13 ŞUBAT 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Sigaraya teslim olan beyinleri nasıl kurtarabiliriz?
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Sağlık ve sosyal yardım hususlarında takip ettiğimiz gaye şudur; Milletimizin sıhhatinin korunması ve takviyesi, ölümün azaltılması, nüfusun arttırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli bir halde sıhhatli vücutlar olarak yetiştirmesidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1922)

 21 Mayıs 2008 Çarşamba 

Pek çok konuda ciddi eleştirilerime muhatap olan Ak Parti yönetiminin 19 Mayıs’tan itibaren fiilen yürürlüğe soktuğu sigara içme yasağını destekliyorum. Bu konudaki gayretli çalışmalarını Ak Parti’nin yaptığı iyi hizmetler hanesine yazıyorum. 25 yıl aralıksız sigarayı emzik gibi ağzından düşürmeyen biri olarak alınan kararın yararını bugün çok iyi değerlendirebiliyorum.

Evet, ben tam 25 yıl kendime ve çevremdeki insanlara acımadan sigara içtim. 15 Kasım 1989 tarihinde günde üç paket sigara içerken tamamen bıraktım. Sigara içerek dumanı ile hem kendimi, hem çevremi ve hemde kirlettiğim hava ile dünya insanlığına düşmanca bir tavır sergileyen bir insan olarak bugün sigara içenlere karşı büyük bir mücadele veriyorum. Sigaranın zararlarını anlayamayan ve bırakmamakta direnen beyinlere ise üzülmüyorum, onlara acıyarak bakıyorum...

Sarıyer Mehmet Şam Ticaret Meslek Lisesi Müdürü olan kardeşim Caner Kumkale’yi 24 Nisan 2005’de Bahçeköy'deki evinde çay içerken geçirdiği ilk kalp krizi sonunda kaybettik. 50 yılllık ömründe hiç hastahaneye gitmediğini bildiğimiz ve kendisini hep sağlıklı olarak gördüğümüz için bu ani ve beklenmedik ölümü gerek biz aile efradı, gerekse dost ve sevenleri arasında büyük üzüntü yaratmıştı. Doktorlar bu ani ölüm sebebinin tamamen içtiği sigaraya bağlı olduğunu söylediler. Bu benim sigarayla mücadelemin haklılığını göstermekteydi ama ne yazık ki mum dibine ışık vermemişti. Yöneticilik yaptığı okullarda sigara içenlere göz açtırmayan Müdür bey kendisi bu zehirin kurbanı olmuştu.

1960 yılında sadece 13 yaşında iken o zaman 150 kuruşa satılan mentollü ÇAMLICA sigarasının cazibesine kapılarak sigaraya başladım. Selimiye Askeri Ortaokulunda yatakhane penceresi kenarında olan ranzamın altındaki geniş pencere aralığında gizlice içilen mentollü Çamlıca'nın duman kokusu beni cezbetti ve ilk sigarayı orada içtim. Başım döndü ve gözlerim karardı. Önce sarhoş olduğumu sandım ama sonra hoşuma gitti. Okulda sigara içmek çok yasaktı ve cezası da ağırdı. Demek ki bende sigara içecek kadar büyümüştüm. Ayaklarımı yere daha sıkı basabilir ve daha bir erkek görünüşlü olarak sokaklarda dik dolaşabilirdim.

Ortaokul öğrenciliğinde başlayan sigara macerası Kuleli Askeri Lisesinde de çok yasak olmasına rağmen devam etti. Tek tek saklanan sigaraların hafta sonları izinde veya koruda bir ağaç altında boğaz manzarası seyredilerek tüttürülmesi heyecan vericiydi. Büyüme ve erkek olma duygularını çok yasak olan “Sigara İçme” görevini tadarak geçirdik.

17 yaşında Askeri Liseden İzmir Menteş'e Harbokulu kampına geldik. Hâlâ, kenarda köşede saklanmış sigara izmaritini yönetime yakalanmadan bulunduran ve bu yüzden hiç ceza almama başarısını gösteren nadir kişilerden biriydim. Notlarım iyi olduğundan takım çavusu olmuştum. Takım Komutanımız Kemal Üsteğmen birgün beni çadırına çağırdı ve " Yarın öğlene kadar takımdan sigara içenlerin listesini bana getir" dedi. Çok şaşırdım ve üzüldüm. Sigara içen arkadaşlarımın isimlerini benden alarak onlara ceza verecek diye korktum. Halbuki konu bu değildi. O tarihlerde bütün Harbokulu öğrencilerinin günde bir paket SUBAY sigarasi istihkaki vardı ve bu istihkaklar sigara içenlere parasız olarak dağıtılırdı. Bunun için içenlerin listesi isteniyordu. Yine ayni şekilde er ve erbaşlara da ASKER marka sigaranın parasız olarak her ay başında dağıtıldığını o zaman ögrendim. Bu şekilde sigara içmenin suç olmadığı bir yaşa geldiğimizi ve büyüdüğümüzü anlamış olduk. Üzerinde “SUBAY” yazan sigaraları bilhassa izin günlerinde daha çok tüketerek rütbe takmadan önce kendimizi subay gibi görüp göstermeye başladık.

Bu şekilde giderek sigara tüketimimizi çoğalttık. Her ne kadar zorunlu yaptığımız sabah sporlarında ciğerlerim yerinden fırlayacakmış gibi yansa da, sabahları korkunç bir öksürük ve tenekeleşerek tad alma duygusunu kaybetmiş bir dille kalksak da içmeye devam ettim. Bu parasız sigara dağıtma sisteminin zararları sonunda anlaşıldı ve 80'li yllarda tamamen kaldırıldı. Ama ben artık vazgeçemez bir sigara bağımlısı olmuştum.

Sigara içmekten gerçekten büyük zevk alıyordum. Hatta normal sigaraları değil de içimi çok sert olan sarı kutulu “HARMAN” sigarasını tercih ediyordum. Ayrıca sigara dumanının tamamını içerde muhafaza edip, dışarıya hiç duman çıkarmamayı bir marifet olarak görüyordum. Sabah gözümü açtığımda ilk yaptığım iş sigara içmekti. Geceleri dahi sigaranın son nefesini çekerek yatağa başımı koymayı yıllarca müthiş bir keyif olarak görüyordum. Mazeretim hazırdı. Soranlara ve "sigarayı azalt" diyenlere hep ayni şeyi söylüyordum. "Ben çok asabi adamım. En ufak bir hadisede masayı karşımdakinin kafasına geçirmiyorsam, bunu sigara dumanına borçluyum. Sigara beni sakinleştiriyor " diyerek sigaranın beni nasıl uyuşturduğunu anlatmaya çalışıyordum.

Ağrı- Patnos’taki birliğimde araç kazasında iç kanama yüzünden ile ölen 20 yaşındaki bir askerimin otopsisine katılmam istenmişti. Cerrah binbaşının 20 yaşındaki gencin akciğerlerinde toplanan katran ve zifti iki avucuyla alıp masanın üzerine yayması üzerine sigara paketimi ve çakmağımı orada bırakarak kaçtığımı hatırlıyorum. Bu şekilde ara ara bırakmalarım en çok iki ay sürdü. Hep içtim. Hem kendimi ve hem de çocuklarımı zehirledim. Bu aile içindeki dumanaltı etme faaliyetim bir işe yaradı, üç oğlum da sigara dumanından o kadar nefret ettiler ki ağızlarına tek bir sigara almadıkları gibi, ciddi birer sigara düşmanı da oldular.

40 yaşıma geldiğimde içtiğim sigara sayısı artarken zararlarını da ciddi boyutlarda hissetmeye başlamıştım. Sonunda kesin olarak bırakmaya karar verdim. Karar verdim ama, bırakmam kolay olmadı. 13 yaşında başlanılan bir alışkanlık ile gelişen karakter ve davranış biçimini değiştirmek kolay olmuyordu.

Pek çok bırakma metodu denedim. Hiçbiri fayda etmedi. Sonunda kendi metodumu geliştirdim. Metodum basitti. Günlük sigara sayısını azaltmadan bir gün içip-bir gün içmemeğe başladım. Bir yıl kadar bu sistem devam etti. 24 saatin, dakika ve saniye bazında ne kadar uzun olduğunu bu sürede anladım. Daha sonra bunu iki gün içip-iki gün içmeme şekline çevirdim. Kısa bir süre sonra ayın tek haftalarında içip-çift haftalarında içmeme ve nihayet ayın ilk onbeş günü içip-ikinci onbeş günü içmeme şekline döndürdüm. Ayın sigarasız geçen onbeş gününün hayatımın en kötü ve saniyelerini sayarak geçirdiğim günleri olduğunu söyleyebilirim.. 15 Kasım 1989'da sigarasız günler bitip, sigara içme günüm geldiğinde çok ağır griptim. Sigara içmem mümkün değildi. O gün karar aldım ve “acaba sigarayı bir ay içip-bir ay içmesem olur mu” dedim. Ve hemen kararımı uygulamaya başladım. O gün bugündür bir türlü sigara içme ayının başlangıç tarihine ulaşamadım. Yani hayatımdan sigarayı silip attım...

Bugün hayatta kendim ve ailem için yaptığım en hayırlı işin SİGARAYI BIRAKMAK olduğunu düşünüyorum. Çünkü yaşam tarzım tamamen değişti. Kaybettiğimi sonradan fark ettiğim sağlığıma yeniden kavuştum. Yediğim yemeğin, içtiğim suyun, teneffüs ettiğim havanın, yani yaşamanın tadını almaya basladım. Beni sigaranın asabi yaptığını ise ancak sigarayı bırakınca anladım. Şimdi ciğerlerimdeki nikotin ve katran da sıfırlandı. Ama 15 yıl sonra ciğerlerimin filmini çeken doktor, tertemiz olan, ama yüzeyi sigaranın tahribatından portakal kabuğu şekline dönüşen üzeri pürüzlü ciğerlerimi gösterince geç de olsa yaptığım işin önemini daha iyi anladım.

Sigara içmeğe devam eden dostlarım ve yakınlarım; Hiç kusura bakmayın ama en ben sizleri ikinci sınıf bir kişi olarak görüyorum. Çünkü kendisine kötülük yapan ve bilerek kendini zehirleyen insanlara benim artık iyi gözle bakmam mümkün değildir...

Her nerede olursa olsun sigara içen kimi görürsem rahatsız olduğumu mutlaka söyleyerek onu rahatsız ediyorum. İstisnasız ikaz ediyorum. İçmemesini tavsiye ediyorum. Zaten son onbeş yıldır evimde sigara bulundurmuyorum. Gelen misafirlere de sigara ikram etmiyorum. Çok içmek isteyenin kendi sigarasını balkonda içmesine müsaade ediyorum... Belki bana kırılıyorlar ve üzülüyorlar. Ama ben sadece kendim için değil, onlar için iyi davranışı yaptığımı düşünüyorum.

Bugün sigaranın zararlarını anlatan pek çok Internet sitesi var. Pek çok dernek ve teşkilat sigara ile savaşıyor... Fakat sen, sigara içen kardeşim. Sen gayret göstermezsen ve de istemezsen bütün bu kuruluşların çabası bosunadır...

25 yıllık sigara içme tecrübesini yaşayan biri olarak, bu çağdaş uyuşturucuya müptela olan beyinlere sesleniyorum. Ömrünüzün geri kalan kısmında insanca yaşamak istiyorsanız SİGARAYI BIRAKIN. Bu ülkenin sağlam vücutlarda yükselen sağlam beyinlere ihtiyacı vardır... Yani size ihtiyacı vardır.

Sigara içen dostlarım gelin siz de bizim sigarasızlar dünyamıza .

Ve sizde sağlıklı bir yaşamın nimetlerini tadın...



Dr. Tahir Tamer Kumkale
21 Mayıs 2008 Çarşamba

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale