menkibeleri halinde kıt’alarımızda birbirine aktarılarak bugünkü kuşaklara geçmiştir. Bu husus Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eğitim ve öğretiminde geniş ölçüde yararlandığı en büyük hazinesidir. Bu hazineye sahip ülkelerin sayısı dünyada bir elin parmakları kadar azdır. İşte Türk’ün ve Türk Askeri’nin bu tarihi gücünü bizimle ilişkileri bulunan bütün ülkeler çok iyi bilmektedir.
Zengin Türk harp tarihi kültürü, Türk askerlerinin moral ve motivasyonunun sağlanmasında komutanların çok sık kullandığı vasıtaların başında gelmektedir.
3. TÜRK ORDUSU MUHTEMEL SAVAŞA, BARIŞ ZAMANINDA SAVAŞIR GİBİ EĞİTİM YAPARAK HAZIRLANIR.
Barış zamanında yapılan eğitim ve öğretimin gelişmesinde arazide gerçekleştirilen birebir ölçekli olarak yapılan atışlı ve kıt’alı tatbikatların çok büyük önemi vardır. Bugün sahip olduğumuz vatan toprakları üzerinde günümüz muharebe şekillerinden hemen hemen hepsini aynen savaş zamanında olduğu gibi yapabilecek iklim ve arazi şartlarına sahip bulunmaktayız. Rusya Federasyonu dışında bu kabiliyete sahip Avupa ordusu bulunmamaktadır.
- Kara-Deniz-Hava-Jandarma birliklerimizin Müşterek Harekat Senaryosu çerçevesinde tatbikatlar gerçekleştirebileceği kıyılarımız,
- Herçeşit sulardan geçişi başarıyla deneyebileceğimiz akarsularımız,
- Çöl şartlarında muharebeleri deneyebileceğimiz bölgelerimiz,
- Ormanlarda ve sık ağaçlı çengel arazilerde savaşmayı öğrenebileceğimiz zengin bitki örtüsü ile kaplı arazilerimiz,
- Dağlarda ve sarp arazide muharebe eğitimi verebileceğimiz dağlık engebeli arazilerimiz,
- Boğaz, gedik ve geçitlerde muharebeleri deneyebileceğiz yerlerimiz,
- Şiddetli soğuklarda ve arktrik şartlarda muharebeleri öğrenebileceğimiz vatan topraklarımız mevcuttur.
- Ayrıca Anadolu toprakları; mangadan, ordular grubu seviyesine kadar bütün kuvvetlerin iştiraki ile Taarruz, Savunma ve Çekilme harekâtının tatbikatının yapılabileceği imkanlara sahiptir. Bu husus askerimizin yetişmesi, yeni çıkan sistem ve usullerin denenmesi için çok önemli bir imkandır. Avrupada bu imkana sahip olmayan ülkeler NATO şemsiyesi altında eğitimlerini, atışlarını ve müşterek tatbikatlarını Türkiye’de yapmaktadırlar..
İşte Türk Ordusu bu imkanı en iyi şekilde kullanmaktadır. Bu topraklarda daha önce yapılan muharebelerin tecrübesini de eğitimine dahil etmektedir. Bu şekilde yetişmiş insan kaynaklarını barış şartlarında tam bir muharip olarak bütün savaş şartlarını bizzat yaşatarak harbe hazırlamaktadır.
DEVAM EDECEK * * * * * * * * * * *
Dr. Tahir Tamer Kumkale
http://ww.kumkale.net http://kumkale.wordpress.com
Dr. Tahir Tamer Kumkale 14 Eylül 2013 Cumartesi |
|
|