07 EYLÜL 2024 CUMARTESİ

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Kendinize gelin beyler... Başka silahlı kuvvetlerimiz yok
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Türk vatanının ve Türk’lük camiasının şan ve şerefini, dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve amâde olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1938)

 6 Mart 2008 Perşembe 

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irak operasyonu sonrasında maruz kaldığı saldırıyı anlamak mümkün değildir. Ömrünün 50 yılını üniforma altında geçirmiş, memleketin her köşesine terini akıtmış bir Genelkurmay Başkanı, kara harekâtının sona erdirilmesinde ABD’nin baskısı rol oynadı mı? Sorusuna cevaben çok kesin olarak; “Kesinlikle hayır, ispatlayın üniformamı çıkarırım.” Deme ihtiyacını duymuş ise bu kuruma yapılan haksız saldırıların boyutları tahminlerimizin çok üstünde demektir.

Bu coğrafyada özgür ve tam bağımsız yaşayabilmemizin vazgeçilemez şartı güçlü bir silahlı kuvvetlere sahip olmak zorunluluğudur. Sadece Türkiye’nin değil, Atatürk’ün yukarıdaki değişmeyen mesajından da anlaşılacağı gibi, Türklük dünyası ile Ortadoğu ülkelerinin de güvenliği ve bekası için Türk Silahlı Kuvvetleri tek dayanak noktasıdır. Türk askeri bunu bilir. Bu şuurla yetişir. Bu şuurla harbeder. Bu şuurla şehit ve gazi olur..

Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordularından biri olduğunu dosta düşmana defalarca ispat etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerine AB ve ABD destekli olarak her fırsatta saldırmayı görev edinen küresel mihraklar ile onların içimizdeki yardakçılarının bütün gayretlerine rağmen halkımız ordusuna güvenmekte ve komutanlarına inanmaktadır.

Bu büyük güce yapılan saldırıların hıyanetle birlikte büyük ölçüde bilgisizlikten kaynaklanabileceğini değerlendirerek kırk sayfaya yakın bir boyutta “Ordu-Millet Türklerin -25 Derecede Kandilde Savaşan Kahraman Askerleri,”başlıklı yazıyı kaleme aldım ve yayınladım. Anlamayanlar, anlamamakta direnenler anlasın, tanımayanlar tanısın istedim.

Türk askerini tanımayan, çalışma usul ve prensiplerine vakıf olmayan mihraklar kendi sığ zekalarının cahil cüretkarlığına dayanarak ordunun faaliyetleri hakkında olur-olmaz ahkam kesmektedirler. “Çamur at izi kalsın” misali her fırsatta saldırıyı rutin bir görev olarak görmektedirler. Bu yanlışın mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir.

Şurası iyi bilinmelidir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevi merasimlerde cicili-bicili üniformalarla resmi geçit yapmak değildir. Ordunun görevi savaşmaktır. Savaş ise diplomasinin zor kullanarak devamıdır. Yani ülkenin siyasi hedeflerinin zorla elde edilmesi demektir. Ordunun kullanılması safhasına geldiğinde artık söz bitmiştir. Sözün yerini silahlar almıştır. Türk Ordusu, silahı nasıl ve nerede kullanacağını çok iyi bilir. Çünkü bu işi Kara Kuvvetlerimiz M.Ö 209’dan beri yapmaktadır.( 2217 yıldır yapmaktadır)

Orduya görev verildiği anda bu görevin, hangi birliklerle ve hangi araçlarla, hangi bölgeden, nasıl bir manevra ve ateş desteğiyle yapılacağı en ince ayrıntısına kadar planlanır. Bunun için her durum değişikliğine göre alternatif planlar hazırlanır. Hiç bir davranış ve hareket şansa bırakılmaz. Plânlamada en önemli unsur ise zamanın plânlanmasıdır. Bu rutin hizmetlerin eksiksiz plânlanabilmesi için ordunun en seçkin subayları Harp Akademilerinde dört yıla yakın okuyarak Erkân-ı Harp ( Kurmay) olurlar. Kurmay subaylar bugünkü harekatı plânlarken bu harekatın üç dört safha sonrasını da düşünmek ve plânlamak zorundadırlar.

Şimdi gelelim son operasyona.

“Bu operasyonu ABD emretti. Silahlı Kuvvetler durdurdu” demek abesle iştigaldir ve kendi ordumuza yapılan çok büyük haksızlıktır. Genelkurmay Başkanı Sayın Büyükanıt’ı istifaya davet edenler bu tutumlarından hicap duymalıdır.

Genelkurmay ve Kuvvet Karargahlarının çalışma usul ve metotlarını bilmeyenler ileri-geri konuşarak hem bu müstesna kuruma ve dolayısıyla mensup oldukları millete haksızlık yapmaktadırlar.

500 sayfalık “ST 101-5 Karargahlarda Çalışma Usulleri” Talimnamesine göre çalışan karargahlar hiç bir işi rasgele yapamaz. Karargahtan çıkacak emri hazırlayan plan ve proje subayları bu emirleri Genelkurmay Başkanına imzalatmadan önce Kısım Amirinin, Şube Müdürünün, Daire Başkanının, Başkanın ve Kurmay Başkanı’nın yazılı veya sözlü görüşlerini alır. Bu aşamada karargah içindeki bütün ilgili şube ve kısımların yazılı veya sözlü (andıçlarla) görüşlerini alır. Ayni zaman periyodu içinde konu ile ilgili sivil teşkilatlarla da koordinede bulunulur. Yine ast ve komşu birliklerinde görüşleri alındıktan sonra hazırlanan karar taslakları komutana çıkartılır. Komutanın kesin kararı alındıktan sonra yeniden alınan kararın birliklere gönderilecek emirler haline getirilmesi süreci başlar. Bu süreçte yine ayni safhalardan geçerek emir tekemmül ettirilir ve uygulayıcı birimlere gönderilir..

Anlayacağınız Silahlı Kuvvetlerde çalışma şekli bugün pekçok bakanlık bünyesinde şahit olduğumuz çalakalem çalışmalardan değildir. Bu çalışma süreci zorunludur. Çünkü askerlerin “yanlış yaptım-kusura bakmayın” deme lüksü yoktur. Buradaki en küçük hata insan kaybı, toprak kaybı ve sonunda devletin yok olması ile sonuçlanacaktır. Bunun için en küçük ayrıntı dahi düşünülür ve bunlar yazılı olarak muhafaza edilir.

Özetleyecek olursam;

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın Yaşar Büyükanıt’ın ifadesine göre,“Kuzey Irak Operasyonu” en ince detayına kadar önceden plânlanmıştır ve bu plâna göre uygulanmıştır. “ABD’nin baskısı ile çekildik” sözü yanlıştır ve ordumuzu yıpratır. Çünkü çekilme zamanı ve şekli önceden plânmadı ise isteseniz de birlikleri hemen geri çekebilme imkanınız olamaz. “Efendim orada bir kaç gün daha kalsalardı” sözü de gereksizdir. Çünkü mevcut arazi ve iklim şartları buna elverişli olsaydı ve önceden bunun hazırlıkları yapılabilseydi mutlaka kalırlardı. Demek ki böyle plânlanmamıştır.

Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde uluorta fikir yürütenlerin bu köklü kuruma zarar verebileceklerinin bilicinde olmaları gerekmektedir.

Bilelim ki, başka ordumuz yoktur. Bu Ordu; Ordu-Millet Türklerin ordusudur. Atatürk’ün ordusudur.

Ordumuzun yokluğu devletimizin sonu demektir.

Ordumuza sahip çıkalım. Çıkmayanları uyaralım..



Dr. Tahir Tamer Kumkale
6 Mart 2008 Perşembe

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale