Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Çanakkale Zaferi'ni unutmayalım. Unutturmayalım. |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Çanakkale’de kazanılan zaferler Alman emir ve kumandasının değil, Türk erinin cevherini kavrayabilmiş Türk komutanlarının eseridir. Türk Milletinin kanında, kromozomlarında atalarından geçen kahramanlık cevheri, üstün savaş mirası vardır. Bu cevheri iyi kullanan komutan tarihte ve gün içinde zafere ulaşmıştır. Çanakkale Zaferi de, diğer zaferlerde Türk komutasının, Türk erinin eseridir. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1916) |
MİLLİ GURURUMUZ ÇANAKKALE ZAFERİNİ UNUTMAYALIM... UNUTTURMAYALIM...
Bugün 18 Mart 2008.
Tam 93 yıl önce kazandığımız muhteşem zaferin anma günü.
Bağımsızlık uğruna Türk’ün neler yapabileceğinin tarihe kazındığı büyük gün..
Milletçe dara düştüğümüz günlerde moral bulup örnek alabileceğimiz Çanakkale Zaferi mucizesini yaratan şanlı bir geçmişe sahibiz. Ne yazık ki, her millete nasip olmayan bu emsalsiz tarih olayını bilmiyoruz. Örnek almıyoruz ve gençlerimize anlatamıyoruz.
Anadolu’yu gerçek Türk vatanı yapan en önemli yapı taşlarından biride Çanakkale Zaferi’dir ve her Türk ailesinde mutlaka bir Çanakkale şehidi veya gazisi vardır. 18 Mart günü bu kutsal topraklar için kanını ve canını veren aziz büyüklerimizi gururla yad ederken ben de ailemize Kumkale soyadını veren Çanakkale gazisi dedem Harp Malûlü Piyade Kaymakamı Tahir Kumkale’ nin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Çanakkale; Türk milletinin milli gururunu, şeref ve haysiyetini emperyalist emellere karşı nasıl koruyacağının gösterildiği bir destanlar manzumesidir.
Çanakkale; kara toprağın zırha, betona ve çeliğe karşı kazandığı emsalsiz bir zaferdir. Bir tarafta 20. yüzyılın gördüğü en büyük tahrip gücü, diğer tarafta kara toprak vardı. Ama bu vatan toprakları, Türk kanı ile sulandıkça sertleşen, yoğruldukça betonlaşan ve geçilmez siper olan kara topraklardı.
Çanakkale; çıplak insan gövdesinin tahrip gücü yüksek zırhlı ateş makinelerini alt etmesidir. Türk kahramanlığının dünya tarihine altın harflerle mıhlanmasıdır. İstikbâle ve Türk’ün istiklâline en büyük müjdenin verilmesidir.
3 Kasım 1914’te Çanakkale Boğazı dışındaki Kumkale ve Seddülbahir Kalelerinin İngiliz ve Fransız donanması tarafından top ateşine tutulmasıyla fiilen başlatılıp, 9 Ocak 1916’da en son işgal birliklerinin Gelibolu Yarımadasından çekilmesine kadar geçen tam 434 gün karada, denizde ve havada kıyasıya sürdürülen Çanakkale Muharebelerinin gerçek sebebi; Osmanlı’nın parçalanıp tarihe gönderilmesi ve topraklarının emperyalist güçler tarafından paylaşılması idi.
Her kilometrekaresi için tam 252 evlâdını şehit vererek, dünyada vatan topraklarının savunulması ve milletinin bekası için hayatını feda edebilmenin erişilmez örmeğini ortaya koyan Çanakkale Zaferi Türk milletine çok şeyler kazandırmıştır. Bunların başında dağılmakta olan milli ruhun ve milli şuurun kazanılması gelmektedir.
Hasta adam Osmanlıya son darbeyi vurmak amacıyla dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük donanma ve kara gücü bir araya getirildi. Biraz zorlama ile barış isteyerek teslim olacağı beklenen Osmanlıya dikte ettirilecek barış şartları dahi hazırlanmıştı.
Dev armada 18 Mart 1915’te önce denizden Çanakkale Boğazını zorla geçmeye çalıştı. Ayni günün akşamında büyük zayiat vererek geriye çekilen dev armada ile boğazların aşılamayacağı belli olmuştu. O halde karadan saldırı yapılmalı 18 Mart Deniz Savaşındaki başarısızlığın öcü alınmalı ve Türklere gereken ders verilmeliydi.
Müttefik planlamacıları bu savaşta Mehmetçiği kendi sömürge askerleri ile bir görme gafletine kapıldılar. Hele Mustafa Kemal gerçeğini hiç akıllarına getirmediler.
İngiliz İstanbul Sefer Kuvveti K. General Hamilton komutasındaki çıkarma birlikleri 25 Nisan 1915 günü saat 02 45’te kuzeyde Seddülbahir, güneyde ise Kumkale bölgesinde karaya ayak bastılar. Yapılan bu ilk çıkarmayı göğüs göğüse yapılan süngü ile denize döktük. Bunu durmaksızın Gelibolu Yarımadasının her tarafına yapına diğer çıkarmalar takip etti. Yoğun ateş desteğiyle süren taarruzlar Mehmetçiğin göğsünde söndürüldü.
Onlar şehit kanından oluşan derelerde boğuldular. Şehit vücutlarından oluşan tepeleri aşamadılar. Onlar tarihte ilk defa askerlerine “savaşmayı değil ölmeyi emreden” bir komutana, yani Mustafa Kemal’e ve askerlerine boyun eğdiler. Neticede gördükleri üstün direnme gücü karşısında düşmanın yapabileceği tek şey vardı. O da mağlubiyeti kabul edip çekip gitmekti. Nitekim Türk askerinin emsali görülmemiş kararlı direnişini kıramayan düşman 1 Aralık 1915’te çekilme emrini verdi. 9 Ocak 1916 tarihine kadar çekilme işlemini tamamlayarak topraklarımızı terk ettiler. Geriye 250 000 şehit ve gazimizin bekçiliğine emanet edilen ayni sayıdaki ölüyü bırakarak ülkelerine döndüler..
Çanakkale’de karşımıza dünya devleri dikilmişti. Bütün olumsuz şartlara rağmen kazanılan zaferle Atatürk her zaman güvendiği ve inandığı Türk Milletinin gücünü bir kere daha denemiş ve milletine olan inancını perçinlemiştir. Kurtuluş Savaşımızı yaratanların çoğu Çanakkale’nin kahraman müdafileri veya ruhları bu müdafaanın kazandırdığı manevi güçle dopdolu olan genç nesildir. Bu insanların hepsinde “Biz Çanakkale’de yarı dünyayı dize getirmiştik. Davalarımızın en haklısı olan varoluş mücadelemizde bütün cihanı mağlup edebiliriz. Mutlaka kazanacağız” inancı vardı.
Milletimiz bu savaşa sahip çıkmalıdır ve her taşı, her karış toprağı kanla yoğrulmuş bu kutsal toprakları adeta Kabe’yi tavaf eder gibi ziyaret etmelidir. Şehitlerin kanlarından yükselen o havayı teneffüs etmelidir. Genç nesillerimiz kendi topraklarımızda bulunan çiçek bahçesi misali donatılmış binlerce kilometre öteden gelip burada ölen yabancı askerlerin mezar taşlarında yazılı bulunan “ Vatanları için öldüler “ ibarelerini okuyup ibretle düşünmelidir. Eğer onların vatanı burası ise bizim vatanımız neresi? sorusuna cevap aramalıdır.
Allah-Allah Sesleri, 93 yıldan beri o kıyılarda, o yamaçtan bu tepeye, o kayalıktan bu dereye dolaşıp durmaktadır. Orada Türk’ün bağımsızlık destanını kayalara, taşlara, göklere ve denizlere kanlarıyla kazıyan kefensiz, mezarsız ve isimsiz Türk evlâları bu aziz vatanı beklemektedir.
Türk Milletinin birlik, beraberlik ve bütünlüğünün temini için Çanakkale emsalsiz bir hazinedir. Oysa bizim çocuklarımızın çoğunun Çanakkale’den haberi dahi yoktur. Öğrenci gençlerimiz planlı ve programlı olarak Çanakkale’ye götürülmemiştir bile. Çanakkale’deki kutsal hazineleri görüp Türklük şuuru ile çocuklarımızın beyinleri doldurulamamıştır.
Mehmet Akif Merhuma “Çanakkale Şehitleri”gibi edebiyat şaheserini yazdırtan bu muhteşem zaferi bize kazandıran aziz şehitlerimizi saygı ile anıyorum.
Kahraman ceddimin ruhları Şad Olsun.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 18 Mart 2008 Salı |
|
|