Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an yapmaya hazır ve hazırlanmış olduğuna benim ve büyük milletimizin tam bir inan ve itimadımız vardır. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1938) |
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün komutasındaki Türk ordusunun 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruzu 30 Ağustos’ta Türkün muhteşem zaferi ile taçlandı. Türk ordusunun önünden kaçan Yunan askerleri 9 Eylül 1922’de İzmirde denize döküldü.
Uzmanların altı ayda aşılamaz dedikleri Yunan mevzileri 6 saate aşılmış ve dünya yeniden doğan Türkün gücü karşısında selama durmuştur. 30 Ağustos’un Türk ordusu için çok büyük önemi vardır. Türk askeri bu zaferle Türk milletinin bağımsızlığını perçinlemiş ve cumhuriyetin kurulmasının temel taşlarını oluşturmuştur.
Türk ordusuna Türk milletinin şükran borcu olarak zaferin kazanıldığı 30 Ağustos günü Zafer Bayramı olarak armağan edilmiştir. 30 Ağustos, ayni zamanda ordu içinde subay ve astsubayların yeni rütbelerine terfi ettiği ve yeni atandıkları görevlere başladıkları kutlu bir gündür.
Askerlerin ön plana çıktığı Zafer Bayramı milletimiz tarafından bütün yurtta çoşku ile kutlanır. İcra edilen törenlere bütün gücünü sergileyecek şekilde katılan Türk askeri düşmanlarına korku salarken asil milletininin ordusuna olan güvenini de tazeler. Milletimiz kendi öz evlatlarının oluşturduğu böyle bir orduya sahip olmaktan gururlanır.
Birkaç yıldır Türk ordusuna karşı yürütülen asimetrik psikolojik savaş ile ordumuzun Türk milleti nezdindeki itibarı zayıflatılıp Türk subaylarının halk nazarında aşağılanmaya çalışıldığı bizzat Genelkurmay Başkanları tarafından kamuoyuna defalarca açıklanmıştır. Bu nazik ortama rağmen bu yılda geçen seneki gibi başkomutan cumhurbaşkanı nezdinde yapılan Zafer Bayramı Çankaya Köşkü toplantılarının iptal edilmesi iyi olmamıştır. Cumhurbaşkanı Gül’ün kulak rahatsızlığı mutlaka önemlidir. Fakat cumhurbaşkanının rahatsızlığı artık gelenekselleşen ve devlet protokolünün vazgeçilemez uygulamaları arasına giren Çankaya toplantılarının iptali için geçerli bir neden olmamalıdır. Devlette şahıslar geçicidir ama hizmette süreklilik esastır. Burada cumhurbaşkanının ismi değil, makamı ön planda olmak zorundadır. ‘A’ yoksa yerine vekalet edecek mutlaka bir ‘B’ mevcuttur. ‘B’ aynen ‘A’nın görev ve yetkilerini üslenerek devlet hizmetinde devamlılığı sağlamakla yükümlüdür. İlk defa şahit olduğumuz böyle bir iptal konusunu kamuoyuna izah etmek kolay değildir ve her türlü spekülasyona açıktır..
Buna rağmen Türk milleti 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos 1922’de muhteşem bir zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 90 ıncı yılını da coşku ile kutlayacaktır.
Bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki bir avuç insanın oluşturduğu genç cumhuriyetimiz kurulduğu tarihteki gibi özgür ve bağımsız değildir. O günlerde ayyıldızlı bayrağımızı selamlayarak ülkemizi terk eden ülkeler bugün ekonomileri, kültürleri, hukuki düzenleri ile ülkemizi bir uçtan bir uca işgal etmişlerdir. Bununla da kalmamışlar ellerinde bulunan sınırsız iletişim imkânları ile Türk milletinin beyinlerini satın alarak insanlarımızı küresel mihraklara tam bağımlı hale getirmişlerdir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 92 yıl önce 23 Nisan 1920’de TBMM duvarına astırdığı “Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız milletindir” vecizesi hâlâ bulunduğu yerde durmaktadır. Fakat hâkimiyet gerçekte millette ve milletinin seçtiklerinde değildir. Ülkemiz küresel güçlere teslim olmuştur. Bugün ülke yönetiminde ağırlık ABD’nin, AB’nin, IMF’nin ve dünya bankasının eline geçmiştir. Hatta halen tutuklu olarak yargılanan Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın “Haliçte Yaşayan Simonlar” kitabında belirttiği iddiaya göre ülkede yönetim bir dini cemaatin eline geçmiştir. Bizim seçtiklerimiz ve seçilenlerin atadıkları devlet memurları ise onların emir ve buyruklarını harfiyen yerine getiren robotlar haline dönüştürülmüştür.
Bugün ülke toprakları üzerinde bağımsız bir Kürdistan kurmak için devlet güvenlik güçlerine karşı silahlı mücadele veren PKK terör örgütü yandaşları artık demokratik hakları öne sürerek özerklik isteklerini açıkça dile getirebilmektedir.
Kanaatimce Türk milleti bugün yeniden zafer kazanmak için hazırlıklı olmak zorundadır. Çünkü Atatürk Türkiyesinin küresel emperyalizm karşısında son yıllarda kaybettiklerinin geri alınması için yeniden kurtuluş savaşına ihtiyaç vardır. Zaten Türkiye üzerinde menfaati olan küresel güçler böyle bir savaşı beklediklerini de açıkça ifade etmektedirler. Ve bu güçler bu savaşı verecek olanın Türk ordusu ve onu yaratan Türk milleti olduğunun farkındadır. İşte bu yüzden Türk milletinin dayandığı en büyük güç olan ordunun zayıflatılması için dışarıdan destekli plânlı saldırılar aralıksız sürdürülmektedir.
36 yıl ordunun üniformasını şerefle taşıyan bir kişi olarak bu kutsal asker ocağını bütün unsurları ile tanıyorum. Binlerce yıldan bu yana nesilden nesile aktarılarak gelen köklü geleneklerin bir daha söküp atılamayacak şekilde ordu saflarında nasıl kökleştiğini de iyi biliyorum. İşte bu yüzden hangi isimle ve hangi şartlarda saldırırlarsa saldırsınlar Türk ordularının savaşma azim ve iradesinin asla bozulamayacağını birkere daha vurgulamak istiyorum.
Ordu- Millet kavramı ile bütünleşen ve Kara Kuvvetlerinin 2500 yıllık şanlı tarihi ile nam salan Türk ordusu mensupları hakkında satın alınmış kalemlerce atılan iftiraların halk nezdinde hiç bir değerinin olmadığı bir gerçektir. Satın alınmış bazı kalemşörlerin bu gerçeği hâlâ anlayamamış olmalarını ise nefretle kınıyorum..
Mazisi karanlık ama kendini medeni sanan insanlık yoksunu garip bir kısım ABD ve AB yöneticisinin bize insanlık ve askerlik dersi vermesini de içimize sindirmemiz asla mümkün değildir. Atatürk Türkiyesinin gerçek sahibi olan Türk halkının; Avrupalı ve Amerikalı ne derse desin, dış güçlerin istekleri doğrultusunda yöneticileri ne yaparsa yapsın, kendi bağrından çıkan Silahlı Kuvvetlerine ve dolayısıyla devletine sahip çıkacağına bütün kalbimle inanıyorum.
Türkiye; dünyanın merkezinde ve en şaibeli bölge durumunu muhafaza eden Ortadoğu-Kafkaslar- Balkanlar üçgeninin tam ortasındadır. Ülkemiz, hangi pakta dahil olursa olsun, hangi devletler ile ittifak yaparsa yapsın bölgesinde kendi gücüne dayanarak ayakta kalmak mecburiyetindedir. Kendi gücümüz derken kastettiğim Türk ordusunun gücüdür. Eğer güçlü Türk ordusu olmasa idi bu coğrafya’da bizi bir gün dahi yaşatmazlardı. Zaten ordumuz olmadan devlet olma vasfınız da kalmazdı.
Türkiye’nin bölgede devam eden savaşların dışında kalması ve sonuçlarından etkilenmemesi beklenemez. Günümüz savaşlarını ise devletler sadece cephedeki orduları ile değil, milletlerini bütün unsurlarıyla devreye sokarak ( topyekün milli güç unsurlarını kullanarak) yaparlar. Türkiye böyle savaşlara her zaman hazır olmak zorundadır.
Askerlik mesleği devletin ve milletin bek’asını sağlayan, kendine has özellikleri bulunan, zor, meşâkkatli, şahsi ferâgat ve fedakârlık isteyen, karmaşık, geniş bilgi ve beceriyi gerektiren kutsal bir meslektir. Türkler, tarihin ilk devirlerinden itibaren kendisini koruyan ordularına ve askerliğe büyük önem vermişlerdir. Sosyal yaşamlarının her safhasında askeri karakter taşıyan disiplinli bir millet olmanın en güzel örneklerini sergilemişlerdir.
Türk Orduları, Türk milletinin yaşantısında daima ön planda olmuş ve ağır mesuliyetler yüklenerek devlet hayatının vazgeçilmez temel unsurunu teşkil etmişlerdir. Türklerin binlerce yıldan beri taşıdıkları Ordu-Millet olma vasfı onun askeri kültürünün zenginliğinin ve gücünün en veciz ifadesidir.
Türk Ordusu; milletinin bağrından çıkmıştır ve milleti temsil etmektedir. Türk milleti ordusunun güçlenmesi ve kuvvetlenmesi için varını yoğunu verirken, Silahlı Kuvvetlerimiz milletine ve şanlı tarihine lâyık olabilmek için var gücüyle çalışmaktadır.
Milletimin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyorum. Bize bu ülkede egemen ve özgür yaşamamazı sağlayan kahraman askerlerimizi, şanlı Mehmetçikleri saygıyla anıyorum. Şehitlerimizin ve gazilerimizin aziz hatıraları önünde tazimle eğiliyorum. Bu kutsal ocağın daima bağımsızlığımızın sembolü olacağına inanıyorum.
30 Ağustos 2012 Perşembe http://www.kumkale.net http://kumkale.wordpress.com tamer@kumkale.net
Dr. Tahir Tamer Kumkale 29 Ağustos 2012 Çarşamba |
|
|