12 EYLÜL 2024 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Milli takım coşkusu ve futbol milli savaşları
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Dünyada spor hayatı, spor âlemi çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı, bizim için daha mühimdir. Çünkü spor ırk meselesidir. Irkın düzelmesi ve gelişmesi meselesidir. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1926)

 23 Haziran 2008 Pazartesi 

Basının gücü ve kudreti bizimde katıldığımız Avrupa Şampiyonası ile bir kere daha tescil edildi. Yediden yetmişe milletimiz İsviçre, Çek Cumhuriyeti ve Hırvatistan’ı mucize gollerle deviren milli takım ile yatıp milli takım ile kalkmaya başladı. Şimdi düşünelim, basın organlarımız olmasaydı ve milli maçlar bu derece yoğun bir şekilde konu edilmese idi, bugün yaşadığımız büyük coşku, birlik ve beraberlik görüntüsü asla olmayacaktı.

Yıllardır beyni küresel psikolojik savaş saldırıları ile uyuşturulup her milli dava karşısında tepkisizleştirilen Türk insanı bu maçlarla beraber birdenbire ortaya çıktı. Sadece Türkiye Türkleri değil, Adriyatik’ten Çin Denizine kadar yayılmış Türklük camiası milli takımın attığı gollerde kucaklaşıp bütünleşti.

Şehit kanı ile süslenen bağımsızlık sembolümüz ay yıldızlı bayrağımız daha dün bölücü unsurlar ve yandaşları tarafından parçalanıp ayaklar altına alınırken birden bire yüceldi ve baştanbaşa ülkeyi kapladı.

Bölünüp parçalanmaya, birbiri ile çatışmaya ve hızla iç savaşa sürüklenen halkımız atılan mucize gollerin etrafında kenetlendi. Yumruklaştı. Kemikleşti ve yıkılmaz kale oldu.

Gündemi bin bir çeşit olumsuzluklarla dolu olan ülkemizde televizyonlarımızın haber kanalları tam kadrosu ile seferberliğe geçerek, tam gün milli takımın faaliyetlerini veriyor. Yazılı basının baş sayfası'nın tamamı ve geri kalanın dörtte biri yine milli takım'la doluyor. Ve her Türk bundan sonsuz bir mutluluk ve coşku duyuyor. Buna diyecek bir fazla şey yok. Ayni şekilde devam edelim. Çünkü milletimizin motivasyona ihtiyacı vardır.

Kendi gündemi olmayanların, gündemi elinden kaçıranların, vizyonu olmayanların, mevcut gündem maddelerinden hoşnut olmayanların klasik numaralarından birine bu günlerde kere daha şahit olduk. Hiç bir katkıları olmadığı halde futbolcuların başarısının ardına sığınıp gündemden yararlanmaya çalışan zavallılar bir kere daha ortalığa çıktılar.

Futbol milli takımımız yönetici ve futbolcuları ile bir spor kulübü olarak beklenen başarıdan çok fazlasını bu millete vermiştir. Yöneticilerini ve sporcularını disiplinli ve başarılı çalışmalarından dolayı kutluyorum. Onlar, ülkemizi, milletimizi, bayrağımızı, milli gurur ve haysiyetimizi yükseğe taşımışlardır. Milletimize yıllardır özlemini duyduğu güzellikleri tattırmışlardır. Globalleşme adı altında söndürülmeye çalışılan milli duygularımızın bitirilemeyeceğini dünyaya ispat etmişlerdir. Milli takım camiasında profesyonelliğin en güzel ve çarpıcı örnekleri sergilenmiştir. Disiplinli, özverili ve inançla çalışmanın daima başarı getireceği gerçeği bir kere daha vurgulanmıştır. Milletimizin ve yöneticilerimizin futbolcu gençlerimizden alacakları çok dersler vardır.

Şimdi gelelim meselenin özüne..

Bu yaşadığımız olaylar tipik bir psikolojik harekât uygulamasıdır.

Türk milleti, bugünkü görüntüsü ile genlerinden gelen milli şuurunun asla alt edilemeyeceğini ve küresel güçlerin istediği; kimliksiz, kişiliksiz, aidiyetsiz, yiyip içip sadece tüketmeye programlanmış, kafasının içi boş ama cebi dolu insan prototipine uymadığını göstermiştir. Yani yıllardır küresel güçler tarafından sürdürülen beyin yıkama ve beyin boşaltma faaliyetinin kendisi üzerinde hiçbir işe yaramadığını ispat etmiştir.

İşte millet olma ve millet olarak kalabilme budur.

Keşke, yakalanan bu müspet enerjiyi, kalkınıp güçlenmeye ve her alanda dik duran bir ülke yaratmaya döndürebilecek yetenekli kadrolarımız ve teşkilatlarımız olsaydı. Keşke, un, yağ, şeker varken bunlardan helva yapabilecek yetenekli aşçılarımız olabilseydi…

Psikolojik harekât devamlılık arz eder. Asla boşluk kabul etmez. Birleşik kaplar misali beynin boşalan yerleri derhal doldurulur. Birden bire gelen ve en üst noktaya çıkan bu potansiyel muhafaza edilemediği ve sürdürülmediği takdirde ayni süratle söner. Türk insanı üzerinde psikolojik savaş uygulayan küresel güçlerin toplum mühendisleri şimdi bu durumdan ürkmüş ve korkmuşlardır. Fakat, süratle planlarında revizyona gitmekte, tedbir alamadığımız takdirde birkaç gün sonra sönecek bu coşkunun yerine neleri ikame edebileceklerinin planlarını hazırlamaktadırlar. Bu defa işleri zordur. Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar bu kumaş kolay dikiş tutmamaktadır. Öldü, bitti, söndü denen Türk milletini Arda’nın bir golü bile ateşleyebilmektedir.

Futbol, sadece bizde değil, bütün dünyada insanların yoğun ilgisini çeken bir spor dalıdır. Milletler birbirleri ile müsabaka değil, adeta savaş yapmaktadır. Küresel güçler aslında bu mücadeleden memnundur. Çünkü bu müsabakalar çok büyük bir ticari kapasite yaratmaktadır. Küresel güçler bu organizasyonlardan büyük maddi kazanımlar elde etmektedirler. Bunun yanında; bölüp parçalayarak küçük devletçikler haline getirmeye çalıştıkları dünya milletlerinin bu müsabakalarda birlik ve bütünlüklerinin pekiştiğine de şahit olmaktadırlar. Bu ise onlar için dezavantajdır.

Konunun ilgi sahamıza giren bir başka yönü daha vardır. Gazetelerimizin son sayfalarının başlığı SPOR olmasına rağmen, spor sözcüğü ülkemizde sadece futbol olarak algılanmaktadır. Yediden yetmişe süren futbol sevdası bütün spor dallarını unutturmuş ve bir bakıma hepsinin önüne geçmiştir. Yazılı ve görsel basının daima futbolu ön plana çıkartması, yöneticilerimizin futbol’a daha çok değer vermesi diğer spor dallarının aleyhine işlemektedir. Diğer dallarda kendilerini göstermek isteyen gençlerimiz bu ilgisizlik karşısında seçtikleri spor dallarında en üst dereceleri alsalar dahi kamuoyunda yeterli ilgiyi görmediklerinden alanlarını terk etmek zorunda kalmaktadır. Sanıyorum yakın bir gelecekte spor yöneticilerimiz futbol dışındaki branşlarda sporcu bulmakta zorlanacaktır.

Atatürk, Türk gençliği için sporun önemini pek çok yerde veciz şekilde ifade etmiş, “Her çeşit spor faaliyetlerini Türk Gençliği’nin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak lazımdır ” sözüyle de milli kültürümüzde sporun yerini vurgulamıştır. Gazi’nin spora bakışının, bugünkü yöneticilerimizin ve milletimizin tutsağı olduğu futbol ile ilgisi yoktur. Atletlerimiz, yüzücülerimiz, güreşçilerimiz, boksörlerimiz, haltercilerimiz, atıcılarımız, basketbolcularımız ve diğer pek çok spor dalında yarışan amatör gençlerimiz dünya çapında birbirinden başarılı sonuçlar alıyorlar. İstiklal Marşımızı yedi düvele ayakta dinletiyorlar. Ve bu insanlarımız başarıları nedeniyle sırf futbolcu olmadıkları için adeta ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorlar. Bu yara mutlaka tedavi edilmelidir.

Sonuç olarak; ne dibe vuran ekonomimiz, ne IMF, ne Irak Harbi, ne üniversite giriş imtihanları, ne açlık sınırının altında yaşama mücadelesi veren kitleler, ne darmadağın olmuş siyasi yaşantımız, ne PKK terörü, ne mafya hesaplaşmaları, ne yolsuzluk haberleri, ne kapkaç terörü, ne düşen milli gelirimiz ve giderek daha fakirleşen halkımızın durumu, ne kapanan fabrikalarımız ve artan işsizliğimiz, ne batırılan bankalarımız, ne Af'la salıverilen ırz ve namus düşmanı canilerimiz, ne AB ve Kopenhag Kriterleri ve ne de geliyorum diye bas bas bağıran Marmara Depremi insanlarımızı ilgilendirmiyor....

Semih’in 120’nci dakikada gelen golü ile bunların hepsini unutuyoruz. Veya unuttuğumuzu sanıyoruz. Bir galibiyet veya atılan bir gol bütün dertlerimize deva oluyor. Sabahlara kadar sokaklarda çığlık atıyor ve adeta bayram yapıyoruz.

Eğer, bir futbol takımı ve bir galibiyet her şeye yetiyor ve her türlü olumsuzluğu unutturabiliyorsa, biz de bundan sonra bütün gücümüzle futbolumuza ve futbolcularımıza sahip çıkalım.! Yeni Semih’ler, Arda’lar, Servet’ler Emre’ler Nihat’lar yetiştirmenin yollarını arayalım.! Bunun için bütün gücümüzü seferber edelim.! Fakat bütün bunların yarattığı sevincin kalıcı olmadığını asla unutmayalım.

Milletimize gerçek birer bayram olarak bu zaferleri tattıran, kalbimizde taht kuran milli futbolcularımızı ve onları bu başarı için motive eden değerli, spor adamımız fatih Terim’i candan kutluyorum. Birlik beraberlik ve bütünlüğümüze yaptıkları muhteşem katkıdan dolayı futbol camiamızı tebrik ediyorum. Başarılarının daim olmasını diliyorum.



Dr. Tahir Tamer Kumkale
23 Haziran 2008 Pazartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale