Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
13. İnsan Kaynakları zirvesi |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Büyük davamız, en medeni ve müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında değil düşüncelerinde temelli bir inkılâp yapmış olan büyük Türk Milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa zamanda kavramak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. Bu teşebbüste başarı ancak, süreli bir plânla ve rasyonel çalışmakla mümkün olabilir. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1922) |
Milliyet Gazetesi 13 Nisan 2008’de verdiği “İnsan Kaynakları” ekini 16-17 Nisan 2008 tarihlerinde İstanbul Lütfü Kırdar Salonlarında yapılacak “13’ üncü İnsan Kaynakları Zirvesi” ile ilgili haberlere ayırmıştı. Zirvenin sponsorluğunu “Accor Services” firması yapıyormuş. Bu şirketin Genel Müdürü Gilles Coccoli, yapılacak zirvenin Türklerin insan kaynakları yönetimine katkılarını uzun uzun anlatıyor. 1969 yılında Fransa’da doğan Coccoli’nin 2007 yılından itibaren Türkiye’de görev yaptığı belirtiliyor ve başarılarına yer veriliyor.. Birden aklıma geliyor. Fransa’da, Türkiyenin Boğaziçi Firmasının geçen yıl atanan ve tek kelime Fransızca bilmeyen Fransa temsilcisi Korkut Yılmaz tarafından 13 ncüsü organize edilen “Fransız İnsan Kaynakları Zirvesi”nin Fransızlara ne sağlayabileceğini düşünmeye çalışıyorum. Sonunda geldiğimiz yere bakıp kahroluyorum..
İki günlük yoğun proğramı incelediğimizde etkinliklerde konuşan uzmanların yüzde sekseninin Türk olmadığı görülmektedir. Zirve Türkiye’dedir. Bu yıl onüçüncüsü icra edilmektedir. Hedef, Türk şirketlerinin insan kaynakları yönetimine katkıda bulunmaktır. Bu zirvede güya daha iyi ve daha rantabl olarak yönetilecek Türk insanının iş verimlililiğinde sağlanacak iyileştirmelerle ile Türk ekonomisine yapacağı katkılar değerlendirilecektir.
İnsan kaynakları yöneticiliği tarihteki en eski mesleklerden biridir. İnsanların birey olmaktan çıkıp birarada yaşamaya başladığı ilkel dönemlerden başlayarak insan yönetimi daima hayatımızda etkili olmuştur. Otuz yıl emrinde insan çalıştıran, yani insanları yöneten biri olarak yönetim konusunda okullarda ve yönetim hayatımda karşılaştığım sorunların çözümü için kaynak kitap aradığımda ne yazık ki karşıma hep yabancıların yazdığı kitaplar çıktı. Verilen misallerde hep Albert, Jonn, Mary vardı ve bunlar bana uymuyordu.
Neden benim kendi insanımın karakterine, örfüne, geleneklerine, göreneklerine ve benim insanımın kabiliyetine ilişkin değerlerini anlamama yardımcı olacak, sadece bizim insanımıza yönelik “İnsan Mühendisliği” ile ilgili dökümanlarımız yoktu.?
Harbokullarımızda okutulan liderlik kitabınının dahi İngilizceden tercüme edildiğini bilen biri olarak bu konuda “biz ne yapabiliriz?” sorusunu sormaya başladım. Sonunda 1996 yılında Harp Akademileri Komutanlığınca yayınlanan “Türklerde Motivasyon- Türk İnsan Kaynakları Yönetimi” kitabımı yazdım. Bu kitapta tamamen kendi bilgi ve becerilerimle kendi tecrübeme dayanarak Türk insanını tanımaya, tanıtmaya ve bu insanın verilen hedefler doğrultusunda nasıl motive edilmeye çalışılacağını dile getirdim.. Bir bakıma alandaki boşluğu doldurmaya çalıştım.
Türk milli karakterinin oluşmasına, birlikte geçen binlerce yılın bilgi birikimi, iklim, arazi ve yaşam koşullarının avantajları, eğitim düzeyi, gelenek ve göreneklerimiz ile yaşattığımız milli kültür değerlerimiz etki eder. Amerikalı Coni ile Türk Kemal’i bir tutamayız. Ayşe’yi ve Veli’yi, Robert ve Jane gibi yetiştirip yönetemeyiz. Elbisenin modeli ayni olsa bile vücut ölçülerimiz uymaz. Çünkü genlerimiz farklıdır. Bizim insanımızın yetişmesinde Türk karakterine yönelik ve Türk insanının kabiliyetlerine göre hazırlanmış dokümanlar gereklidir.
Akademide yazdığım kitabın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen bu alandaki boşluğun doldurulamadığını gördüm. Raflar yine tamamen yabancı menşeli küresel insan kaynaklarını anlatan eserlerle dolu idi. 2007 yılının başlarında bu alandaki boşluğu doldurmak ve insan yöneten her branştaki Türk yöneticilerine kendi ilgi alanlarında eser vermeğe teşvik etmek için “Türk İnsan Mühendisliği” kitabını yazdım. Pegasus Yayınlarından çıkan bu kitap halen hem kitapçı raflarında bulunmakta ve hem de üniversite kütüphanelerinde yer almaktadır.
İnsan kaynakları konusunda Türkiye’de akıl yürüten, bilimsel çalışma yapan ve eser veren bir kaç isimden biri olmama rağmen benim Türkiye’de yapılacak “13 ncü İnsan Kaynakları” zirvesinden haberim 13 Nisan tarihinde gazete haberlerinden olmuştur. Bu zirveyi hazırlayanların bir parça kendi konuları hakkında bilgileri ve de ilgileri olsaydı, gerçekten Türklerin insan yönetimi konularına katkılarını isteselerdi bana ulaşmaları gerekirdi. Demek ki bilerek ve isteyerek konunun dışında kalmam arzu edildi.
Bilim ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, yaratıcı vasfı ile ön plânda daima insan vardır. Çünkü insan kullanacağı teknolojiyi kendisi yaratır. Yarattığı makinelerin esiri olmadan onu kullanıp geliştirmek insan kendi elindedir. Hiç bir gelişme insanın değerini azaltamaz. Yeni dünya düzenini iddia edildiği gibi makineler değil, bilgili ve kendini yetiştirme gayreti içinde olan insanlar kuracaktır. Oysa teknoloji çağını yakalayan 2000’li yılların Türk insanının yönetimi kolay değildir. Türk yöneticileri; yönetecekleri insanlar kadar, yönetimde kullanacakları teknolojiyi de iyi tanımalı ve bizzat kullanabilmelidir.
Binlerce yıllık kültür yapısına sahip ender toplumlardan biriyiz. Buna rağmen yeni nesilleri motive ederken; geçmişimizi ve günümüzü ayni kültür potası içinde biraraya getirdiğimizi söyleyemeyiz. Çünkü üzerimizde küresel kültür emperyalizminin büyük baskısı vardır.
- Acaba biz kimiz?
- Bizim isteklerimiz, arzularımız ve beklentilerimiz nelerdir?
- Türk insanını dış baskılardan arındırıp nasıl motive edeceğiz?
- Küreselleşmenin hâkim olduğu, bilim toplumu haline gelme çabalarının hızlandığı günümüzde nasıl bir yönetim ve nasıl bir yönetici istiyoruz?
- 21 inci asrın İnsan Mühendisleri olarak yöneteceğimiz Türk insanını birbiri ile uyumlu bir ekip halinde çalıştırarak belirlenen milli hedeflere nasıl yönlendireceğiz?
İşte bu soruların Türklere ait ve Türk’e göre çözümlerini yapılan 13 ncü İnsan Kaynakları Zirvesine davet edilen yabancı konuşmacılardan mı öğreneceğiz.?
Türkleri motive etmek için; Türklük düşüncesinin ve Türk yaşam tarzının, yani tarihi süreç içinde günümüze ulaşan Türk Kültürünün bütün unsurlarıyla yaşayan ve gelecek nesillere aktarılması gerekmektedir.
Bunun nasıl yapılacağını bize 39 yaşındaki Fransız Gilles Coccoli’mi gösterecektir.?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün genç kuşaklara emanet ettiği iki husus vardır. Bunlardan birincisi, “Cumhuriyetin temeli kültürdür” sözünde anlamını bulmuştur. İkinci husus, ise “Türk kültürünün çağdaş uygarlık düzeyi üzerine çıkarılması” hedefidir. Bu konularda Gazi, Gençliğe Hitabe’sinde Türk gençliğine büyük sorumluluklar yüklemiştir. Bu iki temel göstergeyi milli hedef alarak diyebiliriz ki; Türk milletinin sahip olduğu tarihi ve kültürel miraslar ile Atatürkçü Düşünce sistemi üreteceğimiz milli değerlerin temel dayanağı kabul edilmelidir. Bu nedenle mevcut ve yetişen nesiller her alanda Türk Tarihi, Türk Kültür mirasları ve Atatürkçü Düşünce ile donatılmalıdır.
Açın bakalım 13 ncü İnsan Kaynakları Zirve proğramını bunları karşılayabilecek hangi etkinliğe yer verilmiştir.?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti varlığını ve bekasını Türk milli karakterini ve kültürünü yaşatabildiği ölçüde sonsuza dek sürdürecektir. Bunun için, Türk toplumunun bütün kesimlerine plânlı, programlı, sürekli ve dengeli bir şekilde en geniş seviyede verilecek eğitim ile Türk kültür öğelerinin toplum hayatında canlı tutulması sağlanmalıdır.
Dünyanın en önemli coğrafi mevkiinde bölge ve dünya barışının sağlanabilmesi, uluslararası dengelerin kurulup muhafaza edilebilmesi ve 21nci asra ‘Türk Asrı’ olarak Türk Mührü’nün vurulabilmesi için hedefimiz, “Aydın Türk İnsanının Yetiştirilmesi” olmalıdır. Gayretler bu yönde teksif edilmelidir. İyi yetişmiş liderlerin eline teslim edilen Türk milletinin bütünü ile Türk milli menfaatleri doğrultusunda milli hedeflere sapmadan ve kolaylıkla ulaşabileceklerine kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Sonuç olarak; yabancı hayranlığının yarattığı aşağılayıcı tutum ve davranışların Türk insanının önünü açmak yerine Türk’ün kalıtımsal güç ve kabiliyetlerine sekte vuracağına inanıyorum. Bu şekilde küresel mihrakların kontrol ve denetiminde sürdürülen reklam kokan aktivitelerinin milletime hiç bir fayda sağlamayacağını düşünüyorum.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 14 Nisan 2008 Pazartesi |
|
|