13 ŞUBAT 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






KEŞKE KANDİLDE KALSALARDI
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Bizim telakkimize göre, siyasi kuvvet, milli irade ve egemenlik, milletin bütün halinde müşterek şahsiyetine aittir, birdir. Taksim edilemez, ayrılamaz ve başkasına bırakılamaz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1930)

 14 Mart 2013 Perşembe 

13 Mart, Atatürk’ün Harp Okulu'na girişinin yıldönümüdür. Ve her sene 13 Martta Harbokundaki anma töreninde Atatürk yoklaması yapılır. Bu yoklamada sıra Atatürk’ün numarası 1283’e geldiğinde binlerce harbiyeli ayağa fırlar ve İÇİMİZDE diye var gücü ile haykırarak Dikmen sırtlarından Ankara’yı inletirdi. Türk milleti bu töreni gurur ve coşku ile televizyonlarından izlerdi.

Bu sene ne oldu anlayamadım. “İÇİMİZDE” sesini duyamadım.. Bu tören ya yapılmadı. Ya da yapıldı ama halka izlettirilecek haber değerinde görülmedi. Ya da, Genelkurmay Başkanından başlamak üzere mensupları artık terör örgütü üyesi olmaktan Silivri, Sincan, Mamak, Hasdal ve Şakran’da tutuklu olan Türk Ordusunda bu tip milli ve manevi motivasyonu arttırıcı törenlere gerek kalmadı..

Bu tabloya sadece üzülmedim. Utandım da.. Zaten birkaç yıldır Türk subayı olarak eğdikleri başımı biraz daha öne eğdim. Kızaran yüzümü sakladım. Çünkü yapabileceğim başka bir şey yoktu..

Bu sene biz,13 Martta Atatürk’ü değil, ama başka bir töreni izledik..
Evet bu yıl 13 Martta milletçe İmralı Çözüm Törenini izledik..

13 Martta, PKK’nın elinde iki yıldır esir tutulan 8 Kamu görevlisinin T.C. yetkililerine çözüm yolunda resmen teslim edilmesi törenleri vardı. Medyamız iyi çalıştı. Hiç eksik gedik bırakmadan bu tarihi törenin her saniyesini bizlere izlettirdi. Bizle beraber bütün dünya, T.C. Devletinin esirlerini teslim alırken aslında devletin iradesinin ve gücünün esir edildiği utanç verici, gurur kırıcı, ayıplı manzarayı seyretti. Damarlarında Türk kanı taşıyanlar acı içinde kahrolurken, düşmanlarımız sevinçten uçtular..

PKK bayrağı ve çözüm havarisi APO’nun posterleri altında yapılan sözde teslim töreninde T.C. Devleti ile savaşan muhataplarımızdan PKK’lı 'Baver Dersim' kod adlı Süleyman Şahin isimli eşkiya efendinin sözleri basında şöyle yer aldı;

“ Aylardır ellerinde tuttukları kamu görevlilerini koşulsuz teslim edeceklerini, ellerinde başka resmi görevli bulunmadığını, bununla çözüm sürecine katkı yaptıklarını söyleyen PKK'lı Şahin, konuşmasına şöyle devam etti. Buraya gelen heyete kamu görevlilerine sağ salim teslim ediyoruz. Sayın Öcalan'ın çağrısı ve KCK'nın talimatıyla bu kişileri şartsız bir şekilde heyete teslim edeceğiz. Bizim bunları tutuklamamız, bu ülkede yaşanan savaş gerçeğinin sonucudur. Bunlara burada hiç bir kötü muamele yapılmadı. Sağlık ve güvenlikleri ön planda tutuldu. Bir protokol imzalayarak heyete teslim edeceğiz. Bunları serbest bırakmamızın demokratik çözüm sürecine katkı sunacağını umuyorum. Türkiye halkı buna değer biçmelidir. Bu 8 kişinin dışında bizim elimizde herhangi bir resmi görevli yoktur."

Şimdi gelelim meselenin esas yanına.. Teslim edilen 8 kamu görevlisinin ailesi ve yakınları olayı büyük bir sevinç gösterisi ile karşıladılar. Ailelerin sevinmesi çok doğal. Çünkü akıbeti hakkında iki yıla yakın bilgi alınamayan evlatlarını yeniden sağ-salim yanlarında görmek güzel bir şey. İşin bu duygusal yanına, yani ailenin sevincine katılıyorum. Ama bu sevinci bize PKK örgütünün değil, bizzat bu 8 evladımızın mensup olduğu devletin güvenlik güçlerinin yaşatması gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum.

Bu olaya devlet olmanın etiği açısından bakıldığında görünen manzara hiç de iç açıcı değildir. Teröre karşı dünyanın en deneyimli askerlerine sahip olduğunu gururla açıkladığımız Türk Silahlı Kuvvetleri, ne yapıp yapıp bu sekiz görevlimizin hayatını terör örgütünün inisiyatifine bırakmamalıydı. Her ne pahasına olursa olsun her yer karış karış aranmalı ve bu olayı gerçekleştirenler yakalanarak ibret-i alem için cezalandırılmalı idi. Irak'ta esir düşen ve yapılan özel operasyonla kurtarılan, ülkesinde kahraman ilan edilen ABD’li kadın asker Jessica Lynch’in durumu örnek alınabilirdi.

Devlet olabilmenin ve devlet olarak kalabilmenin asgari şartı bunu gerektiriyordu. Eğer bu yapılabilse idi caydırıcı etkisiyle bir daha böyle bir olayın meydana gelmesi önlenebilirdi. Bu yapılamamıştır. Devlet eşkıyanın insafına kalmıştır, bir bakıma devlet eşkıyaya baş eğmiştir.

Aslında bu sekiz kişinin başarılı bir operasyon ile kurtarılması halkımızın teröre karşı psikolojik direnme gücünü de artıracaktı. Çünkü vatandaşlarımızın şu sıralarda devletinin gücünü görmeye ve himayesine büyük ihtiyacı vardır.. Oysa biz devletin gücünü beklerken APO’nun gücünü gördük.

Bugün devletimizin ve cumhuriyetin kazanımları sıkıntılı anlar geçiriyor. Üniter yapımız, ülke topraklarının bölünmez bütünlüğü, istiklal ve cumhuriyetimiz önemli yaralar alıyor. Devletin varlığını gösteren irade kavramı ise ortalarda görülmüyor. Devlet, ancak iradesini gösterebildiği takdirde varlığını ve bekasını güvence altına alabilir. Son teslim olayında ise devlet iradesi değil, PKK’nın iradesi hakim kılınmıştır. Devletin değil, PKK’nın isteği olmuştur.

Oysa güzel bir fırsattı. Devletimiz kaçırılan vatandaşlarını kurtarmalı ve devlet iradesinin bu topraklarda egemen olduğunu göstermeli, milletine karşı güven tazelemeli idi. Olamadı. İnşallah bu olay son olur ve aklımız başımıza gelir.

Peki, devletimizin bundan 2002 yılında tamamen ortadan kaldırdığı ve terör artıklarını pasifize ettiği bir ortamdan bugünkü PKK’nı muzaffer olarak muhatap alındığı terör ortamına nasıl gelindi.?. İşte sorun burada..

Önce, AB sevdası ile hareket eden yöneticilerimiz, ABD ve AB ülkelerinin baskısıyla PKK’yı koruyan uyum yasalarını içeriğine ve doğuracağı sonuçlara aldırmadan apar topar TBMM’den çıkardı.

Evet biz; AB üyeliğimiz ve BOP Eşbaşkanlığı yolunda hiçbir engel çıkarmadan istenilen hususlar hakkında taviz vermeyi alışkanlık haline getirdik. Teslimiyetçi tavrı; belki birilerinin hoşuna gider diye milli politika haline soktuk. Sonunda acı sonuçlarını yaşamaya başladık.

Bundan on yıl önce TBMM'de sessizce kabul edilerek yürürlüğe sokulan 'İkiz Sözleşmeler' diye anılan 'Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi' ve 'Medeni Siyasi Haklar Sözleşmesi' başlıklı uluslararası sözleşmelerin uygulanması ile terörist faaliyetlere hazır ortam bizzat devlet eliyle yaratılmıştır. Şimdi ne kadar dövünsek de faydası yoktur. Çünkü biz kendi bindiğimiz dalı bilerek ve isteyerek kendimiz kestik. Örnek aldığımız AB’nin saygın kırallığı İngilterede polise “yolda yürüyen masum kişileri şüpheli addederek başlarından vurarak öldürme yetkisi” verildiğini bile göz ardı ederek kendi güvenlik güçlerimizin yetkilerini azalttık. Yani; köpekleri saldık, taşları ise bağladık..

Birbiri arkasına AB Uyum Yasalarını çıkarmamıza ve ceza sistemimizi temelden değiştiren yeni Türk Ceza Kanununun yürürlüğe sokmamıza, yıllardır ülkemizi anarşi ve terör örgütlerinin faaliyet gösterdiği bir savaş arenası haline getiren dış güçler çok sevindiler. Çünkü artık eskisi gibi yorulmayacaklar, düne kadar gayri kanuni yollardan hayli zorlanarak yürüttükleri teröre destek faaliyetlerini uluslararası yasalar ve bizim kendi koyduğumuz UYUM YASALARI ile İKİZ YASALAR vasıtasıyla çok daha kolaylıkla yerine getireceklerdi. Yani, bizim yasalarımıza dayanarak ülkemizi yeniden terör cehennemine çevirebileceklerdi.

Artık ne yaparsak yapalım. Adamların eline dolu silahı biz verdik. Şimdi, neden bu silahı kullanıyorlar diye şaşırıyoruz.

Sonuç olarak; Anayasamızda ve kanunlarımızda devletin topyekun gücünü en etkin şekilde koordineli olarak kullanmasını kolaylaştıran OLAĞANÜSTÜ HAL ve SIKIYÖNETİM gibi tedbirler vardır. Teröre anlayacağı bir dille müdahale etmedikçe ve topyekun halkın desteğini almadıkça, devlet iradesini bütün gücüyle göstermedikçe başarılı olunması beklenmemelidir.

Sonsöz: Keşke Türk askeri gidip alana kadar Kandil’de kalsalardı..

Dr. Tahir Tamer Kumkale
http://www.kumkale.net
http://kumkale.wordpress.com




Dr. Tahir Tamer Kumkale
14 Mart 2013 Perşembe

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale