12 ARALIK 2024 ÇARŞAMBA

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Lozan'ı unutmayalım, unutturmayalım
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Lozan Antlaşması, Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir vesikadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (Nutuk-1927)

 24 Temmuz 2008 Perşembe 

24 Temmuz 2008’de Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu, devletin kuruluş harcı niteliğindeki Lozan Barış Antlaşmasının kabulünün 85 inci yıldönümünü Ergenekon ve Ak Parti kapatılma davalarının gölgesinde idrak ettik. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile devletimizin uluslararası alanda siyasal, hukuki, ekonomik, toplumsal ilişkileri yeniden düzenlenmiş ve cumhuriyetimizin varlığının tanınması sağlanmıştır.

Lozan Barış Antlaşması; Türkiye'nin siyasi alandaki başarılarının ilki olan Mudanya Mütarekesi'nden sonra en büyük siyasi başarısıdır. Anlaşma’nın önsözünde, devletlerin istiklal ve hâkimiyetine saygı gösterilmesi ilkesi yer almaktadır. Bu ilke, Türkiye’nin savaşın galipleri ile eşit şartlar altında Lozan'da siyasi bir mücadeleye giriştiğini gösteren bir hükümdür. Türk istiklal ve hâkimiyetinin tanınması bakımından da önem arz eder.

Lozan Barış Antlaşması; Sevr Antlaşması ile getirilmek istenen sömürge düzenini yırtıp atmıştır. Sevr’in 231-268 inci maddeleri Osmanlı'nın nasıl tamamen esir edileceğini ve her alanda nasıl sömürüleceğini gösteren “Mâli ve İktisâdi” hükümleri içermektedir. Bu maddelerin kabulü için Lozan'da Türk heyetine büyük baskı uygulanmıştır.

Sömürgecilerin Lozan’ın şartlarını kabul ederken kendi aralarına anlaştıkları konu aynen şöyle idi; " Evet Türkler askeri ve siyasi büyük bir zafer kazanmışlardır. Fakat iktisâden sıfır durumundadırlar. Bütün güçlerini harcamışlardır. Şimdi ekonomik açıdan her şeye sıfırdan başlayacaklardır. Türkiye’de EMEK yoktur. SERMAYE yoktur. BİLGİ yoktur. KREDİ yoktur. İNSANGÜCÜ yoktur. YOL yoktur. OKUL ve ÖĞRETMENİ yoktur. TECRÜBESİ yoktur. Bu yokları, kendiliğinden var etmesi ise mümkün değildir. Bırakalım Türkler istedikleri kadar hür ve özgür olsunlar. Ama biz onları daima ekonomik açıdan sömürmeye devam edeceğiz. Çünkü ihtiyaç duyacağı her şey bizde var. Her sahada bize muhtaçlar”

Onlar kendi açılarından haklı idiler. Fakat onlar Mustafa Kemal gerçeğini hiç bir zaman görememişler ve kaybeden taraf olmuşlardır. Fakat yılmamışlar, Türkiye üzerindeki emellerinden asla vazgeçmemişler, hedeflerine ulaşmak için bütün yolları denemişlerdir. Bugün ülkemiz üzerindeki menfur emellerinin elde edilmesinde oldukça iyi bir konuma gelmişlerdir.
Çevresinde sıcak savaşların sürdüğü Türkiye bugün çok zor günler geçirmektedir. Ülkemiz ve halkımız içeriden ve dışarıdan kuşatılmıştır. Ak Parti kapatılma davası ile başlayan siyasi belirsizlik, nereye gideceği belli olmayan Ergenekon davası ile had safhaya ulaşmıştır.

- Borç yükü altındaki insanlarımız açlık sınırında yaşarken işsizlik artmıştır.

- Vatan toprakları ve cumhuriyetin kazanılmış ticari değerleri birilerine peşkeş çekilirken, IMF, Dünya Bankası, AB-D komiserleri ülkemizin her köşesinde sömürge memuru gibi dolaşmaktadır.

- Milli Kıbrıs davamız AB yolunda verilen tavizlerle Türk toplumunun aleyhine dönmüştür.

- Misak-ı Milli toprakları Musul ve Kerkük'te soydaşlarımız katledilmekte, Kuzey Irak’ta Kürt devleti oluşturulmakta ve Diyarbakır Kürdistan’a başkent yapılmaya çalışılmaktadır.

- Balat’ta “Ekümenik Rum Patrikhane Devleti” oluşturma çalışmaları ABD ve AB ve Vatikan desteğinde sürerken ülke sathında Hıristiyanlık propagandası artmaktadır.

- Türk kimliği tarihimizde ilk defa sorgulanmakta, Türk kültür değerleri plânlı çalışmalarla ortadan kaldırılmakta ve milli birliğimizin teminatı Türk diline ortaklar aranmaktadır.

- Anayasanın temelindeki Atatürkçülük ve Türk milliyetçiliğinin içi “Uyum Yasaları” adı altında boşaltılmakta, Türkiye milli değerlerinden habersiz televole zihniyetli, boş kafalı, sadece tüketmeyi düşünen kalabalıkların yaşadığı topraklar haline getirilmektedir.

Küreselleşme yolunda hızla ilerleyen dünya 11 Eylül saldırısını müteakip artık eskisi gibi huzurlu ve güvenli değildir. 1991'den itibaren tek kutuplu ve ABD eksenli hale gelen dünyada uluslararası politikaları artık hukuk değil, ülkelerin gücü belirlemektedir. Nitekim ABD gücüne dayanarak dünyayı yeniden yapılandıracağını ilan etmiş, Afganistan ve Irak işgali ile bu husustaki kararlılığını göstermiştir.

BM, AB, NATO artık eski güçlerinde değildir. AB; uluslararası Zürich ve Londra Antlaşmasındaki hukuki gerekçeleri yok sayarak Güney Kıbrıs'ı tam üye yaparken Avrupa’nın göbeğindeki Bosna’da 250.000 Türk ve Müslüman’ın hunharca katledilmesine gözlerini kapamıştır.

Bugün, Türk milletine esareti layık gören ve topraklarını parçalamayı hedef alan Sevr Antlaşmasını yeniden gündeme koyarak Lozan'ı ortadan kaldırmaya çalışan küresel mimarların sinsi planları doğrultusundaki çabalar yoğunlaşarak devam etmektedir.

Lozan'daki her kazanımın temelinde istiklal mücadelesinin, dökülen kanların ve emsalsiz bir azmin bulunduğu gerçeği unutulmamalıdır. Ve yine Lozan'dan vereceğimiz tavizlerin ülkemiz için karanlık günlerin başlaması anlamına geldiği bilinmelidir..

Milli mücadele ile kazandığımız uluslararası siyasi haklarımızı belgeleyen Lozan Antlaşması, ülkemiz üzerindeki gizli emelleri bulunan küresel güçlerin önündeki en önemli engeldir. Lozan’ı sahiplendiğimiz takdirde cumhuriyetin kazanımlarını asla kaybetmeyiz.

Bütün gidişi durduracak tek güç Türk milliyetçiliğidir. Bilelim ki; küresel bütün saldırılara rağmen milli ruh, milli şuur ve milli duruş gösterecek kadrolarımız vardır. Atatürk ilkelerine bağlı, Türk ülküsüne inanmış, milliyetçi ve inançlı kadrolarımız bizi bulunulan çıkmazdan kurtaracak, Türklüğümüze ve vatan topraklarına sahip çıkacaktır.



Dr. Tahir Tamer Kumkale
24 Temmuz 2008 Perşembe

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale